- 1008 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
Örnek İmam
Bir Alevi Köyü İmamının Anıları
www.ilerigazetesi.com
Sakka
"Bir Alevi Köyü İmamının Hatıraları..." Alevi-Sünni-Türk,Kürt hatta sağcı-solcuayrımlarını hiç sevmiyorum. Birleştirmeyen, bizi kaynaştırmayan düşüncelere de saygı duymuyorum.
Kababel Köyü eski Muhtarı kardeşim, arkadaşım, dostum Erdoğan Bektaş: "Hocam sizi köyde bekliyorum, köyümüze gazeteciler gelecek" diye bizi de köye davet edince, Şair Yusuf Özcan Hocamla Kababel Köyüne gittik.
Köyün anayola 3 kilometre olan yolun yapılmamış olmasına bakıp siyasilere de sitem ettik: "Ayıp be, 3 kilometre’lik yolda yapılmaz mı? " diye.
Köye varınca meseleyi anladık: Daha önceden bu köyde imamamlık yapmış olan Ebuzer Gıffari Bakır hoca, bir kitap yazmış; "Sakka-Bir Alevi Köyü’nün imamının Hatıraları"diye. İstanbul’dan Hürriyet Gazetesi ekibi köye geliyormuş, onun için köye bizde davet edilmiştik.
Önce Şair dostumuz Erdoğan Bektaş’ın evinde konakladık. Hürriyet ekibi gelince yemek ikramında bulunan bir evde toplandık. Köyden, yemeğe davet edilmiş olan bir çok köylü vatandaşımız da buradalardı.
Ebuzer Gıffari Bakır hocam da gelmişti. Kur-an okuyup yemek duası yaptı. Hoca satışı iyi, efendi, kültürlü bir insana benziyordu; ifade etmem gerekirse, Ebuze Hoca benimde hoşuma gitti.
İşin özü şuydu: Kendisi de bir Yozgatlı olan Ebuzer Gıffari Bakır’ın ilk tayini bir Alevi Köyü olan Kababel Köyüne çıkmıştı. Görev icabı-biraz daçekingen olan hoca, gidip imamlık görevine başlar. Ancak halkın Alevi oluşu hocayı oldukça tedirgin etmektedir. Hep "Acabalarla?" görevine devam eder.
Mesala, Köy camisini zor açar, içerisini bir hali tozlu bulur, ilk namazını bir çocukla kılar, ilk Cuma’ya bir vatandaş gelir, öğle namazı olarak ifade ederler. Her karşılaştığı köylü ona sorular sorar, alevi-sünni konusunu gündeme getirirler.
Ebuzer hoca yılmadan-usanmadan köyle-köylü ile kaynaşmanın yollarını arar. Ne yapmalıyım, nasıl davranmalıyım, bunların gönlünün nasıl kazanabilirim ve Alevi-Sünni olayını nasıl yumuşatabilirim diye düşünmeye başlar.
Kafasında planladıklarını bir bir uygulamaya koyar. Köylünün içine girer, duvar diplerinde oturur, düğünlere, nişanlara, yemek törenlerine katılır. Alevilik hakkında araştırma yapar bilgi edinir.
Hatta onlarla birlikte Dedelere gider, Cem törenlerine katılır, Hacı Bektaş’ı ziyarete gider. Artık herkese: "Hoca bizden biri, bizim gibi düşünen insan!" dedirmeyi başarır. Gençlerle, çocuklarla iyi bir diyalog kurup onların gönlünü kazanır ve Camiye getirmeyi başarır.
Köylü de camiye gelmeye başlamıştır. Namazlarına katılan, Cuma’yı dolduran köylülerle hoca iyi bir dostluk kurmuştur. Her fırsatta Alevi-Sünni kardeşliğinden söz eder, her konuşmasında birlik ve beraberlik mesajları verir.
Düğünlerine gider, yemeklerine katılır, cenazelerinde bulunur ve kendisinin de o yöreden olduğunu ifade edip köylü ile kaynaşmayı sürdürür. Onu seven ona saygı duyan insanların sayısı artmıştır. Hoca her fırsatta; "Alevi-Sünni kardeştir, Alevilik de İslamın bir kuludur!" mesajını verir...
