- 646 Okunma
- 5 Yorum
- 1 Beğeni
KUR'ANIN İNDİRİLMESİNDEN, SEVR ANTLAŞMASINA, SEVR ANTLAŞMASINDAN GÜNÜMÜZE 10 AĞUSTOS.
7 Ağustos 2016 Pazar Günü İstanbul Yenikapı’da yapılan Demokrsi ve Şehitler Mitinginde konuşma sırası Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a gelmişti. Kürsüye doğru ilerlemeye başladı. Onun sahneye çıkış saati, anında resmedildi: 20.23.
Konuşmasında pek çok şey söyledi ama bir şeyi unutmuş gibiydi: Demokrasi Mitinglerinin ne zaman biteceği… Konuşmasını tamamladıktan ve halkı selamladıktan sonra ya birileri uyardı ya da kendi aklına gelmiş olacak ki tekrar mikrofonu eline alarak 10 Ağustos Çarşamba günü bu nöbetlerin sona ereceğini bildirdi.
Gerek 20.23, gerekse 10 Ağustos üzerinden daha sonra sosyal medyada pek çok paylaşımlar yapıldı. 20.23, diğer bir deyişle 2023 aslında bir hedefti. Her ne kadar bazı cühela topluluğu bunu devamlı 2023 de sona erecek(!) olan Lozan Antlaşmasına bağlasa da tabii ki böyle bir şey yoktu. Zaten hiç bir zaman Cumhurbaşkanının ağzından ‘’2023 Yılında Lozan Antlaşması artık geçerliliğini kaybediyor’’Diye bir ifade çıkmamıştı. 2023 Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunun 100. Yılı olup yüzüncü yıla çok güçlü bir Türkiye olarak girme hedefiydi.
İyi hoş da 10 Ağustos neyin nesiydi?
Yakın tarihimizi bilenler tabii ki hatırladılar: 10 Ağustos 2014 de Cumhurbaşkanı seçilmişti Recep Tayyip Erdoğan. Ama başka bir şey daha vardı: 10 Ağustos aynı zamanda Sevr Antlaşmasının imzalandığı tarihti.
10 Ağustos ve Türk Tarihinde iki önemli olay…Acaba hem Türk tarihi hem de Dünya tarihi açısından başka önemli olaylar da olmuş muydu bu tarihte?
Başlayalım o halde.
**************
A-
"Dicle nehrini geçtim, (buradan) Kudmuh memleketine yaklaştım .. . Şehir kapısı önüne bir sütun diktim. İsyan eden bütün büyüklerin derilerini yüzdüm. Onların derileri ile bu sütunu örttüm. Bir kısmını sütunun içine gömdüm. Bir kısmını kazığa çaktım. Bazılarını sütun etrafında kazıklara bağladım. Bir çoğunun derilerini de ülkemin sınırları içinde yüzdüm. Onların derilerini surlara serdim. Etlerini dilim dilim (parça parça) kestim ( Asur Kralı II . Asurnasirpal)
*****************
1 -Elleri kanlı kentin vay haline!/Yalanla, talanla dolu./Yağmalamaktan geri kalmıyor.
2- Kamçı şaklamaları, tekerlek gürültüleri/ Koşan atlar, sarsılan savaş arabaları,
3- Saldıran atlılar, çakan kılıçlar,/Parıldayan mızraklar, yığın yığın ölüler…/Sayısız ceset./Yürürken ayaklar takılıyor ölülere.
4- Her şey o alımlı, büyücü fahişenin sınırsız ahlaksızlığından oldu./Fahişeliğiyle ulusları, büyüleriyle halkları kendine tutsak etti.
5- Her Şeye Egemen RAB diyor ki:/“Sana karşıyım, ey Ninova!/Savuracağım eteklerini yüzüne./Uluslara çıplaklığını,/Halklara ayıp yerlerini göstereceğim.
6-Seni pislikle sıvayıp rezil edeceğim./Dehşetle seyredecek herkes seni.
