- 1365 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
İSTANBUL DA İKİ TEPE...
Muharrem Ceylan.
Araştırmacı Yazar.
[email protected]
Kanaatimdir ki İstanbul’un nabız atışlarını Tarihi Yarımada da yakalamak mümkündür.
Sultanahmet Meydanında;sırtınızı Divan Yoluna verecek şekilde;bir bankın üzerine
oturun ve etrafı temaşaya başlayın...
Roma,Bizans ve Osmanlı...Tarihin ilk üç Büyük İmparatorluğuna başkentlik yapan Büyülü Şehir...
Ayaklarınızı bastığınız yer Roma Hipodromunun zemini...Karşınızdaki çiçekli park,İmparotor Konstantinin Büyük Sarayının bulunduğu bölge...Karnaktan getirilen Obelisk,Örme Dikilitaş ve Yılanlı Sütün hepsi Roma ve Bizans Dönemi objeleri..Burada;hemen karşınızda durmakta...
İbrahim Paşa Sarayında;Türk ve İslam Eserleri Müzesi..Bahçesinde doyumsuz Türk Kahvesi Keyfi....
Çok yakında olan İstanbul Arkeoloji Müzeleri...Hatti-Hitit Uygarlığı,Roma,Bizans eserleri ve İskender Lahti.... Ve hemen yanıbaşında Bizans Bazilikası Aya İrini...
Gözlerinizin önünde bütün heybeti ile;dünyanın gıptayla baktığı İki Büyük Mabed:Ayasofya ve Sultanahmet....
Hemen çaprazınızda III.Ahmet Çeşmesinin arkasında;YERYÜZÜNÜN yüzlerce yıl yönetildiği Görkemli Topkapı Sarayı...
Sol tarafınızda,Antik Roma’dan getirilen Dünyanın Merkezi sayılan Milyon Taşı kalıntıları...................
Hemen üzeriniz de de; kemer ve sütün başlıkları ile ihtişamlı Yerebatan Sarnıcı....
Gözlerinizi yumun,Tarihin Tünelinden onbeş asır önceye,bu efsunlu kentte ulaşın...
Nika,Nika,Nika,sesleri (Zafer,zafer,zafer)gökyüzüne yükselirken tarihin en dehşetli ayaklanmasının çılgınca eylemlerini bir filim gibi izleyin...Yağmalanan dükkanlar,tarihi eserler ve o zamanın Ayasofya Katadralinin
Maviler ve Yeşiller Gurubunun gözü dönmüşlüğü ile yakılıp-yıkılmasını korku ile yaşayın...Ayaklarınızın altından oluk oluk kanlar akarken,içinde bulunduğunuz mekan olan Hipodrumda Justinyenin iki Generali nezaretinde sayıları kırkbine yaklaşan insanın cansız bedenleriyle karşılaştığınızı farkedin...
Thedoranın Mor Pelerini ile Justünyen’e yalvarışlarını fısıltı şeklinde duyacaksınız...
’Öleceksen bile onurunla Konstantinepolis’te öl...’
0radan 15.asra ulaşın...O kutlu zaman dilimine...
Sultan Fatihin Beyaz atı üzerinde,çiçek sağnağı altında Ayasofyaya bütün heybeti ile girişini;gökyüzüne kubbesinden yükselen Davudi Sesli Müezzinin ezanı eşliğinde yaşayın...
Sultan Süleyman’ın Mohaç’a giderken,Topkapı Sarayından dualarla ayrılışına hayran kalacaksınız..
Her yer buram,buram burada tarih kokmakta...
Ama ben bugün ilk defa,Topkapı Sarayını gezmeyi uygun buldum...Babı Hümaundan içeri girerken,heyecandan kalbim kıpır kıpırdı..Sanki ilk defa giriyordum bu mekana;Büyük Fatihin ruhaniyeti beni kapıda karşıladı,Dünyanın Yönetim Merkezini ,oda oda gezdirdi..Mukaddes Emanetler,silahlar,kaftanlar,tahtlar büyülü atmosferiyle başka yerlere götürdü biçareyi..Hünkar Kulağıma fısıltı ile sordu...
