- 1692 Okunma
- 14 Yorum
- 1 Beğeni
EĞER BU DOĞRU İSE BEN SİZİN MÜSLÜMANLIĞINIZIN DA, HUKUNUZUN DA, ADALETİNİZİN DE, VİCDANINIZIN DA İÇİNE SI…
1994 yılında vefat eden annemi İstanbul- Alibeyköy Mezarlığına defnettik. O yıllarde ben İstanbul dışında öğretmen olarak çalıştığımdan sık sık annemin mezarını ziyarete gidemiyordum tabii olarak. Kaç sene sonraydı hatırlamıyorum bir Kurban Bayramının ilk günde gitmiştim yıllar sonra.
Evet..Yıllar sonra annemin mezarını ziyarete gittiğimde baktım hemen yanı başındaki mezarda bir pkk bayrağı vardı. Öfkeyle o paçavraya doğru hamle yaptığım anda niyetimi anlayan abim kolumdan tuttu. ‘’Aman ha ! Sakın böyle bir şey yapma. Etrafta bir sürü köpekleri var bunların. Anında yok ederler seni’’ Diye uyardı. Sonra etrafıma baktım, daha pek çok mezarda vardı pkk bayrağı. Mezarlığa girerken dikkatimi çekmemişti ama çıkarken gördüm ki hemen girişte de üzerinde uzunca bir kitabesi olan bir başka örgütün militanına ait oldukça gösterişli bir mezar daha vardı. Yani âli ve yüce devletimiz bu hainlerin normal vatandaşlarımızın mezarlığında bir mezarları olmasına izin verdiği gibi mezarlarında bile örgütlerinin propagandasını yapmalarına izin vermişti.
Dahası da var…
Seneler önce Akdeniz Bölgesinde yapılan bir operasyonda gebertilen pkk lı teröristler görev yaptığım Manavgat ilçesine oldukça yakın olan Serik ilçesinde toprağa verilmek istendi. Serik Ovası Bozkurt yuvasıydı oysa. Haliyle Serik halkı ayaklandı. Sonrasında o leşler oraya gömüldü mü gömülmedi mi bilemiyorum ama yıllar sonra gördük ki artık pkk cenazeleri devletin ya da belediyelerin resmi araçlarıyla hastane morglarından alınıp özel pkk mezarlıklarına törenlerle taşındı. Cenaze törenlerinin yapılmasına, hatta cenaze namazlarının kılınmasına ses çıkarılmadı. Dahası bazı terörist cenazelerinde milletin(!) vekilleri de arz-ı endam eyledi.
Ülkede bir sürü hain geberdi gitti ama ‘’Hainler Mezarlığı’’ Diye bir kavramımız yoktu.
15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe girişiminden hemen sonra bir karar alındı: Bu darbe girişimi sırasında ölen darbeciler için dini tören yapılmayacak, yani cenazeleri yıkanmayacak, kefenlenmeyecek, cenaze namazları kılınmayacak ve onların mezarlarında bir mezar taşı olmayacak. Bir hayvan leşi gibi bir çukura sallanacaklar.
İyi de nerede gömülecekler?
İstanbul Belediyesi bunun için bir yer buldu: Tuzla ilçesi sınırlarında sahipsiz hayvanlar için kurulan barınağın olduğu alan.
Bu alana bir levha da kondu ‘’ Hainler Mezarlığı’’ diye ve ilk olarak da Acıbadem Muhtarını şehit eden hain Yüzbaşı Mehmet Karabekir’in cenazesi bu mezarlığa gömüldü.
Daha sonra Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in fetvası ile o tabela - hainlerin ailelerinin rencide olacağı- gerekçesi ile kaldırıldı. Kaldırılmasına kaldırıldı ama o yerin adı ‘’ Hainler Mezarlığı’’ olarak belleklere kazınmıştı bir kere.
Şimdi ana mevzumuza ve bu yazıya niçin böyle bir başlık attığıma gelelim:
******************
Benim bu Edebiyat Defteri sitesinde gizli bir hayranım (!) var. Ben ne yazmışım, kimin hangi yazısına ne gibi bir yorum yapmışım mutlaka takip eder beni. Hoşt desen de, kışt desen de bir türlü etrafımda dolanmaktan vazgeçmez. Oysa bir centilmenlik anlaşması yapmıştık: O benim ceza sahama girmeyecekti ben de onun.
