- 908 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
YENİ ROTA
Milletçe büyük bir felaketin, daha da büyüyebilecek bir kıyametin eşiğinden döndük, 15 Temmuz 2016 gecesi. Bu durumu hiç abartısız açıklayabilecek bir deyimimiz var; ‘’Aklımız durdu, kıçımız tavana vurdu!’’, yaşadığımız durumun başka türlü daha kısa ve öz anlatımı olamaz.
Şimdi hepimiz sadete gelelim ve hem devleti ve kurumları, tüm temsilcilerini tek tek, hem de kendimizi sorgulayalım? Madem ki bir hukuk devletiyiz(!) bu kadarcık da yurttaş olarak soru sorma hakkımızın olması gerekir!
Beyler, siz devleti temsil eden vekiller, parlamenterler, senatörler, subaylar, yargıçlar, savcılar valiler, kaymakamlar iç ve dış güvenlikten sorumlu tüm kurumların amir ve memurları; tüm bunlar olurken, devletin kadroları, terör örgütünün elemanları ile doldurulurken sizler ne işle meşguldünüz ve ay sonunda halkın cebinden dolan devlet hazinesinden cebinize indirdiğiniz maaşları neye mukabil olarak aldınız?!
Öyle bir batağın içine saplanmışız ki hepimiz şu anda bu bataklıktan çıkmak için suçlunun da güçlünün de elinden tutmak gibi karmaşanın budalalığını halen üstümüzden atabilmiş değiliz. Afedersiniz halkımdan özür dileyerek, kimin şeyinin kimin neyine gittiğini de tam anlamıyla bir bilen yok; bunu ben demiyorum ‘manzarai umumiye’’ bu?!
Bir devleti yönetenler kişisel hırs ve çıkarlarına böylesine derin dalınca, muhalefetin sesine kulağını tümden tıkayan bir iktidar işbaşında olunca, karşılaştığımız acılı üzücü durumdan daha hayırlı bir sonuç olamaz. Herkesin hangi durum karşısında ne tavır takındığı, parlamentodaki TBMM konuşmaları, tutanaklar, önergeler, kabul ya da reddedilenler, itiraz edenler, karşı tavırlar her şey belgeleriyle sabit ve tüm olan bitenlerin karşısında iktidar olarak durumun tesbit ve muhakemesini zamanında yapamamış, olacaklara engel olamamış bir ‘’devlet zaafiyeti’’ ni hiç kimse yadsıyamaz ve bazı yetkililer kendi ağızlarından itiraf edip suçluluklarını da ikrar eylemişlerdir.
Devlet işlerinin bu denli sulandırılıp cıvıklaştırılmasındaki rol her halde benim değildir, sokaktaki taksicinin de çarşıdaki esnafın da değildir.?! Peki koskoca bir devletin böyle olağanüstü durumlar karşısında suçluları en ince ayrıntısına kadar derinlemesine sorgulayıp yargılayacak bir organı olmaz mı bir hukuk devletinde; vardır elbet, hepimiz gerçek adaleti bekliyoruz?!
Ne güzel ulusça meydanlarda demokrasi nöbeti tutuyoruz, fakat tuttuğumuz nöbetin acaba devletin işlerliğine en küçük zerre kadar bir etkisi oluyor mu, yoksa cemaat ne derse desin imam bildiğini okumaya devam mı ediyor.
Tüm bunlar olup biterken tüm dünyanın gözünü dikkatini de üstümüze çekmeyi başardık mı; yoksa onların gözü zaten hep bizim üstümüzdeydi de yenice mi fark ettik bunu? Bu da ayrı bir sorgulama konusudur.
