Aşk Mevsimi (Nergis)
Aşk Mevsimi (Nergis)
Bir rivayete göre derler ki;
Deniz köpüğünden yaratılan Afrodit bir gün sevgilisine vermek için beyaz gül toplarken parmağına diken batmış ve akan kan beyaz gülü kırmızıya dönüştürmüş.
Bu yüzden kırmızı gülün aşk anlamına geldiği söyleniyor.
Bir zamanlar herkes beyaz sevdalar yaşarken kan gülü renginde, mühürlü sevdaların rengârenk gül desenleri çizilirdi yüreklere. Tutar her bahar bir kan gülü ve bir nergis çiçeği gönlünü sunardı kırlara, dağlı çocukların gülücüğünde.
Bir tutam serinlik vururdu bahçelere, yüreklere buğulanan sıcaklık.
Esen seher yeli şefkatli bir elin parmakları gibi usul usul saçlarını okşardı nazlı kızların.
Bir öpücük çiçeğiyle beraber kuşların sevinci, bahar konarken saçlara, ışıl ışıl olurdu gözler. Tutam tutam sevgi ışığı dolardı dörtbir tarafa. Tutam tutam sevinç çığlığı olurdu kuş ötüşleri. Kan gülü olurdu bütün sevdalar. Kanı yüreklere akardı sımsıcak ve hayaller renklenirdi nergis renginde hayata savrulan.
Yürekler özlemin en deli kısrağı olurdu. Zaman dururdu, sadece gözler ve gönüller konuşurdu.
Ne zaman kırlara bahar gelse sevinci yaşardı kelebekler. Çiçekten çiçeğe sevişirdi arılar. Dağlı çocuklar umudu kucaklardı bir yanda; Bir yanda gelincikler öpüşürdü rüzgarda. Aydınlık dolardı dört bir tarafa. Gürül gürül sevdalara akardı dereler . Bir dağ pınarı gibi hayat kaynardı kanında yeni yetme sevdalıların. Tomurcuk tomurcuk aşk fışkırırdı yüreklerinde.
Alıp götürürdü sıcacık duyguları serin esen seher yelleri. Uzak dağların ötesine.
Ne zaman bahar gelse bir demet aşkçiçeği, bir demet süsen (sosın) kokusu yayılırdı sabahın yamaçlarına kıpkızıl. Gönüller bir tutam sümbül, bir kızıl gül olur yanardı incecik bir sevdanın doruğunda.
Yağmurdan sonra mis gibi kokan toprağın kokusu aşk olurdu. Havanın tertemiz buğusu olurdu. Munzur’un yeşil yaylalarında.
Aşk mevsimi geldiğinde sevgi rüzgârlarıyla dolardı yüreklerin yelkenleri.
Irmaklara her baktığımızda bilinmedik huzur dolu denizlere açılırdı sandallar sevgi rüzgarlarıyla. Kalplerin ve ruhun en derinlerine ulaşılırdı aşkın varlığı.
Tertemiz saf sevgilerden alarak gücünü ve kaynağını.
Herkesin herkese verecek bir şeyi bulunurdu mutlak her mevsim. Aşk mevsimi geldiğinde ise herkes en değerlisi kalbini verirdi sevdiğine.
Her sabah uyandığımızda nergisler öpücüklerini sunardı aşkın doruklarına. Gökyüzüne sarı saçları savrulurdu dalga dalga.
Umudun bahar gözlerinde çözülürdü yaşamın gizi. Büyürdü damla damla pınarlarla. Ardında binlerce bahar çiçeği gözlerini açardı aydınlığa, sonsuza sevinirdi kırlar.
En çok da aşk çiçeği Nergiz sevinirdi. (Narcissus) Aşk mevsimi geldiğinde.
Aşkçiçeği Nergis
Derler ki, (Nergis) “Narcissus, öyle heybetli ve güzelmiş ki bakmaya dayanazmış kendine. Gün boyu ayna karşısına geçip kara gözlerini, incecik burnunu, dar kalçalarını, kıvırcık saçlarını seyreder dururmuş hayran hayran.
Bir gün ırmak kenarında gezinirken sudaki yansımasına ilişmiş gözü. Uzanıp iyice bakmak istemiş. Tam gördüğünde kendisini, dengesini kaybedip düşüvermiş ırmağa. Kapılıp gitmiş suya.
Yeryüzünün en güzel insanının öldüğünü duyan Tanrı, unutulmaması için O’nu her bahar açan güzel kokulu bir çiçeğe dönüştürmüş.
Narcissus, Aşkçiçeği Nergis olmuş.
Nuri CAN