Tabi ki, her başlangıcın bir de sonu vardır. 1992 Ağustosunda göreve başladığı Kababel Köyünden, tayininin Ankara’ya çıkması nedeniyle ayrılmak zorunda kalır. Kababel’de kaldığı sürece aldığı notları bir araya getirip bir kitap yazmayı planlar. Bu çabasına gazeteci-yazar olan ağabeyi Mahmut Riyat Bakır destek verir, ve kitabı Nisan 2008’de yayımlanır: " Sakka-Bir Alevi Köyü İmamı’nın Hatıraları"
Evet kitabın anısı kısaca böyle!.. İstanbul’dan Gülden Aydın’la birlikte gelen Hürriyet ekibiyle bizde oradaydık. Ebuzer Hoca’yı ve köylüleri dinledik. Hoca kendisini köylüye sevdirmiş, çok güzel bir diyalog kurmuş.
Alevi-Sünni kardeşliğini kurmayı başarmış, tabii ki bu güzel övgüleri de hat etmiş. Kitabında bu köyde ki anılarını anlatıyor. Kitabını da okudum, oldukça güzel mesajlar içerdiğine sevindim. Kendisini bu anlamda tebrik ediyor, kutluyorum.
Hoca Kitabının adını neden "Sakka" koyduğunu şöyle ifade ediyor: "Sakka: Cem törenlerin de görülen on iki hizmetten birisinin adıdır. Peygamberimizin biricik torunu Hz. Hüseyin’in Kerbela’da susuz bırakılarak hunharca şehit edilişinin Cem törenlerine yansımasıdır."
Ebuzer hoca, düşüncelerinin özetini şu cümlelerle ifade ediyor: "Alevi-Sünni, Namazlar aynı, cami aynı, cenaze merasimleri aynı, düğünler aynı, bayramlar aynıdır. Aynı Allah’a inanmakta ve aynı kıbleye dönmekteyiz.
Çünkü vatan aynıdır, bayrak aynıdır, toprak aynıdır, yürek aynıdır, hepsi bir atar... Temennimiz bu çalışmalar toplumlar arasındaki diyalğu güçlendirmesi ve yanmış gönüllere bir nebze de olsa su serpmesidir."
Evet, Ebuzer Hocayı da dinledim, kitabını da okudum. Hoca eserinde hoş, güzel ve birleştirici mesajlar vermiş. Bir din adamına yakışanı yapmış! Kendisini kutluyor, eserini hemşehrilerimize tavsiye ediyoruz.
Ebuzer Hoca eline, emeğine, alın terine sağlık, sen iyi bir dostluk kurmuşsun! İnşallah senden sonra aynı göreve devam edenler bu dostluğu pekiştirmişlerdir. Kalemine, yüreğine, teşekkür ediyoruz.
YORUMLAR
Sevgili dostlarım..
Ben bir Alevilik, Sünnilik tartışması başlatmadım.
Asla amacım da bu değildir. İslam bir bütündür onun Yüceliğine inananlardanım.
Arkadaşlarım konuyu farklı mecralara taşımışlar....
Ben bu tartışmada yokum....Özel olarak bunları birileriyle oturup tartışırız.
okuyucu dostlarımdan özür dilerim.
Ben hiç bir zaman Alevilik- Sünnülik tartışmasında olmadım olmak da istemem....Çünkü bu tartışma bizi bölüp parçalar.
Alevi Köyünde imamlık yapan ve toplumu birleştiren, kaynaştıran bir imamdan söz ettim.
O arkadaşımı kutluyorum....Yukardaki tartışmaya da katılmadığımı ifade ediyorum. İnanıyorsak kardeşiz
İnsanız, Müslümanız ve Kardeşiz...Gerisi boş tartışmalar
Yıllardır bizi bu tartışmalarla yozlaştırmışlar, oyalamışlar...
Selam ve saygılarımı sunuyorum.
Ahmet Sargın tarafından 2/16/2010 6:47:54 PM zamanında düzenlenmiştir.
