Kana Kana Kanadık
Sabah kalkışma ile açıyoruz gözümüzü, akşam kalkışma ile yatıyoruz. Günler oldu halâ yazılıyor, konuşuluyor. Duyduklarımız, okuduklarımız karşısında hayrete düşüyor, ve de endişeleniyoruz.
Beyin yıkamayla ilgili aşağıya aldığım linkten epeyce bir okudum ancak hâlâ anlamakta güçlük çekiyorum.
*www.sosyalarastirmalar.com/cilt7/sayi32_pdf/4ilahiyat/sancar_faruk.pdf
İnsanlar hayatlarını karartacak kadar körü körüne ve de böylesine bir şaklabanın ardından sürüklenir. Bence Sosyal Antropologların bu olay üzerine araştırma yapması kaçınılmazdır.
Kul/luk yalnızca Allah içindir.
Nisâ(*) Sûresinin 116 . Ayetinde şöyle der:
Şüphesiz Allah kendisine ortak koşulmasını bağışlamaz. Bunun dışındaki günahları, dilediği kimseler için bağışlar. Allah’a ortak koşan, kuşkusuz, derin bir sapıklığa düşmüştür.
*Rabbim yarına bırakabilir ancak hak edenin yanına bırakmaz, bu böyle biline!
*******
Rahmetli Süleyman Demirel Yassıadaya götürülürken, onla bunla konuşup durdukça yanındaki görevli “efendim geç kalıyoruz” demiş. Nüktedan kişiliğiyle tanınan Demirel, kendine has uslûbuyla “nolcek, geç kalırsak almecekler mi?” demiş.
*Kapatılan yayınevlerinin yasaklanan dergi, kitap ve eserlerin ilerleyen süreçte yakılarak imha edileceği belirtilmiş.
Demirel’in bu sözünden yola çıkarak ben de diyorum ki, geri dönüşümle değerlendirilse fetö içimize mi sızar? Sızmış sızacağı kadar zaten öyle değil mi? Onca malı mülkü olan adamın bir o kadar da kitabı var mı dır acep?
******
*Sana fetöcü diyorlar, sen kendini nasıl bilirsin? Zinhar yalan efendim, onlarla ne işim olabilir ki? Soru cevabından bir insanın fetöcü olup olmadığı anlaşılabilir bir şey imiş. Ben buna kocaman bir Hayret çekerim! Siz ne dersiniz onu bilemem?
İnsanın iki kulağı ayrı ayrı iki tarafta olduğuna göre, tek kulağının üzerine yatsa bile ikincisi ile duyabilir zannımca. Onca bağırtıyı, onca kişiyi tek kulaklarıyla duymadılar mı?
Anlaşılır gibi değil. İşte bu sebepten dolayı herkes tedirgin, huzursuz ve tetikte…
*Bir bakıyorsunuz fetöcü çıkanların yerine atananların da ertesi gün fetöcü olduğu anlaşılyor.
Yani bir “e bebeğime ee ee” durumu halihazırda mevcut görünüyor.
******
*Bu günlerde “bağışlanmak “ kelimesini çokça duyuyoruz. Bağışlanmak, nasıl bir olgudur, ha deyince bağışlanılabilecek olan nedir? Bilemedim. Siz biliyorsanız lütfen söyleyiniz.
Vakti zamanında “Türkiye’nin bağırsakları temizleniyor” diyenler neredeler acaba? Türkiye’nin bağırsakları o zaman değil şimdi temizlenmekte. Bu arada “kim vurduya” gidenler de vardır elbet ancak orası hukuk işi onu zamanında bu lâfı söyleyenler kadar iyi bilemeyiz elbet. Ne de olsa onlar her şeyi bizlerden daha iyi biliyorlardı değil mi?
Aşağıdaki yazı Arınç’ın konuşmasından bir bölüm sadece.
*(Türkiye bunların zamanında bir savaşa falan girmemiş. Yoksa bunların savaşacak halleri yok. Askerlikten başka her şeyi yapmışlar. Siyasetle uğraşmışlar, darbelerle uğraşmışlar. Memlekette kendi kafalarına göre uygun buldukları işleri yapmak için maalesef yasa dışı güçlerle bile iş birliği yapmaktan çekinmemişler.)
Yanıldıkları nokta bunlar dediği Fetö’ nün askerleriymiş meğer ama onu da kandırmışlar yazık. Kanan kanana…
******
*Kendilerine hazırlanan adice kumpasla, yurtdışı görevinden kendi ayaklarıyla ifadeye gelen ve hapse atılan “itibarım kaybolmadı ki iade etsinler diyen ordusuna vatanına sadakati tam olan Mustafa Kemâl’in askerleriydi.
Fetönün askerleri gibi vatanlarını satmadılar, korkmadılar kaçmadılar ama ne yazık ki hayatları çalındı.
