- 274 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Mamon'u Anlama 2
Mamon ilah değildi. Tıpkı ilahın totem olmadığı gibidir. Bunu böyle anlarsak at izi, it izine karışmış olur. Yine daha sonra oluşacak olan Yüce Tanrı kavramı da bunların hiç biri değildir. Ama bunlar zamanın içinde oluşan anlam ve anlatımlara göre manaca alan devinmeli sosyal esasla birbirinden evirilmişlerdir.
Burada biraz ana konum dışına çıkacağım. Yüce Tanrı’nın muktedirliği karşısında insanların Yüce Tanrı anlayışı spekülatiflik te izah etse bile; bir iz, bir izlekilik yol açışı olmakla insanlığın Yüce Tanrı anlayışı içindeki bir iki şeyi de söylemem anlam karışıklığı yapmaması açısından uygun olur sanırım.
Totem, ilah, mamon kendi şartları içindeki anlamlardan içkin oluşla; kesikli sürekli zaman dilimlerinin mana anlamasıdırlar. Kesikli oluşla totem, sürekli boşluk devinmeli mana alanı oluşla ilah, mamon vs.dir. Ve bunlar (totem-ilah-mamon) kendilerine özgü geri ilettirmeli tarih sel manalarıyla sınırlıdırlar.
Bu nedenle totem-ilah-mamon geçmiştirler. Gelecek değildirler. Sürekli olmaları içinde gelecekte ancak olabilirler. Oysa Yüce Tanrı muktedirliği aynı noktayla, aynı andalık ve tümeliliktir. Aynı anda geçmiş gelecek olanın kendisidir. Geçmişi olmadan gelecek geleceği olmadan geçmiş olan başlanışla olumsaldır (hiç bir şeyle sınırlanmışlık değildir). Ölçü biz, kendimiz olunca yanılmalar; iyi kötü demeler kaçınılmazdır.
Yüce Tanrı geçmişi ve geleceği ile bir olan noktanın kavranmasıdır. Bizim anlamamızdan mustağnidir. Hep bizim anlamamızdan ve anlama noktalarımızdan öte ve aşkındır.
Nasıl bizler bir zamanlar 13,7 milyar yıl öncesini bilip mana etmemiş olmamıza göre; yine de 13,7 milyar yıl öncesi var ve durup durmuşsa; biz mana oluşla anlasak ta anlamasak ta Yüce Tanrı muktedirliği var ve durup durmaktadır.
Yüce Tanrı anlamamız ve var oluşçuluğu bizi aşkındır, şeyleri aşkındır. Biz hasbelkader, kendimize özgü anlak kapasitemiz içinde anlamamış, anlatmamış olsak ta; olmasak ta var ve aşkın olup, sınırlılık bizim anlama yetimiz içindedir.
Yüce Tanrı’yı anlamamız için bizlerin Yüce Tanrı’ya verdiğimiz atıflar, anlam ve kavram edişin var oluşçuluğu Yüce Tanrı’yı hiç bir şekilde ilişkileyip, yansıtmaz. İnsan asla Yüce Tanrı’yı muktedirlik verir oluşla Yüce Tanrı’yı yaratan değildir.
13,7 milyar yıl öncesini biz söylesek te, söylemesek te; siz anlasanız da anlatmasanız da; tam bilsek te bilmesek te; 13,7 milyar yıl öncesi nasıl varsa; Yüce Tanrı fikrini bizler eksik söylesek te; eksik dile getirmesek te Yüce Tanrı vardır.
Yüce Tanrı anlamamız içinde var oluşçu ölçü herkesin kendi iken, herkesin kendi duyumuna göre olmakta iken; evrensel belirimim her bir aşamasıyla Yüce Tanrı anlayışı ve var oluşluğu da bunlardan çok farklıdır.
İnsanın kendisi, kendi içeriği içinde çok büyük anlamla olmakla birlikte; insanın kendisi dışındaki evrensel var oluş içinde insanın kendi yaşantısını aşan bir kuşatma ve gelişmiş mana anlaması olmakla Yüce tanrı kavraması insanın kendisini aşkındır.
Oysa totem, ilah, mamon gibi mana anlatımları insanın sosyo toplumsa düzenlenişleri içinde içkin olmalarıyla sınırlıdırlar. Ve bu sürece bağlı anlam ilişkilerinin süreçleri dışında olmakla hiç bir zaman evrensel ulvilikleri yoktur.
