Bir insana iki türlü bilgi nasip olur : biri, başkaları tarafından verilen, diğeri ve en önemlisi ise, kendi kendine kazanılandır. -- gibbon
sami biberoğulları
sami biberoğulları
@samibiberogullari

BU MEMLEKETİN TOPRAKLARI ÜZERİNDE KANLARINI DÖKEN KAHRAMAN CONİLER !

14 Ağustos 2016 Pazar
Yorum

BU MEMLEKETİN TOPRAKLARI ÜZERİNDE KANLARINI DÖKEN KAHRAMAN CONİLER !

3

Yorum

3

Beğeni

0,0

Puan

1345

Okunma

BU  MEMLEKETİN  TOPRAKLARI  ÜZERİNDE KANLARINI  DÖKEN  KAHRAMAN  CONİLER !

BU MEMLEKETİN TOPRAKLARI ÜZERİNDE KANLARINI DÖKEN KAHRAMAN CONİLER !



Şimdi gözlerinizin önünde şöyle bir manzara canlandırın: Türkiye’de iç ve dış bütün tehditler sona erdirilmiş, terör denen bela tamamen ortadan kaldırılmış, ülke tam bir huzur ve sükuna kavuşmuş…

Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, veya diyelim ki o Cumhurbaşkanı Kemal Kılıçdaroğlu olsun ya da Devlet Bahçeli…Veyahut da sevdiğiniz, gönül bağladığınız bir başka lider… Farz edelim Doğu Perinçek…İşte bunlardan biri sizin çok sevdiğiniz Cumhurbaşkanınız olarak bir beyanatta bulunuyor. Daha doğrusu bütün pkk lı teröristlerin annelerine hitaben bir mesaj kaleme alıyor ve o mesaj sizin terör ve darbe şehitlerini andığınız bir günde İçişleri Bakanı tarafından okunuyor… Ha, bir de şöyle bir durum var: Pkk teröristleri ile onlarla yapılan mücadelelerde şehit olmuş asker, polis ve sivillerin mezarlıkları birbirlerine yakın olsun

Asker, polis ve sivil, terör şehitlerinin mezarları başında İçişleri Bakanı - Cumhurbaşkanının kaleminden çıkmış olan- ve pkk lı teröristlerin annelerine hitap eden şu satırları okuyor:


“Bu memleketin toprakları üzerinde kanlarını döken kahraman gerillalar !
Huzur ve sükûn içinde uyuyunuz. Sizler, Mehmetçiklerle yan yana, koyun koyunasınız.
Uzak şehirlerden evlâtlarını harbe gönderen muhterem gerilla anneleri!
Gözyaşlarınızı dindiriniz. Evlâtlarınız bizim bağrımızdadır. Huzur içindedirler ve huzur içinde rahat uyuyacaklardır. Onlar, bu toprakta canlarını verdikten sonra, artık bizim evlâtlarımız olmuşlardır.”

Evet…Sizin Cumhurbaşkanınız böyle bir mesaj yayınlasa, İçişleri Bakanınız da şehit mezarları başında böyle bir mesajı okusa tepkiniz ne olur?

Durun tahmin edeyim:

Yıl 2014.

2014 Yılının 24 Nisan Günü. Yani tam olarak Ermenilerin ‘’Ermeni Soykırımı’’ Dedikleri tehcir olayının 99. Yıldönümü. O gün henüz Başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan , Ermeni Patrik Vekili Aram Ateşyan’a bir mektup göndererek diyor ki:


‘’ “Sayın Aram Ateşyan,
Türkiye Ermenileri Patrik Genel Vekili
Ermeni vatandaşlarımız için özel bir anlam taşıyan bu günde, Birinci Dünya Savaşı şartlarında hayatını kaybeden tüm Osmanlı Ermenilerini bir kez daha saygıyla anıyor, çocuklarına ve torunlarına taziyelerimi sunuyorum.’’

