- 481 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
SIKILMAK
İnsan, doğası gereği birçok amaç için hareketlilikle kendisini eylem çabası içerisinde sürüklemiştir. Her hareketlilik sonucunda hayatı ile ilgili bir veya birkaç karar vermiştir. Kimi zaman verdiği kararlardan bazıları için pişman olup vazgeçmiş ve vazgeçtiği için pişman olmuştur (kısır döngü). Sonuçta ise her pişmanlık bir can sıkıntısı olarak baş göstermiştir. Bu onun hayat hikâyesidir ve her hayat ile ilgilidir. Bir ölçüde hayat hikâyesi farklı olarak “ kendisini bilmek” ile ilgilidir. Duygularını ve düşüncelerini, zihni yapısını ve potansiyelini, felsefeyi ve inançlarını… Bunlarla ilgili olan-olmayan, olacak olan ve olmuş olan her şeydir onun (insanın) hikâyesi. “Kendini bilmek” ruh dünyasında kendisini gözlemleyerek madde alanında vuku bulacak sonuçları çıkarımsamasıdır. Evrenle ilgili olanı kendisi ile özdeşleştirip, Evreni kendisine indirgemesi ve anlamaya çalışmasıdır. Anlamaya çalışmak, kendisini, sıkılmaktır. Ruhun kabına sığmayıp sıyrılıp gitmesidir. Kalması, ruhun devleşmesidir…
Sıkılmak, insan olduğumuzun (beklide) en belirgin özelliğidir. Çoğu zaman hayatla irtibatımızı koparacak kadar güçlenmesine rağmen, aynı ölçüden daha kuvvetli bir şekilde ayakta kalırız. Çünkü hayatla irtibatlı yaşama içgüdüsü, en derin şekli ile kendisini benliğimizde bize hissettirir. Yaşam için varız her ne kadar ölümün son(u) olmayan bir gerçekliği olsa bile. Sıkılmak yaşam dürtüsünün ölümü öldürmesidir, bir nefes almanın bin nefes daha vereceğinin habercisi. Yeniden dirilmektir beklide, Azrail’i geri çevirmektir. Son bulmasını istediği hayatının sonrasında ki sonsuzluk istencidir…
Arthur Schopenhaur şöyle der; “Kandırılmışlar arasında kavrayışı sağlam bir adam, saat kulelerinin hepsinin yanlış ayarlandığı bir kentte saati doğru işleyen birine benzer. Tek o bilir doğru zamanı. Bunun ne yararı dokunur ona? Herkes kentin yanlış saatine uyar, doğru zamanı yalnız onun saatinin gösterdiğini bilenler bile.” Sıkılmanın da buna benzer bir tarafının olmadığını kim söyleyebilir ki ve… Sanırım ben söylüyorum benzer olmayan benzer bir şekilde. Sıkılması gerektiğini bilmeli insan, çünkü bu varoluşsal bir durum. Kararsızlık ile baş gösteren bir kararlılık hali. En çok o zaman (O) insan hayatın varlığını, var olduğunu hisseder, yaşam için, yaşamak için, sıkılmalı insan. Ve sen ey insan bil ki bu bir istek hali, yaşama sımsıkı tutulmanın bir nevi olumsuzlanmış hali.
Bir başka deyişle “Bu dünyada canını sıkılan adam, bir tek ben olamam” diyor Sherlock HOLMES. Yaptığı olağan olan, olağan üstü çıkarımları ve gelişmiş zihin yapısı onun canının sıkılmasının önünde bir engel teşkil etmedi/etmiyor. Veyahut Galip DERVİŞ çözdüğü bir sürü polisiye olayına rağmen çözemediği o vaka (hâlbuki kendisini en çok ilgilendirendi) canını yakıyor ve sıkılmaktan kurtulamıyordu. Ya da Herkül PUARO ya da bir başkası… Sıkılmak bir istençtir, bile isteye, insan oluşumuzun göstergesi olduğu için.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.