’NE YAPTINIZ MUKADDES EMANETİ...?’
Sustum....Ayasofya önünden geçerken..
Sultanahmet’te okunan öğle ezanı bütün büyüleyiciliği ile semaya yükseliyordu...Huzurla doldum...
Mavi çiniler altında Rahmana secde etmek..Kulluğun daynılmaz zirvesine tırmanmak..Elleri semaya kaldırıp
istemek,istemek usanmadan,darlanmadan istemek...’Talebena vecedena..’İsteyin benden vereyim.buyuran; Ulu Güce:Rahmana,Sevgiyle, Hayranlıkla...Umutla,Umutsuzluk arasında..
Dil hanesi pür nur olur,envaru zikrullah ile...İlahisi kulaklarımda yankı bulurken..Sultan I.Ahmete onlarca dua ile...
Eski İstanbulun yedi tepe üzerinde kurulduğunu söylerler..Bu tepelerin denizden yüksekliği 70 metreyi geçmez..
1.Topkapı Sarayı Tepesi..
2.Çemberlitaş Tepesi..
3.Beyazıt-Süleymaniye Tepesi..
4.Fatih Tepesi..
5.Yavuzselim Tepesi.
6.Edirnekapı Tepesi.
7.Kocamustafapaşa Tepesi...
Bir numaralı tepede günü dolu,dolu YAŞAMAK...Büyük bir ayrıcalık....Yahya Kemali rahmetle anarak...’Sana dün bir tepeden baktım Aziz İstanbul...’
Böyle bir geziyi taçlandıracak tabii ki güzel bir öğle yemeği...Sultanahmet deyince de doğal olarak o leziz köftesi akla gelir.. Ama hangi köfteci....? Benim tercihim her zaman rahmetli Mestan Dedemin köftecisi olur. .’Meşhur Tarihi Sultanahmet Köftecisi Selim Usta..’ 1920 yılından beri hizmet veren müessese bu güzelim
damak tadını nesilden nesile taşımış..Sunumu turşu ile yapılan bu taam her yediğimde beni alır,zaman
tünelinden; Balkanların hüzünlü topraklarına götürür...
Köftenin bilindiği gibi Anavatanı Rumeli...Anadoluya bu coğrafyadan gelmiş...Türkiyenin her köşesindeki Meşhur Köfteciler, kendi yörelerinden bir şeyler katarak bu tadı yaşatıyorlar...
İnegöl Köfte..
Tekirdağ Köfte..
Akçaabat Köfte..
Adapazarı Islama Köfte...
Bir de benim zaman zaman yoğurduğum,tarifi bende saklı Drama Köfte...
Tahminim ki rahmetli dedem bu lezzet durağını mübadeleden aylar önce geldiği Payitaht Seyyahatinde keşfetmiş..Aralıksız vefat edene dek İstanbul seyyahatlerinde arkadaşları ile uğradığı mekanlardan olmuş....
Köftemi afiyetle yerken bunları düşündüm...
Mutluluğuma mutluluk kattı...Bana bu tür yerleri keşfettiren sevgili babacığıma dua ile...
Yerebatan Sarnıcını dolaşırken,Rahmetli annemin ’Yerebatan Sarayı’ olarak ilk defa gezdirdiği zaman:Ne kadar mükemmel ve düzenli batmış bu saray.. Dediğim mekan...Kırılmadan,dökülmeden...Bizansın uzun süren kuşatmalarda,su ihtiyacını karşılayan en büyük estetik su deposu...
