son şans
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
O gece işyerinde fazla mesaiye kalmıştı. Saat 23:00 sularında apartmana girdiğinde yorgun bedenini güçlükle taşıyordu. Aydınlatma sistemi otomatik olarak yandığında asansörün hemen yanında apartman boşluğuna bakan pencere önünde yaşlı kadını gördü. Daha önce birkaç kez apartmana girip çıkarken karşılaşmıştı. Kadın, öylece pencere önünde durmuş karanlık boşluğa bakıyordu. Ayağında terlikleri, üzerinde geceliğiyle, saçı başı dağınık, uyur gezer bir hali vardı. Kendi kendine mırıldanan kadının yanından usulca biraz da çekinerek geçti. Asansörün kapısı açıldı ve içeri girdi. O gece uyumadan önce düşündüğü tek şey yaşlı kadının orada ne yaptığıydı.
Ertesi gün akşam iş için birkaç günlüğüne şehir dışına çıkmak için hazırlandı. Daire kapısını kilitlediği sırada bir sesle irkildi. Dün geceki yaşlı kadın, daire kapısının biraz ilerisinde pencereden sokağa bakıyordu. Üzerinde aynı elbise vardı. Bu işte tuhaflık olduğunu sezinledi. Kadının yanına usulca yaklaştı.
“İyi misiniz?” dedi onu ürkütmemek için.
“Beni burada bir başıma bıraktılar,” dedi kadın, “Öylece bırakıp gittiler.”
“Kim bıraktı?”
“Hiç aramadılar.”
“Çocuklarınız mı?”
“Beni yalnız bıraktılar.”
“Evinize götüreyim sizi. İsterseniz arayalım gelsinler. Telefon numaralarını biliyor musunuz?”
Oldukça yorgun görünen yaşlı kadın sadece bakıyordu. Bu sırada ev telefonu çalınca kadına orada beklemesini söyledi ve dairesinden içeri girdi. Annesi arıyordu.
“Neredesin kızım? Geç kalacaksın, neden açmıyorsun telefonu?”
“Sorma, giriş katta oturan yaşlı kadını gördüm.”
“Ne oldu?”
“Sayıklıyor. Kapıda kalmış olabilir. Bir bakıyım seni ararım.”
“Tamam, acele et. Otobüsü kaçırma. Beni de merakta bırakma hemen ara.”
Telefonu kapadı. Koridora çıktığında kadın gitmişti. Valizini aldı, asansöre bindi ve alt kata indi. Yaşlı kadının evinin karşısındaki dairenin zilini çaldı. Elli yaşlarda bir kadın çıktı kapıya.
“Rahatsız ediyorum, ama karşı dairede oturan teyzeyi gördüm. Sanırım kapıda kalmış. İki gündür binada dolaşıyor.”
“Ruşen Hanım mı? Emin misiniz?”
“Az önce yukarıdaydı. Sizde çocuklarının telefonu varsa arayalım, gelsinler.”
“Onlarla kavgalıydı. Annelerini bir başına bırakıp gittiler. Bir saniye bekleyin.”
“Şey siz arar mısınız? Ben birkaç günlük seyahate çıkıyorum, otobüse geç kalacağım.”
“Tamam, ben haber veririm. Teşekkürler…”
“İyi akşamlar.”
***
Üç gün sonra akşam vakti kapı uzun uzun çaldı. Ruşen Hanım’ın karşı komşusu kapıda bekliyordu. Kadının yüzü kireç gibiydi.
“Sizi binaya girerken gördüm, haber vermek istedim,” dedi kadın.
“Bir şey mi oldu?”
“Ruşen Hanım, ölmüş.”
“Ölmüş mü?”
“Siz gittikten hemen sonra çocuklarını aradım. Küs oldukları için annelerini günlerce aramamışlar. O gece geldiler. Fakat kapı içeriden kilitliydi. Çilingir çağırdık. Ruşen Hanım, koltukta kaskatı oturuyordu. Öleli birkaç gün olmuş dediler. Siz onu gördüğünüzü söyleyince, ne bileyim… Bazen böyle şeyler olurmuş. Mezara girmek, huzura ermek için bulunmak istermiş garipler… Neyse, iyi geceler,” dedi kadın ve hızlı adımlarla uzaklaştı.
Hayalet görmüş gibi ürpermişti. Geç kalmıştı çocukları. Hiçbir şey için yeterince zaman yoktu. Ölümden önce son şans vardı. Hayat... Ve insanlar yeterince iyi kullanmıyordu. Bu düşüncelerle kapısını kapadı ve kilitledi…