HALİL SEZAİ’NİN HALLERİ…2.
ÇOCUKLAR SEVİNİNCE...
Zekeriyaköy’e geliyordu. Arabasındaydı.
“Dur!”dedi şoförüne.
Yol kenarında bir alanda yırtık pırtık bir topun peşinde koşan çocukları seyretmeye başladı. Nostaljik bir mutluluk yaşıyordu, yıpranık futbol topu, eskiyip yıpranmış keten ayakkabılar, kanamış dizler, çığlıklar, kendi çocukluğundaki gibiydi her şey...
Aralarına katılıp onlarla birlikte oynamak istedi. Arabasının kapısını açtı, bacağını aşağı sarkıttı.
“Gümp!”
Çocukların futbol topu suratının ortasında patladı. Topun yırtılıp kalkmış bir dilimi tam da gözüne isabet etmişti. Acıdan gözleri yaşardı.
“Özür dileriz abi!” diyerek koşup geldi çocuklardan biri.
Bir diğeri, “Aaa! Halil Sezai o!” diye çığlık attı.
Sahadaki çocukların hepsi birden koşarak gelmeye başladılar.
Halil Sezai, suratına çarpan topu eğilip aldı, arabasına girip kapısını hızla örttü. “Çabuk çek!” diye seslendi şoförüne.
Araba hızla hareket etti. Koşuşan çocuklar bu defa da aykırı seslerle arabanın peşinden koşmaya başladılar. Arkasındaki öfkelere gülerek uzaklaştı oradan.
“En yakın alışveriş merkezine, ya da spor mağazasına çek!” dedi şoförüne.
Büyük bir alışveriş merkezinin şubesi vardı hemen yakınlardaki ana caddede, önüne yanaştılar. Karşılaştığı ilk görevliye, “elinizde ne kadar futbol, basket, voleybol topu varsa çıkartın, alacağım!” dedi. Depodan altmış kadar top çıkartıldı; teslim edildi. Toplar arabanın bagajına, arka koltuklara tıklım tepiş konuldu.
“Şimdi de, az önce topunu çaldığımız çocukların yanına çek!”
Az önce toplarını çalıp kaçan arabanın geri geldiğini gören çocuklar yeniden bir araya toplanıp, karşı hücuma geçmeye hazırlandılar. Top hırsızı iyi bir cezayı hak etmişti; kimi küçük bir taş parçasını aldı eline, kimi bulduğu bir sopayı.
Araba önlerine gelip durduğunda açılan kapılardan ortaya saçılan topları gördüklerinde ellerinde tuttukları taş ve sopaları belli etmemeye çalışarak, usulca yere bırakmaya başladılar.
“İçinizden sözünü dinleyeceğiniz üç kişiyi yollayın buraya,” dedi çocuklara.
En kabadayısından üç çocuk öne çıktı.
“Arabadaki toplar sizin çocuklar. Hadi indirelim onları. Mahallenizde ne kadar çocuk varsa hepsine birer tane verin emi…”
Sevinç çığlıkları arasında topların arabadan indirilişini, paylaşılışını seyretti biraz, sonra arabasına döndü, “gidelim!” dedi şoföre.
Arkasında sevinç çığlıkları atarak el sallayan çocuklara o da el sallayarak uzaklaştı oradan.
YORUMLAR
onunla gurur duyuyorum... kazancının en az bir bölü üçünü devletine vergi olarak veren, kazancının EN AZ BİR BÖLÜ ÜÇÜNÜ İNSANİ HARCAMALARA SARF EDEN, ÖLÜMCÜL HASTASLIĞI OLANLARIN 20, 50 MİLYARLIK AMELİYATLARINI İKİLETMEDEN YAPTIRAN (hatta onlardan birisi bu edebiyat sitesinin üyesi), İHTİYAÇ SAHİPLERİNE YÜZLERCE TEKERLEKLİ SANDALYE ALIP ULAŞTIRAN, ERCİŞ DEPREMİNDE AYNI GECE TELEVİZYONDA KAZANDIĞI "ALTIN KELEBEK ÖDÜLLERİ" TÖRENİ OLMASINA RAĞMEN TV YERİNE BİR TIR DOLUSU GİYSİ, YİYECEK VE İLAÇLA ERCİŞ'E GİTMEYİ TERCİH EDEN, ÜNİVERSİTEYİ KAZANMIŞ AMA KAYIT YAPTIRAMAYAN YÜZLERCE ÖĞRENCİNİN OKUL MASRAFLARINI KARŞILAYAN, İYİLİĞİ DOKUNMAYAN BİR TEK AKRABASI BİLE KALMAMIŞ VE SAYMAKLA BİTİRİLEMEYECEK İYİLİKLERİ OLAN bir insan o... Evet, onunla gurur duyuyorum...
Nurten Paracıkoğlu tarafından 8/23/2016 12:14:49 PM zamanında düzenlenmiştir.
Kemnur
Çok duygulandım yazınızı okuyunca...parmakla gösterilebilecek kadar az sayıda, insan gibi insan varken toplumda önemli bir davranış biçimini samimiyetle yerine getirdiği belli Halil Bey'in.
Ne iyi yürekli bir evlat yetiştirmişsiniz. Kendisine ve size saygım bin kat arttı.( en son yayınladığı yazısı da bence muhteşem olmuş !)
Her şey gönlünüzce olsun dilerim ailecek.
Saygılarımla
Belirli bir mevkiye ya da ekonomik güce eriştikten sonra geçmişini unutmayan insanlara ne mutlu. O yırtık pırtık topun peşinden koşan çocukların arasından da kim bilir ne Halil Sezailer çıkacaktır.
Bu arada suratının ortasında patlayan bir toptan sonra ''Ulan sizin topunuzu'' demeyip o çocuklara bir araba dolusu top alan Halil Sezai oldukça sağlam yepyeni dostlar kazandı.
Güzel ve anlamlı bir yazıydı.
Tüm Paracıkoğlu ailesine selam ve sevgiler.
Kemnur
en güzel karedir çocuk sevincine ortak olmak, çocuklarımız bizim en güzel yanımız...
biz en çok çocukken insandık, büyüdük kayboldu insanlık...
çocukların kahramanı olmak ve onların yüzündeki, yüreğindeki sevince sebeb olmak dünyanın en güzel duygusunu yaşatır çocukluğumuz icimizde ukte kalmışken...
çocuklar oynasın, gülsün ki yaşam güzelleşsin, çocuklar savaşın dışında mutlu kalsın... dünyanın kirinden pasından uzak bir dünya bırakmalı çocuklara...