İşte bu gizli hayran(!) bir arkadaşın yazısına yapdığım yoruma ‘’ Askerlik yapmamış bir adama askerlikle ilgili izahatta bulunarak kendinizi yormayın. ‘’ Diye yazarak beni işaret ediyor, sanki askerlikten kaçmışım gibi bir algı yaratmaya çalışıyordu mercimek kadar beyniyle...Neyse. Bu kısım önemli değil benim için. Evet askerlik yapmadım. Evet bir asker karavanasına kaşık sallamadım. Ayağım sakattı o yüzden…Yani askerlik yapmadım değil, askerlik yapamadım. Aradaki farkı bu vücudu sağlam ama beyni sakat vatandaşa anlatabilmek tabii ki nâ mümkün.
Dedim ya o kısım önemli değil. Ama bahsi geçen arkadaşa ‘’ Üstadım yanlış yapmışsınız. Burada 15 Temmuz öncesini sorgulamak yasaktır ! ‘’ Diye yazıp aslında kendi korkaklığını ortaya koyarken öte taraftan ‘’ Hadi gel de kaşı ! Sen de o g.t var mı ?’’ Diye bana posta koyuyordu.
Hemen belirteyim: Benim cesaretimin kaynağı g.t değildir. Ama öyle anlaşılıyor ki bahsi geçen gizli hayranımın(!) cesareti g.tünden kaynaklanıyor. Öyle olmasa altmış iki yaşında sakat bir insana posta koyarak cesaret gösterisinde bulunmazdı herhalde.
**********************
Ana mevzudan uzaklaşmış gibi görünsem de aslında ana mevzudayım. Çünkü konu cesaret meselesi. Hazretin cesaret edemediği şeyi ben söylüyor ve öyle 15 Temmuzdan önce değil, 15 Temmuzdan sonra ‘’ Eğer bu doğru ise sizin müslümanlığınızın da, hukukunuzun da, adaletinizin de, vicdanınızı da içine sı…’’ Diyorum. ( Site kuralları gereğince bazı kelimeleri tam yazamasam da anlayan anlamıştır o son kelimeyi.)
Kime mi diyorum: Ucu kime kadar uzanıyorsa herkese, her kurum ve kuruluşa diyorum. Peki neden ‘’ Eğer doğru ise diye bir şerh koyuyorum?’’ Önce onu açıklayayım:
Daha iki gün önce ‘’ Bayram değil Seyran değil Sami Hoca niçin yazdı bu yazıyı’’ Başlıklı bir yazı yayınlamıştım. O yazıda bir resim vardı. Resimdeki şahıs güya araç takip sistemi ile tankları uydudan hareketsiz hale getirerek darbenin seyrini değiştirmiş bir profesördü. Oysa araştırınca adı geçen kişinin bir kimya öğretmeni olduğunu, hakkındaki bu paylaşımdan -belki- haberi bile olmadığını gördüm.
Şimdi acaba yine birileri bizleri - son zamanların gözde tabiriyle- trollüyor muydu? Çünkü sosyal paylaşımlarda maalesef böyle trollemeler ya da kasıtlı, özel amaçlı haberler oldukça çok dolanmaktaydı. Bu sefer de dolanan haber yine bir öğretmenle ilgiliydi.
Bu öğretmen bir braştaşımdı. Yani Tarih öğretmeni… Görev yaptığı okul da oturduğum ilçede yani Ümraniye’deydi. Ümraniye Atatürk Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi Tarih Öğretmeni olan Gökhan Açıkkollu’dan bahsediyordu haber. Daha doğrusu haberler ( Çok sayıda haber vardı değişik kaynaklarda.)
Öncelikle araştırdım: Ümraniye Atatürk Teknik ve Endüstri Meslek Lisesinde Gökhan Açıkkollu diye bir öğretmen var mıydı? Evet vardı.
Onunla ilgili habere gelince: Bir değil pek çok sosyal paylaşım sitesinde bu arada bazı gazetelerin ( Ki Akit gazetesi bile var aralarında) İnternet sayfalarında da Gökhan Açıkkollu’nun haberi verilmekteydi ve haber aynen şöyleydi:
İstanbul Ümraniye Atatürk Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi Tarih Öğretmeni Gökhan Açıkkollu, darbe girişiminin ardından başlatılan FETÖ/PDY soruşturmasında, geçen 23 Temmuz’da gözaltına alındı. Gökhan Açıkkollu, iddiaya göre gözaltında iken ilk olarak 28 Temmuz günü fenalaştı. Ambulansla, Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne kaldırılan Açıkkollu, tedavisinin ardından doktorun verdiği ‘’ Nezarette kalmasında bir sakınca yoktur.’’ Raporuyla tekrar sorgulanmak için Emniyet Müdürlüğü’ne getirildi.
Gökhan Açıkkollu şeker hastasıydı ve emniyete alındıktan ancak 3 gün sonra ailesi ilaçlarını ulaştırabilmişti.
