- 683 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ADAMA KİL SATTIRIRLAR
Halktan aldığı yönetme erkini ve yetkisini, halka zulüm ve baskı aracı olarak kullanan devlet adamları tarihte her zaman var olmuştur. Sezar da (Julius Caesar) bunlardan biridir.
Jul Sezar, Romalı bir komutan ve devlet adamıdır. Politik davranışlarında halk tarafını tutmuş, Romalı asillerin halk üzerindeki baskısını engellemeye çalışmış. Birara Roma’dan uzaklaştırılmışsa da, tekrar gelip Senatoya Consül seçilmeyi başarmıştır. Sonraki yıllarda kazandığı zaferler, ganitmetler ve güçlü ordusu sayesinde Senatoyu dışlayarak, Roma’yı tekbaşına yönetmeye girişir. M.Ö 49 yılında bir grup senatör, Senatonun gücünü ve itibarını geri vermesini rica eden bir dilekçe yazar ve okuması için Sezar’ı foruma çağırırlar. Bu, aslında suikast için hazırlanmış sahte bir dilekçedir. Işlerin daha da kötüye gitmesinden korkan sezar, Senatoya vardığında, o bir grup senatör tarafından yolu kesilir ve bir odaya yönlendirilir. Sezar, dilekçeyi okumaya başladığında, dilekçeyi kendisine sunmuş olan Tillius Cimber, Sezar’ın togasını (üniformasını) aşağı indirir. Sezar ağlayarak Cimber’e: “Ama bu bir vahşet!” diye bağırır. O sırada Senatör Casca hançerini çeker ve diktatör Sezar’ın boğazını keser. Sezar, Casca’nın kolunu yakalayarak: “Casca, seni hain! Ne yapıyorsun?” der. Bundan korkan Casca, “Kardeşlerim yardım edin” diye bağırır. Grupun diğer üyeleri Senatörler de hançerlerini çıkararak Sezar’ı hançerlemeye koyulurlar. Sezar kaçmaya çalışsa da, kandan kapanan gözleri buna engel olur. O sırada evlatlığı Brutus’u görür. Brutus’un da elinde kanlı hançer vardır. Bunu gören Sezar caresiz; “Sen de mi Brutus!” diye bağırır. Sezar savunmasız kalıncaya kadar hançerlemeye devam ederler.
***
Daha yakın geçmşte bütün dünya, Saddam Hüseyin’in son günlerini izledi; ben de izledim. Bir zamanlar ihtişamıyla göz kamaştıran bu diktatörü, çöplüğün altına kazılmış bir çukurdan çıkardılar. Saçı sakalına karışmış, tanınmayacak halde! Yüreği korkulu, bedeni bitkin... Son gününe değin onun elini eteğini öpenler, “Saddam Hüseyin çok yaşa!” diye bağıran Irak halkı ve “Brutuslar,” işgalci Amerikan askerlerinin gölgesine sığınarak Saddam Hüseyin’e taş ve kurşun yağdırdılar. Saddam Hüseyin sanki o ihtişamlı hayatın bir gününü bile yaşamamış gibiydi; sadece et ve kemikten ibaret bir Saddam Hüseyin vardı bütün insanlığın gözünün önünde!...
***
Ne zaman Sezar gibi ,Saddam Hüseyin gibi bir dikdatörden sözedilse,
Melek Ana’yı ve onun anlattığı Tahsildar Kör Mecit’i anımsarım: İnsanların vergi yükü altında inletildiği bir dönem; 1940’lı yıllar olmalı... Halk yokluk, yoksulluk içinde. Maliye tahsildarları insanların korkulu rüyası olmuş! İki koyunun, üç keçinin bile hesabı soruluyor. Vergisini ödemeyenlerin falakaya yatırıldığı, yol işçiliğinde çalıştırıldığı bir dönem yaşanıyor ülkede. Işte o yıllarda Kör Mecit adında acımasız bir tahsildar varmış. Vergisini ödemeyenlerin yatağını yorganını rehin alır, insanları köyün ortasında kırbaçla dövermiş de, kimse sesini çıkaramazmış. Öyle ki, adının anılması bile insanların uykusunu kaçırmaya yetiyormuş! Velhasıl ondan kortuğu kadar Azrailden korkmazmış insanlar.
Melek Ana da az çekmemiş Kör Mecit’in zulmünden! Elinden gelse onun canını alacak ama, karşısında Devlet var! Kör Mecit demek, Devlet demek! Ağızaçmak olas mı?
Aradan yıllar geçmiş. Cumhuriyet’in ilk yılları... “Millet, Devlet için” anlayışı gitmiş, “Devlet, Millet için” anlayışı hakim olmuş. Insanları canından bezdiren vergiler kaldırılmış. Az da olsa bir huzur ortamı yaşanır olmuş Türkiye’de. Artık her şey millet için....
Melek Ana, birgün elinde kovalarla ırmaktan su getirmeye giderken, oradan geçmekte olan bir adam, eşeğin yularından tutmuş, “kil vaaar! Halis kil vaaar!” diye bağırıyor. Melek Ana, bir eliyle gözünü gölgeleyerek şöyle bir bakmış ki ne görsün! Bir zamanlar insanları falakaya yatıran, canından bezdiren Kör Mecit, kil satıyor! Dedik ya, Melek Ana’da az çekmemiş onun zulmünü... Biz zamanların bu zalim adamını karşısında gören Melek Ana, eski günlerin korkusuyla bir kez daha titremiş, ama, onu bu halde gördüğüne de sevinmiş. Elindeki kovaları olduğu yere bırakıp, Kör Mecit’e doğru yürümüş. Bir kez daha bakmış yüzüne. Evet evet o... Melek Ana iki eli iki böğründe, Kör Mecit’in çenesinin altına değin sokulmuş, yüzüne şöyle bir tükürdükten sonra: “Kör Mecit Kör Mecit, işte adama böyle kil sattırırlar!” demiş.
***
Dikdatör Sezar’ın, Saddam Hüseyin’in ve de Tahsildar Kör Mecit’in durumuna düşüp, zulme uğrattıkları halkın tükrüğüyle lanetlenen nice şahlar, padişahlar gelip geçmiş bu dünyadan. Daha düne kadar devletin verdiği yetkilerle yeri göğü titreten eski valilerin, apoletlerinin ihtişamı
göz kamaştıran komutanların, paşaların ne hallere düştüklerini izliyoruz bu günlerde. Askerin, polisin önünde sümsük sümsük nasıl gittiklerini görüyoruz. Melek Ana sağ olsaydı, onlara da, “İşte adama böyle kil sattırırlar!” derdi.kuşkusuz.
Sezar’ın, Saddam Hüseyin’in ve Tahsildar Kör Mecit’in akibetine uğrayacak daha ne şahlar, padişahlar gelip geçecek bu dünyadan? kim bilir...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.