- 734 Okunma
- 8 Yorum
- 2 Beğeni
Sıfırla Necmi
İşşizliğimin ilk ayı beni zorlasa da ikinci ayında bu duruma alışmış güneye geçmiş işsiz kaldığımda yemek için biriktirdiğim paraları yiyordum. Ömerin ölmemek için biriktirdiği paralarla aldığı yazlık evde kalmak bana maddi açıdan iyi kar ettiriyordu. Ömer evi alalı iki yıl olmuştu topu topu kaldığı bir ayı geçmeyen bu evi almak için kredi çektiği bankaya sekiz yıl boyunca argo tabirle domalıcak.
Bense her kötü arkadaşın yapması gereken yapıp arada onu arayarak.
- Çalış köpek sen çalışıp para kazanıp asla oturmayacağın evler , günde bir saat bile bakmayacağın tv ler yılda bir değiştireceğin telefonlar arabalar eşyalar alacaksın ki kapital sistem yürüsün demenin zevki paha biçilemezdi.
İşten nisan başında atılmıştım şirkette mobbinge uğrayan birini savunmuş sonra mobbinge uğrayan insan ifadesini değiştirince bana yol gözükmüştü. Yeni işimi ayarlamış sayılırdım ancak Ağustos sonu başlayacaktım arada kalan zamanda da yemek için biriktirdiklerimi sıfırlayacaktım.
Sıfırlama konusunda harikayım dır. İnsanın kendi emeğiyle kazandığı parayı sıfırlaması çok zevkli tabi diğer türlü emeksiz sıfırlamalar zevkli mi olur zevksiz mi bilemeyeceğim...
Sıfırlama demişken geleceğin Bodrumu olmaya aday bir yer bu kasaba henüz yeni yeni büyük oteller yapılıyor. Daha çok aile pansiyonları küçük butik moteller ve bungalov tarzı konaklama imkanları var. Elbette ki aç gözlü insan oğlunun gözünden kaçmayan bu yer İstanbul’dan Ankara’dan ve daha bir çok yerden zengin ve budala çomar akını uğramaya başlamıştı. Kasabanın yerli halkı ile sık sık 34 ve 06 plaka araç sahiplerinin tartışmalarına tanık olmuyor da değildim. Sorun şu ki aracın markası fiyatı eskiliği yada yeniliği fark etmiyor 34 ve 06 plakalı araçlar tüm yolları kendilerine ait zannediyorlar insan hayatını tehlikeye atıyor üstelik magandalık yaparak üste bile çıkıyorlar. Bence devlet 34 ve 06 yı var oldukları il dışına çıkarmamalı. Hatta Ankara ve İstanbul özerk olsun oralara pasaportla girilsin o illerde yaşayanlarda dışarıya pasaportla çıksın bakın görün Türkiye’de sorun kalıyor mu.
Yıllardır gelişen her yeşil alana bina dikme olayı buralara kadar gelmişti bazen kasabanın yaşlıları ile konuşuyordum onların anlatımına göre dokuz yıl önceye kadar buraya bu kasabada ailesi olanlar dışında insanlar pek nadir gelirmiş. Birgün bu kasabanın zenginlerinden biri müteahhit olmaya karar vermiş birkaç yeşil alanı nasıl olduysa ele geçirip binaları dikmiş ondan sonrası çorap söküğü gibi. nüfusu kışları on beş bini bulmayan bu kasaba yazları yüz bini buluyor hatta geçiyordu.