Öğretmen Gökhan Açıkkollu, 5 Ağustos günü emniyette yeniden fenalaştı ve yine ambulansla hastaneye kaldırıldı. Ancak doktorların tüm çabasına karşın kurtarılamayarak yaşamını yitirdi.
Zavallı Gökhan öğretmenin ve ailesinin çilesi bitmemişti. Yani benim ‘’ ‘’ Eğer bu doğru ise sizin müslümanlığınızın da, hukukunuzun da adaletinizin de vicdanınızı da içine sı…’’ dediğim kısım olayın bu kısmı değil.
Diyeceksiniz ki: ‘’ Hocam ! Adam tam on üç gün sorguda kalmış ve ölmüş. Senin tepkin buna değilse neye? Bir insan öldükten sonra daha ne olabilir ki?’’
Maalesef asıl olanlar öldükten sonra oluyor. Buyurun:
Adli Tıp Kurumu’nda yapılan otopsi ardından öğretmen Gökhan Açıkkollu’nun cenazesini teslim alan ailesi İstanbul’da toprağa veremedi. Öğretmenin babası Ayhan Açıkkollu, "Oğlumun cenazesinin OHAL nedeniyle İstanbul’da defnedilmesine izin verilmedi. Yine de defnedileceği taktirde Ballıca’daki ’Hainler Mezarlığı’na, her hangi bir İslami koşul yerine getirilmeden pazartesi günü defnedileceğimiz söylendi" dedi.
Evet… Henüz sadece sorguda olan, kendisine hiç bir suç yüklenmemiş olan bu vatandaşımıza ‘’ Evladınızı Hainler Mezarlığına - hiç bir dini vecibe yerine getirilmeden- gömebilirsiniz ‘’ Deniyor.
Ama olay hâla bitmiş değil…
İstanbul’da toprağa verilemeyen öğretmen Gökhan Açıkkollu’nun cenazesini ailesi-Cenaze aracı da verilmediği için- kendi araçlarıyla teslim alıp, memleketleri Konya’ya götürmek üzere yola çıktılar.
Cenaze nihayet Gökhan Açıkkollu’nun eşinin memleketi olan Konya’nın Ahırlı İlçesi’ne bağlı eskiden köy olan Büyüköz Mahallesi’ne getirdi. Getirilmesine getirildi ama bu sefer de defnedecek imam bulamadılar. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın, darbe girişiminde bulunanların cenaze namazının cami imamları tarafından kılınmayacağı talimatı nedeniyle Açıkkollu’nun cenaze namazını kıldıracak imam da yoktu.
Gökhan Açıkkollu darbe girişiminde bulunmuş muydu? Belli değil… Öyle olsaydı hapse atılması gerekirdi. Halbuki nezaretteydi.
Hiç kimsenin aklına ya da vicdanına ‘’ Yahu bu adam henüz bir ceza almamıştı. Ya Fetöyle ya da herhangi bir örgütle alakası yoksa?’’ Diye bir soru gelmiyordu ki aha da açık açık, korkmadan yazıyorum: Dinsiz imansız, sünnetsiz Ermeni piçi pkk lıların cenazesine bile imamın gittiği bir ülkede kesinlikle ‘’ İmansız’’ Diyemeyeceğiniz bir insanın cenaze namazının kılınmaması, dini vecibelerinin yerine getirilmesine izin verilmemesi ne Müslümanlığa ne de insanlığa sığar.
Doğrudan doğruya 15 Temmuzdaki Darbe girişimi sırasında gebertilmiş olanlar için Diyanetin bu kararı tamam ama ondan sonraki aşamada artık cenazemiz musalla taşına konduğunda tabutta yatan şahsın Fetöcü olup olmadığını da kanıtlamak zorunda mı kalacağız? Yani İmam ‘’ Nasıl bilirdiniz?’’ Diye sorduğunda ‘’ Vallahi billahi Fetöcü değildi’’ Diye şahitlik etmemiz mi gerekiyor? Her günahkarın namazı kılınmayacak ise memlekette namazı kılınacak Müslüman bulamazsınız ki tekrar edeyim Gökhan Açıkkollu’nun bir günahkar olup olmadığını bile bilmiyoruz.
Devam edelim:
Açıkkollu’nun cenaze namazı, yaklaşık 40 kişinin katılımıyla mahalle sakinlerinden Mehmet Öztürk tarafından kıldırıldı. Gözaltında fenalaşıp ölen öğretmen Gökhan Açıkkollu, Büyüköz Mahallesi Mezarlığı’nda toprağa verilirken, mezarlığa yakınlarından başkasının girmesine de izin verilmedi.