7- Seni kim görse kaçacak./’’Harabeye döndü Ninova’’ diyecekler,/Kim dövünecek onun için?/ Nereden bulalım onu avutacak birilerini?’” ( İncil- Nahum- Bölüm 3)
*****************
Asur Kralı Sinşarişkun öldürülür ve onun ölümüyle darmadağın olan Asur Devleti Babiller ve Akamenidler tarafından tarih sahnesinden silinir. Ninova şehri yerle bir edilir. ( Bu Ninova’nın ilk harap oluşudur ama son harap oluşu değildir.)
Tarih: M.Ö. 10 Ağustos 612
------------------------------------------------------------------------------------------
B
- Ikra ( oku)
-Ben okuma bilmem.
-Oku
-Ben okuma bilmem.
-Oku
-Ne okuyayım?
-Bismillahirrahmânirrahîm.( Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın ismiyle.)
1- Ikra’ bismi rabbikellezi halak ( Yaratan Rabbin adıyla oku)
2- Halekal’insane min ’alak ( İnsanı bir kan pıhtısından yarattı)
3- Ikra’ ve rabbükel’ekrem ( Oku Rabbin sonsuz kerem sahibidir.)
4- Ellezi ’alleme bilkalem ( O Rab ki kalemle yazmayı öğretti.)
5- Allemel’insane ma lem ya’lem ( İnsana bilmediği şeyleri öğretti)
Tarih: 10 Ağustos 610
---------------------------------------------------------------------------------------------------
C
1492’de Christopher Colombus Hindistan’a varmak için Batıya olan meşhur yolculuğunu yapmıştı. Sonunda Amerika’ya varmıştı ancak burasının Hindistan değil yeni bir kıta olduğu o anda fark edilmemişti. İspanyollar bir süre sonra bu gerçeğin farkına vardılar.
Vasco de Gama ile Portekizlilerin 1498 de Hindistan’a vararak Afrika’nın güneyinden Ümit burnundan geçen yeni bir ticaret rotası keşfetmesi ve daha sonra yapılan Tordeillas Antlaşması ile Afrika’nın etrafından geçen rotalar üzerinde hak elde etmesiyle artık İspanyolların Asya’ya yeni bir ticaret rotası bulmaları kaçınılmaz hale gelmişti.
Çeşitli İspanyol denizciler Pasifik Okyanusu’na açılıp Güney Amerika’yı geçmelerini sağlayacak bir geçit aradılar. Bu arada Magellan İspanyol kralı V. Charles’a Baharat Adaları’na varmasını sağlayacak bir plan sundu. 1519 da emrine verilen 5 gemi ile İspanya’nın Seville limanından Atlantik’e açıldı.
Tarih: 10 Ağustos 1519
Not: Bu gezi sonunda dünyanın yuvarlak olduğu kesin olarak ispatlanmış oldu. Ancak hemen belirtelim: Seyahate çıkan gemilerden sadece biri İspanyaya geri dönebildiği gibi geri dönebilen insan sayısı sadece 18 di. Oysa 270 kişi ile yola çıkılmıştı. Macellan da geziyi tamamlayamadan öldü. Zaten Macellan ile yola çıkanlardan sadece iki kişi geri dönebilmişti. Bir geziyi tamamlayan kaptan Juan Sebastian Elcano, diğeri ise Macellan’ın kölesi Enrique de Malaca idi. Diğer on altı kişi yolculuk esnasında ölenlerin yerine, çeşitli yerlerde aldıkları insanlardı.
-----------------------------------------------------------------------------------------------
D
2 Kasım 1755 tarihinde, Viyana’daki Hofburg Sarayı’nda, Kutsal Roma İmparatoru I. Franz ve Maria Theresia’nın onbeşinci çocuğu olarak dünyaya gelen Marie Antoinette henüz 14 yaşındayken ileride Fransa Kralı olacak olan Lui ( 16. Lui) İle Viyana’da damadın olmadığı bir törenle evlendi.(Gıyabında yani) Bu tabii ki politik bir evlilikti.