önce merhaba dost diyerek başlamak istedim
çünkü alevilik te dost demek dost diyebilmek çok önem taşır ...
her alevi insan olma erdemini insan olma bilincini kendi yaşam biçimi içerisinde cem ibadetlerinde ve yaşamı içerisindeki ezilmişlikten mutlaka alır insan olmak yada insan kalabilmek kolay değildir bu alevilerde bir yaşam biçimidir mütevazidir alçak gönüllüdür insandır bu alevi insanların olmaz sa olmazlarındandır onun için eline diline beline sahip olmak geleneği ve kuralları vardır bunların anlamını hepimiz biliriz uzun uzun anlatmanın anlamı yoktur sanırım biz bir asır iki asır değil taaa hazreti peygamber efendimizin gelişinden bu yana bunu bütün zulümlere ve bütün baskılara bütün asimile ve zorlamalara rağmen bu güne kadar ak ve pak arı ve temiz bir şekilde yaşattıysak bundan sonrada bu temiz yaşam biçimini alevilik oluşumunu felsefesini devam ettireceğiz mutlaka bu imam efendsinin orda düşünceleri olumlu olarak yansımıştır yada herkesi camiye namaza götürmüştür ama bunu şöyle düşünmemeli bence inanıyorumki ordaki alevi toplumu imam efendinin gönlü imcinmesin diye yapmıştır çünkü incinsende incitme felsefesi içinde duyguları içinde bilinci içinde geleneğini devam etmiştir alevi toplumu fazla uzatmak istemiyorum böyle bir yazı yazdığınız için teşşekkür ediyorum alevilik veya aleviler hakkında herkesin bilmesi öğrenmesi gereken çok şey olduğunu herkesin bilmesi ni istiyoruz dost biliyorum ki alevileri aleviliği öğrenen insanların yüreğine sevgi tohumları yeşerecektir çünkü her şeyin önünde gider sevgi
SEVGİ ÇİÇEKLERİNİZ SOLMASIN
diyorum nacizane bende bir kaç dörtlük yazmıştım eklemek istiyorum sevgiyle kalın sevgide kalın
Sevgi çiçeklerin solarsa bir gün
Ne muhabbet kalır ne lezzet kalır
Sevenler yüzünü dönerse bir gün
Ne aklın ne fikrin ne ömrün kalır
Sevgi bir yaşamdır sevgi bir hayat
Sevgiden ırama eyleme feryat
Umudun yitirip olma bir bedbaht
Ne canın ne ruhun ne adın kalır
Dünyanın malına güvenip kanma
Saltanat çarkına aldanıp konma
Kin ile kibirin atına binme
Ne tozun dumanın ne şanın kalır
AHMET der sevgiyle dik bir fidanı
Sevgi yolu öğret eğri gideni
Arındır temizle beyni bedeni
Kötülüğün adı izi mi kalır
AHMET BÖGÜN
29/07/2007/
GEBZE
GETİRİN BAKIN
Dinimiz sevgidir tanrımız sevgi
Dört kutsal kitabı getirin bakın
İnsanlar günahsız bakın her rengi
Dört kutsal kitabı getirin bakın
İbrahimin kavmi bir lut a bakın
İsmail den sonra kurbana bakın
Kimdir tanrısına sizce en yakın
Dört kutsal kitabı getirin bakın
Kerbela da kesen sivasa ta yakan
Maraşta bebeği direğe çakan
Kur anda var deyip cihata çıkan
Dört kutsal kitabı getirin bakın
Her insan kur anın taa kendisidir
Tanrı insanların iç bendesidir
Beyin her bedenin efendisidir
Dört kutsal kitabı getirin bakın
İsa yı çarmıh tan göğe çıkaran
Musa yı kalpler de tura çıkaran
Muhammedi en son bize gönderen
Dört kutsal kitabı getirin bakın
Gönülde sevgiyi eksik etmeden
Kardeşçe yaşasak kinler gütmeden
AHMET der bilime kusur etmeden
Dört kutsal kitabı getirin bakın
AHMET BOGÜN
/30/01/2008/
GEBZE
sevgiyle kalın dost lar
Sayın Şair dost
Sayfamda ilk olarak gelip yorum yaptığın için teşekkür ediyorum. Merak edip sayfana uğradım ve ilk gözüme ilişen başlık "örnek imam" makalesiydi. Merak edip okudum.