Şimdi bir kere daha yazıyorum: Eğer yukarıda yazdıklarım yine birilerinin trollemesi değilse. Yani Gökhan Açıkkollu adlı meslektaşım aynen böyle bir muameleye tâbi tutulmuşsa ‘’ BEN SİZİN MÜSLÜMANLIĞINIZIN DA, HUKUNUZUN DA, ADALETİNİZİN DE, VİCDANINIZIN DA İÇİNE SI…
Ha.. Eğer böyle bir şey asla olmadı da ben sazan gibi avlandıysam o zaman Türkiye’de ne kadar insan ve sair canlı varsa onlar benim beynime aynı işlemi yapsınlar, tabii ki ben tüm vatandaşlarımdan tek tek özür diledikten sonra.
Ama maalesef bu sefer sanırım haber doğru. İsterseniz şu linkteki videoyu seyredin yorum yazmadan önce.
www.milliyet.com.tr/Milliyet-Tv/video-izle/Esinin-memleketinde-imamsiz-gomuldu-gLCsqG1zOoBY.html
Ha..Bu arada: Gökhan Açıkkollu’nun gözaltındaki ölümü ile ilgili olarak İstanbul Cumhuriyet Savcılığı soruşturma başlatmış. Bakalım Diyanet İşleri Başkanı da ‘’ Ulan ben size darbeye bilfiil katılıp ölen hainlerin cenaze namazı kılınmayacak, dini tören yapılmayacak diye talimat göndermiştim, henüz suçu sabit olmayan bir insanın değil. Geri zekalı vicdansızlar.’’ Diye bir açıklama yapacak mı?
Soruşturmadan ne sonuç çıkar, Diyanetten bir açıklama olur mu bilemem ama hani bir laf vardır: ‘’ Ba’de harabü’l Basra’’ Basra harap olduktan sonra, yani iş işten geçtikten sonra bir faydası olur mu dersiniz?
Evet..Ortada bir sürü resim, bir sürü video var ama bir o kadar da puşt var maalesef. O yüzden yine de her şeye rağmen ‘’ Eğer öyle ise’’ Şerhini koyarak noktalıyorum.
RESİMLER:
1- Öğretmen Gökhan Açıkkollu ve öğrencileri
2- Öğretmen Gökhan Açıkkollu’nun cenazesi için gösterilen – tabelası daha sonra kaldırılsa da- ‘’ Hainler Mezarlığı
3-Gökhan Açıkkollu’nun tabutu - eşinin köyündeki- mezarına taşınıyor.
4- Gökhan Açıkkollunun mezarı ve başında dua eden yakınları.
5- PKK’li Şaziye Saydut (Nuda Mardin) ve Murat Topaloğlu’nun (Amed Bingöl)cenazeleri İstanbul Yenibosna’da Adli Tıp Kurumundan alınırken.
6- Pkklı Ramazan Beyazpirinç’in cenaze namazı
7- Bir pkk mezarlığı
8- Bir başka pkk mezarlığı.
YORUMLAR
Allah Haktır ve adaleti iki dünyada da Hakikat üzeredir. Daha Ramazan'da sabah namazının vaktini ayarlayamayan dangalakların üstelik 15 yıldır, böylesine karışık bir durumda şeytanın kuyruğuna takılmış olmalarına şaşmanıza şaşıyorum. Allah'ın hak olduğunu onun için Hz Muhammed alemlere Rahmet olarak gönderdiğini unutursanız, Atatürk'ün Allah'ın Rahmet ve selamet dini islamı korumak için cumhuriyeti kurup
Millet iradesine zeval gelmesin diye "Türkiye Cumhuriyeti şeyhler ve müridler ülkesi olmayacaktır. Hayatta en hakiki mürşit ilimdir fen dir" unutursanız Hakkımız olsun iki cihanda da...
Atilla Çakıroğlu tarafından 8/11/2016 8:27:23 PM zamanında düzenlenmiştir.
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
Atatürk'ün ANZAK analarına muhatap mektubu ve bir Avustralyalı annenin cevabı...
Mustafa Kemal dünyada hiç bir liderin yapmadığı bir biçimde ülkesini işgale gelen düşman askerleri
için aşağıdaki sözleri söylemiş onları kendi evladı gibi görmüştür.
“Bu memleketin toprakları üzerinde kanlarını döken kahramanlar! Burada bir dost vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükûn içinde uyuyunuz. Sizler, Mehmetçiklerle yanyana, koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlâtlarını harbe gönderen analar! Gözyaşlarınızı dindiriniz. Evlâtlarınız bizim bağrımızdadır. Huzur içindedirler ve huzur içinde rahat uyuyacaklardır. Onlar, bu toprakta canlarını verdikten sonra, artık bizim evlâtlarımız olmuşlardır.”