16 Mayıs 1770 de müstakbel kocasını ilk kez görüyordu. O da henüz 15 yaşında bir çocuktu kendisi gibi. O gün düğünleri yapıldı. Düğün ziyafetinde 16. Lui o kadar çok yemek yemişti ki babası 15. Lui Fransızların o meşhur kibarlığına tamamen ters bir davranışta bulunarak oğlunun ensesine tokadı indirmiş ve Fransızca olarak ne demişti bilemesek de sanırım Türk milletinin ‘’ Ulan kıtlıktan mı çıktın deyyus’’ İfadesine bezer bir şeyler söylemişti. Peki 16. Lui ne cevap vermişti babasına dersiniz. ‘’ Ne yapayım. Çok yiyince daha rahat uyuyorum’’ Yani Lui’nin karısıyla cinsel münasebet gibi bir düşüncesi yoktu. Zaten evliliklerinin ilk iki yılında kardeş kardeş yatıp uyudular yataklarında.
Marie Antoinette aslında hiç bir zaman ‘’ Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler’’ Dememişti ama gelin görün ki aristokrat çevreler saraydan ve teşrifattan sıkılan, Fransız adetlerine uyum sağlayamayan bu kraliçe aleyhine bir sürü dedikodu üretiyorlardı.
Türk inanç ve geleneklerine göre Marie Antoinette oldukça haklıydı Fransız gelenek ve adetlerinden sıkılmakta. Bir Fransızdan başka kim yüzlerce kişinin önünde doğum yapmak gibi bir rezalete katlanabilirdi ki.
Evet…İlk çocuğunun doğumunu evliliğinin üzerinden tam yedi yıl geçtikten sonra yüzlerce insanın seyrettiği bir törenle gerçekleştirmiş, sonrasında bu töreni yasaklatmış ama bu sefer de hakkında kocasını kocasının erkek kardeşiyle aldattığından tutun da lezbiyen olduğuna kadar dedikodulara maruz kalmıştı. Hatta bu dedikodular çarşaf çarşaf mecmualarda yer alıyordu.
Kendini tamamen içki ve kumara verdi Marie Antoinette. Hatta bir seferinde üç gün üç gece süren bir kumar partisi düzenledi. Aşırı derece para harcamaya, bir giydiğini bir daha giymemeye başladı.
Veee 1789 Fransız İhtilali. 14 Temmuz 1789 da Bastil Hapisanesini basılmasıyla başlayan ihtilal sonucunda Marie Antoinette ve kocası Lui 1792 yılında sığındıkları Tuileires Sarayında tutuklanırlar.
Tarih: 10 Ağustos 1792...
Otuz dört yaşındaki kraliçe için sonun başlangıçı…
16 Ekim 1793 de kafası kesilmek üzere giyotine doğru götürülürken celladın ayağına basar ve sonra dönüp gülümseyerek ‘’ Afedersiniz Mösyö, ayağınıza bastım’’ der. Bu hareketi cellatla dalga geçmek olarak yorumlanır ve tüm elbiseleri üzerinden çıkartılarak çırılçıplak vaziyette kafası giyotinle kesilip bu vahşeti çılgınca alkışlayan halka gösterilir.
-------------------------------------------------------------------------------------------------
E
Mustafa Kemal Anlatıyor:
Conkbayırı’nı almak ve bütün boğaza hakim olmak için İngilizler 20.000 kişilik bir kuvvetle günlerce kazdıkları siperlere yerleşmişler, hücum anını bekliyorlardı. Gecenin karanlığı tamamen kalkmış, tan ağarmak üzere idi. 8. Tümen komutanı ve diğer subaylarını çağırdım.
