- 942 Okunma
- 6 Yorum
- 1 Beğeni
MİLLİ CENAZE ENGELLENEMEZ
Başlık mutlaka şaşırtmıştır sizi. ‘’Milli cenaze de ne? Artık cenazeler de milli ya da milli olmayan cenaze diye ikiye mi ayrıldı?’’ Diye düşünmüşsünüzdür ilk etepta. Yok. Konu çok farklı.
Evet konu çok farklı da anlatmaya nereden başlayım bilemedim. Dahası bu yazı bir makale mi, anı mı, deneme mi, söyleşi mi, mizah yazısı mı ona da karar veremedim Yaşadığım bir şey olduğu için de anı deyiverdim ve anı kategorisinde yazdım.
Efendim, dün öğleden sonra kardeşimden acı bir telefon geldi.
-Abi bizim teyze oğlu Ali vefat etmiş.
Zınk diye oturdum. Teyze oğlu Ali benden on yaş küçük. Yani elli iki yaşında. Hani ecelin ne zaman nerede, kime geleceği hiç belli olmaz ama yine de elli iki yaşa her nedense ölmek için erken bir yaş olarak bakarız.
-Yapma ya. Kaza filan mı?
-Yok abi kaza filan değil. Birden şak diye ölüvermiş.
Allah Allah…Yapacak bir şey yok elbette. ‘’ İnne lillah ve inne ileyhi raciun’’ ‘’ Hepimiz O’ndan geldik ve O’na dönücüleriz’’
Teyze oğlu diyorum ama o kadar kopuk, o kadar birbirimizle ilgisiz bir aileyiz ki hiç sormayın. Ancak böyle cenazelerde ya da düğünlerde birbirimizin yüzünü görüyoruz. Ali’yi de en son annemin cenazesinde yani 1994 senesinde görmüştüm. Diğer teyze evlatlarını da öyle. Teyzemi ise en son on beş- on altı sene önce gördüğümü hatırlıyorum. Hani şimdi cenazeye gideceğim ama acaba tanıyabilecek miyim? Ya da onlar beni tanıyacak mı?
Uzatmayalım efendim bu sabah ( 04.08.2016 Sabahı ) Saat 11.00 gibi Ümraniye’den yola çıktım. Uzunçayır denen yerde kardeşimle buluşarak metrobüsle Beylikdüzüne gittik. Ali orada öğlen namazını müteakip toprağa verilecekti.
Işıklı panolarında ‘’ Nöbete devam’’ Yazan metrobüslerden birine atlayarak Beylikdüzü’ne vardığımızda Ali’nin cenaze namazının kılınacağı camiden öğlen ezanı okunmaya başladı. Camiye girmeden önce ‘’Allah bu metrobüs fikrini ortaya atandan da, yaptırıp bu milletin hizmetine sokandan da binlerce kez razı olsun’’ Diye dua ettim. Zira böyle bir hizmet olmasaydı Ümraniye’den Beylikdüzü’ne, hem de bu ayakla iki saatte ulaşmam kesinlikle mümkün olmadığı gibi en az üç dört vasıta değiştirmem gerekirdi.
Neyse..Öğlen namazını kıldıktan sonra hemen caminin bahçesine indik cenaze namazı için.
İmam efendi önce ‘’ Her nefsin bir gün mutlaka ölümü tadacağı’’ ile ilgili bir konuşmayı müteakip dönüp cemaate sordu ‘’ Ai Amca’yı nasıl bilirdiniz? Onun imanına şahitlik eder misiniz?’
İşte bu sorudan korkuyordum hep. Ali’yi en son gördüğüm zaman ateist olduğunu bizzat kendisi söylemişti ama daha sonra bu fikrini değiştirmiş miydi, değiştirmemiş miydi bilmiyordum.
Böyle bir şeye şahitlik edemezdim. Susmak en doğrusu olur diye düşünerek içimden ‘’Allahu alem’’ dedim.
İmam efendi daha sonra ‘’ Ali Amcaya haklarınızı helal ediyor musunuz?’’ Diye sordu. İşte bu soruya ‘’Helal olsun’’ Diye cevap verdim. Zaten cenaze namazına katılmaktaki amaçlarımdan biri hem bu vesile ile çok uzun zamandır görmediğim teyzemi ve teyze çocuklarını, diğer anne tarafından akrabaları görmek, hem de Ali’ye - eğer üzerinde bir hakkım varsa- helal etmekti. Benden yana helal-i hoş olsundu.
Helallik olayı da bittikten sonra imam efendi cenaze namazının nasıl kılınacağını anlatmaya başladı ki işte bizim komiklik mi desem acayiplik mi desem bilemediğim olaylar zinciri de başladı.
