- 1106 Okunma
- 4 Yorum
- 2 Beğeni
SÖYLE SEVGİLİ
Söyle sevgili, sevgili söyle,
Söyle bana gözbebeğim,
Dalım, yaprağım, çiçeğim,
Senin aşkındır dileğim
Seviyorum, seveceğim
Ne füsûn ettin rûhuma böyle
Söyle sevgili sevgili söyle
Söyle bülbül gül dilinden
Tut getir yâri elinden
Dal ayrılır mı gülünden
Ayrılırsam öleceğim
Ne füsûn ettin rûhuma böyle
Söyle sevgili, sevgili söyle
Nasıl da anlamlı özel ve çok zarif bir seslenişle dile getirmiş sevgisini özlemini ve onsuz olmanın ölüme denk olacağını sevgiliye seven gönül. Beni nasıl böyle büyüledin Söyle Sevgili diyor.
Böyle aşklar kaldı mı ki sihri de sarsın kalpleri. Ve yalnızca sevgiliye mi sorulmalı Söyle Sevgili diye.
Söyle kendi elinle kendini yok eden ey insanoğlu! Nasıl tükettin seni sen yapan büyülü o mucizevi güzellikleri.
Yıllardır dilerde yer eden sözlerden biriydi “her şeyi çok çabuk tüketiyoruz” sözü. İnsanın bile bile bir şeyleri hızla tüketip sonra da kalkıp eksikliğinden yakınması ne anlaşılmaz bir durum. Tüketmenin hata yok etmenin bir sınırı bir sonu var mıdır sizce.
Bence var. Ve işte o sonun başına geldik diyorum ben. İnsan önce kendini tüketmekle başlıyor bu eyleme farkında olmadan beklide.
Hayatta her şeyin bir yaşam süreci ve dolayısıyla bir sonu vardır doğal olarak kuşkusuz. Ancak öncelikle insanın kendi sonunu düşünmeden kendisine armağan edilen bu değerleri kendi elleriyle tüketip sonlandırmak yerine; her anının tadına vararak bin bir hazla yudumlayıp bir daha kolay kolay ele geçmeyeceğini düşünüp bu süreci uzatmak ve hatta sevgi ilgi ve muhabbetle yeşermesini sağlayıp canlı tutmak çok daha olası ve asal görevi değil de nedir.
İnsanlar suskun. Umutsuz. Endişeli ve çok mutsuz. Bir boşluğun içinde kaybolmuşçasına kendi içlerindeki boşluğu yaşamaktalar. En yakın arkadaşları ellerindeki telefondu. Şimdilerde onlara da ilgi çok azaldı.
Onca güzel anlamlı değerli ve insana yaşama şevki heyecanı ve sevinci veren güzelliklerden eser yok artık. Şarkılar ruhsuz. Sözler anlamsız. Hayaller yorgun. Çiçekler kokusuz. Geceler mehtapsız. Ilgıt ılgıt esen yeller buz gibi pınarlar ve çıkarsız vefalı sırdaş insan ilişkileri çoktan Kaf Dağının ardına kaçtı.
İnsanoğlu öncelikle Sevgiyi ve Aşkı tüketti çünkü. Sonrasında giderek yozlaştı. Ki bunun asla telafisi yok.
Anlıyorum. Hoş olmayan iç karatıcı bir tablo çizdiğimin ben de farkındayım. Ama bilindiği gibi gerçekler çoğu kez tatsız itici ve kabul görmeyen şeylerdir. Oysa işe önce kendi ruh halimizi irdeleyerek ve insanları daha yakından gözleyerek bir değerlendirme yaptığınızda hemfikir olacağımızdan eminim.
Peki ele ele verip nasıl onarmamız gerekecek bu suçumuzu. Tükettiğimiz onca şeyleri tekrar yerine koyabilmek için nereden başlamalıyız. Sevmeyi denesek yeniden. Gerçekten. İçten. İnanarak ve eyleme dönüştürerek. Bahşedilen tüm güzelliklerin en içli duyguların farkına varıp onlara sıkı sıkıya sarılmakla başlasak işe sanırım başarırız…
ESENLİKLER
YORUMLAR
Akıcı bir yazı, severek okudum, konun çözümü hakkındaki düşüncem..ALTIN KANUN uygulansaydı şu dünyada hiç sorun kalmazdı...bu çok söylediğim bir söz ALINTI bir söz
BAŞKASININ SANA YAPMASINI İSTEDİĞİN ŞEYİ SEN BAŞKASINA YAP bu özelde, genelde, her yerde uygulanabilecek en basit, en kolay kanun "aşkta" da geçerli bence
İnsan içinde ilmin eridiği aşktır.İnsan sanatın ve felsefenin özünü harmanladıktan sonra aşk olarak görünür. Kendini tanı diyen Sokratesi kim aşmış Marks mı
Hayatın güldeki anlamı
Kırmızı , mavi gül ,şairin dediği gibi aşk iki kişiliktir,BEDEN ,NEFS, gel keymim gel
Sarı gül solmaktır ,HİÇLİK, aşk yok diyenler haklı
Beyaz gül ebedi diriliştir RUH, ruh var diyenler yaşadı
Siyah gül aşktır, GÖNÜL, aşk var diyenler vuslata erdi, sevgi ve saygılarımla
İnsan tarihteki rolünü anlayıp tarihsel akışı yönlendirmedikçe,tarih insancıklar yazımından kurtulmayacak
ve özlenen mutlu zaman gelmeyecektir,selamla.