‘’Mutlaka düşmanı mağlup edeceğinize inanıyorum. Ancak siz acele etmeyin evvela ben ileri gideyim. Size ben kırbacımla işaret verdiğim zaman hep birlikte atılırsınız.’’ dedim. Bu durumdan askerlerini de haberdar etmelerini istedim. Hücum baskın tarzında olacaktı. Sakin adımlarla ve süzülerek düşmana 20-30 metre yaklaştım. Binlerce askerin bulunduğu Conkbayırı’nda çıt çıkmıyordu. Dudaklar sessizce bu sıcak gecede dua ediyordu. Kontrol ettim. Kırbacımı başımın üstünde kaldırıp çevirdim ve birden aşağı indirdim. Saat 04.30’da kıyametler kopmuştu İngilizler neye uğradıklarını şaşırmıştı. Allah Allah sesleri bütün cephelerde, karanlıkta gökleri yırtıyordu.
Her taraf duman içinde ve heyecan her yere hakim olmuştu. Düşmanın topçu ateşi gülleleri büyük çukurlar açıyor her tarafa şarapnel ve kurşun yağıyordu. Büyük bir şarapnel parçası tam kalbimin üzerine çarptı, sarsıldım elimi göğsüme götürdüm kan akmıyordu. Olayı Yüzbaşı Servet Bey’den başka kimse görmemişti. Ona parmağımla susmasını emrettim. Çünkü vurulduğumun duyulması cephelerde panik yaratabilirdi. Kalbimin üzerinde cebimde bulunan saat paramparça olmuştu. O gün akşama kadar birliklerin başında daha hırslı olarak çarpıştım. Yalnız bu şarapnel, kalbimin üzerinde aylarca gitmeyen derin bir kan lekesi bırakmıştı. Aynı günün gecesi beni mutlak ölümden kurtaran ve parçalanan saatimi Ordu Komutanı Liman von Sanders Paşaya hatıra olarak verdim. Çok şaşırmış ve heyecanlanmıştı. Kendileri de altın cep saatini bana hediye ettiler.
Bu hücumlarda İngilizler binlerce ölü bırakarak tamamen geri çekildi ve Çanakkale’nin geçilmeyeceğini iyice anlamış oldular.
10 Ağustos 1915 Anafartalar Zaferi.
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
F
10 Ağustos 1920…
Parlamentosu olmayan, Osmanlı Devleti, Sevr Antlaşmasını imzaladı.
Şaka gibi ama gerçek.
Osmanlı Parlamentosu 11 Nisan 1920 de resmen kapatılmıştır.
23 Nisan 1920 de açılan TBMM nin açılış amacı, açılış bildirisinde ‘’ Amacı vatanımızı ve yüce saltanat ve hilafeti kurtarmak’’ diye belirtilmiştir.
23 Nisan 1920 de kurulan TBMM dışında Türk Milletini temsil edecek bir parlamento yoktur.
TBMM, Sevr Antlaşmasını asla kabul etmemektedir.
Ama ortada Osmanlı Devletinin imzaladığı bir Sevr antlaşması vardır(!)
Şimdi sorarsınız ‘’ Hocaaaam. Sen senelerce bu antlaşmayı nasıl anlattın?’’
Ben , ‘’İtilaf Devletlerinin kendilerinin çalıp kendilerinin oynadığı, ne uluslarası hukuka ne de Osmanlı hukukuna ( Osmanlı hukuku diyorum çünkü henüz TBMM bir anayasa yapmamıştı. Osmanlı Anayasası uygulanıyordu TBMM de.) asla uygun olmayan birkaç kağıt parçasından ve bu emperyalistlerin uzun zamandan beri yaptıkları gizli paylaşım antlaşmalarının kağıda dökülmüş halinden başka bir şey değildi ‘’ Diye anlattım hep.
-E ama hocam Osmanlı Devleti bu antlaşmayı imzaladı.
+Ortada Osmanlı Devleti mi vardı ki bir antlaşma imzalasın?
Neyse…Siz istrseniz bu konuya kafa yoradurun ben bir başka konuya geçiyorum.
----------------------------------------------------------------------------------------------------------
G
1977 yılının 1 Mayıs günü büyük bir katliama sahne olan Taksim Meydanı yine olağanüstü günlerinden birini yaşıyordu. 61 Yaşında bir erkek, üzerine benzin dökerek kendini yakmıştı.