Atatürk, 1934
Bunun üzerine Avustralyalı bir anne ATA'ya aşağıdaki cevabı yollamıştır:
“Gelibolu topraklarında yitirdiğimiz evlatlarımızın acısını, alicenap sözleriniz hafifletti. Gözyaşlarımız dindi.
Bir ana olarak bana, bir güzelim teselli bahşetti. Yavrularımızın sonsuz uykularında, huzur içinde
dinlendiklerinden hiç kuşkumuz kalmadı. Majesteleri kabul buyururlarsa bizler de kendilerine Ata
demek istiyoruz. Çünkü, yavrularımızın mezarları başında söylediğiniz sözler, ancak bir öz babanın
sözleri gibi yüce, ilahi. Evlatlarımızı bir baba gibi kucaklayan büyük Ata’ya tüm analar adına şükran, sevgi, saygıyla...”
Avustralyalı bir anne............
KISSADAN HİSSE SAMİ HOCAM.... Düşman askerine dahi evladı gibi sahip çıkan bir önderden sonra insanlıktan çıkmışların verdiği bir kararla bir cenazeye yapılan zulüme bakın ... Utanıyorum böyle zihniyetlerden...
Dilek USTA tarafından 8/11/2016 6:18:40 PM zamanında düzenlenmiştir.
sami biberoğulları
Şimdi diyelim ki şu anda çok çok sevdiğin bir lider devlet başkanı ve bu devlet başkanı bir pkk mezarlığı için şu sözleri söylüyor:
''“Bu memleketin toprakları üzerinde kanlarını döken kahramanlar! Burada bir dost vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükûn içinde uyuyunuz. Sizler, Mehmetçiklerle yanyana, koyun koyunasınız. ''
Böyle bir şeyi ''Aman ne kadar insani bir duygu'' Diye kabul etmeniz mümkün mü? Bence değil.
Yani şunu demeye çalışıyorum: Atatürk'ün böyle bir mektubu yoktur. Mektubun orijinalinde asla böyle ifadeler kullanmamıştır.
Ya ne demiştir:
“Vatanın müdafaası için burada aziz kanlarını döken Türk çocuklarına ebedi minnetler.” Bu büyük kahramanlar için henüz bir abide dikilmediğini görüyorum. Bundan fazla müteessir olmak istemem. Biliyoruz ki, bu aziz kahramanların kurdukları ve korudukları yıkılmaz Türk vatanı onların hatıralarını daima taziz ettirecek ifade ve manzarası cihanşümul, en yüksek bir abidedir.
Karşıda da bizimle harp etmiş insanların mezarlarını ve abidelerini görüyoruz. Orada yatanları da takdir ederiz.
Medeniyet tarihi yarın karşı karşıya yatanlardan hangisinin fedakarlığını daha haklı ve daha insani bulacak ve daha ziyade takdir edecektir. Tecavüz etmiş onların abidelerini mi, yoksa vatanını müdafaa eden kahramanların hâlâ el uzatılmamış mukaddes taş ve toprak halinde bırakılmış olan bu izleri, bu kahraman izlerini mi? Kat’i hükmü medeni beşeriyetin insani takdirine emniyetle bırakabiliriz. Yalnız şunu tesbit etmek isterim ki biz Türkler mazinin her türlü manasız, mantıksız, girift eziyetlerini unutarak yeni bir hayat yarattığımıza kaniiz. Bu hayat, Türk’ün ilk ve medeni hayatının alemşümul manasının ihtiva eden bu kanaatimiz, fiiliyatımızla da sabit olmuştur. Karşımızda mezarlar bırakan milletler, bizim bu samimi ve çok yeni mahiyette noktai nazarlarımızı iyi telakki ederlerse bu karşılıklı mezarlar aramızda kin, husumet ve ölmez hisleri [5] yerine muhabbet, dostluk temin eder. Ben, mensup olduğum Türk içtimai heyetinin kurduğu Cumhuriyet hükümetinin mesul bir adamı olarak arzederim ki, Türk milleti bu karşılıklı abidelere hürmetle bakar ve iki tarafın ölülerini rahmetle yadederken dimağında ve vicdanında yaşıyan samimi temenni: Bu ölü abidelerin bir daha rekzolunmaması (dikilmemesi-C.Ö.) bilakis bunları kuranlar arasında insanlık münasebetlerinin, insanlık bağlarının yükselmesidir.
Evet...Atatürk'ün dedikleri bunlar. Ancak daha sonra bu sözler Avusturyalılar tarafından değiştirilmiş ve sizin yazdığınız şekle sokulmuş.
Olayın hikayesi oldukça uzun. Zamanınız varsa şu linkten okuyabilirsiniz.