Mektup uzun..Daha başka şeyler de diyor başbakan ama hafızalara kazınan bu sözleri. Bu sözler üzerine memlekette adete bir tepki yağmuru başladı. Yani neredeyse hiç kimse, hatta kendi taraftarları bile Ermenilerden adeta özür dileme olarak gördükleri bu mesajı ‘’ Helal olsun, işte insan, işte insanlık…İnsan olmak bunu gerektirir’’ olarak yorumlamadı. Tam tersine bu mesajın bir ihanet vesikası olduğu söylendi.

Şimdi gelelim yukarıdaki hayali mesaja.

Pardon…O mesaj hayali bir mesaj değil. 1934 yılında(!) Atatürk Çanakkale Savaşlarında ölen Anzak askerlerine ve onların annelerine hitaben kaleme almış o mesajı (!) Aynen şöyle demiş: (!)

“Bu memleketin toprakları üzerinde kanlarını döken kahramanlar!
Burada bir dost vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükûn içinde uyuyunuz. Sizler, Mehmetçiklerle yan yana, koyun koyunasınız.
Uzak diyarlardan evlâtlarını harbe gönderen analar!
Gözyaşlarınızı dindiriniz. Evlâtlarınız bizim bağrımızdadır. Huzur içindedirler ve huzur içinde rahat uyuyacaklardır. Onlar, bu toprakta canlarını verdikten sonra, artık bizim evlâtlarımız olmuşlardır. M.Kemal Atatürk 1934 ”

Peki Atatürk’ün bu mesajına(!) tepkilerimiz ne?

‘’ İşte benim Ata’m bu. Görüyor musunuz, düşmanının askerine bile bir baba gibi kollarını açmış. Bu âlicenaplık, bu insan sevgisi ile dolu yürek ancak Atatürk gibi yüce gönüllü, kalbi insanlık sevgisi ile dolu yüce bir insanın özelliği olabilir. Teşekkürler Ata’m. Seninle iftihar ediyoruz.’’

Allah AllahAtatürk ülkemi işgal etmek için gelen ve yüz binlerce Mehmetçiğimin kanını döken Anzak Conisine ‘’ Bu memleket topraklarında kanını döken kahramanlar’’ Deyince ‘’ Ata’m sen kalk da ben yatam’’ Benzer şeyleri Tayyip Erdoğan söyleyince ‘’ Kahrol Tayyip’’ Bu iki yüzlülük değil mi?

Dahası hem Atatürk için ‘’En büyük Türk Milliyetçisi ‘’ diyeceksin hem de bu milliyetçi tutup Türk askerinin kanını dökmüş emperyalist Anazak’ın Coni’sine kahraman diyecek, onların ölülerinin Mehmetçikle koyun koyuna yatmasından ne denli mutlu olduğunu ifade edecek. Bu bir tezat değil mi?

Peki Atatürk’ün böyle bir mesajı yok mu?

Atatürk’ün bir mesajı var ama böyle değil.

Orijinal mesaj şöyle: ( Tamamını alıntılamıyorum ama konu ile ilgili bölümü aynen kopyalıyorum.)

“Vatanın müdafaası için burada aziz kanlarını döken Türk çocuklarına ebedi minnetler.

” Bu büyük kahramanlar için henüz bir abide dikilmediğini görüyorum. Bundan fazla müteessir olmak istemem. Biliyoruz ki, bu aziz kahramanların kurdukları ve korudukları yıkılmaz Türk vatanı onların hatıralarını daima taziz ettirecek ifade ve manzarası cihanşümul, en yüksek bir abidedir.

Karşıda da bizimle harp etmiş insanların mezarlarını ve abidelerini görüyoruz. Orada yatanları da takdir ederiz.