Bu durumu en iyi anlatan söz kasabanın pazarında bahçesinde yetiştirdiği sebze ve meyveleri satan Safinaz teyze söylemişti
’’ oğlum geliyorlar yiyorlar içiyorlar ama yiyip içmeleride gelmeleride buraların hayrına değil eskiden haftada bir çöp toplanırdı şimdi haftada üç kere çöp toplanır ben gençken burda hiç orman yanmazdı artık ayda iki kere yanıyor neredeyse.Önce yakıyorlar sonra betondan devler dikiyorlar ardından görgüsüz ve kaba insanları şehirli diye buraya getiriyorlar. Biz onları istemiyoruz onlarda bizi istemiyor ama onlar kazanıyor çünkü paraları var ’’
Küçük kasaba müteahhitleri, kent müteahhitlerine, kent müteahhitleri, büyük proje müteahhitlerine lan bu ülkeyi müteahhitler mi yönetiyor yoksa diye İsmetle arada konuşup gülüşürdük buda onun yansıması çünkü kasabanın belediye başkanı buranın ilk müteahhitiydi olan adamdı.
Bunları ve dahi her şeyi boş verip kendimi yazmaya adamıştım sabahları özellikle 6-10 arası denize girmeye bayılıyordum. Yanıma bol bol a4 kağıdı ve kalem alıyordum denize giriyor kurulanıyor kumsalın kenarında ki kahvehane, büfe,çay bahçesi karışımı yere giriyor bir şeyler yiyor sonra yazmaya çalışıyor denize geri atlıyordum. Mekanın sahibi olan İrfan abi eski ülkücüler dendi aslında pek ülkücü camia ile anlaşabilmiş biri değilim ancak bu abinin havası başkaydı.
Ben mekana ilk girdiğimde bişeyler yazıyorsan şu köşe uygundur demişti
zaman sonra muhabbetimiz ilerledikçe
- abi nereden anladın benim bişeyler yazdığımı dediğimde
- elinin altında o kadar boş a4 kağıdı vardı ki uçak yapmayaçağına göre kendini yazar sanan bir çocuk dedim o kadar diye gülmeyi eksik etmemişti
burada bir günümün özeti şuydu aslında
Sabah kalkıyor denize denize giriyor sonra İrfan abinin mekana geçip karnımı doyuruyor yazmaya çalışıyor yazamıyor yine denize giriyordum saat on ikiye doğruda eve gidip akşama kadar uyuyordum. Akşam geri dönüp yine İrfan abinin yerinde İki albay emeklisi iki komiser emeklisi bir eski rektör ve İrfan abiyle beraber içiyordum. Sohbetlerine doyum olmuyordu sağdan girip soldan, soldan girip sağdan çıkıyorlardı genelde. Koyu solcu olan Yavuz albay ile koyu sağcı olan Mustafa komiseri arada ayırmak zorunda kalmak dışında her şey güzeldi. Düşünsene bu insanlar her akşam neredeyse kavga edecek duruma gelip yarın akşam can ciğer oluyorlar diye kendi kendimle konuşuyordum arada.
Elbette burada kendi başıma sabahın köründe denize girmem sonrasında da elimde kağıt kalem yazı yazmam çevredeki gençlerin ilgisini çekiyordu. Olumlu tepkiler olduğu kadar olumsuz tepkilerde alıyordum lakin albaylarım ve komiser kankalarım sayesinde etrafımda dokunulmaz bir duvar örülmüştü İrfan abinin de bunda etkisi kaçınılmazdı. Ben yazıyorum yaaa nın bir başka getiriside büyük şehirlerden buralara tatil yapmaya gelen yalnız ezilmiş bol bol bunalım geçirmiş tacize uğramış metropol kadını ilgisi oluyordu. Kadınların ilgisine her zaman sevmişimdir onlar la ne zaman yakınlaşsam yazma yeteneğim azalıyordu. Ve onlar beni ne zaman terk etse tekrar şahane şeyler yazdığımı düşünüyordum kadınların önce sevmesi sonra öldürmesi benim acayip hoşuma gidiyordu tabiki bunlar gündelik duygu mastürbasyonu oluyordu benim için. Bedenin doymuş olması demek bazen ruhun aç kalması demekti.
