- 473 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
İnsanı kategorize etmek şart mıdır ?
Fransa şu an 5.Cumhuriyet dönemini yaşamaktadır hem de 1958 ’den beri.
Ancak Fransa tarihine baktığımızda,en uzun dönemin 1870-1940 arasındaki 3.Cumhuriyet dönemi olduğu açıkça görülmektedir.
Tarihçiler,"Ne oldu da en uzun olmasına rağmen bu dönem bitti" sorusuna cevap ararken,şu değerlendirmeler ortaya çıkmış bulunmaktadır.
1-Parlamento dışı siyasetin yaygınlaşması,(Bir tür çeteleşme ya da mafyalaşma..)
2-Siyasi skandalların varlığı,( Mesela Dreyfus davası...)
3-İnsanların bireysel varlıklarıyla değil,"cemaat "kimlikleriyle algılanması.(Kısaca kimliklerin öne çıkması,kişiliklerin değil...)
Bunların hepsi önemli olup,3.maddenin çok "derin" olduğunu düşünmüşümdür hep.
Bir yere ait olmak,bir tür "cemaatleşmek" gibi.Ya da kategorize eder gibi.
Buradaki "cemaatleşme" dini bir kavram değil,sosyolojik realite olarak anlaşılmalı.
Sezen Aksu’nun "Beni kategorize etme "şarkının bir "çığlık",bir "imdat" olduğu aklımdadır hep!
Bir de "uyarı" yapar gibi sanki.
Dolayısıyla insanların "kimlikleri"ne değil,kişiliklerine bakmak gerekir öncelikle.
Kaldı ki her insanın bir düşüncesi,inancı ve tercihi olması gayet masumane bir durumdur.Ancak bunun "olumsuzlukları" örtme aracı yapılması doğru olmaz kanımca.Mesele bunların "olmasında" değil,bunlara "hapsolmaktadır" denebilir.
Dinler tarihine baktığımız zaman İslam’da değişik mezhep, tarikatların ortaya çıktığı bir realitedir.A.Yaşar Ocak,İslam’da 194 tarikat ortaya çıktığını yazmıştı.
Bu bir tür rahmet olarak "anlaşılmaktadır" da!"Ümmetimin düşünce farklılığı göstermesi rahmettir."hadisinde olduğu gibi.
Hem dindar hem de çoğulcu yapıyı/düşünceyi kabul bu anlamda mümkündür.Sadece niyet etmek önemli ya da bunu amaç edinmek.
"Alice Harikalar Diyarında "adlı kitapta,Alice ormanda giderken,bir yol ayrımına gelir.Karşısına birden çok yol çıkar.
Gördüğü kediye sorar:
-Hangi yola gideyim?
-Senin amacın ne?
-Yok !
-O zaman hangi yola gidersen git cevabını alır.
Ya da ekonomik anlamda "ferdiyetçi" olan bir insan,siyaseten farklı,moral değer olarak da farklı biçimlerde kendini ifade edebilir.
Yani birden çok biçimde ifade edebilir kendini ve bu da kötü bir şey değildir!
O zaman insanı bir "kimliğe" sıkıştırıp,öylece ifade etmek,onu,bir tür kategorize etmek demektir bence.
Sanırım bu yol/ yordam "yeterli" değildir.
Hatta yanlış da denebilir buna.
Şimdi kullanılmayan ve çok eskilerde kalan şu sözdeki gibi.
-Kem alatla,kemalat olmaz!
Çünkü kullandığımız "araçlar" en az "amaçlar "kadar önemlidir.Sanırım 1966 ’da idam edilen S.Kutub’un şu derinlikli sözündeki gibi:
-Aşağılık bir yöntem kullanılarak,şerefli bir hedefe varılamaz!
Bu söz bize çok öğretici olacak sanırım / sanıyorum.
Meclis’in bombalanması tam da böyle bir metot olsa gerek.
Toparlarsak,insanın / insanların kişiliği,kimliğinden çok daha önemlidir diyebiliriz.
Ve kalitesi de tabi ki.
Kişilik sahibi insanı ise herkes kendi "meşrebince" anlamlandırabilir.
Emrivaki olsun istemem!
YORUMLAR
Merhaba..
Yazınızı okudum.İki boyutlu cevap versem sanırım yeter ya da en azından "derdimi" anlamış olurum.
İlki Konfüçyüs'ten.
İki tip idareci gördüm:Makamlarından şeref alanlar ya da makamlarına şeref verenler!
Diğeri de F.Almanya Anayasasının 1.Maddesi:
Madde 1. İnsanın onur ve haysiyetinin korunması
(1) İnsanın onur ve haysiyeti dokunulmazdır. Tüm devlet erki ona saygı
göstermek ve onu korumakla yükümlüdür.
Burada bariz bir "suç" olduğu kesin .Çünkü giden bir can ve biten bir ömür var.Kaldı ki o haberi gazetede okuyunca "eyvah" demiştim kendi kendime."Öfke" böyle işte...
Teşekkür eder,selamlarımı iletirim.
Gündemdeki bir haber, konuya bir açıdan bir açılım getirebilir galiba...
Bir eğitim müfettişi, oğluyla öğrtmenevine geliyor...
Girişte kimlik isteniyor...
Müfettiş celalleniyor: "Sen benim kim olduğumu biliyor musun?..."
Güvenlikçi de altta kalmıyor tabii!... Basıyor tokatı karşısındakine...
Harala gürele derken, müfettiş ateşliyor silahını...
Güvenlikçi yerde, oğlunun altındayken de durmuyor, bir iki el daha basıyor tetiğe...
Şimdi...
Bunun 15 Temmuzla bir ilgisi var mı?...
Olmaz olur mu!...
Orada da, burada da aynı psikoloji geçerli...
Ayrıcalıklı (Sizin deyiminizle kimlikli) olmak ve istediği yerde "Sen benim kim olduğumu biliyor musun!" diye höykürebilmek, devlet imkanlarıyla...
Taa Celaliler'den beri böyledir bu...
Mesela Kemalistler'in ah vah etmelerinin en önemli nedeni de budur...
Komünistler'in yanıp tutuştukları psikoloji de budur...
Hepsinin içinde aynı çocuk vardır: "Benim babam senin babanı dövey!..."
Herhalde 'Kişilik' kavramını biraz somutlamış olduk...
Saygılarımla.