TO BE OR NOT TOBE ‘’Asıl mesele işte bu; olmak ya da olmamak’’
Dünya üstündeki küresel güçlerin varlığı ve izledikleri tutumu yakından takip eden herkesin malûmudur, fakat bizim politikacılarımız genelde koltuk savaşı verdikleri için küresel hareketler ile falan ilgilenmeye pek zaman bulamazlar, kısa günün kârı; o koyu ona, şu araziyi buna, şu AVM projesini şuna tahsis ederken gün dolar, dolar mı dolar ($), Dolardan haber verince kulaklar iyi duyaR?! Fakat bu arada işte elin oğlu gelir ve ta TBMM başınıza göçürecek kadar tepenizden uçar ve sizi biçer geçer! Kimin öldüğü kimin umurunda, çünkü o dış güçlerin beslemesi hain işbirlikçileri koynunuzda yılan besler gibi dost deyip gaflet içinde beslemişsiniz, ‘’Temiz toplum, temiz siyaset’’ yerine ‘’Kirli toplum kirli siyaset’’ anlayışını hukuku da ortadan kaldırarak egemen kılmışsınız!
Bugün bir bir atılan yanlış adımlardan geri dönerken ileri gitmiyoruz henüz; tüm mevzilerimizi yitirdiğimiz sıfır noktasına varışımızı tamamlandıktan sonra ancak ilerleme kaydedebiliriz ki o zaman demokrasi bayramını hak edebilelim; yoksa şu anki tüm kutlamalar sadece ‘’ Mezarlıktan geçenin ölümden korkmamak için şarkı mırıldanmasından’’ ibarettir.
TÜRKİYE CUMHURİYETi YÜKSEK AHLAK, ERDEM, FAZİLET VE BİLİM REJİMİNİN ADIDIR:
Her sözü ve eylemi tarihe altın harflerle yazılması gereken bir eşsiz önderin ilke ve inkılaplarıyla bizler bugün ayaktayız. O büyük önderimiz Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmasa idi bu topraklarda Türklüğün bugün esamesi bile okunmazdı ve padişah ve halifenin teslimiyet belgelerini hep birlikte açalım ve okuyalım. Buna rağmen son Elli- Altmış yılın son 15 yılı içinde atılan gerici adımlar ile bağnazlık iyiden iyiye palazlandırılmış, bağnazlığı savunmak, bilim adamlarına sadırılar, aydın düşünceye Atatürk’e saldırı cemaatlere ve siyasi iktidara oy devşirme aracına dönüştürülmüştür. Atatürk bugün olabilecekleri bundan neredeyse bir asır önce görmüş ve bakınız neler söylemiş;
"Bizi yanlış yola sevk eden habisler, biliniz ki, çok kere din perdesine bürünmüşlerdir. Saf ve nezih halkımızı hep şeriat sözleriyle aldatagelmişlerdir. Tarihimizi okuyunuz, dinleyiniz, görürsünüz ki, hep din kisvesi altındaki küfür ve alçaklıktan gelmiştir. Onlar her hayırlı hareketi dinle karşılarlar, halbuki hamdolsun hepimiz dindarız, artık bizim dinin icaplarını, dinin yasaklarını öğrenmek için şundan bundan derse ve akıl hocalığına ihtiyacımız yoktur. Milletimizin içinde hakiki, ciddi alimler vardır. Milletimiz bu gibi alimleriyle iftihar eder. Bu gibi alimlere gidin, bu efendi bize böyle diyor, siz ne diyorsunuz deyin. Fakat umumiyetle buna da ihtiyaç yoktur. Bilhassa bizim dinimiz için herkesin elinde bir ölçü vardır. Bu ölçü ile hangi şeyin dine uygun olup olmadığını kolayca takdir edebilirsiniz. Eğer bizim dinimiz akla mantığa uygun bir din olmasaydı mükemmel olamazdı, dinlerin sonuncusu olmazdı. ‘’
"Efendiler ve ey millet iyi biliniz ki Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müridler, meczuplar memleketi olamaz."
‘’Başkasının izinden, yürüyenler arkalarında kendinden iz bırakmazlar.’’ ( Bu söz Ata’mıza ait değildir)
Sorunlarımız üst üste, birike birike dağ haline gelmiş ve bir yanardağ gibi de infilak etmiştir; bu yazdıklarım ile ben ancak bu sıkıntılı durumdan kurtulmak için bir hava deliği açmış olabilirim.Yangına körükle gitmenin de zamanı değildir.
