ORDU'LU BİR KIZ SEVDİM!..(CENNETTE AŞK) (3)
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Çiçek pasajının egostik havası vardı.Yanyana dizilmiş barlar, içkili balık lokantaları müşterilerine göz kırpıyorlardı kibar süslenişleriyle. O kadar güzel itina ile hazırlanmış ki masalar, koltuklar, bar önleri pırıl pırıl. Gün ışığının karartıldığı naif sokağa en modern lambalar döşenmiş. Lambalar yeni olmasına rağmen yüz yıl ötesini çağrıştıran antika görünümünde tasarlanmış, tarihe olan saygınında unutulmadığı izlenimini veriyordu. Antika meraklısı ve yabancı turistlerin sevgisi ile haşırneşir olması hatırına paradan kaçınılmamış. Nezih, dertlerin saatlik çöpe atılabildiği böyle güzide dinlendirici mekanlar yok olma sürecini yaşarken, Çiçek Pasajının esnafları her türlü zorluklara göğüs gererek bu günlere kadar yaşatabilmişler burayı. Yüreklerde unutulmaz izler bırakan şiirler bile yazmışlardı büyük şairlerimiz. Elli, yüz yıl önce Çiçek pasajında yaşananlar daha romantik, daha cazip çekiciliğinden bahseder yazarlar. Ama şimdi günlerden kalma sıcaklık olmasada tarihe tanıklık etmesi, geleceğe direnmesi başlıbaşına bir onur. Eksikliklerin olması, hatta bazılarının dikkatini çeken Çiçek Pasajının çiceksizliği can sıksa da, işletmelerde çalışan garsonların yüz ifadelerindeki İstanbul efendiliği, hanımefendiliği yürekleri çiçeklendirmesi yetiyordu gelen konuklarına...
Bilgehan ve Alparslan, sağlı sollu kurulmuş masaların arasındaki dar koridordan ilerliyorlardı rahat olabilecekleri yeri bulabilmek için. Garsonların gülümsemelerine kibarca başlarını sallayarak aynı karşılığı veriyorlardı. Nihayet oturabilecekleri yeri bulduklarını sanırken az ileride kafenin kapısı önünde müşterilerini içeriye davet eden bembeyaz bulicin giyimli genç bir kız, kendi tarafına doğru gelen şık giyimli beylerle göz göze geldiler. Garson kız elini bunlara doğru uzatarak;
’ Beyler buyurun, yukarı katta geniş bir balkonumuz var. Umarım orada keyifli dakikalar geçirirsiniz. Fiyatlarımızda çok uygundur!’
Bilgehan, Alparslan’la göz göze gelerek ’Tamam, buraya girelim’ dercesine başını salladı. Alparslan da ’ Onayladım’ dercesine o da başını salladı. Genç kız bunların önünden yürüyerek yukarı kattaki balkona gittiler. Balkon oldukça geniş. Üzerine beş masa konmuş. Balkon duvarına üç kişilik İstanbul’un tarihi koltuğu ilave edilmiş. Bordo renginde, çerçevesi ve ayakları işlemeli, altın suyuna batırılmış görünümünde boyanmış. Koltuğun önünde de aynı özelliklere sahip ince, uzun bir masa konmuş. Bilgehan koltuğa ve masaya ’hayret’ edası ile bakarken Garson kız;
’Efendim nereye oturmayı tercik edersiniz? Bakınız şu masa boş, oraya alabilirim sizi’
Alparslan garson kıza;
’ Kardeşim biz duvar kenarına koyduğunuz koltuğa geçelim.’
’Tabi efendim, buyurun.’
Koltuğa geçip oturdular. Koltuğun üzerinde yaylanan Bilgehan’ın hoşuna gitmişti kolduk. Bir kaç defa daha yaylanırken garson kız, cebindeki sipariş defterini çıkardı.
’Efendim ne alırsınız? Rakımız, Viskimiz, Votkamız var!’
Alparslan, garson kızın gözlerinin içine bakarak lafını yapıştırdı;
’ Sizin burada, bunlardan başka içeceğiniz yok mu? İllada alkol mü almamız şart! Bunları bir çırpıda sıraladın bize!?’ Alparslan’ın sert sözleri garson kızı renkten renge soktu, şaşkın bakışları arasında titrek sesiyle;
’Özür dilerim efendim, öyle demek istemedim! Affedersiniz!’ derken ağlayacak duruma geldiğini gören Bilgehan;
’Abim sen ona bakma! İnsanları şarlandırılmış tavırları ile müşterilere hitap edenler genellikde böyle de. Ondan tepki verdi arkadaşım. Sen emir kulusun, ne tenbik ederlerse onu diyorsun. Senlik bir durum yok abim. Hadi sen bize soğuk iki portalak suyu getir!’ diyen Bilgehan yüzündeki neşeli tavırlaır ile garson kızın korkusunu, endişesini üzerinden aldı. Kızcağız önlerinde hafif eğilerek;
’Peki efendim, hemen getiriyorum içecekleri’ der demez ok gibi fırlasyıp gitti bara içecekleri almaya. Bilgehan, Alparslan’a dönerek kafasını sağa sola sallarken;
’Yahu kızı korkuttun. Bize alkolsüz içecek getirebilirsin diyebilirdin. Üzüldü kızcağız. Ne yapsın onada böyle tenbihleniyor pahalı içecekler satılsın diye herhalde?’
’Haklısın ya! Kızcağızdan özür dileyeyim. Bir anda boş bulundum da...’