Bu vesileyle yorum yapan sevgili Mehmet Yıldırım'ın yorumunu okudum ve onun düşüncesine tamamen katılarak onun, şu deyimiyle yorumuma giriş yapıyorum;
"sayın şair dostum öncelikle hocayı yobaz olmadığından dolayı yürekten kutluyorum ve en kısa zamandan da o kitabı alacam ve bu aradanda sizi de kutluyorum, nedeniyse bir kardeşlik bir beraberlik mesajını yayınlamışsın tabi ki size göre..."
Her şeyden önce birlik ve kaynaşmaya ben de taraftarım fakat böyle amaçlı ve kasıtlı bir birliğe de asla taraf değilim. Neden? Çünkü resmi devletin politikası asırlardan beri Aleviler üzerinde taraflı olarak sistematik bir şekilde asimilasyon ve katliamlar uyguladığı bir gerçektir. Söz konusu eğer Alevi-Sünni kardeşliğinin kaynaşması ise bu kaynaşma da bu şekilde yapılmaz, bu tür yaklaşım ve davranışlar kaynaşmayı değil tersine bir soykırımdır. Bir halkın dinini, kültürünü ve felsefik öğretisini imha etmek ve zoraki götürüp camilere doldurmak insanlık suçudur. Bir katliamdır. Bunun böyle bilinmesi gerekir.
Aslında doğruyu söylemek gerekirse toplum içinde Alevi-Sünni ayrışması ve çatışması da yoktur. Asıl Alevi-Sünni çatışmasını yapan ve ateşleyen devlet'tir. Halk arasında Diyanet işleri başkanlığı vasıtasıyla bu ayrışma yapılmaktadır. Gören gözler o kadar kör değil. Her aklı başında birey, bu farkı devletin icraatlarından görmesi ve bilmesi gerekir. İşte bir Alevi köyünde zoraki cami yapılırsa ve zoraki Aleviler camiye götürülüp Sünnileştirilirse, burda kimin ayrımcı ve bölücü, kimin soykırımcı olduğu gayet net kendisini ele vermektedir.
Toplumların kaynaştırılması, din ve ibadet işlerini işletip ortak payda gibi göstermekle de sağlanmaz. Birlik, beraberlik ve kaynaşma ancak farklı kimlikleri tanıyıp saygı göstermekle olur. Aynı zamanda asırlardan beri Aleviler üzerinde oynanan oyunların ne şekilde olduğu da bilgilerimiz dahilindedir.
Şunu kesin bir dille belirtmek gerekir; Adem'in dini, mezhebi var mıydı? Veya Adem dünyaya müslüman olarak mı geldi? Hayır. Adem ne hırıstiyandı, ne müslümandı, ne yahudiydi, ne de budisti. O, bir insandı sadece. Dini, ırkı, mezhebi, milliyeti de yoktu. Onun hiçbir sıfatı da yoktu. Bütün bu olgular sonradan insan tarafından giyindirilip sıfatlandırılmıştır.
Herkes özde insandır ve herkes kendi dini inanç ve ibadetleri doğrultusunda özgür olmalı ve herkes bir başkasının dini inancına da saygı duymalıdır. Hiçbir halk, kendi dininden, ibadetinden, felsefik görüşünden dolayı aşağılanamaz, hor görülemez ve imha dayatılamaz. Asimilasyon bir insanlık suçudur. Asimilasyon bir soykırımdır. Bunun böyle bilinmesi gerekir. Günümüzde artık kimliklerin ve kültürlerin imhası da bir soykırım sayılmaktadır. Soykırımı sadece fiziki imha veya katliam düzeyinde ele almak hatalıdır.
