- 461 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
-KAVRAMLARIN DAYANILMAZ AĞIRLIĞI-
Kimi kavram taşıdığı anlam bağlamında hayati öneme sahiptir. Günlük hayatta kullandığımız iki kavram misali; Normal, anormal. Kavramın kökenindeki norm ibaresi dikkatten kaçmayacaktır. Bir alanda belirlenmiş normlar varsa bunlara uyan tutum ve davranışlar normal, uymayanlarsa anormal olacaktır. Anormal kavramının belirlenmesinde şöyle bir tanımlama da dikkat çekici özellikler gösterir. “Duygu, düşünce ve davranışlarda değişik derecelerde tutarsızlık, aşırılık, uygunsuzluk ve yetersizliğin olmasıyla kendini gösterir. Yanı sıra bu özelliklerin az çok sürekli ya da yineleyici olup, bireyin verimli çalışmasını ve kişiler arası ilişkilerini bozmasıdır.”
Normal ve anormal kavramları kuşkusuz kültürle bağlantılı şekillenir. Önemli ölçüde de objektif dayanakları olan kavramlar olduklarını söylemeliyiz. Yani kim normal, neden normal, kime ve neye göre normal sanki şeklinde geçiştirilebilecek gibi değildir. Farklı kültürlerin, toplumların ya da toplulukların normalleri ve anormalleri elbette değişebilir. Demem o ki, söz konusu çevrede, muhitte geçerlilik oluşturur.
Ancak tüm bunlara karşın bireyi hiçe saymamızı mümkün kılacak kadar bu kavramları kullanıp, dayatabilir miyiz? Hani anormalin hep bir başkası olduğu durumlardan söz ediyorum. Gündelik hayatta sohbet konusu olur bazı. Kişi, derin bir hayretle ve gözlerini uzak bir noktaya dikerek birinden ya da birilerinden söz ederken: merak ediyorum hocam, bizde mi bir anormallik var bunlarda mı demekte, diyebilmekte. Bu tip durumlarda ciddi bir edayla valla ne yalan söyleyeyim bizde bir anormallik olmalı deyip işi muzipliğe vurmakta mümkündür. Tam da üstte söz ettiğim husustan dolayı hani.
Gerçekten de anormal hep bir başkasıysa, hiçbir zaman değerlendirme yapan kişilerin kendisi değilse hiç kusura bakmayın kimse zemzem suyuyla yıkanmış değil. Nihai kertede kimse anormal değilse toplumdaki bütün anormallikler nasıl peyda olmaktadır? Değer yargılarının ardına saklanıp durmakta an gelir kurtarmaz olur, bilesiniz. Açıkçası insanın bireysel varlığını ve hürriyetini hiçe sayacak derecede dayatmacı tavırları, tripleri tasvip etmekte mümkün olmayacaktır. Objektif norm ve değerlendirmeler ise; Demokles’in kılıcına dönüşmemesi, yerine göre her insanı kapsayabilmesi gerekmez mi?
Hiç şüphesiz değerlerde yozlaşma da mümkündür. Müşkül şu ki, bu durumu ortaya koymak da o ölçüde meseledir. Hatta akıntıya kürekte çekebilirsiniz. Fakat kemikleşmiş olumlulukların bazen olumsuzluk halini alması da acep imkânsız mıdır? Yıllar önce sohbet ettiğimiz bir psikoloji hocamızın kullandığı bir deyişi hatırlarım. Normal görünümlü anormallerden söz ettiğinde yadırgamadım değil. Öyle ya, bir davranış ya normal ya da anormaldir. Normal görünümlü anormal de ne menem şey diye düşündüğüm aklıma geliyor bir an. Oysa günlük hayatta karşılaştığımız kimi manzaralar insanı düşündürebilir. Örneğin trafikte araç kullanan insanların bazı tutumları o kişinin psikolojik durumu hakkında ipucu vermez mi? Ara sokaktan caddeye hızla dönen ya da bir ara sokağa dönmeyip adeta dalan bir insanın durumu ne merkezdedir sizce?
Günün birinde dolmuşta bir yere gidiyorum da; şoförün şu tarz sorgulaması gelir hatırıma. Dünya üzerinde zeki ve aptal, sağlıklı ve psikopat, normal ve anormal her tip insanı bir araya getiren meslek şoförlüktür demesi ilgimi çeker birden.
Elbette sağduyuyu elden bırakmadan derim. Demem o ki, anormal kavramını başkalarını ötekileştirmenin vasıtası haline getirmek, “Fark ettiniz mi; otomobil kullanırken, sizden yavaş giden herkes aptal, sizden hızlı giden herkes de manyaktır” sözünün tuzağına düşerek iğdiş etmek birey ve toplum yaşamında kaçınılmaz olarak hem mantıksal hem de etik bir sorun halini alacaktır.
L.T.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.