- 1398 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Sen İyi, Ben İyi, Peki Kötü Olan Kim?
Sen İyi, Ben İyi, Peki Kötü Olan Kim?
Güzele sevgiyle, imrenerek bakarız,
Çirkine sevmeyi bırakın görmeyi, çirkin söz duymak bile hesabımıza gelmez.
Hiç oralı olmayız.
Örneğin Mercedes’e bineni görürüz, imreniriz, onun yerinde olmak isteriz, bunun için can atarız.
Oysa bir çöp konteynerinin başında ekmek arayan birini gördüğümüzde, ne sempati duyarız, ne de imreniriz, geçip gideriz.
Paralı bir şeyse hoş, parasız bir durumsa hor görmektir âdetimiz.
Aslında biz de onun durumunda da diğerinin durumunda da olabilirdik.
Garantisi var mıdır?
Eğer biz bir yerde, bir durumda, bir halde isek, yaratılışımız gereğidir.
Hâsılı tuhaf bir canlıyız.
Asla doymuyoruz, sürekli hep fazlasını istiyoruz. Altımızdakilere bakmıyoruz, ama üstümüzdekilere bakıyoruz ve imreniyoruz.
***
Herkes kendini beğenir.
Hele başkası da beğenmişse değme keyfine!
İstisnalar dışında, başkalarını beğenmek pek aklımızdan geçmez, düşünmez hesabımıza gelmez.
Kime sorarsanız sorun, herkes en, en, iyisidir.
Kimse kötü değil, mafya babalarına, çete liderlerinde insanların kanından, canından ve cebinden beslenenlere sorun, onlar da en iyisidir, en dürüstüdür, en haklısıdır.
O zaman, ortada büyük bir sorun, çözülmesi gereken büyük bir problem var demektir.
Öyle ya’
Sen iyi, o iyi, şu iyi, bu iyi, eh tabi ben de iyi, o halde, kötü olan kim?
Var mı bilen birisi?
***
Günlük hayatta karşılaştığı durumlardan hoşnut olan var mıdır?
Evet, yaşananlar elbette geçecektir.
Geçmişteki deneyimlerimiz bunu göstermektedir.
Olanlara kavgalıyız, mutsuzuz, huzursuzuz, kızıyoruz,
Damgalanıyoruz, yaftalıyoruz, olmadık lâflar, işler yapıyoruz.
Yorgun, bitkin, argın, bezginiz, canımız yanıyor.
Savaşların, hırsların, paranın mutluluk ve huzur getirmediği bir ortamda…
Gece yatağa, her şeyle kavga ederek giriyoruz.
Sahi yatağına girdiğinde, mutlu, huzurlu ve kafası rahat yatan var mı?
***
Umreye ve akabinde hacca gitmek istemeyen yoktur.
Herkes gitmek ister o mübarek belde ve Peygamber Efendimizin yaşadığı yerlere..
Tabi İslam’a mensup olan müminlerin gitmek için can attığı, uğruna canını verebileceği, İslam’ın 5 şartından birini yeri getirmenin mutluğuyla coşacağı, huzur bulacağı tek yerdir.
Giden Hacı oluyor, mutlu ve bahtiyar, gidemeyen mahrum oluyor, üzgün ve mahzun!
Gidenler, o mübarek beldelere doymanın mümkün olmadığını söylüyorlar.
Gidemeyenler, o doyumsuz yerlerden ve bir farzı yerine getirmekten mahrum kalıyorlar.
Gidenler, 1,3,5 belki 10 defa gitmek istiyorlar ve gidiyorlar da.
Peki, ya imkânı olmayıp da o mübarek beldelere gitmek isteyen fakir fukaralar ne yapsın?
Durumu iyi olmayanlar için farz değildir, ama fakir fukaranın da o mübarek yerleri görmeye hakkı yok mudur?
Her gittiğinizde, “acaba falan gariban da gelse, görebilse…” diye düşündüğünüz zamanlar olmadı mı?
Ey hacılar, ne dersiniz?
***
Aslında en büyük düşmanımızla beraber yaşıyoruz da haberimiz yok.
Kim mi?
Hele bir düşünün bakalım!
***
Düşünmeyi düşünmemek mi?..
Düşünmeyi düşlemek mi?..
Hangisi?
Kerim BAYDAK
[email protected]
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.