Yine birgün denizden çıkmış karnımı doyurmuş hem bir şeyler okumaya çalışıyor hemde karalamaya devam ederken içeriye giren şehla gözlü kıza kadar gayretle bir şeyler karalıyordum. Benim hemen karşımda ki masaya oturup İrfan abi ile selamlaştı sonra her zamankinden diyerek denize bakmaya başladı . Elimdeki her şeyi bırakıp ona bakmaya başlamıştım bu abartı bir bakıştı taciz edercesine dik dik. Kahverengi dalgalı saçlarına rüzgar vurdukça saçları öyle güzel öyle nefis savruluyordu ki. Her savruluşta kanım bir başka akıyordu asıl sorun ise akan kanın durgunlaşmıyor olmasıydı. Güzel bir kadın kanınızı harekete geçirebilir ama bazı kadınlar sizle dalga geçercesine ulaşılmaz görünür. Bu yüzden ona bakmaya devam ediyordum beni çeken elbette sadece saçları değildi. İrfan abi masaya geri dönene kadar sadece denize bakmış hiçbir şeyle ilgilenmemişti. Düşünsene bu yaşta bu güzellikte bir kadın sadece denizi seyrediyor ne telefon nede başka şeyle ilgilenmiyordu. İlginç ilginç olduğu kadar harika bir şeydi bence bu hali.
Onun benle ilgilenmesine gerek yoktu ben böyle saatlerce izley bilirdim bu şehla gözlü dalgalı kestane renkli saçlı ince boyunlu ne çok büyük ne çok küçük göğüslü beyaz tenli kadını. Tabi sonrasında İrfan abi gelerek tüm romantizmi bozdu hemde bir tava menemenle İrfan abi benim kıza olan ilgimi fark etmiş olacak ki kızla biraz sohbet ettikten sonra yanıma gelerek kulağıma aman diyim İbrahim albayın kızı bu diyerek fısıldadı. İsterse Hüsrev paşanın torunu olsun umurumda mıydı değildi elbette . Değildi ama ben bu kıza sadece baka bilecektim bunu çoktan anlamıştım o gözlerde bir uzaklık vardı ve o uzak yakın olmadıkça onun yüreği kimsenin olamazdı. Silkinerek kendime geldim ve yazma işine devam ettim. Henüz yazma işine dönmemin üzerinden fazla zaman geçmemişti ki içeriye dört tane genç girip İrfan abinin olduğu mutfak tarafına geçtiler birkaç saniye sonrasında ise küfürleşmeler başladı çok olmadan gençler önde İrfan abi elinde silah arkada mutfaktan dışarı çıktılar
İrfan abi
- satmayacağım burayı o namussuz şerefsize söyleyin bir daha buraya sizin gibi köpekleri gönderirse anam avradım olsun öldürürüm sizi adamsa kendi gelsin
gençler ise hızlı adımlarla dışarı çıkarken
- İrfan ananı s.kicez ananı diye bağırıyorlardı
o an İrfan abinin birini vuracağına garanti edebilirim ayağa kalkıp ne ara İrfan abiye yetiştim ne ara onu tutup masaya geri oturttum hatırlamıyorum bile. İrfan abinin sinirinden pay almayı ihmal etmemiştim o ara bi iki küfür de bana etmişti.
Ben İrfan abi ile ilgilenirken şehla gözlü kız yavaşca ayağa kalkıp benim köşeme doğru yürümeye başladı masada duran a4 lerden birazını aldı ve kapıya doğru yöneldi İrfan abi az önceki olaylar nedeniyle bir şey görecek durumda değildi. Bende kızın ne yaptığına anlam verememiş öylece susmuştum zaman sonra İrfan abiyi sakinleştirmeyi başardım.
Gün ortasında bir sakız rakısı açtı İrfan abi ve anlatmaya başladı ben İrfan abi ile tanışana kadar pek rakı içmezdim sonrasında ise İrfan abi ve gece tayfası sayesinde rakıya olan uzak duruşum hayranlığa dönüşmüştü. İrfan abi kadehleri yuvarladıkça sakinleşti sakinleş dikçe anlatmaya başladı.