Eski adı İslami Evkafiye Müzesi olan mekan, 1913 yılında Türk ve İslam Eserleri Müzesi adını aldı. İbrahim Paşa Sarayına da yani bugünkü yerine 1983 te taşındı..Otuzüçbin kolleksiyonu olan müzede halılar,cam eserler, gravürler,yazma eseler,keramikler ve kilimleri görmek mümkün...Bahçesindeki bir fincan kahve her şeye değerdi...
Kahvemi yudumlarken;Yenikapıda İstanbul Arkeolojeli Müzeleri tarafından yapılan kazılarla, İstanbulun tarihinin MÖ 6500 yıllarına kadar uzandığını düşündüm....Burada bulunan objeler, organik ve inorganik maddeler bunun kanıtı idi..
Trakların,Hititlerin bir kolu olan Luvilerin bölgede iskanlarının olmaması imkan dışı..Tıpkı Truvada olduğu gibi..
MÖ 7.YY gelinceye kadar...Yani Yunan Koloniler Çağına ulaşana dek;Bölgede yaşayanlar ama mı idiler ki bu güzellikleri görmediler....? Bundan dolayı İstanbulun Tarihinin Neolotik Devre kadar uzaması oldukça önemli...
Mesela Trakların bir kolu olan Kainoilerin İstanbul ve civarında yaşadıkları yakın bir gelecekte Arkeolojik bir gerçek olarak karşımıza çıkarsa kimse şaşırmasın...
Cüzdanımdaki Müze Kart ile gezilecek çok yer vardı ama;İstanbula bir gün yeter mi ki...
Prof.Dr.Fuat Sezgin hocamızın öncülüğünde 2008 yılında kurulan,İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesini hayranlıkla hızlı bir şekilde dolaştım...
İstanbul Arkeoloji Müzesi ve Gülhane Parkı ziyaretimi bir başka güne bırakırken,İstanbulun nabız atışlarının bütün etkileyiciliği ile attığı mekandan Beyazıta doğru yürürken,II.Mahmut türbesinden yükselen bir faninin fısıltılarını duyar gibi oldum...
’Devlete ait bir karmaşık meselede karar vermeden önce Rus ve İngiliz Büyükelçisini Yıldız Sarayına çağırır ona benzer bir konuyu tartışmaya açar,tartışmada bir noktada iki diplomatın görüşleri kristalleşir,ben onun tam tersini yapar,hayırlı neticelere ulaşırdım...’
Çemberlitaşın,namı diğer Konstantin Sütununun yanından geçerken.’Yeni Roma’ adı ile bu kadim kentin; Roma İmparatorluğuna (330-395) yılları arasında;başkentlik yaptığını hatırladım...
Günün yorgunluğunu fıstıki şehrimizin enfes baklavalarından afiyetle yiyeceğiniz bir porsiyonla atabilirsiniz...Nuruosmaniye Camiinin hemen karşısında ’Seç Baklavaları..’iSTANBULA KADAR TAŞINAN BU ANADOLU LEZZETİ SİZİ GAZİANTEP YÖRESİNE KADAR ULAŞTIRIR...
Hemen sağınızdan Cağalouna kadar uzanan geniş caddede de Anadolu Uygarlıklarının altınla bezenmiş takılarını vitrinlerde ilgiyle izleyebilirsiniz...
Güneş yavaş,yavaş ışığını yerküreden çekerken;Nuruosmaniye Camiinin minarelerinden yükselen Ezan-ı Muhammedi;huşu ile,müminleri akşam namazına davet ediyordu...
Osmanlı Padişahlarını;I.Mahmut ve III.Osman ın nezdinde;dua ile yad ettim..
Ciğerlerime dek çektiğim tarihi bir nefesle;zerre,zerre kokladım İstanbulu...
.........................................................................................................................
VİDEOi:Minip Utandı-Sana Dün Bir Tepeden Baktım Aziz İstanbul....You Tube..
Güfte:Yahya Kemal Beyatlı..Beste:Münir Nureddin Selçuk...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.