Benim hep merak ettiğim şey ise hiç kimse düşünmez mi Atatürk gibi bir liderin ülkemizi işgale gelmiş, Türk askerinin kanını dökmüş emperyalist düşman askeri için '' kahramanlar'' ifadesini kullanmayacağı.
Neyse işte o link: http://www.guncelmeydan.com/pano/conilerle-mehmetcikler-arasinda-fark-yoktur-sozleri-ataturk-e-ait-degil-t39281.html
Selam ve sevgilerimle.
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
Ben de sert bir şekilde şunu söyleme gereği duyuyorum iki tarafa da Yüce Allah kendine sövenlere,kendine eş ve oğul isnat edenlere,başka tanrılarıları kendilerine eş koşanlara bu dünyada su ,yemek,sağlık veriyorda siz kimsiniz Allahın kullarına sizin düşüncelerinize ve ahlakınıza ve kabullerinize karşı diye
bir toprAk parçası yada mezar vermiyorsunuz allah sizleri bildiği gibi yapsın şunuaunutmayın Emevi Devleti
halkına çok zulum yaptı sizden ileri gitti rejimlerine karşı çıkanları öldürdü,karılarını kızları köle olarak sattı,
cesetlerini yaktı fırat nehrine küllerini savurdu,sonra ne oldu zaman değişti Emevi zulum edenlerinin kemiklerini mezardan çıkardılar,mezarlarını parçaladılar,Emevi ileri gelenlerinden hiç birinin mezarı kalmadı,Emevi hanedanlığı ve EMEVİ ailesinden kimse kalmadıiyi düşünün size derstir.
Keskinkalemzaman tarafından 8/11/2016 3:20:07 PM zamanında düzenlenmiştir.
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
Diyecek bir şey bulamıyorum. Şu an bir yandan netlik yaşarken diğer yandan bulanıklık içerisindeyiz. Rabbim hiçbir kulunu doğru yoldan ve adaletten ayırmasın. Sular tez zamanda durulsun inşallah.
sami biberoğulları
15 Temmuz günü darbe oldu, en fazla üç gün geçmedi 20.000 civarında sadece öğretmen gözaltına alındı.
Şimdi sorular şunlar?
1Bu 20.000 öğretmenin örgüt mensubu olduğu üç gün içinde ortaya çıkmış olamaz. O halde ya biliniyordu ya da yeni yapılan ihbarlarla göz altına alındı. Bu durumda bir başka soru ortaya çıkıyor: Biliniyor idiyse niçin göz yumuldu. Şimdi yapılan ihbarla gözaltılar başlatıldıysa bu daha da vahim. Çünkü herkes bir şekilde düşman olduğu herkesi örgüt mensubu diye ihbar edebilir. Mesela 27 gün meydanlarda bayrak salladığınız halde sizi de beni de ihbar edebilir bizlere bir şekilde diş bileyen birileri. Ben kendi adıma söylüyorum: Üç gün nezarette kalsam, bir iki de tokat yesem ben Fethullah Gülen'in Türkiye'deki sağ koluyum '' Diye ifade vermem işten bile değil.
Bir millletin bağırsaklarını temizlemesi bu şekilde olmamalı. Adalet mülkün temelidir. O temel yamuk ve eğreti olursa maazallah ortada mülk( devlet) diye bir şey kalmaz.
Selam ve sevgilerimle.
Mücella Pakdemir
Tabi bir sürü sahte ihbar da yapılıyormuş. Kurunun yanında yaş da yanmaz inşallah.
1- Münafıkların,
2- Haksız olarak halifeye isyan edenler dövüşürken,
3- Müslümanların yolunu kesen hırsızlar dövüşürken,
4- Zulmeden kabileler, dövüşürken,
5- Silah ile ev basan kimse baskın sırasında dövüşürken ölürse cenaze namazı kılınmaz.
Darbeciler münafık mı? Yani dini bir bozgunculuğa mı meylettiler? Hayır/Bilmiyoruz! Darbeciler halifeye karşı mı isyan etti? Hayır. Türkiye Cumhuriyeti bir İslam cumhuriyeti mi? Hayır. Darbeciler Müslümanların yolunu hırsızlık ve gasp amaçlı mı kestiler? Hayır. Bunlar zulüm kabilesi mi? Belki buradan tutturulabilir lakin agnostik yaklaşmakta yarar var. Silahla ev mi bastılar? Hayır.