’’ Bu şerefsizler başkanın itleri burayı satın almaya çalışıyorlar yasal olarak el koyamayınca böyle zorbalıkla beni korkutmaya çalışıyorlar. Bak bu başkan denen şerefsiz benim ilkokul ortaokul lise ve hatta üniversite arkadaşım benim babamla onun babası da aynı şekilde arkadaştı. Biz bu şerefisizle yıllarca dost kaldık aynı fikri savunduk aynı dayağı yedik aç kaldık dokuz yıl önceye kadar hala dosttuk.Sonra ne olduysa bu değişti bizi tanımaz oldu insanları kandırdı zengindi daha da zengin oldu zengin oldukça bizleri küçük görmeye başladı işte bu şerefsiz dönek benim hayatta ki en büyük pişmanlığım. Nasıl yıllarca bu para budalası güç budalası adamın yüzünü görememişim ben diyerek yakınıyordu. O akşam İrfan abi keyifsiz olsada albay ve komiser kankaları sonuna kadar onun yanında olduklarını söyleyerek onu yüreklendirdiler sona doğru İrfan abi heyt be diye naralar eşliğinde sızdı.
/Sonrasında pek olay olmasada İrfan abinin iki ay önce bir trafik kazasında öldüğü haberini almamla sahil kahvehanesinin çay bahçesinin yada küçük büfenin adı ne olursa olsun kaderi belli aslında /
Şehla gözlü kızın aldığı a4 kağıtlarında yazmaya çalıştığım birkaç şiir denemesi vardı aslında ama o gün o kadar olay sonrası bunu pekte umursamamıştım. O kızı hayatımın bir anında görmüştüm ve geçmişti oda beni görmüş ve hayatının bir anına benden bir şeyler alarak beni katmıştı.
Elbette orada kaynaştığım tek insan İrfan abi ve çetesi değildi İrfan abi ve çetesinden bile daha ilginç bir olay sapık Necmi idi sapık Necmi benim oturduğum binada oturan nerden geldiği belli olmayan maddi kaynağı olan bir insandı zaman içinde Necmiyi incelemek için onunla iletişim kurmayı ihmal etmedim. Necmiye sapık dememin sebebi yan komşusunun sevişme seslerini dinlemesiydi.
Birgün yine yüzmüş İrfan abinin mekanında takılmış eve gelirken yolda Necmi ile karşılaştım Necmi yalvar yakar beni bir yere oturtup anlatmaya başladı.
- Abi planı yaptım o oruspuyu bir haftaya altıma alıp inim inim inleticem Necminin gözleri parlıyor ağzından salyalar akıyordu
- Kimi lan
- Abi şu benim yan komşum hani varya bir oruspu eve adam alan sana anlatmıştım sonrada saatlerce inleyen
Necmiyi pata küte dövmek istiyordum aslında hasta ruhlu şerefsizin tekiydi ama planı neydi merak ediyordum.
- Lan oğlum sanane milletten üstelik ben bir üst kattayım bana ses falan gelmiyor sen nasıl ses duyuyorsun. Hem ya evli ise evli olmasın sana ne geri zekalı insanlar sevişsin evlerinde de mi rahat vermicen millete. Kavga etseler daha mı iyi
Necmi hakaretler imden etkilenmemiş olacak ki anlatmaya devam etti
- Abi sen duymazsın tabi ben steteskopla dinliyorum
- Ne diye bağırarak Necminin sözünü kestim o ise aptal aptal anlatmaya devam etti
- Abi hani doktorların kullandığı şu alet varya onla dinliyorum birgün gel sende bana dinle istersen porno film gibi oluyor ama ben o kıza yapıcamı biliyorum
- Necmi yapma insanlara karışma sana ne lan diyerek sesimi yükselttim steteskopla ev mi dinlenilir oğlum senin acil tedaviye ihtiyacın var.
