- 724 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
ÇOCUKTAN MEKTUP
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Güzel İnsanlık,
Adım çocuk... Bir ruhum var, bir de küçük bir bedenim. Varlığım sevgidendir, damarlarımda masumiyet dolaşır. Dünya’nın her yerindeyim. Ben hem gelecekte, hem geçmişteyim.Kimi zaman acının, üzüntünün,yokluğun; kimi zaman ise sevincin, varlığın,umudun içindeyim. İnsanlığın en küçük parçası, büyüklerin sebep olduğu her bir zorluğun en yıprananı ama tüm o zorluklara bir o kadar da yabancı…
Yaşım çocuk… Büyük ellerin dünyayı kuşattığı her çağdaydım, her ‘an’daydım. Uçurtmalar diledim göklerde,rengarenk cıvıl cıvıl. Büyük eller bana uçurtmalar verdi, “savaş uçağı” dedikleri. Sonra renkleri öğrettiler bana, kırmızı rengini…Dediler ki her kan kırmızı akar. Anne kanı da, baba kanı da. Gözlerimle gördüm hepsini. Gözyaşının rengini bilir misiniz?Ben bana doğrultulan silah ile öğrendim gözyaşının rengini. Siyahtı. Her savaş gibi…
Dilim çocuk… Yüzümden daha büyük tokatlar aldım yanaklarıma, yumruklar tekmeler savruldu her yanıma, ahlarım yine çocuk dilinde… Pembe pamuk şekerine benzer bir hayat diledim büyüklerimden, onun kadar tatlı, büyük ve huzurlu… Onlar beni daha anne karnındayken yok ettiler kimi zaman. Şefkatti tek isteğim, onlar bana dokuz aylıkken tecavüz ettiler. Ağladım, bağırdım, onlar yine benim dilimi anlamadı. Çağımız moderndi, onlara göre gelişmiş yani. Kafesli evlerde tıkılıp kaldım,oyunlarımı aldılar elimden bir televizyon ekranı vardı karşımda.Onlara göre teknoloji çağı, bizimse yalnızlığımız ve büyüklerin stresi, koşuşturmacası altında göremediği, dilimizin anlaşılmadığı bir çağdı bu.Modernleşmiş çağın en tükenmişiydim; her çağda olduğu gibi.Bu tükenmişliklere karşı yüreğimden geçen her kelime çocuk dilindeydi. Anlamadı büyüklerim bu dili. Ne de çabuk unuttular kendi öz dillerini?
Irkım çocuk… Farklı coğrafyalarda farklı isimlerim vardı, farklı kültürlerim… Kavurucu sıcaklarda susuzluktan yanarken, annemin koynunda açlıktan ağlarken Afrikalıydım mesela, evim bombalanırken Suriyeli… “Kafesli evlerde” yalnız başıma ağlarken İngiltereliydim, adını bilmediğim silahlar üstüme bağlanıp canlı bomba olmayı öğrendiğimde Iraklı, sokağın ortasında tekmeler savurulurken bedenime Doğu Türkistanlı… Başıma dünyanın hangi coğrafyasında her ne gelirse gelsin çocuktum. Başta dediğim gibi ben büyüklerin bitmek bilmeyen arayışı, rekabeti ve telaşına, doyumsuzluğu ve kimi zaman umursamazlığına karşı en yıpranan, ama onların gerçek amacını bir türlü anlamayan…
Ben çocuk… Her büyüğün içindeyim aslında. Kimi zaman beni yüreklerinin içindeki karanlık bir odaya kapatırlar, işte o zaman katılaşır kalpler,görmez ve gülmez o gözler. Özgür bırakırsanız içinizdeki beni, size rengarenk gökkuşakları sunarım. Yüreklerinizin sevgiyle attığı, içinizdeki ve dışınızdaki çocukların ağlamadığı bir dünya olur o zaman;savaşa yabancı, şiddete düşman, sevgiye bağımlı… Ben çocuk; tüm insanlığın çocuğu,geleceğin umudu…
YORUMLAR
Evet...çok etkileyici,hoş ve "derin" bir yazı.
Okurken aklıma çocuklara dair yazılmış şiirler de geldi,çünkü yazı şiir tadında.
Cahit Külebinin "Bir nazlı kuşa benzer,çocuk dediğin" mısrası geldi...Sonra Halil Cibran'ın çocuklar üzerine yazdığı şiirdeki şu satırları da:
-Çocuklara sevginizi verebilirsiniz ama düşünceleriniz asla!Çünkü onların kendilerine has düşünceleri vardır!
Yazıda bunlar vardı,bize de "anlamak "düşer,gökten düşen üç elma misali.
Sinem Döngül
sabri ayçiçek
"ırk" sözü 1930 lardan sonra çok farklı bir anlama kaydı..bunu "cebine" etnisite ya da etnik yapı olarak koyarsan daha "hoş" olur diyeyim..başarı dileğimle.
Son gunlerde okudugum belkide en guzel, anlamli ve dusundurucu bir yazi. Bu guzel yazidan dolayi sizi tebrik eder, guzel yazilarin devamini beklerim.
selamlar