Medeniyet tarihi yarın karşı karşıya yatanlardan hangisinin fedakarlığını daha haklı ve daha insani bulacak ve daha ziyade takdir edecektir. Tecavüz etmiş onların abidelerini mi, yoksa vatanını müdafaa eden kahramanların hâlâ el uzatılmamış mukaddes taş ve toprak halinde bırakılmış olan bu izleri, bu kahraman izlerini mi? Kat’i hükmü medeni beşeriyetin insani takdirine emniyetle bırakabiliriz. Yalnız şunu tesbit etmek isterim ki biz Türkler mazinin her türlü manasız, mantıksız, girift eziyetlerini unutarak yeni bir hayat yarattığımıza kaniiz. Bu hayat, Türk’ün ilk ve medeni hayatının alemşümul manasının ihtiva eden bu kanaatimiz, fiiliyatımızla da sabit olmuştur. Karşımızda mezarlar bırakan milletler, bizim bu samimi ve çok yeni mahiyette noktai nazarlarımızı iyi telakki ederlerse bu karşılıklı mezarlar aramızda kin, husumet ve ölmez hisleri yerine muhabbet, dostluk temin eder. Ben, mensup olduğum Türk içtimai heyetinin kurduğu Cumhuriyet hükümetinin mesul bir adamı olarak arzederim ki, Türk milleti bu karşılıklı abidelere hürmetle bakar ve iki tarafın ölülerini rahmetle yadederken dimağında ve vicdanında yaşıyan samimi temenni: Bu ölü abidelerin bir daha rekzolunmaması(dikilmemesi) bilakis bunları kuranlar arasında insanlık münasebetlerinin, insanlık bağlarının yükselmesidir.

Bu metin 1931 yılında Şükrü kaya tarafından Çanakkale’de şehit mezarları başında bir anma töreninde okunur. (Atatürk’ün Şükrü Kaya’ya okuttuğu söylevin tarihi 1934 değil 1931’dir. Dahiliye Vekili (İçişleri Bakanı) Şükrü Kaya’nın Çanakkale Mehmetçik Anıtı’na giderek orada çok önemli bir söylev vereceği, 17 Ağustos 1931 günlü Cumhuriyet’in birinci sayfasında kırmızı harflerle en önemli haber olarak duyurulmuştur. ( Resim 1)

Nitekim Şükrü Kaya, haberde duyurulduğu gibi, 25 Ağustos 1931 günü Çanakkale’ye gitmiş; Kemalyeri’nde bir söylev vermiş; bu söylevin tam metni devletin resmi Anadolu Ajansı’nca -Büyük Taarruz’un yıldönümüne denk getirilerek- 26 Ağustos 1931 günlü gazeteler aracılığıyla dünyaya duyurulmuştur. Yani yukarıdaki “Vatanın müdafaası için burada aziz kanlarını döken Türk çocuklarına ebedi minnetler.’’ Diye başlayan metin 26 Ağustos 1931 tarihli gazetelerde yer almıştır. ( 1931 Tarihli Hakimiyet-i Milliye Gazetesi…Resim 2)

Ancak elimizde bir başka belge daha var ki işler biraz karışıyor.

1935 yılında Türk Tarih Kurumu üyeleri, Atatürk’ün buyruğu ile tarihi bir geziye çıkarıldılar. Programın ilk uğrak yeri Anafartalar ve Conkbayırı oldu. Üyeler, bu topraklar için canlarını veren binlerce şehit Mehmetçiğin anısına saygı duruşunda bulundular. Orada pek çok yabancı anıt vardı. Mehmetçik anıtı ise yoktu.
Döndükten sonra kurul üyeleri arasında bulunan Prof. Dr. Afet İnan, Atatürk’ e gezi anılarını anlatırken, Mehmetçik anıtına da değindi. Orada neden bir Mehmetçik anıtı yapılmadığını sordu. Atatürk şu karşılığı verdi:
-"Çok doğru söyledin. Biz de Mehmetçiğimizi anmak için çok büyük anıtlar yapmalıyız. Fakat bu, bir zaman ve imkan işidir. Ancak şunu da söyleyeyim ki, bu toprakların sınırları içinde kalmasıyla Mehmetçik en büyük anıtı zaten kendi kurmuştur."