Sosyo toplumların yayılmacı (emperyalist) siyasetleri içinde istilacı sosyo-toplumlar giderek yeryüzü âlemine ve evrene yayılma iddiaları olmuşsa da; bunlar hiç bir vakit Yüce Tanrı fikri değildirler.
Bu türden mana anlayışları Yüce tanrı fikri içine sokulmakla bu anlayış, Yüce Tanrı fikrini anlamak ister olmaları; eğitim öğretim konularının yakından uzağa doğru olmaları prensibine göre uygunsalar da bu tür mana anlama ve anlatımları hiç bir zaman Yüce Tanrı anlaması değildirler.
Oysa Yüce Tanrı kavramı çok farklıdır. Oluşturulan yüce tanrı kavramı asla yüce tanrıyı bağlamaz. Yüce Tanrı o manada içkin olmayıp aşkındır. Mana insan içindir insana göredir. İnsan Yüce Tanrı’yı değil; sadece kendi Yüce Tanrı anlamasını ortaya koyabilmiştir.
Herkesin olan yaşam alanları (müşterekler) El ihsan idraki içinde yağmalanmıştı. Mamon müştereklerin yağmalanmasının ve yağma olan malların; özel mal, mülk olmasıyla bir meşrulaşmaya aracı ve meşrulaşmanın iradesi olmuştu.
Yani önceden beri var ola gelen müşterekler (iştiraki oluşlar) yağmalanmakla özel mülk sayılan özel mülkiyet anlayışı Mamon’un ağzında kutsanmıştı. Özel mal, mülk ve köle sahipliği kutsal taksim (kutsal bölüştürme-kutsal dağıtma) olmuştu.
Mal mülk ve mal mülk sahipliği devletti. Önce Mamon devletti. Mamon hem mal mülk anlayışıydı. Hem malın mülkün yegâne sahibiydi. Kişiler de Mamon’un dağıtan, taksim eden, yöneten belirimi olan ihsanı El olma eylemi sayesinde El devletin (malın-mülkün) sahibiydi.
Sahiplik olan mülk olan devlet yönetiyordu. Yani devlet mülkü; mülk te devleti doğuruyordu. Bu sahiplikle mülk olan devlet; mal mülk üzerine egemenleşme olan yönetimle, hem özel mülkü, hem müşterek yaşam alanları olan iştirakleri yönetiyordu. Böylece hem yöneten devlet hem mal mülk olan devlet (özel mülk sahipliği) kutsanıyordu.
Devletli olan Mamon’umuz; mal, mülk olmasıyla ve mal, mülk sahipliğiyle özdeşleşiyordu. Mamon; kült merkezli ortaklığın yerine, mal mülk sahipliği ve malın, mülkün hakkı olan gücün etkisiyle tek ve mutlak yönetendi.
Mamon’un kendine ait malını, kendi mülkünü dağıtan belirimi olan El’in yönetir oluş tezahürü aracılığıyla mülk sahipleri yönetenler oligarşisi olmakla, Mamon’un gölgesi olan vekâleti halef tahaşşüdüydüler.
Yani ön ittifaklar totemi kültürlü gruplar arası uzlaşmayla; ortaklaşan (müştereklik kılan) gruplar arası ilişkileri; eşleyişle totem meslekli iradeleri veren kült merkezi yansımasını; mamondu mülk sahipliği üzerine yansımıştı. Mamondu mülk sahipliği de El olan tezahür üzerinde özel mülk sahipliği olan oligarşi üzerine gölge yansımaydı. Ön ittifak öncül oluşla selefti. Köleci dönem sonra oluşla halefti.
Mamon’un devlet oluşuyla eylem alanı (özel mülkiyetçi boşluk devinmesi) içine oturması, tarih boyunca hep özel mülk sahiplerinin önünü açmak için bu boşluk devinmesinin içine oturmuştur. Bu oturma nedenini bambaşka biçimde ve süslü, ağdalı sözcüklerle söyleyip; önü açılanların işlerini meşru ve tartışılmaz kılmıştır.
Eş deyişle Mamon müşterekliğin (ortaklaşan- ittifak ve birlik olanın) karşısına ahlaksızlığın, ahlak olmasını sistemleşmeyken; sömürülen kesimlere de ahlaksızlık karşısında, boyun eğmekle ahlaklı olmayı disipline etmiştir.
