- 1686 Okunma
- 2 Yorum
- 1 Beğeni
İçimden bir yolcu göçüyor /İzmir Otogarı-1
" Başı pare pare dumanlı dağlar
Firkat ile aşıp giden ben oldum
Eller göçün çekip gider yaylaya
Göçün çekip sarpa düşen gene ben oldum
Ben oldum da kara gözlüm ben oldum ,ben oldum
Vallah yanan ben oldum."
İçimde gümbürdeterek geçen davulları susturdum, bir küheylan nara tuttu tam sol’umdan. Sonra sellere tutuldu yolcular.Yüzmeyi bilenler acılarını sırtladı, yazmayı bilenler satırlarına sığındı, "HİÇ"ler derinliğine gömüldüler suların.
O dipsiz kuytularda kayboldular.
Onları gören olmadı daha. Birbirlerinden uzak limanlara sığındılar ihtimal. Birbirlerinden habersiz aradılar bir ümit. Sonra bulandı sular, karardı.
Denizleri tutuştursak, yanardı değil mi?
Çiçekleri koparsak solardı.
İzmir Şehirlerarası otobüs terminali...
Kim bilir kaç yolcusuna ağladı?
Yıllar yüzümüzdeki çizgileri belirginleştirmiyor sadece,içimizde de derin oyuklar bırakıyor.Beton yollar aşınıyor, tabelalardaki harfler silikleşiyor. Her şey yaş alırken bir tek anılar diri duruyor. Bir tek onlar kamburlaşmıyor, onlar ölmüyor,onlar nefes alıyor.
Tanıdık bir bekleme salonunda oturuyorum. Daha önce oturduğum adam karşımda.Üzerinde lacivert tişörtü, yüzünde yanık türkülerden bir hüzün. Ellerimi alıyor avuçlarına, gözlerime bakıyor; yutkunuyorum. Silikleşiyor, ellerimde bir boşluk, gözlerimde bir göl yatağı. Boş sandalyeye tutunuyorum.
Peronlar geçiyorum...
101,100,99.98........ " Bak adını buldum ben...Peroncan olsun."
75,74,....... " Gidecek misin? -Yok sen gidene kadar beklerim ben. -Git Üşütme!"
69,68,67,66..... " Dişinde maydanoz kaldı diye üzülür mü insan? Ben öyle de seviyorum seni."
65,64, " Bir daha sarılayım dur..."
63,62...
Hiç bitmeyecek anonslar, hiç tükenmeyecek özlemlere mıhlanan vedalar. "Aracınız hareket edecektir..." bir bilinmezliğe çağırış, " Yolcularımızın araçlardaki yerini almaları önemle rica olunur." bir ikaz, bir tutukluk, bir hıçkırık.
Yüzüme soğuk su çarpıyorum. Sonra aynaya bakıyorum. Çökük elmacık kemiklerime dokunuyorum. Aynalar tanıdık. Çıkış kapısında güvenliği sağlayan bir polis. Elimdeki çantaya uzanan silüeti selamlıyorum. Elimi tutuyor, yürüyoruz, titriyorum, terliyorum. İlk kez el ele tutuşuyoruz.Soluma dönüyorum, telaşlı yolcular, hoparlörde yankılanıp kulağımda konaklayan anonslar... Yanımda bir boşluk, içimde bir yangın; yüzüm bir acemi,tuhaf ressamın elinden çıkma.
" Ecel kalasına gidenler gelir
Emir Haktan vade yetenler ölür
Nidem sevdiceğim elde ne gelir
Ayrılık defterini yazan gene ben oldum
Ben oldum da kara gözlüm ben oldum ben oldum
Vallah yanan ben oldum..."
Radyoyu kapatıyor ihtiyar.Gelip geçen yolculara bakıyor; Umarsız, aceleci. Tezgahına yaklaşıp mendillere uzanıyorum, tebessüm ediyor, mavi hüzne tutunmuş gözleri. Oysa ne yolcuyum ne hancı.Gayriihtiyari yolum düştü buraya, otogara sürükledi ayaklarım.Gözlerim görülmeyecek olana koştu, kalbim hayal etmek istedi.Olmayan yolcuyu uğurlarım diye belki, sarılırım diye sımsıkı, yine tutar elimden uzaklara hiç gitmeyecekmiş gibi.
Uzaklara...
Tozlu yollarda sürmeyecekmiş gibi tekerleklerini.
Yolcusu eksik olmayan taksiler geçiyor yanımdan, henüz şehre gelenleri götürecek otobüsler kalkıyor, güneş o yakıcı sarısını dinlendirmekte. Her şeyi öldürüyor ; acıyı bir tek, bir tek yaşayarak ,tutunarak kendine; aşıyor insan.
Öyle çok yolculuk yaptım ki...İçimdeki şehirleri talan ettim binlerce.İşgale uğramış kentlerim mühürlenmiş.Sonra biletli bir yolcu oldum, tekli bir koltuk seçtim kendime. Ne kadar uzaklara gitse de içindeki şehirden gidemiyor insan.Gittiği yerlere götürüyor bütün bulanıklığını, tozLu topraklı yollarını, güneşini, ağlaklığını.
Giden yolcu salonuna doğru koşuyorum.Beklediği perona götürüyor ayaklarım.Koşuyorum, son anons yükseliyor hoparlörden. "Aracınız hareket edecektir." Koşuyorum, soluksuz,
"-Gitme!"
Yolcular dilsiz, yabancı...Fakat gördüm, bana sallıyor, uzatıyor ellerini. Arkasındaki adam önündeki boş koltuğa bakıyor, acıya bakıyor, yüzü silik adamı selamlıyor.
Koşuyorum, kaçtığım gerçeğe baka baka. İhtiyar yarım bıraktığı türküyü açıyor.Bir kadın koşuyor unutulmuş bir romandan fırlayarak. Koşuyorum, daha hızlı.Çıkışa yaklaşıp arkamı dönmekten korktuğum sırada sesini duyuyorum:
"Ben burdayım, gel yine!"
İhtiyar sesini açıyor radyonun;
"Ben oldum da kara gözlüm ben oldum, ben oldum
Vallah yanan ben oldum..."
NURAY KAÇAN
26 Ağustos-2016
İZMİR-
"Yitiktir bu öykü.
Ölüm kadar gerçektir."