İçişleri Bakanı Şükrü Kaya, Çanakkale Bölgesi’ni teftişe giderken, Atatürk ona şöyle demişti:

-"Çanakkale’ye gittiğinde aziz şehitlerimizi de ziyaret etmeyi unutma. Bu görevi yapacağına şüphem yok. Yalnız orada nasıl bir nutuk söyleyeceksin?"

Atatürk, Şükrü Kaya’nın, söyleyeceği nutku düşünmeye başladığını görünce şöyle dedi:

-"Dur ben söyleyeyim nasıl konuşacağını."

Orada diyeceksin ki:

“Ey burada yatan sevgili şehitlerimiz, sizi saygıyla anıyoruz.” Sonra Mehmetçik anıtının başında yapacağın konuşmada: “Burada rahat ve huzur içinde yatınız. Siz olmasaydınız, düşman bu kutsal topraklarımıza yayılacaktı”.

Şükrü Kaya, Atatürk’e tıpkı bu şekilde konuşacağını söyleyince Atatürk itiraz etti:

-"Hayır böyle konuşmayacaksın. Bundan daha güzel konuşacaksın."

Çanakkale’ de yalnız bizim şehitlerimizi değil, bu topraklar üzerinde kanlarını döken yabancı muharipleri de saygıyla anacaksın. Diyeceksin ki:

“Bu ülkenin topraklarında kanlarını döken kahramanlar. Burada bir dost vatan toprağındasınız. Huzur ve sükun içinde uyuyun. Mehmetçikle koyun koyunasınız."

Şükrü Kaya buna karşı çıktı:

-"Paşam ben bunu yapamam." deyince Atatürk kızdı:

-"Söyleyeceksin. Cihana karşı böyle konuşacaksın."

Diyeceksin ki:

“Uzak diyarlardan evlatlarını savaşa gönderen analar. Göz yaşlarınızı dindiriniz. Evlatlarımız bizim bağrımızdadır. Huzur içinde rahat uyumaktadır. Onlar bu topraklarda canlarını verdikten sonra artık bizim evlatlarımız olmuşlardır.”

Atatürk’ün bu sözlerini, tüylerimiz diken diken olmuş dinledik.

Yarabbi, bu ne büyük insan, ne yüce düşüncelere sahip bir büyük adamdı? Böyle bir sözü tarihte hangi büyük devlet adamı söylemişti bugüne kadar?

Şükrü Kaya’nın Çanakkale’de Mehmetçik anıtının başında söylediği Atatürk’ün yendiği uluslara karşı gösterdiği yüksek insanlık duygularını yansıtan bu nutuk, orada bulunan yabancı gazeteciler tarafından dünyaya yayılmış.

Daha bir hafta geçemeden Şükrü Kaya’ya Avustralya’dan, Yeni Zelanda’dan ve daha birçok yerden telgraflar yağmaya başladı.

Kaynak: Atatürk’ün Uşağının Gizli Defteri, Cemal Granda, Kentkitap 2008, 2. Baskı, ISBN: 978-9944-915-03-8. Sayfa:281-283

Peki Cemal Granada’nın yazdığı gibi Atatürk 1935 yılında Yine İçişleri Bakanı Şükrü Kaya’ya bu sefer ‘’ ‘’ “Bu memleketin toprakları üzerinde kanlarını döken kahramanlar!’’ Diye başlayan bir metin okumasını emrettiyse 1934 tarihi nereden çıkmıştır? Ama bundan da önemli bir sorun vardır. Bir Cumhurbaşkanı, bir İçişleri bakanına ‘’ Ben bu metni okuyamam’’ dediği halde ‘’ Hayır metni bu şekilde okuyacaksın’’ diye emir verebilir mi?

Haydi diyelim ki Atatürk’ün baskısıyla Şükrü Kaya O’nun dikte ettiği metini okudu. O zaman anıtta niçin 1935 tarihi değil de 1934 tarihi var?

İşler biraz daha karıştı değil mi?