******
*”Koyun can derdinde, kasap et derdinde” diye güzel bir söz vardır. Millet canla başla bir,birlik olmuş iken İstanbul belediye başkanı Topbaş
"Taksim Topçu Kışlası’nı yapacağız. Cumhurbaşkanımız zaten net söylüyor. Fonksiyon olarak sanat galerisi düşünüyoruz. Onun için çok fazla ağaç kaldırılmıyor. O ağaçlar çok eski değil. Sanat galerisinin altında iç ve dışa bakan kafeler düşünüyoruz. İnsanların Şanzelize’ye gittiği gibi gelip orada kafelerde de geç saatlere kadar oturduğu gibi bir sanat galerisi olabilir. Bunun proje çalışmaları devam ediyor. Diyerek demeç veriyor.
*Bir fidan ne zaman ağaç olur
Cinsler arası olduğu kadar türler arasında da gelişme ve büyüme hızı ile bitkinin genetik özellikleri ve ortamın o türü hızlı geliştirmeye yönlendirmesi hususlarında bir takım farklılıklar vardır. Bu hususları bir kenara atarsak -ortalama - 12 ila 17 yıl arasında normal ağaç cesametine ulaşırlar. (netten)
* İstanbul Üniversitesi Orman Mühendisliği Bölümü Başkanı Prof. Dr. Ünal Akkemik
kısa bir süre önce yapılan envarter çalışması sonucu Gezi Parkı’nda yaklaşık 600 ağaç olduğunu söyleyerek aşağıdaki açıklamayı yapmış.
Parkta toplam kaç ağaç var?
- 10 santim ve üzeri çaptaki bitkiler ağaç olarak kabul edilir. Yakın dönemde fakültemizce yapılan envanter çalışmasına göre Gezi Parkı ve çevresinde 563 ağaç ve 60’a yakın ağaç türü var. Parkta orman ve bahçe ağaçları birleştirilmiş. Bu çeşitliliğin içinde sayıca fazla olan belli başlı ağaç türleri çınar, çam, çitlenbik, meşe, ıhlamur, atkestanesi, akçaağaç, Japonsoforası, gülibrişim, dişbudak, yalancıakasya ve defne. En yaşlıları sayısal olarak da çoğunlukta olan çınarlar.
GEZİ PARKI’NIN BOTANİK ANATOMİSİ
Ağaçların tarihiyle ilgili ne biliyoruz?
- Çoğu Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminde dikilmiş. 1850 sonrası İtalya, Fransa ve Japonya gibi ülkelerden gelen bahçıvanlar çalıştırılmaya başlanıyor. Bu bahçıvanlar sadece üslubu değiştirmiyor, kendi ülkelerine has bitki ve ağaçları da Osmanlı’ya getiriyor. Gezi Parkı’nda sıklıkla gördüğümüz Londraçınarları, Japonsoforaları, atkestaneleri hep bu dönemde getiriliyor. Parktaki genç ağaçlarsa Topçu Kışlası’nın yıkılmasının ardından 1940’larda dikiliyor. Yani genç dediğimiz ağaçlar bile en az 70 yıllık.
Şimdi bu açıklamaya göre Topbaş’ın verdiği demeci karşılaştıralım. Yorum sizin!
******
Bunca olan bitenin arasında meclisin tatile girmesi garip değil mi? Şimdi çözüm üretme, çözme ve düzeltme zamanı. O da ancak birlik ve beraberlikle fikir alışverişi içinde çalışmakla olur.
*****
Ölüm paklık ama sakat kalmak, yatalak olmak var denir ya halk arasında; işte idam cezası için de “ölüm paklık” denilebilinir, bir anlık acı ve bitiş . Hapis ise yaşadığı sürece yaptığının her gün cezasını ödemesidir ki, ülkeyi bu hale getirenlerin, vatanını satanların, eli, aklı kul hakkına uzananların hergün yaptığınla baş başa kalmasıdır.
Son söz:
“Ne yaparsan yap, nasıl yaşarsan yaşa; ama gülebilmek için birini ağlatma ve çıkarların için hiç kimseyi satma.”
Balzac
******
Hâdiye Kaptan
YORUMLAR
FETÖ'yü bu ülkeye musallat edenler, cezayı başka kurum ve kişilere kesiyorlar. Tipik bir kleptokrasi yönetimi. Bir yerde rant varsa kleptokratlar engel tanımazlar. Amaçlarına mutlaka ulaşacaklardır. Ve İstanbul'a ikinci boğaz projesi de geliyorum demekte onların ayakkabı kutularını doldurmak için. Ayakkabı kutuları dolsun, ağaç, deniz filan mühim
Paylaşmanız vesilesiyle bu güzel yazınızı okumak imkanım olduğu için mutluyum... Güzel paylaşımınıza, edebiyata verdiğiniz emeğe ve yaşattığınız okuma keyfine teşekkürler... Tebriklerimle... Saygıyla
sahaf
Umalım ve bekleyip görelim zira her şey muamma!
Sevgiyle kalın