- Olmaz abi olmaz bizim apartmanda bir oruspu olmaz onu hem s.kicem hemde apartmandan attırıcam görürsün sen. Çoluk çocuk var aile var hem belki benimde canın çekiyor kime ne bağıramaz kimse öyle.
Masanın altında sıktığım Yumruğu daha fazla tutamadım kaldırıp Necmi’nin burnuna indirdim elimden Necmiyi etraftakiler alana kadar ikinci ve üçüncüyü de patlatmayı başardım. Necmi ağzı kanlı halde gülerek yapıcam abi diye bağırıyordu. O gün sinirle eve gittim yattım akşam İrfan abiyede uğramadım Necmiyi iki hafta hiç görmedim ta ki gecenin ikisinde apartmandan gelen silah sesine uyanana kadar. On on beş dakika sonra Ambulans ve polis sirenini duyunca aşağıya indim. Apartmanın kapısında uykularından uyanmış insanlar fısır fısır konuşuyorlardı aralarına girerek neler olduğunu anlamaya çalıştım. Bir iki dakika sonra apartmanını kapısından sedye üzerinde Necmiyi çıkardılar vücudunda kan izleri vardı ya ölmüştü ya bayılmıştı açıkçası üzüldüm diyemem.
İki gün sonra her şeyin aslı ortaya çıkmıştı bu şerefsiz nasıl yaptıysa yan komşusu olan kızın sevişme seslerini kaydedip. Kızın kapısına dayanmış ya benlede yatarsın yada bunları her yere yayarım diye tehdit etmişti. Kız bunu kandırıp gece eve gelmesini ona istediğini vereceğine ikna etmişti. Necmi gece heyecanla eve gidince kadının evli olduğu gerçeği ile karşılaşmış. Kadının eşi ile burun buruna gelmiş kadının eşi biraz belalı bir tip olunca da Necminin sonu sadece dayak yemek değil sakat kalmakta olmuştu. Necmi gibi bir manyağın bunları hak ettiğini bildiğim için bu durumda tek üzüldüğüm Necmi yüzünden hayatları sekteye uğrayan o karı koca idi.
o evde 7-24 kadın dayak yese karı koca birbirini öldürse gıkı çıkmayacak adamların sevişme sesi kaydedip bir insana şantaj yapabilme cesaretine sahip olmasıydı. Düşünüyorum da eğer o kadın evli olmasa Necmi istediğine ulaşabilir miydi acaba...
YORUMLAR
En çok ölen kafeciye üzüldüm. Tam benim kalemim bir insanmış.. Ha ama bak iyi insanlar cesur olsun safsatasının sonuda bu oluyor işte. Bilinen gerçek .. Neymiş efendim hesabı mahşerde görecek.. Bence kaza değildir o ...
Yahu şöyle komşularımız yok ki ilham alıp yazı falan yazsaydık :))
Güzeldi.. Öğle tatilinde senin sayfanı parça pinçik yapıyorum .Habersiz gelmiş gibi olmasın ...
Sevgilerimle...
Tsukuyomi
HakkınSesi
namus bekçisine bak hele önce kendi işini halledecek sonra teşhir edecek. evet tam olarak böyle pisliklerle aynı apartmanlarda yaşıyoruz. şu an ülkede bunu yapabilecek ya da yapmak isteyen potansiyel çok fazla ve bunları tutan şey ne din ne kanun, sadece fırsat kolluyorlar.
en basitinden bir olay anlatayım. çocuk esirgeme kurumundan 15 yaşlarında bir kız dışarıdan bir sevgili buluyor. erkek kızı yeterince kullandıktan sonra bir mesire yerinde arkadaşlarına veriyor. onlar da hayvanlıklarını icra ettikten sonra kızı şehir dışında bulunan mesire yerinde bırakıp dönüyolar. kız çocuk esirgeme kurumuna dönmek için uğraşırken mesire yerinin güvenliği ve yolda götürmesini istediği bir şoför de ihtiyaçlarını gideriyorlar ve kız yürüye yürüye merkeze dönüyor. artık kuruma dönmeye de korktuğundan sokaklarda yatıyor ve o arada yaşadıkları meçhul.