-Muhterem cemaat ! Bilindiği gibi cenaze namazı dört tekbirle kılınan bir namazdır.
Abim Hacı Kani Efendinin yanında bulunan bir vatandaş fısıltıyla sordu abime:
-Öyle midir hacım?
Vatandaş imama inanmamış galiba? Abime soruyor.
Abim hem başıyla onayladı, hem de usulca ‘’ Öyledir muhterem’’ Diye cevap verdi.
İmam efendi devam etti.
-İlk rekatta sübhanekeyi okuyacağız ama ‘’ ve celle senaük’’ ü unutmayın.
Arkadan bir kadın sesi:
-Ben de kılacağım cenaze namazını.
Ona cevap veren bir erkek sesi.
-Bu kılıkla mı kılacaksın? Başın açık, göğüslerin açık. Ayağında Bermuda pantolon.
İmam Efendi:
-İkinci rekatta ‘’Allahümme salli ve Allahümme barik duları okunur.
Kadın:
-Aaa sana ne ayol. Sen ne karışıyorsın benim kılacağım namaza.
Adam:
-Ya var mı böyle bir şey? Namaz kılacaksın hanımefendi. Burası disko değil.
İmam efendi sesini yükselterek:
-Muhterem hazirun !
-Kadın
-Ben bu namazı kılarım arkadaş. Kimse de karışamaz nasıl kılacağıma.
Adam.
-De git yahu. İnsanın asabını bozma.
İmam efendi.
-Muhterem hazirun dedimmm !
Çok şükür diğer kadınlar o kadını çekip aldılar cemaatin arasından.
İmam efendi devam etti.
-Evet muhterem cemaat ! Üçüncü rekatta, bilenler cenaze duaları okuyor; bilmeyenler fatiha..
Abimin yanındaki adam abime sordu yine.
-Hacım ! Fatiha okumayı da bilmiyorsa?
Abim yine usulca fısıldadı.
- Kafasına göre takılsın muhterem.
Neyse efendim. Bu minval üzere Ali kardeşimin cenaze namazını kılıp tabutu omuzladık ve cenaze arabasına yükleyip bizler de bir cenaze arabasının arkasından mezarlığa doğru yola çıktık.
Yolda bir baktım ceneze arabasın arkasında ışıklı bir panoda bir şey yazıyor. Hay Allah… Uzak gözlüğümü yanıma almamışım. Çok zor okuyorum. İlk kelime ‘’ Milli, aradaki kelimeyi tam okuyamıyorum. Ondan sonraki kelime ‘’Engellenemez’’
Gözlerimi kısarak ortadaki kelimeyi okumaya çalıştım ve zar zor okudum. ‘’ Cenaze’’
Yani cümle ‘’ Milli Cenaze Engellenemez ‘’
Saçma geldi tabii ki ‘’ Milli cenaze’’ de ne?
Yanımdaki biradere sordum.
- Birader Milli cenaze ne?
Birader hayretle baktı yüzüme.
-Ne diyon abi sen? Ne milli cenazesi?
-Yahu baksana cenaze arabasının arkasında ışıklı tabelada ne yazıyor?
Birader baktı ve okudu:
‘’ Milli irade engellenemez’’
Şaşırmıştım doğrusu. Hani bizim rahmetli Ali eski devrimcilerdendir ama???
Merakla sordum.
-Birader. Bizim Ali Milli iradeye karşı mı çıktı?
Kardeşim yine şaşırdı.
-Yav abi ne oluyor sana,?. Başladın saçmalamaya.
-Yahu baksana Ali’nin cenaze arabasının arkasında ‘’ Milli irade engellenemez ‘’ yazıyor. Ali Milli iradeyi engellemeye mi çalıştı ki cenaze arabasında böyle bir yazı var?
Birader başladı gülmeye. O gülünce bu sefer ben şaşırdım
-Anaaaa. Lan yoksa yıllar sonra bizim Ali yön mü değiştirdi? Demokrasi şehidi mi oldu yoksa?
Birader gülerek cevap verdi.
-Yok abi. Ne o ne de öteki. Ali kanserdi. Kanserden vefat etti.
-Eee. O zaman cenaze arabasının arkasındaki mesaj kime?
Bizi işiten abimin ‘’Susss’’ işareti ile sustum.