Efendim olayın özü şu:

Lüleburgaz Atatürk İlkokulu Öğretmeni Tahsin Özeken adlı bir kişi 1977 Yılında Çanakkale’yı ziyarete gelen eski bir Anzak Yüzbaşısına 1969 Yılında yayınlanmış ‘’Belgelere göre Eceabat Kılavuzu adlı bir kitaptan bir pasaj gösterir. Bu pasaj Atatürk’ün “Bu memleketin toprakları üzerinde kanlarını döken kahramanlar!’’ Diye söze başladığı ve sözde Anzak askerleri ve annelerine hitap eden söylevidir.

Yaşlı Anzak Yüzbaşı bu metinden çok etkilenir ve bunun İngilizcesini yazarak ülkesine gittiğinde yetkililere bu metni gösterir. Bunun Üzerine Avusturya yetkilileri de Türk tarih Kurumuna müracaat ederler. Kurumun başındaki Uluğ İğdemir cevap olarak Atatürk’ün böyle bir metni olduğunu, bunun kaynağının ise Şükrü Kaya’nın 10 Kasım 1953 yılında Dünya gazetesinde yayınlanmış olan bir söyleşisi olduğunu, bu söyleşi içinde bu sözlerin de yer aldığını ve olayın tarihinin 1934 olduğunu belirtir. ( Resim 3 --10 Kasım 1953 Tarihli Dünya gazetesi )

Avusturyalılar 1978 yılında Çanakkale Savaşları ile ilgili bir anıt yaparlar ve bu anıta da Atatürk’ün söylediği sözleri biraz değiştirerek (!) yerleştirirler . ‘’ Bizim için Johnyler
ile Mehmetler arasında bir fark yoktur.’’ Dahası kendilerine bildirilen 1934 tarihini 1931 yaparlar, Mustafa Kemal’in adı da M. Kamel olarak yazılmıştır anıtta.

12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra, Avustralya Hükümeti, Türkiye’den “ANZAK”ların Gelibolu’ya ayak bastıkları yerin adının “ANZAK KOYU” olarak değiştirilmesini ve Türkiye’nin resmi haritalarında bu adla yazılmasını istemiş; Türkiye, bunun karşılığında Avustralya’da uygun bir yere Atatürk adı verilerek Atatürk anıtı dikilmesini istemiş; karşılıklı istemler doğrultusunda, bu sözler, (“Bu memleketin toprakları üzerinde kanlarını döken kahramanlar!’’ diye başlayan metin.) hem Gelibolu’da adı ANZAK KOYU olarak değiştirilen yere dikilen yazıta, hem de Avustralya’da yapılan anıta; altına 1934 K. Atatürk imzası atılarak; resmen yerleştirilmiştir.

Daha da özetleyecek olursak ben Atatürk’ün - Ülkemizi işgal için gelip yüz binlerce Mehmetçiğimizin kanını döken Anzak askerleri için ‘’ Kahramanlar’’ İfadesini kullandığına, onların Mehmetçik ile koyun koyuna yatmasından mutluluk duyduğuna inanmıyorum. Bana göre Atatürk onlar için 1931 yılında söylemiştir söyleyeceğini. ‘’ Medeniyet tarihi yarın karşı karşıya yatanlardan hangisinin fedakarlığını daha haklı ve daha insani bulacak ve daha ziyade takdir edecektir. Tecavüz etmiş onların abidelerini mi, yoksa vatanını müdafaa eden kahramanların hâlâ el uzatılmamış mukaddes taş ve toprak halinde bırakılmış olan bu izleri, bu kahraman izlerini mi?.....( Tam metin aşağıda. )

RESİMLER

1- 17 Ağustos 1931 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi
2- 26 Ağustos 1931 Tarihli Hakimiyet-i Milliye Gazetesi
3- 10 Kasım 1953 Tarihli Dünya Gazetesi

-----------------------------------------------------------------------------------------------------------