Bu vatandaşı alel acele hataneye taşıdılar. Vücudunda çok ağır yanıklar bulunmaktaydı. İyi de niçin kendini yakmaya kalkmıştı?
Tarihler 10 Ağustos 1982 yi gösteriyordu
10 Ağustos 1982 de Taksim Meydanında kendini yakan bu kişinin bir Ermeni vatandaşımız olan Artin Penik olduğu öğrenildi. Zorlukla konuşan Artin Penik bu eylemin sebebini de açıklamış ve Ermeni Terör örgütü Asala’nın Ankara Esenboğa hava alanında gerçekleştirdiği katliamı protesto etmek için kendini yaktığını söylemişti. Dahası bu eylemini önce Fransız konsolosluğu önünde yapmayı düşündüğünü ancak daha sonra ‘’ Ölürsem Atatürk’ün manevi huzurunda öleyim’’ Diyerek Taksim Atatürk Anıtı önünde gerçekleştrdiğini ifade etmişti.
10 Ağustos 1982 de Taksim Meydanında kendini yakan Artin Penik tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı ve 15 Ağustos 1982 günü hayata gözlerini yumdu.
Şu likteki videoyu seyretmenizi özellikle tavsiye ediyorum: vimeo.com/35094315
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Ve diğer 10 Ağustoslar:
10 Ağustos 1990 - Kuzey doğu Sri Lanka’da katliam: 127 müslüman, yarı askeri birliklerce öldürüldü.
10 Ağustos 1994 - Türkiye’nin ilk uydusu Türksat 1B, Fransız Guyanası’ndaki Kourou Üssü’nden fırlatıldı. Böylece Türkiye, uzayda uydusu olan 18 ülke arasına girdi.
10 Ağustos 2003 - Yuri İvanoviç Malençenko uzayda evlenen ilk insan oldu.
10 Ağustos 2014 - 12. Türkiye Cumhurbaşkanlığı seçimi sonucunda Recep Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı seçildi.
10 Ağustos 2015 Türkiye PKK terörüne 6 şehit verdi.
İstanbul’da 6 saat arayla polise 2 terör saldırısı düzenlendi, 1 polis müdürü şehit oldu.
Silopi’de zırhlı araç geçerken mayın patlatılınca 4 polis şehit oldu.
Şırnak Beytüşşebap’ta PKK’lı teröristlerce ateş açılan helikopterde tezkeresini almış bir er şehit oldu.
10 Ağustos 2016… Bakalım ne olacak?
YORUMLAR
10 Ağustosta çok seyler olmus. Kimilwri gulmüş, kimileri ağlamı, kimileri de ölmüş/oldürülmüş.
Acısıylavtatlısıyla tarih sayfalarindavyer almış.
Emegine sağlık hocam.
Selamlar
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
Tarihi bilmek, geleceği tahmine yardımcıdır.
Kendi milletinin tarihini bilmekle beraber başka milletlerin tarihini de bilmek dünya milletleri arasında saygın bir yer edinme ve muhafaza etmeye yardımcıdır.
Bunları bilmeden yaşamak ise açık denizde yelkenleri olmayan bir gemi ile yolculuk gibidir. Hangi sahile ve ne kadar zamanda varacağını bilemez, belki dibe batar, kaybolup gidersin.
Rehber niteliğindeki yazılarınızdan dolayı sizi içtenlikle kutluyorum Sami Hocam.
Sıhhatiniz, huzurunuz ve azminiz daim olsun.
Kalbî selâmlarımla...
sami biberoğulları
Kişi öncelikle kendi tarihini mutlaka bilmelidir. Ama dünya tarihini de öğrenmelidir. Sadece kendi tarihini öğrenmek asla yeterli değildir.
Mesela Fransız ihtilalini bilmeyen biri Osmanlı devletindeki çözülme ve dağılmayı anlayamaz.
Takdirleriniz için teşekkür ederim.
Gerçekten 10 Ağustos önemliymiş!!!
Yine yeni bilgiler ve teşekkürler.
Selam ve saygılarımla.
sami biberoğulları
Selam ve sevgiler.