Her şeyden önce Alevilik aslında egemenlerin anlattığı gibi kötü bir şey değil. Alevilik insan olmak ve insanlığa hizmettir. Alevilik birleştiricidir ve hiçbir zaman ayrımcı değildir. Onun felsefesi başından günümüze nettir. Alevilik insanları kesinlikle din, dil, ırk ve mezheplere ayırmaz. Aleviler için müslüman da, hırıstıyan da, yahudi de, budisti de aynıdır. Özde hepisi insanlıkta buluşur. Yoksa dinle, ırkla, mezheple toplumlar kaynaştırılamaz tersine ayrıştırmayı getirir. Onun için her aklı başında birey, insana din, mezhep ve ırkçılık anlayısıyla yaklaşmamalı ve dillendirmemelidir. Neden? Çünkü bu tür şeyler insanlığa hizmet etmez. Mümkün olduğu kadar ırk, din, mezhep, milliyetçilik gibi insanlığa zararlı şeyleri dillendirmekten uzak durulursa ancak bu şekilde birlik beraberlik sağlanmış olur. Günümüzde milletler arasında ayrım doğurduğu için din, bir zehirdir. Din, milletler arasında kaynaşmayı sağlamaz. Irkçılık yapmak milletler arasında kaynaşmayı ve birleşmeyi sağlamaz. Mezhepçilik ve milliyetçilik gene aynıdır. İşte asırlardır bunun canlı örneğini hem resmi tarihlerde ve hem de gözümüzün önünde canlı olarak burnumuzun dibinde Filistin-İsrail savaşı ve İrlanda'da Protestan-Katolik savaşını yaşamaktayız. İnsanlar ve insanlık nasıl zehirleniyor? İşte insanlık, bu tür savaşlarla bugüne kadar hep imha edilmiştir. Günümüzde hangi dinin insanlığa hizmeti olmuş ve insanlığı ileri götürmüş. Dinler, eğer insanlık uğruna iyi hizmetler vermiş diyenler varsa, günümüzde çok fena halde yanılmaktadırlar. Belki dinler, ilk ortaya çıkışta insanlığa hizmet şeklinde olabilir ama günümüzde tersinedir. Neden? Çünkü devletler, dini inancı kendi tekeline almış olup, toplumlar üzerinde bir araç olarak kullanmakta ve kendi menfaatine çevirmektedir. Günümüzde islam dini, nasıl siyasi rant kapısı haline getirildiği ve siyasi iktidar için nasıl kullanıldığı da açığa çıkmıştır. Ayrıca dünya devletleri arasında dini devlet eliyle tekelleştiren tek devlet, Türkiye'dir. Onun için devlet aslında laik gibi görünse de bu, bilinç yanıltmasından başka bir şey değildir. Bu devlet, Aleviliğe Sünni gömleği giydirmesiyle birlikte, onun, nasıl Emevi faşist islam dinini (Muhammedî islamı değil) Aleviler'e zorla dayattığı da çıplak gözlerle, bu devletin icraatları kendisini ele vermektedir. İşte"Bir Alevi Köyü İmamının Hatıraları..." adlı hikâyelerin "örnek bir imam" gibi övücü seyleri göklere çıkarmak tarafımızca ne yazık ki acıdır, övücü değildir.
Asırlardır insanlarımız hep cehalet içinde bırakıldı. Din uğruna, ırk uğruna, mezhep uğruna ve içi incir çekirdeğini doldurmayacak insanlık dışı ve insan ahlâkına zıt şeylerle Anadolu halkı birbirine kırdırıldı. Daha çok Alevi toplumu büyük kırımlara uğradı inancından dolayı. Maraş katliamı, Çorum katliamı, Gazi katliamı, Sivas'ta madımak katliamı canlı örneklerdir. Osmanlı döneminde peryodik olarak yapılan toplu katliamlar da fazlası. Bu tür hal ve hareketler tasvip edilecek cinsten olaylar değil, tersine insanlık ahlâk ve davranışına ters düşen hareketlerdir. Eğer bir birlik ve kaynaşma söz konusuysa devlet düzeyinde, ilk önce Alevilere yapılan mezalimlerin lanetlenmesi ve özür dilenmesi gerekir. Yoksa halkın kendi arasında herhangi bir ayrım yoktur. Asıl ayrım devlet düzeyinde yapılmaktadır. Devlet, ya diyanet işleri başkanlığını lağvetmeli, ya da Sünnilere verdiği yardımı Alevilere de aynı yardımı vermelidir. Açıkça Alevilerin demokratik tüm haklarını eşitçe vermelidir. Gerçek kaynaşma böyle olur. Artık bu tür sahte kaynaşmalarla bir yere varılmaz. Alevi vardır ve var olacaktır. Artık herkes kendi dışındaki farklılıkları kabul etmeli ve saygı duymalıdır. Kaynaşmanın ve birliğin esas temeli insan ve insanlıktır. Aksine bilinçleri yanıltıp bunu din kisvesine büründürmenin hiçbir anlamı da yoktur.