’Tamam, kız gelince özür dileyip gönlünü alırsın. Bak ne diyeceğim; canım çok sıkılmaya başladı buralarda. Bu koca şehrin yükü bana ağır gelmeye başladı. geçenlerde Ortadoğu gazetesinin arka sayfasında bir haber okumuştum bir beldemiz için.’ daha sözünü bitirmeden Alparslan;
’Hayrola, kötü bir durum mu?’ diye sordu şankınlıkla!
’Yok be aslanım! Ordu ilimizin kazası olan Çamaş’daki doğa harikası yeşillikler arasından doğan, tepelerden şırıl şırıl akan şelaleri ile insana huzur ve yaşam veren kanyondan bahsediyordu haberde. Memleketimizde yazıyoruz daha memleketimizin neresinde neler var bilmiyoruz. İnternetten araştırdım, fotoğraflarına baktım haberi okuduktan sonra, bakmaya doyamadım inan. Diyorum ki; eğer zamanın varsa bir haftalığına oralara gezmeye gidelim. Proğram yapalım diye çağırdım seni buraya. Ne diyorsun? Ben kafama koydum, az miktar bir birikimim var; binbeşyüz lira kadar...’
’Oooo! harika valla Bilgehan. Elbette bende gitmek isterim ama önce babamla konuşmam lazım. Malum işlere ben koşturuyorum. İşlerdeki yoğunluk azalırsa belki babam izin verebilir’
’ Tamam, sen babanla önce konuş, duruma göre hareket ederiz. şayet zorsa gelmen; ne yapayım kendim giderim Alparslan. İnan bunaldım. Bakarsın yepyeni bir Bilgehan’la geri gelirim buralara’ derken gülücüklerinden dökülen neşe Alparslan’a da yansıyordu.
Garson kızın yüzünden hüzünler yok olmamıştı. Somurtkan yüz ifadeleri bunu gösteriyordu. Başı önünde içecekleri masaya koyarken Alparslan kızın yüzüne eğilerek baktı ve göz kırptı;
’Hayırdır cici kız? Küsmüyüz?
’Hayır efendim, ne münasebet!’ sesini en alt desibeye indirerek söyledi.
’Sizden çok özür dilerim. Vallahi sana kızmadım, inan bana. Boş bulundum o an. Senin gibi bir meleği kıracağıma, az ilerideki Galata Kulesinden kendimi aşağı atarım daha iyi’
’Öyle düşünmeyin efendim.’ derken bahçup bakışları ile Alparslan’la göz göze geldiler. Sözüne fısıltı şeklinde devam etti.’ Ben basit bir garson kızım. Benim için kuleden kendinizi atmaya değmez ki?’
’Şuna bak ya Bilgehan! Basit bir kızmış da, neymiş de! Şimdi hakkikaden kızıcam sana haa! Sen dünyanın en itibarlı, değerli bir kızısın. Ne olmuş garson olmakla? Alınterinle kazanıyorsun. Ne mutlu sana ki; sokaklarda başıboş, gayesiz, hedefsiz, hımbıl gençler gibi değilsin. Ben o altın kalbini, ellerini öperim be!’
’İltifatınıza teşekkür ederim efendim!’
’İltifat falan değil söylediklerim, hakikat! Beni affettin mi? O güzel kalbini kırmak haddim değildi. Affattim de buradan huzurla ayrılayım!’
’Affettim efendim. Size olan dargınlığımı sona erdirdim. Bende şevkle çalışacağım bu sözlerinizden sonra. Allah razı olsun sizden. İnşallah yine bekleriz sizleri buraya’ derken gözleri ışıl ışıldı Alparslan’a bakarken.
’Elbette geleceğiz bu güzel meleğimizi görmek için. Ben de teşekkür ederim sana. İsminizi de bağışlarsanız mutluluğun zirvesine tırmanacağım’
’ Adım; Nazlı Ülkü. Babamla annem ortaklaşa bu ismi vermişler. Annem Nazlı der, babam Ülkü der’ derken gülüyordu.
’Hımmm... İlk kez böyle bir isim duyuyorum. Yani ikisi bir arada..Harika bir isim. babanıza ve annenize teşekkürler. Onlara layık evlat olmuşsunuz zaten.’
Bilgehan, kız ismini söyledikten sonra dudaklarını bükerek hayretini gizeleyemedi;
’ Yeminle ben çok beğendim bu ismi. İsminle yaşa. O isme inşallah layık olursun. Ki olacağını şimdiden kestirebiliyorum. Allah yolunu, bahtını açık eylesin’ dedi Bilgehan.
Garson kız Nazlı Ülkü, güzel temennilerin ardından sevinçle aşağı kata, diğer müşterilerle ilgilenmeye gitti. Bilgehan’la Alparslan, soğuk portakal suyunu yudumlarlarken sohbeti yavaş yavaş koyulaştırmaya başlamışlardı. Bir haftalık görşememelerinin hıncını alırcasına konuşulacaklar masaya yatırılmıştı enine boyuna...
Devam edecek...
Zafer Direniş
...
30 Temmuz 2016 Cumartesi 11.50 Akşehir
YORUMLAR
Garson kızin anne babası Ülkücü olmali kı kıza bu ismi vermişler.
Ordu gezisi de başlayacağina göre bakalım neler yaşanacak. Heyecam başlıyor yani.
Tebrik ederim, selamlar.
direniş
Evet dediğin gibi aşk Ordunun Çamaş kazasında başlayacak. :)
O güzelim şelale ve kanyonlar arasındaki cennette başlayacak.. Onun için değer adıda Cennette Aşk! :)
kardeşim benim
O güzel yüreğine selam olsun...