- 438 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Baş ve Başlık Üzerine
Yazacağınız yazıya başlık bulmakta siz de zorlanır mısınız, yoksa çok kolay mı başlık atarsınız, şimdi benim yaptığım gibi? Bir de kafaya takılan başlık var değil mi? Önemlidir her zaman için yazının başlığı... Öyle bir başlık atarsınız ki, yazının içeriği okuyan için fazla bir şey ifade etmiyorsa bile, sırf o başlığı ilginç bulduğu için yazınızı bir solukta hem de sonuna kadar okur.
Çok uzun kelimelerden oluşan başlıklar, ilginç olmak ile beraber, okuyucuyu büyük oranda sıkar ve bunaltır. Çok kısa tek kelime ve dört beş harften oluşan başlıklarda okuyucuya çok basit ve yavan gelecektir haliyle. Çok yapmamak ile birlikte, bazen de yazarlar yazılarına metin ile uzaktan yakından hiç ilgisi olmayan başlıklar koyabilmektedirler ki bu da haliyle yazarın hanesine eksi puan olarak not edilecektir...
Bazı zamanlar metni yazar bitirirsiniz, peşinden bir başlık için dakikalarca, saatlerce düşünür durursunuz arpacı kumrusu gibi. Arpacı kumruları da belki o anda size uzaktan uzaktan tezahürat yapıyordur ’’Haydi bul şu başlığı bul şu başlığı.’’ diye kim bilir? Bir başlık koyarsınız beğenmezsiniz. Onu silersiniz, başka bir başlık koyarsınız. Kafanızda düşünceleriniz çarpışır durur sabaha kadar. Gece uykularınız bile kaçar kimi zaman. Peşinden son sürat koşsanıza da yakalayamazsınız sonra o uyku anını ve o uyku tadını. Yok o olsaydı, öbürü çok uzundu, öyle gider gelir düşünceler gecenin bir yarısı. Balkona çıkıp sigara bile tellendirmeye kalkarsınız...
Başlığı attık ya yazı ta buralara kadar geldi... Baş baş var bir de değil mi? Hani küçücük çocuklardan ayrılırken ’’Hadi yavrum amcaya baş baş yap.’’ derler. Baş belasıdır kimi zaman mahallemizde ki külhan beyleri. Herkes tırsar onlardan da bazen de ’’El elden üstündür.’’ deyip çattıkları birileri de onların belalısı olur çıkar...
Eee, konu başlık, bir de başlık parası var değil mi? Bizim burada anlattığımız, her ne kadar metinlere koyduğumuz başlıklar ise de bu çağ dışı uygulama başlık parası da toplumumuzun yıllardır kanayan yaralarından bir tanesi. Her ne kadar eğitim seviyemiz yükseldikçe gitgide azalmaktaysa da güzel yurdum Türkiye’de yine de tam manasıyla önüne geçilebilmiş, ortadan kaldırılabilmiş değil. Fakat övündüğüm bir noktada şudur ki güzel yurdumun Karadeniz Bölgesinde böyle bir uygulamanın olmayışıdır, bu da biz Karadenizliler için her zaman gurur vesilesi olarak kalacaktır...
Başköşe de her zaman biri vardır. Bu kimi zaman gönlünüzün baş köşesinde eşiniz ve çocuklarınız olur. Vatanınızın başköşesinde Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve O’nun silah arkadaşları olur. Dininizin başköşesinde önce Rabbimiz sonra onun habibi ’’Sen olmasaydın kâinatı yaratmazdım.’’ dediği sevgili peygamberimiz Hazreti Muhammed sav. ve onu ashabı olan diğer efendilerimiz olur. Kim bilir gün gelir, bir günde birileri, bizleri herhangi bir kategoride başköşeye layık görür oturtur. İşte o zaman o başköşeye oturan her kimse dört köşe olacaktır zaten. Bir de köşe dönenler var ki birçoğunun ismini cismini siz biliyorsunuz, burada tekrar zikretmeye gerek yok. Onlarda milletin gönlünün başköşesinden yıldırım hızı ile düşüp, parçalanan cam bardaklar, tabaklar gibi yerle bir olacaklardır, hiç kimsenin şüphesi olmasın. Dilediğiniz her şey istekleriniz doğrultusunda gerçekleşsin de hep dört köşe olun. Hepinize en derin sevgi ve saygılar yine...