- 553 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Sahiplik İmanı 1
Sahiplik imanı dediğim süreç, doğal ortamın gel-gitleri içinde ortamlarının çekme-itme yapan seçme ayıklaması sonucunda oluşurlar. Sahiplik benciliğe uygun denge-yararların gözetilmesi olmalarıyla ortamların kendilikten sessizlik uyumudurlar Bu uyum bir çeşit ittifak bildirgesidirler. Etraftaki kurda, kuşa, talancıya, yalancıya (aldatan tuzaklar) kabullenilmişleriyle tepki vermekti kader.
Atalarımız milyonlarca yıl, tapusu hiç kimseye ait olmayan bir dünyaya doğuyorlardı. Hiç kimse de; “mülk benim. Mülkün sahibi benim. Ve ben mülkün sahibi olmakla mülkümü istediğim gibi istediğim varlığa ya da kişilere dağıtacağım”, demiyordu.
Eğer böylesi bir başlangıç ortamı içinde bir alın yazısı varsa; o ortam içinde alın yazısı (yazgı-kader-fatalite) buydu. Ortam içinde kısmen bütüncül ya da kolektif olmanın yazgısı, köleci sistemle özel mülk olan alanlara parçalanmanın kaderi olacaktılar.
Totem dönemle birlikte alın yazısı; her şeyi (kaygılarını, korkularını, sevincini, savunmasını, güvenlik olan mücadelesini, açlık dürtülerini, sevgi saygıyı, neslin devamı ve cinsellik olan eylemi) hep birlikte grubuyla ortak bir bölge olan alan içinde olmakla paylaşmak, hemcinsimizin kaderleriydi.
Ön ittifaklı süreç, kendi öncesinin kader tanımı içine kaderi değiştiren ikinci bir anlam katmıştı. Totemi bir tek grup ortaklaşması olan kaderi; başka totem gruplar arası ortaklaşma yapmıştı. Bu yeni kaderle süreç salınımını çok hızlı büyütmeye başlamıştı. Üretim yapmakla, üreten ve ortaklaşan üretim ilişkisi bu dönemin en temel karakteristik özelliğiydi.
Avcılık ve toplayıcılığın kader (alın yazısı) olduğu dönem içinde tüm süreç ilişkilerini üreten ilişkiler üzerinde paylaşmayı yazgı yapmanın süreci içine gelinmişti. Bu tarihi aşamaya kadar kader, zamana ve zemin düzlemine göre olan değişmeleriyle vardı. Doğal ortam ile özne sosyo toplum sal gelişmişler içinde özne ve nesnenin zorunlu girişmeleri vardı. Bu girişmeler tabii ki, sosyo toplumsa ortamımızın bileşendi sistem belirleyeni olmakla yapının kaderiydi.
Kader oluş kavramı özel mülk sahipliği olmakla, özel mülkiyetçi anlamı ilk kez köleci dönemle ortaya konacaktı. Köleci dönem ortaklaşa olana karşı, ortaklaşma olmayandı. Kolektif mülkiyete karşı özel mal, mülk sahipliğini savlayan yapıydı. Köleci sistem özel mülk sahibi olmakla; mülklülüğü ve mülksüzlüğü ya da zenginlikle fakirliği değişmez bir kader (yazgı) saymıştı.
Köleci mantığın değişmez kader savı, kendi öğretisi bağlamında haklı ve doğruydu. Kendisinden önce gelen geleneğe göre kendi öncesinde gelen gelenek içinde mülk ortaklılığının şiddetli baskı ve basıncı vardır. Kendisi de genel mülke karşı, ortak olmayan özel mülk ilişkisini sürece ikame etmek istiyordu.
Köleci sistemin, kendine özgü özel mülk anlayışlarını; kendisinden önceki geleneğe göre tarif etmekle olumlu kılması olanaksızdı. Herkesin değil de, kimi kişilerin özel mülk sahipliğini atalar yolu olmakla meşru etmesi olanaksızdı. Yeni yol (özel mülkçü köleci yol) atalar yolu dışında bir yol olmakla; sistem dışındaydı. Oysa ortaklaşan gelenek, sistem içinde olmakla sistemin görgü ve deneyimleriydi.
Köleci özel mülkiyetçi sahiplenme, ortaklaşa üreten sosyo toplumsa ilişkili sistemin içinde yansımıştı. Daha önce 100 kişinin avcılık ve toplayıcılık yapmasının tutumu içinde çalıştığı 100 kişilik ortaklaşma olan totem alanın içinde, yüz kişinin karınları doymamakla çok günler grupla aç yatılıp aç kalkılıyordu.
