- 613 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
NANKÖRLÜK
Nankörlük hakkında sözlükte birbirinden farklı pek çok açıklama yer almaktadır. Kısacası “Yapılan iyiliğe karşı ihanette bulunma” anlamına gelir. Kaynağının, genetik ve yapısal etkenlerle birlikte iyi yetiştirilmeme ve iyi eğitilmeme olduğu söylenebilir. Tabii bunda yaradılışın da büyük payı vardır. Zira “Vermezse Mabut, neylesin Mahmut”. Aslında nankörlük toplumsal açıdan önemlidir. Kötü örnekleri insani değerlerin zayıflamasına yol açabilir. “Ağaç yaş iken eğilir” sözünün bunun için son derecede geçerli olduğunu düşünüyorum. “Besle kargası oysun gözünü” atasözü yapılan nankörlükler için söylenmiştir.
Yukardaki yazı, bana, kısa bir süre önce karşılaştığım bir durumu anımsattı. Kısaca paylaşmak istiyorum. Turistik amaçlı günübirlik bir vapur yolculuğundan dönmekteydik. Kaptan tarafından “Bir yolcumuz aniden rahatsızlanmıştır. Yolcularımız arasında bir doktor varsa yardımını istirham ediyoruz” diye anons yapıldı. Son derecede yorgundum ve ileri yaşımla ilgili bazı rahatsızlıklarım vardı. Buna rağmen hemen yerimden kalktım ve acele hastanın bulunduğu yere geldim. Hasta 11-12 yaşlarında bir kız çocuğu idi. Çok ilkel şartlarda onu muayeneye çalıştım. Muayene bulgularına göre “Apandisit” olabileceğini düşündüm. Tabii ki o koşullarda kesin tanı konulması mümkün olamaz. Aldanılması da olasıdır. Ama muayenemde aldığım yanıt bende bu ihtimali düşündürmüştü.
Yapılabilecek şey ancak gereken öneride bulunmaktı. Ben de bunu yaptım. Telaş etmemelerini, sahile kısa bir mesafe kaldığını, oraya varınca onu hastanenin acil servisine götürmelerini, bu arada ilaç veya yiyecek vermemelerini söyledim ve yerime döndüm.
15-20 dakika sonra sahile ulaşmıştık. Kızcağıza ne olduğunun merakı içindeydim. Vapurdan çıkanlar doğruca Free Shop’a yönelmişlerdi. Orada onu gördüm ve hemen yanına gittim. Hiç hastalık geçirmemiş gibi görünüyordu. Oldukça hareketli, deyim yerindeyse fıkır fıkırdı. Biraz önce acılar içindeki kızcağızı bu halde görünce şaşırmıştım. Nasıl olduğunu sordum. Bana, kaba sayılacak bir tarzda “Bir şeyim yokmuş” yanıtını verdi. Yine şaşırmıştım. Annesine, onu yine de hastaneye götürmesini ve gereken tetkikleri yaptırmalarını önerdim. Kasa önündeki sıradaydı. Birden bana dönüp; “Sıranız burası değil, sıraya geçin” dedi. Oysa ben henüz alışveriş yapmış bile değildim. Onunla ilgilenirken arkamdakilerin sayıları da artmıştı. Küçük bir alışverişten sonra sıranın en arkasına geçtim.
Bu basit olay beni çok üzdü ve düşündürdü. Karşılaştığım durum, bu konudaki atasözüne tıpatıp uymaktaydı. Ancak, sıraya girme konusunda bilinçli, bu çok bilmiş kızın öğrenemediği daha pek çok şeyler vardı. Bunlar; büyüklerine saygılı olmak, kendisine yardımda bulunan insanlara teşekkür etmek, sıra konusunda yasalar ve geleneklere uygun olarak belirli yaştaki insanlara pozitif ayırımcılık yapılmakta olduğunu öğrenmek. Bu derecede bilmiş birinin, banka, hastane, postane, kitle araçları ve benzeri yerlerde yaşlılara öncelik tanınması hakkındaki uyarı levhalarını da okuması gerekir. Ha, bu vesileyle uyarı levhalarının kapsamı içinde bir kişi, 58 yılını doldurmuş bir hekim olduğumu da açıklamalıyım.
Karşılaştığım durumun hala şaşkınlığı içinde olduğumu söylemem abartı olmaz. O ızdırap içinde kıvranan kız nasıl oldu da acaba bu kadar kısa zamanda hiçbir şeyi olmayan şekilde düzeldi. Rahmetli Hocam Prof. Dr. Zafer Paykoç; “Hastaların her söylediklerinin yalan olduğunu kabul edecek ve ona göre tanı koyacaksınız” derdi. Tabii bunun tam tersi de geçerliydi. Son olarak aklıma gelen şudur: Bu kız bir tiyatro okulunda öğrenci olmasın. Eğer bu varsayım doğru ise kesinlikle ileride büyük bir oyuncu olacaktır.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.