Devlet, diyanet işleri başkanlığı vasıtasıyla bir imamı Alevi köyüne görevli olarak yollayıp ve onun paralelinde Sünni bir köye Alevi dedesini görevli göndermiyorsa ve tek yanlı davranıyorsa bu da bir suçtur. Yani eğer her Alevi köyüne cami yapılıyorsa her Sünni köye de Cem evini de yaptırıp Alevi dedesini görevlendirmesi gerekir ki ancak bu şekilde toplumsal kaynaşmalar olur. Yoksa sadece tek yanlı bir kaynaşma toplumsal bir katliamdır, bir soykırımdır.
Son bir kez şunu söyleyebilirim; Alevilikte insanın ırkı yoktur. insanın mezhebi yoktur. Alevilik, insanlar arasında kesinlikle ayrım gayrım yapmaz, herkese eşit bakar. Bundan böyle herkesi insanlığa ve saygıya davet ediyorum. İnsanın insanlığı ne ırk, ne din, ne de mezhepler belirler. İşte günümüzde islamlığın hali meydandadır. Ayrık otu biter gibi cemaatçılık, grupçuluk ve terör eksik olmaz. Allah adına gövde üzerinde kelleler uçurulmaktadır. İslam islamın kanını akıtıyor ve 57 parça olmuş, iki parmak bir araya gelemiyorsa bu noktada oturup ciddi bir şekilde düşünmek gerekir. Demek ki din kardeşliği de sahtekarcadır. Önemli olan insanın kendi özünü yakalamasıdır ve bu kıstas içinde hareket edilmelidir. İnsanları, dini inancından dolayı kötü yargılamak da insanî değil. İnsanlığın ortak değeri sevgi, saygı, karşılıklı anlayış ve hoşgörüdür.
Hiçbir toplumda "kirvelik ve Musahiplik" yoktur. Sadece Alevilikte var ki, bu da insanlığın birliğini, beraberliğini ve dünya milletlerin kardeşliğine güzel bir örnek teşkil edecek düzeydedir. Bu güzel ahlâk öğretisi zalimlere bir tokattır. Bu sebeple hiçbir güç Aleviliği karalamaya, çarpıtmaya ve camilere götürüp sünnileştirmeye gücü yetmeyecektir. Alevilik er geç kazanacaktır. Hızır hep onunla beraberdir. Gerisi fasa fisodur.
sayın şair dostum öncelikle hocayı yobaz olmadığından dolay yürekten kutluyorum ve en kısa zaman dan da o kitabı alacam
ve bu ardanda sizi de kutluyorum nedeniyse bir kardeşlik bir beraberlik mesajını yayınlamışsın tabi ki size göre...
ama ve lakin esas konuya gelelim işte yıllardır devletin aleviler üzerinden oynadığı oyunlar hala 21 yüzyıldan da devam ediyor sizin şahitliğini yaptığınız olay bir asimlassiyon olayıdır neden alevi köyüne cami neden alevi köyüne imam hem de devlet benden aldığı vergiyle maşını ödüyor
işte bu soruların cevabı yılardır camilerden yapılan siyasettin verdiği bu günkü meyveleridir
bugün zorlaşan yaşamın yılar önce atılan temelleridir geçenlerden televizyonda kayseri den bir olayı gösteriyor olay şu mahalle baskısı var mı yok mu bir sakallıya soruyorlar diyor ki mahallenizde baskı var mı.. diyor ki ne baskısı insan gibi yaşayan Müslüman gibi giyinen ve gezen insana ne baskı olacak ki spiker soruyor sizin mahallenizde aksisini yaşayan varımıdır
evet vardı ama gittim kapısına ve dedim ki ya kapanırsın yada defolur gidersin ve defolup gitti namusuz
işe bu temeller devlet eliyle camilerden başladı yıllar önce sizin övdüğünüz imamlar değ ilmiydi ki Sivas tan cuma namazından çıkıp allah ekber ve tekbir sesleriyle gelip 37 canı diri diri yakmadılar mı ve o imamlar vaiz vermediler mi bu insanları yakmak haktır katli vaciptir diyen aynı imamlar değil miydi ?..
