- 431 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Doğruluk dedim ya devam edelim...
(Belki ninemden duymuştum,belki bir Ezop masalı idi ya da La Fonten...Kim bilir belki de Eflatun Cem Güney’den idi ya da Beydeba’dan okumuştum.
Her neyse.
Çok sevdiğim bir "fabl" bu.Sonra öğrendim tabi ki bu terimi.)
Yılan ile tilki arkadaş olmaya karar verirler.
Bir gün su kenarında yürürken tilki karşı yakada bir horoz görür.
Durur mu?
-Benim öbür yakada avım var,gidip onu yiyeceğim.
-Madem arkadaş olduk,hadi beni de sırtına al,öyle geçelim.
-Olur.
Yılan tilkinin sırtına biner ve tam suyun ortasına geldiklerinde,boğazına sarılıp,"Mümkünü yok,seni boğacağım" der.
-Tamam,boğ boğmasına da,sizde son arzun nedir diye sormazlar mı ölmeden önce ?
-Sorarlar!
-Ama sen bana sormadın ki?
-Söyle bakalım son arzun nedir?
-Ölmeden önce o güzel gözlerini görmek istiyorum!
Bu konuşmalardan sonra,yılan sarılı olduğu tilkinin boynundan kendini salıp,gözlerini tilkiye doğru uzatır.Tilki de fırsat bu fırsattır deyip,"hart "diye yılanı ısırır ve başını gövdesinden ayırıverir...
Sonra öbür yakaya varınca da,onu boydan boya ip gibi uzatıp,başına geçip,şöyle der:
-Benim öyle yamuk yumuk değil,işte böyle dosdoğru arkadaşa /dosta ihtiyacım var!
.....................
Son zamanlarda hayatın çoğu alanında proaktif kavramı kullanılmaya başlandı.
Bu ,bir olay /durum ya da sorunda suçu/sorumluluğu başkalarına atmak yerine,işe kendinden başlamak anlamına gelmektedir kısaca.
Ta Yunus Emre’nin 13.yüzyıldan bize seslendiği gibi:
-Cümleler doğrudur,sen doğru isen;
Doğruluk bulunmaz,sen eğri isen.