- 476 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Çan mı,tokmak mı?
Halil Cibran,"Abartı,kendini kaybetmiş hakikattir." derken ne kadar da haklıymış.
Osmanlı bizim geçmişimizdir ve bu "abartarak" ya da "reddedilerek" anlaşılmaz ki.Çünkü tarihin esas işi de "yargılamak" değil,anlamaktır.
Tıpkı ünlü tarihçi M.Bloch’un dediği gibi:
-Tarihin işi,yargılamak değil,anlamaktır.
Mesela Osmanlı’nın üzerinde hiç durmadığımız iki uygulaması var ki,bence düşünmeye ve araştırmaya değer.
Bir kiliselerde "çan" meselesi,diğeri de "bedelli askerlik."
Osmanlı’da klasik dönemde kiliselerde "çan çalmak" yasaklanıyor.Yani 1453 ile 1700 yılları arasında.Onun yerine tahta tokmak kullanılmaktaymış...
1856 da "Islahat Fermanı"yla bu kaldırılıyor ancak "alışkanlık" haline geldiği için,çan yerine tahta tokmak kullanımı uzun süre devam ediyor.
Aynı fermanla bedelli askerlik de yürürlüğe giriyor,ta 1909 yılında kaldırılana kadar.Lakin pek "adil" olduğu söylenemez:
Gayrimüslimlerin bedeli 3 bin kuruş;Müslümanların bedeli 8 bin kuruş!Oldukça paradoksal değil mi?
Daha varlıklı olanın bedelinin az olması...
Ve sonucu da bir Yemen türküsünde dile getiriliyor:
-Yemen yolu çukurdandır,
Karavanım bakırdandır.
Zenginler bedel verir,
Askerimiz fakirdendir!
Onun için orduda uzmanlaşma önemlidir ve konuşulması da gerekir.
"Bedelli askerlik" kalıcı değil,geçici bir çözüm olarak anlaşılır bir haldir ama uzun vadede "çözüm" olmaz/ olamaz.
Şiddetin tırmandığı,terörün tavan yaptığı bir ortamda "uzman ordu" ne kadar aciliyet göstermektedir.Ayrıca "güçlü ordu" uzmanlaşan ordudur denebilir ve caydırı olması/ olabilmesi için de güç şarttır.
Ki dosta güven,düşmana korku vermesi için !
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.