- 530 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
-DALLAS EFSANESİ-
1980’li yıllar boyunca televizyon ekranlarımızı süsleyen diziler arasında farklı yönleriyle öne çıkan örneklerden söz edebiliriz. Ancak bunların içerisinde popularite açısından bir adım öne çıkanı hiç şüphesiz Dallas ’dır. Bunda da açıkçası kötü adam figürü başlıca öge olmaktadır.
Dizi, kötü adamın bendeki tarihinde farklı bir figürle birlikte yer alır. Larry Hagman’ın canlandırdığı J R Ewing’i kim unutabilir. Zengin ve Yoksul’un Falconetti’sinin en antipatik kötü adam olmasının tersine J R Ewing televizyon tarihimizin belki de en sempatik kötü adamıdır.
Bunu bazı sahnelerde ve repliklerde çok net görebiliriz de. Sözgelimi aile fertlerinden biri ya da petrol dünyasındaki bir rakibi kendisine J R sen gördüğüm en aşağılık adamsın dediğinde J R gevrek gevrek gülmekten kendini alamaz. Gerçekte J R bu şekilde hakaret gördüğü zaman işlerin yolunda gittiğini düşünen biridir.
J R Ewing’in bir yönü de işlerin sarpa sardığı durumlarda bile her seferinde dört ayak üzerine düşmesidir. Ünlü karakterin felsefesinde her türlü entrika geçerlidir. Ailesine çok düşkündür ancak Ewing petrolü o kadar her şeyin üstünde tutar ki zaman zaman aile fertlerini bile gözü görmez.
Bir gazetede rast geldiğim bir yazı bana J R Ewing’in o yıllarda nasıl bir fenomen olduğunu göstermektedir. 1980’de yaklaşan seçimler dolayısıyla Amerikan halkı arasında bir anket yapılır. Ülkeyi yönetecek kişi nasıl biri olmalı şeklinde yöneltilen soru en yüksek oranda cevabı J R Ewing gibi biri olmalı yönünde alır.
Diğer yandan, Dallas’ın ikincil değere sahip önemli karakterleri de vardır hiç şüphesiz. Bunların başında Linda Gray’ın canlandırdığı alkolik bir karakter olan Sue Ellen gelir. J R Ewing’e baş eğmeyen tavırlarının bedeli gündüz vakti bile elinden eksik etmediği viski kadehidir belki de.
Patrick Duffy’nin canlandırdığı Bobby Ewing ile Barbara Bel Geddes’in oynadığı Bayan Ellie’de dizinin önde gelen diğer karakterleridir. Son iki ismi J R Ewing’in karşısına etkin biçimde çıkabilen iki figür olarak da görebiliriz.
Anlaşılabileceği üzere Dallas’da J R Ewing ve onun karşısında aldığı veya alabildiği pozisyonlar açısından sıralanan roller vardır.
Dizinin en çok ilgi uyandıran bölümü ise ilk sezonun final bölümüdür denebilir. 1981’de verilen sezonun son bölümünün final sahnesinde J R Ewing vurulur. Tahmin edebileceğiniz gibi bütün bir yaz döneminin magazinel konu başlığı J R’yi kim vurdu şeklinde biçimlenir. Nihayet yeni dönemin ilk bölümü ile soru cevabını bulacaktır. Baldız Kristin Shepard’dan başkası değildir bu isim.
Dallas’ın bazı yönleriyle de günümüz televizyon programlarında artık normalleşen kimi ögelere kapı açtığı söylenebilir. Sözgelimi ailenin genç kızı Lucy’nin kafası bozulur, atlar arabaya Dallas’a gider. Ya da bir bakarsınız çiftliğin kâhyasıyla gönül eğlendirir. Yine her akşam eve gelen aile ferdinin o esnada salonda bulunan kişilere merhaba dedikten sonra kenarda duran viski şişesine yönelmesi değişmez bir figür olmaktadır.
Dizide bu motiflerle çelişen bir rol Susan Howard’ın canlandırdığı Donna Culver’dir . Geri planda kalan rollerden biri olarak gözüksede zengin bir petrolcünün kızı olan, iyi eğitim almış hem çiftlik hayatına alışık hem de iş kadını profili olan Donna Culver ilerleyen bölümlerde Steve Kanaly’nin canlandırdığı Ray Krebbs ile evlenir. Bu evlilik döneminde bir ara Ray karısını bir bar kadını ile aldatır. Donna, Ray’ı boşamayı da düşünür. Fakat ardından Bayan Ellie ile bu konuyu görüştüğünde ilginç bir cevap alır. Bayan Ellie, Donna’ya Ewing erkekleri zordur der. Bu cevapla fikir değiştiren Donna mücadele etmeye karar verir. Neticede bar kadınını döver ve Ray’in tekrardan ilgisini uyandırır.
Açıkçası aile ve toplum ilişkilerindeki tüm kırık dökük unsurları yuvayı yapan dişi kuş figürünün takip etmesi o yıllarda bana ilginç gelir. Dallas’ın oynadığı dönemlerde Amerikan toplumunun muhafazakâr çevrelerinden tepki alması ve buna bağlı olarak senaryoya sonradan yapılan bir ekleme olup olmadığını merak etmişimdir hep.