şimdi diyen olabilir ülkenizi kötülemeyi ne çok seviyorsunuz diye. yabancı ülkelerde hiç mi olmuyor diye. bu ülke tam anlamıyla dedikleri gibi cinsel açlık çukuru. bir kere ayağın takılmaya görsün, bacağı kırık leyleğe bile hallenenler, arkanda eğilmeni bekliyor olacak.
insanlar içindeki pislikleri etrafa sıçratmadan yaşayamıyor nedense. fitne fesat ve ibnelikten başka işleri yok.
dediğin gibi 7-24 kocası kadını dövse kulak tıkarlar, hatta öldürse kaderi buymuş diyip geçiştirirler. İki sevgili bir araya gelsin namus abidesi kesilip horlar hatta, taşlarlar!
Nerdeyse yoldan geçen çiftlere evlilik cüzdanı soracak kadar cüretkârdırlar. Allah bu zihniyette olanları bildiği gibi yapsın diyeyim.
Çocukluğumun bir kısmını geçirdiğim kasabaya en son 2013 te gittiğimde oraya gezmek için gelen evli çiftleri kasabanın erkeklerinin takip edip taşladığını duyduğumda çüş dedim halamı aynı zihniyet. Kaldı ki sevgili olsalar ne olacak kime ne!
diğer konu ise farklı görüşteki insanların bir masaya oturup konuşabilmesi çok güzel bir şey. eğer biz karşı görüşteki birini düşman olarak görmez sadece bu da onun dünya görüşürdür diyerek saygı duyarsak birbirimize işte o zaman evrimleşmede devrim yaşarız!!!
teşekkürler sevgili mekansız çok beğendim
sevgiler
Sude Nur Haylazca tarafından 8/5/2016 10:18:55 AM zamanında düzenlenmiştir.
bayadır yorumlarımda ortaokul anısı anlatmıyorum, yazıyı okuyunca aklıma geldi de anlatayım bi tane. yine bir gün hiç unutmam üniversite yılları, o zamanlar bi kafe-pansiyonda çalışıyorum. öğle vakti kafe bomboş arkadaşlarla oturuyoruz yazın sıcağında. bir alman kadın ve türk erkek geldi, oda istediler. birinci kattaki penceresi bahçeye bakan odalardan birini verdim. aradan 15 dakika ya geçti ya geçmedi. arkadaşın biri susun dedi, parmağıyla pencereyi işaret etti; sesleri duyduk. sesler de ses yani. tüm dünya duysun sevişiyoz ulan biz diyolardı sanki. içimizden biri "turkıya!" diye tezahurata başladı. sonra ona başka birimiz katıldı. sonra biz kızlı erkekli 6 kişi alkış eşliğinde "turkıya" tezahuratı yaptık. ister inan ister inanma adam pencereye çıktı "sağolun gençler" dedi, gitti devam etti.
Uyumsuz_PenGuen
Baş başa kalmak için, en baştaki cümleyi sigarama tütün niyetine sardım..En sonda olması gereken kül, ateş oldu utanmadan...Kül , bilmem kime düştü...Duman havada leylim leylim...Ama anlam iki dudağımın arasında meze oldu mey oldu...
Kime ne söylesem , kime ne desem ....Duman uçtu gitti...Ciğerler dumansız gecelere ha/bire tükürdü/türkü oldu...Bu an'dan sonra nokta,virgül geberdi gitti...Anlam, ünlem ile soruİşareti arasında vuruldu gitti..!!!
El/Fatiha !