31 Temmuz Hatırası
Bir perşembe günü, akşam üstü. "Değişmişsin." dedi. "Değişen tek şey değer verdiklerim." dedim.
- Ee hayat nasıl gidiyor?
- Nasıl gitmesini istemediysen şayet, öyle gidiyor inan ki. Dileklerin pek kabul olmuyor galiba, dedim ve öne eğdim başımı.
- Dilek dilemeyi mi beceremiyorum? Sahi mi? Baksana karşımdasın ve hâlâ yanılgılar içindesin.
Vazgeçtim, hiç değişmemişsin.
- Seninle lâf yarıştırmak zaman geçtikçe kolaylaşmalıydı hâlbuki, şah üstüne şah çekiyorsun.
- Hâlâ satrançta kötü müsün? Ne dersin, eskisinden daha sıkı maçlar yapar mıyız artık seninle?
- Zannetmiyorum, doğrusunu istersen eskisinden çabuk bile bitebilir. Ne yalan söyleyeyim, senden sonra dokunmadım bir daha tahtaya, çoban matından hâlliceyim.
- Başka daha neler yaptın? Anlat biraz, ama böyle ayaküstü olmasın, gel şurada bir şeyler içelim.
Cevap vermeden bir an duraladım. Gözlerimi mümkün olduğunca az salise gözlerinde gezdirerek:
- Gerek yok, seni de iyi gördüm zaten, benim gitmem gerek şimdi, sonra görüşürüz.
Bir kaç saniyelik sessizlik büyüdü aramızda, hâyâl kırıklığını hissetmem için yüzüne bakmama gerek yoktu.
- Peki. Nasıl istersen. İyi bak kendine, belki bir gün yeniden karşılaşırız.
- Belki.
Temmuz ayının son günüydü ve yılın iki bin on dördü. Bir "belki" havada asılı kaldı, her şey akıl almaz derecede değişti o günden bu güne, tabii ki ben de. İki adet üç yüz altmış ben gün ve acaba "Ya evet bence de bir şeyler içerken konuşalım, ayaküstü olmasın böyle." desem ne olurdu dediğim bir 31 Temmuz daha bitti. Artık havada asılı kalmış olan o "belki" de yok etti kendini. Sen toprak oldun, ben pişman.
Ece İslâmoğlu(Labarnas) / 31.07.2016
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.