- 417 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
YÜREĞİNLE SEV
YÜREĞİNLE SEV
sev
yüreğinle sev
sessiz ve derinden
kara girmesin karşılaşmalara
sancılar örmesin dilimlerini zamanın
acılar ağır ağırda olsa kaplamasın rüyalarını
sahillerde yaşanamayan anlara feryat etmemelisin
yıldızların altında çığlık çığlığa şimşekler çaktırmasan da
Adem KARAFİLİK "Sessiz ve Sensiz" kitabı sayfa: 32
Sevmeliyiz yaratılmış olan ne varsa alemde.
Koşulsuz... yürekten... insanca...
Sevmek ve sevgiyi paylaşabilmek gerek.
Sevginin daha da çoğalması için paylaşmak gerek.
Güzel olan; uzak ve ulaşılmaz görünse de, vazgeçmeden, azimle, sabırla, kırmadan, yıkmadan, ürkmeden, ürkütmeden... dik durarak kararlı adımlar atmak gerek.
Ulaşamayacağını bildiğin anlarda bile, dolu dolu, coşkuyla sevmek gerek. İnsan olmak için sevmek gerek yaratılanı.
Sevmezsek, zaten insan olamayız ki?
Savrulup giden hayatı birleştiren asli unsur. Hayatımızda var olan herşey birer kum tanesi olarak değerlendirirsek, su ve çimento ise, hepsini harmanlayan sevgidir. Su ve çimento olmadan harç karılmaz. Harç olmadan da yapılar işaa edilemez. Suyun ve çimentonun, yani sevginin dengeli kullanılması da önemlidir. Az ya da çok kullanılırsa karışım birleşmez.
Sevgi olmaz sa hayatın tadı ve tuzu kalmaz. Dengesiz ve kontrolsüz kullanılırsa
Bizler hayatı ve olayları bir şekilde yaşıyoruz veya yaşadığımızı zannediyoruz.
Hepimiz bu hayatı yaşıyoruz. Dikkat ettik mi? İnsanların çoğu, akıp giden zamanda biryerlere savrulup gidiyor. Akıyoruz, su misâli meyil veya yol nereye doğru yönlendiriyorsa.
Dirençsiz akıyoruz. Bazen çöllere karışıp kumlar arasında yok olup gidiyoruz.
Engel tanımaz potansiyel güçlerimiz var. "Güç neydi?" sorusunu dahi soramadan, hapsoluyoruz, engelleniyoruz, görünür veya görünmez bentlerle.
Çoğu zaman kuru bir yaprak gibi savruluyoruz. Rüzgar ne yöne eserse veya estirilirse o yöne doğru savruluyoruz. Bazen bir hortuma kapılıp yükseliyoruz gökyüzüne... ama sonunda düşüyoruz. Rüzgârın bıraktığı yerlerlere doğru...
Yaşıyoruz, zamana inat, olaylara inat, zorluklara inat. Veya zamanla birlikte, olayların bir parçası olarak eriyip gidiyoruz. Yaşıyoruz... bazen yaşadığımızı zannediyoruz.
Zorluklardan direnç kazanmamız gerekirken, bazen, yaşıyormuş gibi yaşıyoruz. Çoğu zaman da sadece bakıyoruz.
Adem KARAFİLİK
Eğitimci, yazar - Kişisel Gelişim Uzmanı
[email protected]
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.