Dönemin ihtilal günlerine karşılık geldiğini de hatırlayabiliriz. 12 Eylül dediğimizde hep rastgeldiğimiz bir anekdot vardır. Beyaz Saray danışmanlarının dönemin Amerikan başkanı Jimmy Carter’e “bizim çocuklar işi bitirdi” anlamında bir sözle Türkiye’de ki askeri darbeyi iletmeleri ilginçtir. Dolayısıyla o dönemde sürükleyici bir Amerikan dizisinin yayına girmesinin darbenin yönetiminde sağladığı işlev ironik bir ayrıntı teşkil edebilir de.
Netice itibariyle Dallas’ın; müspet ögelerle hatırlamasak ve hatta olumsuz motifleriyle televizyon tarihimizde başlı başına bir olgu olarak ele alsak bile bir dönem televizyon izleyicisini en çok meşgul eden dizi olduğunu söylemek sanırım mübalağa olmayacaktır.
L.T.
YORUMLAR
SAMİ ÖĞRETMENİM benden önce demiş gerçi ama
gerçekten efsaneymiş, çocuktum ben o vakitler ama tv de o vakitler ülkemize yeni geldiğine göre o da çocuk sayılır en azından ülkemizde her evde tv olmadığı için başköşe konuk edilmiş üstüne titrenen bir kutusu işte ancak o kutu sayesinde bozulmanın daha doğrusu çürüme başladı bence, hiç bize benzemeyen bir toplumun değer yargıları ahlak anlayışı kısaca hocamın da dediği gibi yozlaşma onlarla başladı. sonra uzun soluklu bir dizi daha vardı pembe dizi "yalan rüzgarı"
şimdi bakıyorum da adamlar bizim gibi toplumların içine girmek çürümeyi başlatmak için epey ter dökmüşler bunu dizilerle yapabildiklerini anlayınca ( gerçi asıl amaç buydu da sonucundan emin değillerdi hasılı, onlar açısından sonuç süper) hiçbir masraftan kaçınmamışlar.
Onların deneyip aldıkları sonuçtan çok memnun olduğunu gören bazıları da şimdilerde topluma mitinglerde anlatamadığını hatta izah edemeyeceği bir çok şeyi dizilerle anlatıp beyinlere nakşediyor. Son zamanlarda milliyetçilik ilkesinin içi oyuluyor onu fark ettim. her 10 yılda aşkı memnu , yaprak dökümü yeniden çekilir yayınlanır. O yıl yaz mevsimine ermeden plaj kıyafetleriyle sokaklara çıkanları sayısı bir önceki yıla göre 2-3 katı artar. bu ilk göze görüneni, görünmeyen yanlarını da siz tahayyül edebilirsiniz.
tv ve sosyal medya denilen bataklıkla bir toplumu yozlaştırmak, insanları sonsuz ölüm uykusuna yatırmak çoook kolaymış kanıksadık.
ha kurtlar vadisi -darbe / sinema filmi için kültür bakanlığına mayıs ayında (tarih mevzuunda yanılıyor da olabilirim ) başvurup 15 temmuzda darbemsi işgal girişiminden sonra fark edilmesi de ilginç bir detay olsa gerek. yayından kaldırılan dizi yeniden ekranlara dönüyor diye dedikodusu geziniyor ortalıkta.
yani
sağlıkla kalın
Filiz Şahin. tarafından 5/17/2017 3:24:22 PM zamanında düzenlenmiştir.
levent taner
Katılım ve katkınız dolayısıyla şükran duydum
Saygı ve selamlarımla...
levent taner
Özür dilerim...
Filiz Şahin.
bu arada Sami öğretmenimi gördünüz mü?
levent taner
İyi akşamlar dilerim...
Türkiyede iki dizi...İşte o diziler başlayınca hayat adeta duruyordu: Birincisi bu Dallas, ikincisi de Kurtlar vadisi...Biri yerli, biri yabancı.
Dallastan yozlaşmayı öğrendik, Kurtlar Vadisinden ise ülkede olan biten bir takım karışıklıkları gündeme düşmeden öğrendik. Ve yine Kurtlar vadisinden '' Ben racon kesmem, kafa keserim'' Gibi müthiş bir kazanım(!) elde ettik (!)
Kısacası diziler, diziler...Canımıza okuyan diziler.
Selam ve sevgilerimle.
levent taner
Dizi, izleyiciyi mahkum eden bir unsur
Bir sonraki haftayı merakla beklettiriyor
Bu enerjiyi daha müspet alanlara saklamalı ve harcamalıyız oysa
Evet Kurtlar Vadisi, Sağır Oda gibi dizilerin derin devlet mevzularını sahnelemesi ilgiyi katlıyor
"Elveda Rumeli", "Diriliş-Ertuğrul" gibi dizilerin faydasına inanıyorum
Çoğu dizi cılkını çıkartıyor
Konuları magazine ediyor, özünden uzaklaştırıyor, vs.
Mesela "Aşkı Memnu"
1975-76'larda ki "Aşkı Memnu" Osmanlı dönemi dekorlarıyla daha gerçekçiydi, oyuncu kalitesi de daha yüksekti, halbuki son yılların dizisi tam bir fiyasko
Nihayet Hocam
Katılım ve katkınız dolayısıyla şükran duydum
Saygı ve selamlarımla...