Vazifeden kaçarak, gerçeğin ve bilimin yolundan saparak, yalan dolan ve hurafeler ile ceplerimizi doldurur ve saltanatamızı bir süre koruruz, fakat tüm yanlışlarımızın faturası fitil fitili burnumuzdan gelir ve ödemek zorunda kalırız.
Siyasetle uğraşacaksanız köşe kapmak için değil, dünya siyasetinde söz sahibi olmak için, bilim adamı profesör iseniz bildiklerinizi geliştirmek ve dünya çapında buluşlar ile insanlığı kurtarmak için, şair iseniz duygu masturbasyonlarınızdan çıkarak, burnunuzun büyüklüğüyle değil, düşlerinizin evrensel boyutuyla meşgul olmak zorundasınız, yoksa bugünden yarına ne siz kalırsınız ne de ardınızdan gelenlerden kalan bir iz, ne de milletiniz!..
YENİ ROTA; Doğuya dönük olmalıdır; bunu Atatürk yine şu sözlerle yaşarken ifade etti:
"Doğudan şimdi doğacak olan güneşe bakınız. Bugün günün ağardığını nasıl görüyorsan, uzaktan bütün doğu milletlerinin de uyanışlarını öyle görüyorum. Bağımsızlık ve egemenliklerine kavuşacak olan çok kardeş millet vardır. Sömürgecilik ve emperyalizm yer yüzünden yok olacak ve yerlerini milletler arasında hiç bir renk, din ve ırk farkı gözetmeyen yeni bir ahenk ve işbirliği çağı hakim olacaktır."
"Yeni Türk devletinin, genç Türk Cumhuriyetinin temeli burada atıldı. Bu meydanda akan Türk kanları, bu gökte dolaşan şehit ruhları, devlet ve cumhuriyetimizin sonsuz bekçileridir." "Ey yükselen yeni kuşak, gelecek sizindir. Cumhuriyeti biz kurduk, onu yükseltecek ve yaşatacak olan sizsiniz."
"Türk milletinin yürümekte olduğu terakki ve medeniyet yolunda elinde ve kafasında tuttuğu meşale, müspet ilimdir. Bunun içindir ki milletimizin yüksek karakterini, yorulmaz çalışkanlığını, doğuştan zekasını, bilime bağlılığını, güzel sanatlara sevgisini, milli birlik duygusunu, her zaman ve her türlü vasıta ve tedbirlerle besleyerek geliştirmek milli ülkümüzdür." "Asla şüphem yoktur ki, Türklüğün unutulmuş büyük medeni özelliği ve büyük medeni kabiliyeti bundan sonraki gelişmesi ile geleceğin yüksek medeniyet ufkunda yeni bir güneş gibi doğacaktır."
"NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE"
Bizler yeni adımlar atarken elbette bugüne kadar olduğu gibi dahili ve harici bedhahlarımız hep olacaktır. Ancak onlar hakettikleri cezalar ile cezalandırıldıkça derslerini alacaklar ve yeni suçlar işleme cesaretini de kendilerinde bulamayacaklardır. Yapılacak çok iş var ve yolumuz çok uzun. Bu uzun ve kutlu yolculukta siyasilerin tüm devlet erkanının kişisel çıkar hesaplarından uzak sadece milletini düşünmelerini bir hak olarak talep ediyorum.
Yüce Türk milletine en kalbi saygılarımla...
Şaban AKTAŞ
15.08.2016 -17.14
YORUMLAR
Her şeyi anladım da bu yazıya koyduğunuz resimle yazının içeriğinin ne ilgisi var onu anlamadım.
Selam ve saygılar.
Şaban Aktaş (Homerotik)
sami biberoğulları
Benim sorum: Atatürk çok kısa bir süre için ( Dil inkılabı nedeniyle) KAMAL soyadını kullanmıştır. Evet böyle bir nüfus cüzdanı da vardır ama neden onun hepimizin bildiği KEMAL Atatürk yazan nüfus cüzdanını değil de KAMAL Atatürk yazan nüfus cüzdanını resim olarak kullandınız? Sorum buydu
Tekrar saygılar.
Şaban Aktaş (Homerotik)
Selamlar...