Oysa şimdi, yüz kişinin çalıştığı bir alan içinde 120 birimlik üretim yapılmakla; 20 birim ürün fazlası verilmekteydi. Buna artı ürün ya da artık ürün deniyordu. İşte özel mülkiyetçi ilişki içine uyanan uyanıkların sahibi olacağı mal bu fazla ve artık ürün olan maldı. Uyanıklar artık ürünü ele geçirmenin meşru olmasına dek özel mülkiyetçiliğin adım adım mana anlamasını oluşturuyorlardı.
Özel mülk edinmekle efendilerin el koydukları mal mülk, sistemin içindeydi. Ama eskiden beri sistemin içinde olanın mana anlaması olan ortaklaşma ve yardımlaşma dayanışması da baştan beri sistem içindeydi. O halde ortaklaşma olmayan özel mülkiyetçi tutumun mana anlaması da sistemin dışında olmakla, sürecin seyrine göre ifadesini bulan El mamon veya El ilah söylemi olmalıydı.
İşte yeni inşa olan özel mülkiyetçi kader, sistem dışındaki bir osilasyon kaynağının sistem içine manaca hitap etmesiydi. Sistemin içinde konuşamayan Mamon’un sistem dışında konuşmasıydı. Kader önceden beri ola gelen geleneğe göre çok ağır aksakta olsa değişen bir anlayıştı.
Oysa sistemin artık ürününe uyanmakla, artık ürünü sahiplenmek isteyen uyanıkları; ortaklaşan geleneğe karşı savaşmakla kendilerini meşru ve kabul edilir kılmak istiyorlardı. Bu nedenle mal mülk Mamon’undu. Mamon da kendi mülkünü istediğine verip istediğine de bu artık ürün olan maldan mülkten hiç pay vermiyordu. İşte sufle edilen bu anlayış güya baştan beri olan alın yazısıydı.
Hâlbuki tarihsel sürecin başında yüz binlerce yıl, baştan beri kendisine Mamon tarafından mal mülk olmakla dağıtılan sahipliğin böyle takdirce dağıtım yapmasının en ufak bir belirtisi bile yoktu. Çünkü ortada efendilerin zimmetlerine geçirecekleri ne artık ürün ve ne de üreten ilişkiler olmaması nedenle de, birikme yapmayan mal mülk yoksunluğu nedenle efendilerin el koyacakları özel mülk sahipliğinin olması da olanaksızdı.
Kader; çalışacak kölelerin muhtaçlığının devamlı olması için, herkesin mal mülk sahibi olmaması için kurgulanmıştı. Mülk sahibinin, bu eşitsiz takdir içinde mülk sahibi kalması amacıyla, yoksulun da yine bu eşitsiz dağılım nedeniyle yoksul kalması amacıyla değişmez bir kader ve takdir icat edilmişti.
Değişmez kaderin mucitleri, bu değişmezlik anlayışı üzerinde cari (istihdam) olurlarken, ilerleyen süreçler boyunca olacak değişmeleri ön görememişlerdi. Har vurup harman savurmakla zorbalığını daha da artıran efendilere karşı oluşan kimi dirençler de; kimi efendileri tahtından alaşağı ediyorlardı.
Eşitsiz durumu benimsemekle kendi köleliğine inanmış köleler; köleci direnç karşısında köleliğin en büyük engeliydiler. Köleliğin ve efendi oluşun dışında bir şey düşünemez olan köleler, içlerinde en merhametliyi efendi konumuna getirirler. Ne var ki en merhametlinin de bilmediği bir şey vardı. Mal mülk sürekli çoğalma eğiliminde olmakla siz de bu alan eğimi olan muktedirlikle birlikte; eldeki malı mülkü mevcut haliyle bile korumak için güç kullanmanız gerekecekti.
Kısacası şöyle özetleyeyim. Değişmez bir kaderi kendisine referans alan köleci sistemin başlangıç koşullarındaki az az değişmeler nedeniyle, ilerleyen süreç; kendisine özgü öngörülemeyen pek çok değişmelerini ele verecekti.
Sık sık olmasa da zenginlerden fakir olanlar çıkacağı gibi, fakirlerden de zengin olanlar çıkıyordu. Böylece ilerleyen süreç içinde değişmez olan kader, öngörülemeyen nedenleri içinde takdiri ve kaderleri de değiştirecekti. Ama bu ön görülmez ilikler münferit olmaları nedeniyle asal olan özel mülk sahipliğini ve köleliği hiç değiştirmeyecekti! Buna köleci dinler de dahil.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.