25 AĞUSTOS 1931 TARİHİNDE İÇ İŞLERİ BAKANI ŞÜKRÜ KAYA TARAFINDAN ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNİ ANMA DOLAYISYLA OKUNUP 26 AĞUSTOS 1931 TARİHİNDE HAKİMİYET-İ MİLLİYE GAZETESİNDE YAYIMLANAN ATATÜRK’ÜN GERÇEK HİTABESİ: ( TAM METİN)

“Arkadaşlar !
Üzerinde bulunduğumuz nokta kürei arzın meçhul her hangi bir noktası idi. Halbuki biz bugün buraya tanınmış meşhur bir mevki olduğunu düşünerek geldik. Bu nokta ne münasebetle tanınmış ve ne diye coğrafi ve askeri haritalarda muayyen isim almıştır: Kemalyeri! Bilhassa asker arkadaşların karşısında bunu izah teşebbüsünde bulunmak istemem. Her türlü İzahlar bittabi onlara aittir. Fakat bende bu yere ismi verilmiş büyük adamın yakın arkadaşı olmak iytibariyle ondan işittiğim bir hatırayı esas tutarak üzerinde bulunduğumuz yerin, Kemalyeri’nin ne olduğuna dair bir kaç kelime söylemek istiyorum.

Efendiler!

Üzerinde bulunduğumuz bu noktadan deniz kenarına kadar olan mesafeyi, hep beraber görüyoruz. Bu dar sahada tarihte malum olan büyük kuvvet karaya çıktı. En aşağı iki, üç kilometre cephede yayıldı. Bu vaziyette henüz üzerinde bulunduğumuz noktada büyük Türk evladı Kemal o geniş düşman cephesinin sol cenahında ufak bir kuvvetle göründü. Orada cephanesi kalmamış neferlere süngülerini kullandırarak işe başladı. Bu teşebbüs muvaffakiyetle ilk eserlerini gösterdi. Türk’ün büyük ve sevgili evladı Mustafa Kemal o gece çok uğraştıktan ve her hangi bir fatihin kolaylıkla karşı duramıyacağı felaket işaret eden vaziyetleri yendikten sonra karanlık bir gecenin sabahında kendisini bu noktada gördü, ve bu noktanın yüksek Türk taliini kurtaracak mevki olduğuna karar vererek burada kaldı. Bu nokta Mustafa Kemal’in çok faik düşman kuvvetlerini mağlup ederek geriye püskürttüğü ve nihayet onları bütün takviyelerine rağmen yerinde durdurduğu bir Kumandan yeridir. Bir Türk Kumandanının Türk taliini yükseltmek için münasip gördüğü kumanda yeridir. Ben asker değilim, fakat bilirim ki bu yerden, bu Kemalyeri’nden garbın bütün ufuklarına karşı, garbın bütün denizlerinde en büyük zannolunan kuvvet ateşlerine karşı hu noktadan sadır olan Türk iradesi bugünkü Türkiye’yi kurtarmış olan faaliyetlerin ilk yeri olmuştur. Bu iytibarla burada bulunmaktan ve gördüğümüz bu yüksek hatırayı burada yad etmekten çok memnun ve bahtiyarım.

Bizim bu yerde kıymetli hatıraları yad ederek mütehassis olmamız ve bu yere ismini veren büyük Türk’ün bu memlekete ve Türklere yaptığı büyük eserleri hatırlıyarak minnettar olmamız gayet tabiidir. Şeref ve iftiharla görüyoruz ki, bu yerin karşısında en büyük kuvvet ve kudret göstermiş olan büyük devletler de bu Kemalyeri’ne ve bu yere ismi verilmiş olan büyük Türk’e hürmetle takdirle bakmaktadırlar. Ben bu noktada yalnız bütün hassasiyetimin ifadesi olarak tek bir cümle söylemekle iktifa edeceğim:

“Vatanın müdafaası için burada aziz kanlarını döken Türk çocuklarına ebedi minnetler.” Bu büyük kahramanlar için henüz bir abide dikilmediğini görüyorum. Bundan fazla müteessir olmak istemem. Biliyoruz ki, bu aziz kahramanların kurdukları ve korudukları yıkılmaz Türk vatanı onların hatıralarını daima taziz ettirecek ifade ve manzarası cihanşümul, en yüksek bir abidedir.