Görünen o ki İslam Diyanet kanalı ile yeniden siyasete malzeme edilmekte. Hainler mezarlığı olgusu ve darbecilerin cenazelerinin kılınmaması, camiye sokulmaması mevzusu bir süredir kafamı bulandırıyordu yazdığınıza sevindim. Zira Allah'ın evine kim hangi sıfatla bir cenazeyi sokmaz birinin bunu bize dini argümanlara dayanarak anlatması gerekir. Aksi halde Diyanet, dini kötüye kullandığı izleniminden kurtulamayacağı gibi birkaç hafta sonra "bunu da yapanlar paralelciydi" açıklaması yapmak zorunda kalır.
Tüm bunlar dışında yukarıdaki maddelerin çoğunda yer alan "dövüşürken" şerhine dikkat çekmek istiyorum. Zira cenaze namazının kılınmaması için suç üstünde ölünmüş olması önemli.
Ayrıca Ankebut 57 her nefis ölümü tadacaktır derken, Tanrının hiç kimseyi birbirinden ayırmayacağını, kayırmayacağını emrederken, pkk mezarlığı, hainler mezarlığı, sivil mezarlık, askeri mezarlık gibi ayrıştırmalar hangi sıfatla yapılır, şatafatlı ve sıfatlı mezarlar İslam'a ters olduğu halde hangi akıl bu konuda Kuran'la ters düşme cesaretini kendinde bulur?
İzliyoruz bakalım daha neler olacak.
sami biberoğulları
Direkt darbe yapanlar, halkın üzerine mermi , bomba yağdıranlar, asker ve polisi öldürenler için bu karar doğrudur ( Namazının kılınmaması, hainler mezarlığı vs.) Diğer durumlar için böyle bir uygulama dini açıdan da insani açıdan da kabul edilemez.
Maddeler halinde yazdıklarınız da elbette doğrudur ille velakin İslam Hukuku sadece Kur'an ve sünnet üzerine kurulu değildir. Aynı zamanda İcma denen bir durum daha söz konusudur. Yani İslam alimlerinin birlikte verdikleri karar: Dolayısıyla Diyanet herhangi bir sıfatla herhangi bir cenazenin Allahın evine sokulamayacağına karar veremez diye bir durum söz konusu değildir.
Ancak...Yine de Kur'an ve hadislerde açık hükümler varsa icma yoluna baş vurulamaz.
Bu olayda İcma yoluna baş vurulabilir mi peki?
Darbe girişimi sizin belirttiğiniz beş maddeden ikincisi ile ilişkili gibi görünse de ortada bir halife filan yok. İşin aslına bakacak olursanız anayasasında laik olduğu belirtilen ve Cumhuriyetle idare olunan bir devlette bir hukuk sorunu olan bu duruma dini karar vermek ne derece doğrudur asıl tartışılması gereken husus bu. Yani dinimiz ne diyor değil, hukuk sistemimiz, kanunlarımız ne diyor? Altında imzamız olan Avrupa İnsan Hakları Anayasası ne diyor?
Selam ve sevgilerimle.
Değerli hocam, vatan savunmasının sadece askerin işi olmadığı 15-16 Temmuzda bütün dünyaya gösterilmişken...
Asker olmanın, askerlik yapmanın emir-komuta zinciriyle sınırlı olmadığı anlaşılmışken...
Askerin en temeldeki motivasyonunun bu olduğu da bir kez daha ispatlanmışken...
Sizin canınızı sıkan durumun takdirini, bunca bilgilendirdiğiniz, aydınlattığınız, gönlünü kazandığınız kişiler ihmal etmeyecektir...
Yapılan yanlışlıklara getirilen eleştirinin ölçütünün Müslümanlık olması bir yanıyla çok vahimken, bir yanıyla da tek ve en doğru bakış açısıdır, genel manada...
Yani, müsterih olunmalıdır ki, Allah korkusunun bilinçleri hep açık tuttuğu bir coğrafya ve iklim söz konusu...
[Sizin bilinciniz buna çok güzel bir örnek...]
Varolasın, değerli hocam...
Selam ve saygılarımla.
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
Kişisel olarak yapılan eleştirilere eyvallah! O iki kişinin arasındaki olaylar kendilerini bağlar. O öbürüne açığını söyler, diğeri ona derken uzar gider.
Lakin iş toplum olaylarına geldiği zaman durum farklılaşır.
Haklı olarak ele aldığın bu konu gerçekten çok vahim. Silahı eline alarak ''' Bu bir Savaştır''' diyerek insanlarımıza, Asker ve Polisimize saldıran Kahpe döllerinin adlarıyla Parklar, bahçeler ve ya başka şeyler yapılacak onlara Gerilla denecek mezarlıklar verilecek, bayrak dedikleri paçavralarıyla süslenecek...
Ağabey bu işler zor işler. Allah u Teala Yöneticilerimize akıl fikir ihsan etsin.
