7
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1551
Okunma
Merhaba..
Hoşgeldiniz.
Karanlığa gömülü arka sokaklarımın aromasında sunduğum bir acı kahve eşliğinde, sohbetimiz de ağzımız gibi tatlansın diye yanında ikram ettiğim çikolata tadında ki ben’i paylaşmaya, unutulmaz anları yaşamanız umuduyla açtığım evime; iyi ki geldiniz.
Buyurun ... Sınırlarımın, sınırlarınız olacağı düşüncelerime buyrun..
Ya da buyurmayın, sadece seyirci olun. Malum o da gerekli!
....
Bir hücre düşünelim birlikte. Birlikte ama benim anlatımım da, sizin dinlemeniz de, okumanızda. Oldu olacak kısa bir film çekelim en amatöründen. Buyuralım haydi.. Senaristi benim, kurgu benim, yöneten, dekor, müzik. Hepsi benim. Gelelim rollere, kimin kimi, neyi oynayacağına. Bana başrol, sizlere ise yardımcı rolleri düşürdüğüm benim egemenliğim.
Mantık aramayın. Şunun şurası bir kısa film çekiyoruz. En arabeskinden.
....
Düşünüyorum!
Canlanıyor gözümde yavaş yavaş kurgular. Kalkıyor sisler, netleşiyor vurgular beynimde. Bağlantılar kuruluyor.
Hücre: Bir oda. Kapısı her daim kilitli tutulan. Kimi zaman gardiyanını da konuğunun özelliğine bağlı olaraktan kapsayan, kapısında yaşatan! içerisinden bir nebze fazlalıkla!
Kilitler. Dört duvar. Şanslı iseniz parmaklıklı bir pencere.
İçinde benim var olduğum bir hücre. Hücreyi var eden değil, varoluş nedenin de; ben varım. Ben gibiler yüzünden yapılaştırılan, isim altına alınan.
Ben..
Ben: deli.
....
Başrol: ’ben’
Yardımcı roller: ’siz’ ve örümcek.
Rol dağılımı:
Ben: hücrede ki deli
Siz: hücrenin dışarısında beni sevmeye mahkûmiyet giyenler!
örümcek: bay olduğunu egoma yakıştığı için iddia ettiğim, kimliği meçhul, böcek ailesinden değil de kafadan ayaklılara dahil olan, metrelerce ağ kurabilen ve kurduğu ağı kullanan!. Kimi noktalar da benle özleştirdiğim; gizemli, masum ve türüne göre tehlikeli. Az daha yazarsam başrolümü kaptırabileceğim kadar anlatılası ’hayvan!’ .
Filmin adı: Deliler Koğuşu..
1981 yılı yapımlı bu isim altında çekilen filmin yönetmeni ve senaryo sahibi İhsan Yüce’ye telif hakkı ödememiz gerekir mi acaba? Ayrıntılar, ayrıntılar.. Siz bu konuyu düşünün, irdeleyin hele bakalım. Beni böylesi işlere bulaştırmayın da düş/ünce/lerimi size aktara bileyim.
Dikkat kısa filmimizin çekimleri başlıyor!
...
Bir delinin hücresindeyiz.
Kapımda bir gardiyan; beni gözetleyen. O kadar gözlenmem gerektiğine karar vermiş ki çoban adı altında kendini akıllı zanneden zat; kilitli kapımda yaşatıyor kırmızı puntolarıyla süslü mavi üniformalı, idare edilebilecek kadar yakışıklı da sayılan bir gardiyanı. Bilmeden, varlığı ile bana bir can yoldaşı, yaşamla kopmayan bağımı oluşturanı sunuyor. Kendisini zeki ve beyni çalışır olarak etiketlendiriyor yeni tanıştıklarına. Hatta bunları özellikle bağıra bağıra oldukça vurgulu söylüyor ki; ikna olup inansın gözlerine bakmaya korktukları.
Kilitli kapım. Gardiyanım. Sürü olmadığımı bildiği halde, çobanım olduğunu sanan. Buna uğraşan!
Sevgimi yok edemediği için, beni yok etmeye çalışan. Bunu başardığı an da ise sizleri de tek tek bu hücreye kapatacak olan!
Ben bir deliyim!
Sizlere bir zarar veririm korkusu ile yaşamdan sıkıca yalıtılmışım.
Kendime bir zarar veririm korkusu ile de odam yastıklarla sıkıca donatılmış.
Malum.. Ben bir deliyim!
Lakin bunca yalıtılmışlığa rağmen içeride ben hariç kimsenin göremediği bir ayrıntıyı keşfediyorum. Unutmayın ben deliyim. Kör değil! Ayrıntıları kaçırmaz zihnim. Akıllıların göremediğini görmeyi beceririm.
İşte! Şuraya bakın!
Arkamda, sağ yukarı köşeye.
Bakın, bakın!
Kocaman bir örümcek.. Hani ya yalıtılmıştı odam?..
Şimdi asıl olaya gelelim: Nereden girdi?
Belki de Tanrı’mın bir mucizesi bu. Diyeceksiniz ama. E e e.. Ne bakınıp duruyorsunuz öyle?
Bay örümcek bile girdiyse odama.. Düşünün! Deli olan benim. Sizler akıllılarsınız dışarıda olduğunuza göre. Bir örümcek kadar da mı aklınız yok yoksa?
Yoksa..??
İnanmıyorum!...
Henüz montaj yapılmamıştı ki....
Ben bir deliyim!
Ya siz? ;)