Zavallı Ali’nin ne Milli İradeyi engelleyecek ne de Milli irade için irade ortaya koyacak bir iradesi kalmamıştı artık. Cenaze arabasının arkasında giden otobüsün içindekiler ise çoğu gözleri yaşlı insanlardı ve o anda ne milli iradeyi ne de bir başka şey düşünüyorlardı. Hele de teyzem, hele de diğer teyze cocukları…Daha yedi ay önce teyzem kocasını, teyze çocukları ise babalarını kaybetmişlerdi. Şimdi Ali’yi babasının yanına defnetmeye gidiyorlardı. Sadece ben. Evet eminim sadece banim dikkatimi çekmişti cenaze arabasının arkasında yazan ‘’ Milli irade engellenemez’’ Yazısı. Herhalde yazarlık iç güdüsü olsa gerek. Ya da ne bileyim hani daha önce bahsettiğim o hain şeytan her zaman olduğu gibi ‘’ Sami hele şuna da bir bak ve konuya el at’’ Diyordu bana.
Yaklaşık on dakikalık bir yolculuktan sonra Ali’yi babasının mezarı yanındaki mezara koyduk ve dualarla üzerine toprak attık.
Milli iradeyi bilmem ama bu dünyada engellenemeyen bir tek şey vardı ki o da ölüm. Her nefs eninde sonunda ölüm denen gerçeği mutlaka tadıyordu ve tadacaktı. Bunu bir cenazemiz olduğıunda, o cenazeyi toprağa verirken ve ölen kişiyi toprağa verip onu o mezarlıkta yapayalnız bırakıp çıktığımız zaman fark ediyoruz, hissediyoruz ama gel gör ki çok kısa sürüyor bu ürperti.
Mezarlıktan çıktığımızda artık arkasında boş bir tabut taşıyan cenaze arabasının ışıklı panosunda hâla ‘’ Milli İrade Engellenemz’’ Yazıyordu. Oysa ben ‘’ Mal sahibi, mülk sahibi/ Hani bunun ilk sahibi/ Mal da yalan mülk de yalan / Var biraz da sen oyalan.’’ Yazmasını tercih ederdim. En azından bir cenaze arabası için Yunus Emre’nin bu dörtlüğü daha uygun olurdu diye düşünüyorum. Ne dersiniz?
YORUMLAR
Gülsem milli cenazeye ayıp olacak.. Çok özür dilerim, milli iradeye diyecektim. İyi ki milli irademiz var. Başka türlü milli birlik nasıl sağlanır değil mi usta? Hatırlarsın usta, saksıyı geçmişe çalıştırdığında bizim bir milli atletimiz vardı. Yok yok, milli çapkınımız vardı. Gazetelere dergilere milli çapkınımız diye çıkardı, çocuktum, ufaktım, ufalıp cebine de girerdim de sonra nasıl çıkardım bilemem. Yahu millisi falan kalmamış, Süha Özgermi öleli 3 yıl olmuş. Vay anasına, ne vakit ölmüş, yaşıyor biliyordum. Süha Bey'e bile kalmamış dünya, ölüm gerçek...
Yani abi sen şu milli meselesini açtın da, çağrışım yaptı son tahlilde. Milli takımın durumu ne olacak usta? Futbolumuz üzerine de bi yazı falan yazsan da, okusak.. Bari yazdıklarından keyif alalım. Türk Futbolu nereye gidiyor mesela? Doyuma ulaşılınca, para,şan, şöhret falan derken, acaba futbolcularımız ondan mı isteksiz ki? Milli marşımız iyi ki yazılmış. Yoksa nasıl coşacaktık söylerken.
Ben de kör gözümle bazen yanlış okuyorum, çok da komik şeyler çıkıyor ortaya.. Daha dün bir ilan gördüm camda. Vay anasına dedim, ne zaman açılmış umumhane? Çalıştırılacak eleman aranıyormuş. İlana kadar düşmüş bu işler dedim. Meğerse yan yana yazılınca A 4 kağıdına bilgisayardan büyük puntolarla..Yanlış okumuşum... Aynen şöyleydi ve boşluk bırakılmamıştı yazarken.
UNLUMAMÜLLERDE ÇALIŞACAK ELEMAN ARANIYOR.. İSTEKLİLERİN AŞAĞIDAKİ ADRESE BAŞVURMASI RİCA OLUNUR...
En baştaki kelimeyi, umumhanede diye okumuşum..
Fıkra gibi..
Selamlar usta.
artık emin oldum
sen küçükken kesinlikle bir mıknatıs yutmuşsun başka türlü bunca acayip işin gelip seni bulması nasıl izah edilir.
milli kelimesini anlamını akla kazımak için kullanılan psikolojik bir yöntem, mantıklı mantıksız demeden her yere yazılmasındaki amaç da iyi , lakin komik dumlar olabiliyor :-)
Allah taksiratını affetsin. başınız sağ olsun