peki size soruyorum neden bir Sünni köyüne cem evi yapmıyorlar dede göndermiyorlar yapsınlar ya
mümkün değil olmaz diyeceksiniz çükü Sünnilerin camileri ve imamları vardır diyeceksiniz
işte bu pencereden bakınca o alevi köyüne camiyi yapanları da imamı gönderenleri de kınıyorum
alevi köyünde cem evi olur o cem evininde dedesi olur eline beline diline sahip olanının önderliğinden ibadet etmeli 4 kadın haktır kadın erkeğin yanına çıkamaz nam haramdır kadını bir cinsellik aracı gibi gören ve her iki insan bir birinden ayırtan bir zihniyet bir alevi köyünü birleştiremez çük imam başlar her doğan çocuk Müslüman doğar hemen nifak tohumunu eker oysaki alevi dedesi derki 72 iki milleti aynı gözle bakarız renk ayrımı ırk ayrımı millet ayrımı yapılmaz ve edilmez kimseyi dininden dilinden ve düşüncesinden dolayı dışlayamayız çükü herkesi ve her canlıyı aynı yaradan yaratmış biz yaratılanı severiz yaratılandan ötürü
o dededir ki cemden haksızdan haklının hakkını alır ve haklıya verir küskünü barıştırır ve kimseyi karakol kapılarına göndermez çükü birleştiricidir işte o dedelerden imam Hüseyin ruhu vardır zalime karşı direnişi anlatır ki zalim olmayın diye size yapılması istenmeyeni bir başkasına yapmayın
tekrar konuya dönersek sizin anlattığınız alevi toplumunu yok etmektir
hala yavuz sultan selimin ve Hızır paşaların düşünceleri günümüzden yaşıyor bu ülkenin başbakanı değil mi ki cem evi cümbüş evidir diyen bu ülkenin adalet bakanı degilmiydiki cem evine toplanıp guli guli dansı yapıyorlar ve bu ülkenin adalet bakanı değil miydi ki Sivas katlıya mını yapan sanıkları savunan bu ülkenin partisi değil miydi ki temel molla karaman oğlunu alıp meclise getirip dokunulmazlık zırhına brüttü ler
deme ki yılardır Alevilerin üstünden oynana bir asilmasiyo mücadelesi sizin gördükleriniz ve anlattığınıza göre de hedefine ulaşılmıştı o köyden
eğer şöyle bir düşünülürse zaten Alevilik bir birleştiriciliktir ama ne yazıkki bunu anlamıyan çok insan var bu ülkeden
aleviler insanları insan olduğu için sever Müslüman veya Hıristiyan Musevi vesaire dinlerinden dolayı değil sadece aynı yaratan yarattığı içindir
işte insan olmanın esası insanı insan olduğun için seveceksin aynı yaradan yaratmış aynı allaha yalvarıyoruz bunu bilmek gerekiyor
şunu hep birlikten diye bilmeliyiz aleviler Aleviliğini yaşamalıdır
aleviler sün nü ler gibi yaşamak zorundan değildir her insan ibadetini ve dilini istediği gibi yaşamalıdır dürüstlük öne çıkmalıdır bir çıkıp ban bir alevi dedesinin yolsuzluğunu anlata bilir mi bir tacizliğini anlata bilir mi ve devletine milletine zarar verdiğini anlata bilir mi bayrağına saygı sız toprağını bölmeye çalıştığını anlata bilir mi
mümkün değil
oysa hoca diye öve ö ve bitiremediğiniz bir sürü insanın neler yaptığını bu ülkeden herkes gördü
insanların mücahit yani allahın askeri diye tarif ettikleri Erbakan bile yolsuzluktan hüküm gidi
bırakın diyorum alevi köyüne cami yapmayı cem evi yapsınlar herkes dilediği gibi ibadetini yapsın herkes allaha karşı istediği gibi kulluk görevini yerine getirsin
bırakın bir milleti yok etmeyi tarih yok edememiş ki şimdi yok etsinler
hep kıyım ogramış ta ki peygamber efendimiz hazreti Muhammet ten beri ama yineden yılmadan insanlık adına direnmişler zalime karşı..
sayın şair arkadaşım birde geçin pencerenin bu tarafından bakın lütfen ….