Siz de kafanızı takmayın öyle ufak tefek sözlere. Sanki ben Askerlik yaptım da başım göğe mi erdi???
Hatta ve hatta 28 yıl 11 ay Polislik yaptım da ne oldu??? (Kutsallığına diyemem)
Selam ve saygılarımla..
sami biberoğulları
Çok önemli bir husua değinmişsin.
Ben ne zaman Kadıköy'e gidecek ya da oradan Ümraniyeye dönecek olsam Deniz Gezmiş Parkının önünden geçiyorum. ( Ataşehir Belediyesi tarafından yaptırıldı bu park)
Deniz Gezmiş vatana ihanet suçuyla idam edilmedi mi? Yanlış bilmiyorsam evet bu suçtan idam edildi.
Peki devlet daha sonra ona iade-i itibarda bulundu mu? Bildiğim kadarıyla hayır. O halde nasıl oluyor da adına bir park yaptırılabiliyor?
Peki Deniz Gezmişin bir mezarı var mı? Var.
Vatana ihanetten idam ile cezalandırılan Deniz Gezmiş adına park yaptırılırken suçu belirlenmemiş bir insanın cenazesi için hainler mezarlığının gösterilmesi adaletsizlik değilse buna ne denir?
Selam ve sevgilerimle.
Yaşın arasında kuru yandı desenize.
Yorum yapmak zor.
İnsani açıdan baktığımızda, gerçekten insanın yüreği sızlıyor.
Ancak, o gece aracının içinde tanklar tarafından ezilen vatandaşı hatırladığınızda,
bu kez yine taş kesiyor yüreğiniz.
Allah,
doğru ile yanlışı ayırt etme konusunda yardımcımız olsun.
sami biberoğulları
Tüm dileklerimiz adaletin doğru tecelli etmesi. Adalet tam ve doğru tecelli etmezse ortada mülk diye bir şey kalmaz.
Selam ve sevgilerimle.
Allahım ya ))))))))))) Sami abi yine çoşmuş...Yahu ben anlamıyorum ki evden çıkmayan biriyim ben bile anlamıştım bunları kocaaaa başlar nasıl anlamamış)))))))))))))))))) valla beni devletim istihbaratına alsınlar ))))))))
sami biberoğulları
Seni devletin istihbaratına almaları kolay da o makama geldiğin zaman gözlerini kapayıp kapamayacağından emin olmak lazım ))))))))
Selam ve sevgilerimle.
Sami Bey...
Yazdıklarınız insanın içini karartıyor...Bir kişi bile olsa çok kötü bu hal...Sanırım haklısınız E.Özkök de bugün Hürriyetteki köşesinde bu öğretmenimizi yazmış...
Nerede Hz.Ömer'in ya da Sokratın adaleti o zaman diye sormak ve düşünmek gerek.
Sadece dikkat dikkat dikkat...
Kurunun yanında yaş da yanmasın dileğimizdir,ama böyle olursa yine mi deriz sonunda...
sami biberoğulları
Adaletten zerre şaşmak telafisi mümkün olmayan acılara sebep oluyor zira.
Selam ve sevgilerimle.
" Darbe teşebbüsü" veya "terörist kalkışma" diye adlandırılan bu yaşadığımız olayların soruşturulması sırasında benzer adaletsizlikler ve yanlışlıklar mutlaka yaşanacaktır. Ne derler; "kurunun yanında yaş da yanacak." Lâkin, öylesine toptancı yaklaşımlar var ki... inanılmaz. İnsanlar doğrudan doğruya etiketleniyor ve küfür edilerek anılıyorlar. Bu, olmamalı. Suçlu-suçsuz ayrımı net olarak yapılmadan insanlar mağdur edilmemeli. Bu memleketin nimetlerinden hep beraber yararlanıyorsak, ihanet edenleri net olarak seçmeden toptan ithamda bulunmamalıyız. Bir cemaatin inananları sadece Allah (C.C.) rızasını kazanmak, Allah(C.C.) adının anılmasına hizmet etmek maksadıyla cemaatin içinde bulunduysa ve hiç bir suça karışmadıysa bu saf müslümanları rencide etmenin ne anlamı var? Çok yanlışlar yapılıyor, çok....
sami biberoğulları
Benim bu konuda en korktuğum ve çekindiğim husus şu ihbar konusu. Bir kişi husumeti olduğu bir başka kişiyi sırf şahsi husumeti ya da düşmanlığı sebebiyle ihbar edebilir ve sonuçta tamamen suçsuz günahsız daha nice Gökhan Öğretmenler ortaya çıkabilir.
Biliyorum ki adalet makanizmasının işi de kolay değil ama yine de çok hassas ve dikkatli olunmalı.
Selam ve sevgilerimle.