Günümüz çevre bakanlıkları müşterek yaşam alanlarımız olan, yerel ve dünya ölçekli müşterekleri nasıl meşru (!) yollarla ranta çevirdiği hepimizin malumu olmuştur. Mamon dinamikli başlangıçtan günümüze kadar gelen tüm yönetimlerin iyi yönetim olmalarını söylemek abesi meşrulaşmaktır. Oluşan iyi dediklerimiz de görecedir.
Değişen koşul şartları içinde özel mülkiyet kutsamalı, özel mülkiyet tabusunun değişik şekillerde önünü açan devlet yapılanmalı gelişmelerdeki değişmeler; tebdili mekân olmakla, görece bir iyilik gibi yansımaktadır.
Oysa Mamon’du mana anlayışından beri hep aynı sorun vardır. Bu temel güdülerin karşılanmasıdır. Temel güdülerin karşılanması eylemliliktir. Davranışsaldır. Eylemli olmak ileriye açılım yapmaktır.
Eylemlilik dıştan kendisine alan açan "boşluk devinmesi" içindeki bir başka devinme şekli olan sosyo-toplumca müştereken organize oluşlarıyla sosyo toplumsa oluştur. Sosyo toplumsa oluşla elde edilen toplumsal güç; Mamon’du mana anlamasıyla ele geçirilmektedir.
Ele geçirilen malda billurlaşan emekle, mülk üzerinde her gün yeniden ve yeniden üretecek olmakla emek gücü olan çalışmadır. Kutsanan, müşterek olan emek ve emek gücü değildir. Emek ve emek gücünün ele geçirilmesiyle mülkün işlenmesi olan özel mülkiyetçi anlayıştır. Kutsanan özel mülkiyet ve para adamlığı olam kapitalizmdir. Kutsanan, bambaşka ve farklı boyut ilişkileri içinde, sömürü ve sömürülme olmakla sürüp gitmektedir.
Tilkinin şimdiki ahlakı kümesteki tavukların çalınmasına programlıdır. Bir tilki, başka bir tilkiye karşı kümesi savunma ahlakı gösterirse de gösterilen bu ahlak tavukların yararına değildir. Tavukların kaderi (kölelerin kaderi) eninde sonunda koruyan ya da korunan tilki tarafında yenilmektir (sömürülmektir).
Tilkinin yani özel mülkiyetçi korunan tabunun ahlakı budur. Tilki, kümesteki tavukların çalınmasına karşı mücadele verirken ahlakı (huyu-tutumu) neyse; kapitalizm olan özel mülkiyeti kutsayan tabunun da ahlakı, o kadar olur...
Sn. Özal’ı tabu yıkan (!) geniş görüşlülük olarak gösteren burjuva ideologlarının dalkavukluğu, kapitalizm patentli sömürünün önünü açan yol temizliğinedir. Sömürülen modern kölelerin önünü açacak tabular hiç yıkılmamıştır.
Günü birlik kararnamelerle özel mülkiyetçi tabunun önü açılırken modern köleler 5000 yıldır hala birbirini yakmakta. Günün gereği oluşla canlı bombalarla birbirini patlatmaktadır. Hiç bir kıymeti harbiyesi olmadan, maden kazalarında ilahi takdir oluşla "güzel ölmektedirler (Ömer Dinçer 17 Mayıs 2010)". Bu bir çalışma bakanının aciziyeti.
Kapitalist sömürünün önünü açmak olan onlarca, yüzlerce tabu yıkmaya (kahraman olmağa) gerek yoktur. Özel mülkiyet kutsanmalı tabuyu yıktığınızda, zaten ortada yıkacağınız bir; yüzlerce tabu ("kahramanlık") kalmayacaktır!
İstediğiniz kadar yolsuzluk komisyonları kurun. İstediğiniz kadar helal gıda furyası sürdürün, beyhudedirler. Sonuç değişmezdir. Araplar bağımlı mı, bağımsız mı? Bunu istediğiniz kadar tartışın. Dinler muteber, sömürü ve sömürülme berkemaldir...
Neydi Mamon’un ruhu? Herkesin olanı, bir kısım seçilmiş kulların özel malı mülkü yapı vermenin meşruiyet ligine çevirmekti. Güncel deyişle; herkesin payı olmakla üretim ilişkileri olan toplum sal gücün eseri olan ürünleri ve müştereken kullanılan doğal kaynakları; kapitalizm adına paraya, ranta, çevirmektir.
27.07.2016
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.