MEZHEBİM ADEMDİR BENİM…
Hangi mezheptesin,sordular bana,
Ey sofu mezhebim,ademdir dedim…
Varmıydı ki insan, gelince cihana,
Ey sofu mezhebim,ademdir dedim…
Ademin mezhebi,yok diyor sofi,
Malik Hambeli, Hanefi Şafi,
Benim için insan, olması kafi,
Ey sofu mezhebim,ademdir dedim…
Derler dört mezhep var,dördü de haktır,
Ğayrı sı yalandır,gerisi yoktur,
Bilirsin yalanın,günahı çoktur,
Ey sofu mezhebim,ademdir dedim…
Hepimiz ademde,yok bizde gayrı,
Ana bir,baba bir,olmayalım ayrı,
Bölersen kimseye,olmaz hayırı,
Ey sofu mezhebim,ademdir dedim…
Gel ayırma bizi,olmasın sorun,
Ben dede diyorum,o diyor torun,
İnanmıyorsan bir, kamile sorun,
Bak benim mezhebim,ademdir dedim…
İkilik yaratmak,gider hoşuna,
Ne söylesem gider, boşu boşuna,
Gel karışma haşa,rabbin işine,
Ey sofu mezhebim,ademdir dedim…
Adem atamızdır,gitme inkara,
Hakkın divanında,bil yüzün kara,
Herki ne ararsan, ademde ara,
Ey sofu mezhebim,ademdir dedim…
Gel de arın artık,nefrette kinden,
Ayrı,gayrı yoktur,ey sofu dinden,
Mezhebi var mıydı,hak muhammedin,
Ey sofu mezhebim,ademdir dedim…
Var ise sen sor bana,sana söyleyim,
Aklın almıyorsa,ben neyleyim,
Adem mezhepsiz ise, bende öyleyim,
Ey sofu mezhebim,ademdir dedim…
Mehmedin mezhebi,adem atanın,
Dön kerbelaya bak, dava yatanın,
Hali nice olur,mezhep satanın,
Ey sofu mezhebim,ademdir dedim…
İŞTE BEN BUNUN İÇİN ALEVİYİM... Şair
Tarihten gelir, ta ezelden beri,
Hak için yüzüldü,sırtımızda deri,
Bu yol için verdik, Nessihmileri,
İşte bunun için, ben aleviyim,
Kıblemizdir dedik, döndük insana,
İnsana sevgimiz, örnek cihana,
Bakın hele bakın, Hallaç Mansura,
İşte bunun için, ben aleviyim,
İçimiz dışımız, bir olmaz hile,
Mazlum için gideriz ölüme bile,
Yönüm dönüktür şahım İsmail’e,
İşte bunun için, ben aleviyim,
Hoşgörüdür hacı Bektaşi postu,
Enel hak diyenleri zalimler astı,
Ceylana aslını eyledik dostu,
İşte bunun için, ben aleviyim,
Halka olduk hakka ,semahı döndük,
Zalimin korku rüyasını andık,
Alevler içinde, nasılda yandık,
İşte bunun için, ben aleviyim,
Varsın insan sevmem, olsunda suçum,
Herkes yaratılmış, yapmam bir seçim,
Renk,ırk, ayırımı, olmadı için,
İşte bunun için, ben aleviyim,
Her canlıya aynı, gözlerle baktık,
dostluk ateşiyle,yürekler yaktık,
gönülde, gönüle, sel olup aktık
İşte bunun için, ben aleviyim,
Alevilik gömlek ateştir közde,
Giyemesin çiylik, var ise özde,
Ondandır ölmede ,ölüm var bizde
İşte bunun için, ben aleviyim