Karşıda da bizimle harp etmiş insanların mezarlarını ve abidelerini görüyoruz. Orada yatanları da takdir ederiz.

Medeniyet tarihi yarın karşı karşıya yatanlardan hangisinin fedakarlığını daha haklı ve daha insani bulacak ve daha ziyade takdir edecektir. Tecavüz etmiş onların abidelerini mi, yoksa vatanını müdafaa eden kahramanların hâlâ el uzatılmamış mukaddes taş ve toprak halinde bırakılmış olan bu izleri, bu kahraman izlerini mi? Kat’i hükmü medeni beşeriyetin insani takdirine emniyetle bırakabiliriz. Yalnız şunu tesbit etmek isterim ki biz Türkler mazinin her türlü manasız, mantıksız, girift eziyetlerini unutarak yeni bir hayat yarattığımıza kaniiz. Bu hayat, Türk’ün ilk ve medeni hayatının alemşümul manasının ihtiva eden bu kanaatimiz, fiiliyatımızla da sabit olmuştur. Karşımızda mezarlar bırakan milletler, bizim bu samimi ve çok yeni mahiyette noktai nazarlarımızı iyi telakki ederlerse bu karşılıklı mezarlar aramızda kin, husumet ve ölmez hisleri yerine muhabbet, dostluk temin eder. Ben, mensup olduğum Türk içtimai heyetinin kurduğu Cumhuriyet hükümetinin mesul bir adamı olarak arzederim ki, Türk milleti bu karşılıklı abidelere hürmetle bakar ve iki tarafın ölülerini rahmetle yadederken dimağında ve vicdanında yaşıyan samimi temenni: Bu ölü abidelerin bir daha rekzolunmaması(dikilmemesi) bilakis bunları kuranlar arasında insanlık münasebetlerinin, insanlık bağlarının yükselmesidir.



Paylaş
Beğenenler
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Bu memleketin toprakları üzerinde kanlarını döken kahraman coniler ! Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Bu memleketin toprakları üzerinde kanlarını döken kahraman coniler ! yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
BU MEMLEKETİN TOPRAKLARI ÜZERİNDE KANLARINI DÖKEN KAHRAMAN CONİLER ! yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Halit Kesler
Halit Kesler, @halitkesler
15.8.2016 16:18:01
Sevgili Sami hocam bu yazıyı hazırlarken göstermiş olduğunuz sabırı ve feraseti canı gönülden tebrik ediyorum daaaa, Atatürk'ün hadi bizimkiler için rahmetle anıyoruz demesini takdirle karşılıyorumda ya cehenneme gelecesi Anzak kefereleri içinde demesine ne demeli?
Demek ki o sade bizim değil keferelerinde atasıymış yazıklar olsun.
Neyse hocam benim kafamın tası atacak şimdi saygılar sunuyorum.
Yekta Attila
Yekta Attila, @yekta-attila
14.8.2016 02:54:44
İki dedem Çanakkale şehitidir, değerli hocam...

Önceki yazınıza yapılmış bir yoruma verdiğiniz cevabı okuyunca, bu yazının eli kulağında olduğunu anlamıştım...

Yine çok önemli bir yanlış anlamaya getirdiğiniz açıklamayla eşsiz misyonunuzu tekrar ispatlamışsınız...

Şahsen çok teşekkür ederim...

Ne var ki, "Kırk yıllık Kani olur mu Yani?" umutsuzluğumu da belirtmeden geçemeyeceğim...

Türk askerinin "Allah! Allah! Allah!..." nidalarıyla hücumuna da bir paragraf ayırsaydınız, malum tarafın keyfini kaçırmanıza yeterdi... Dolayısıyla, sabrınız için de takdir ve teşekkür borçluyuz...

Varolasınız...

Selam ve saygılarımla.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.