- 624 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Gerçeğe götüren sorular
Biz, insanlar olarak güzel bir iş isteriz, manzaralı ev isteriz, son model araba isteriz, hayatımızı paylaşacağımız eşler isteriz, neslimizi devam ettirecek çocuklar isteriz, isteriz de isteriz. Her insanın çeşitli sebeplerden ötürü bir takım istekleri, hayattan beklentileri vardır. Peki ama asıl istediğimiz nedir? Hiç düşündük mü? Ben uzun zamandır düşünüyorum ve şuna karar verdim.
İnsanların istek ve arzularını analiz ve tetkik ettiğimizde, asıl istenilen şeyin kaynağına indiğimizde iki temel kavramla karşılaşıyoruz. Birincisi ölümsüzlük, yani hiç yok olmamak, sonsuz var olmak isteğidir. İkincisi ise mutluluktur, yani hiç üzüntü duymadan sonsuza kadar hep mutlu ve huzurlu yaşamaktır. Peki bu iki temel arzuya dünyada kavuşmak mümkün müdür? Elbetteki hayır, yani mümkün değildir. Birincisi dünyada ölüm vardır. İkincisi dünyadaki her lezzet gelip geçicidir. Bir dakika önce her şey yolunda giderken ve yüzün gülerken, bir dakika sonra ağlayabiliyorsun. Anlayacağınız bu istekler için dünya el verişli bir yer değildir. Peki hiç ölmeyeceğimiz ve hep mutlu olacağımız yer neresi? Aslında herkes bunun cevabını çok iyi biliyor. Evet, Cennet! Ancak ahirette sonsuz yaşam vardır ve ancak Cennet’te sonsuz mutluluk vardır. Acaba kaçımız Cennet’e gitmek için gerçekten çaba gösteriyor.
Ben inanıyorum, bir yerlerde, belkide buraya ait olmayan bir yerlerde, belkide kendi içimizde, kalbimizde, ancak henüz keşfetmediğimiz, öyle büyük zevkler, öyle büyük mutluluklar var ki varlığından haberdar değiliz. Bunlar keşfedilmeyi bekliyor. Cevapları bulmak için yalnızca Allah’ı sevmeyi dilemeliyiz. Tüm bunların cevabını Allah’a duyulan aşkla, kendimizden geçmekle, yok olmakla, eriyip bitmekle bulabileceğimize inanıyorum. Çünkü her türlü var olma isteğimiz, bir şeylerin karşısında inatla dik duruşumuz, bende varım deyişlerimiz kendimizi tanımamıza, içimizdeki cevheri görmemize engel oluyor. Aslında insanın kalbi o kadar geniş ki Allah yerlere göklere sığmıyor ama yarattığı bir kulunun kalbine sığıyor. Bizse kendi benliğimizi öne sürerek, sürekli bir şeylerden şikayetçi olarak, onu isterim, bunu isterim diyerek, kibirlenerek kalbimizi kirletiyoruz. Ancak İslamiyeti doğru kaynaklardan öğrenerek ve öğrendiklerimizi yaşayarak mutlu olabiliriz. Bu sayede kendimizi tanıyabilir, ufkumuzu genişletebiliriz. Allah hepimizi razı olduğu, beğendiği doğru yolda bulundursun. Amin.
YORUMLAR
Sanki dışı sır/lı fanustayım
Daralıyorum
Ölüm denen perdeyi aralıyorum
Bir kolum içerde diğeri dışarıda
Ne varsa yaşama dair karalıyorum
Ne gökte ne yerde bu yürek
Nafile yine düğümlendi nefes
Naçar kalan ben değilim
Beden değil bi çare
Ten değil can değil
Kim em ne çare
Ben yok ten yok can yok
Daralıyorum
Perdeyi paralıyorum
Güneş ufukta göz kırpıyor
Şimdi her şey sustu
Tin
Ağlıyor
asude_vuslat
güzel/çirkin..iyi/kötü...doğum/ölüm....zıtların arasında zaman bir çocuk gibidir. Siz doğarsınız ve siz kendiniz olmadan ölür gidersiniz...
Akıl kendisini tatmin ettiği an' ölür... Artık beklentinin olmadığı an'da uyku ve ona kendisini kavuşturacak ölümde kısa bir yağmur gibi üstümüze yağar...
Aslında keşke doğmasaydık,keşke ölmeseydik....keşkelerin bittiği an' hiçliğinde başladığı andır...
Doyumsuzluk ölümsüzlük gibi iğrenç bir varlığı doğurur ki...Artık o doğan biz olamayacağımıza göre,bırakın kim olursa olsun...
Ölmek, en güzel sonuçtur....!!!