- 7297 Okunma
- 7 Yorum
- 1 Beğeni
‘’SI.TI CAFER BEZ GETİR.’’ DEN ABBASE SULTAN’A TARİHTE BİR GEZİNTİ.
Deyimlerimizi anlatmaya başladık madem, devam edelim.
Başlıkta sansür uygulasam da yazı içerisinde uygulamayacağım. Kusura bakmayın.
Dilimize nereden girmiştir bu ‘’ Sıçtı Cafer Bez getir’’ Sözü:
Atatürk’ün Dil Kurultayını topladığı gün (18 – 23 Ağustos 1934 ), Başvekil de( İsmet İnönü) Bakırköy’de genişletilen bez fabrikasını açmaya gitmişti.
Dil Kurultayına bütün bakanlar, milletvekilleri ve bazı büyükelçiler de gelmişlerdi. Dil konusunda tezi olanlar, kürsüye çıkıp konuşmuşlar, fikirlerini beyan etmişlerdi. Bunlar arasında Cafer Kırımi Bey (Cafer Seydahmet Kırımer) kürsüye çıkarak tezini savunurken, Kırımlı olması dolayısıyla söz arasında Ruslar hakkında biraz sitemde bulununca Atatürk çok kızmış ve: "Burası siyaset meydanı değildir, indirin şunu hemen" Deyince profesörü kürsüden indirmişlerdi.
Neyzen Tevfik bu olayı öğrenince şu kıtayı yazmıştı:
Fabrika yaptı Sümerbank bez için,
Çok muazzam bir eser bu laf değil,
Dil işinde ehli dil tezden dedi:
Sıçtı Cafer, bez getirsin başvekil..
(neyzentevfick.blogcu.com/sicti-cafer-bez-getir/364532)
******************************************************
Deyimin hikayesi böyle ama bir başka Cafer hikayesi daha var. Bu Cafer’in sıçması çok daha felaket bir şey.
‘’Bermekîler’’ Deyince en az lise tahsili görmüş her insanın hafızasında bir şeyler canlanacaktır mutlaka.
“Bermekîler”, Abbasi Devleti’nin meşhur vezirlerinin mensup olduğu büyük bir ailedir...
Afganistan’ın Belh şehrindeki “Nevbahar Budist Tapınağının rahiplerinden olan Bermek, o dönemde, astronomi ve tıp ilimlerinde yetişmiş ünlü bir bilim adamıydı.
Horasan Valisi Kuteybe bin Müslim’in bölgeye gelmesinden sonra Bermek’in hekimliğinden istifade yoluna gidildi. Bermek, Şam’a götürülüp sarayda hekimlik yaptı. Bermek’in Müslüman olan oğlu Halid, Ebu Müslim Horasani’nin maiyetinde bulunup, Abbasi Devletinin kurulmasında büyük gayret gösterdi.Bu sebeple, ilk Abbasi halifesi Ebü’l-Abbas-es-Seffah( Seffah kan dökücü demektir. Bu halife Emevi soyuna karşı müthiş bir katliam yaptığı gibi Emevi Halifelerinden Ömer Bin Abdülaziz dışında hepsinin mezarlarını açtırmış ve kemiklerine bile hakaret etmiştir.) Halid’i; önce baş katipliğe, sonra Beytülmalin( Devlet hazinesi ) idaresine ve daha sonra da vezirlik makamına tayin etti.
Halid bin Bermek; isabetli görüşleri, başarılı idaresi ve askeri işlerdeki muvaffakiyetiyle meşhur oldu. Ebu Müslim’in komutasında savaşlara katıldı. 765 senesinde Taberistan Valiliğine tayin edildi. Burada dört sene valilik yaptı... Bizans üzerine yapılan seferlere de katılıp, bazı kalelerin alınmasında çok başarıları görüldü. Bağdat şehrinin kuruluşunda önemli vazifeler aldı. Bağdat’ta pek çok bina yaptırdı. Mansur’un halifeliğinin son yıllarında, Musul Valiliğine tayin edildi. Musul valisiyken halk tarafından çok sevildi... Meziyetleri ve faziletleriyle herkesin takdirini kazandı. 781 senesinde vefat etti.
Halid’in oğlu Yahya, Halife Mansur zamanında Azerbaycan ve Ermeniye valiliklerinde bulunmuştu. Halife Mehdi ise Yahya’yı vezirliğin yanında oğlu Harun Reşid’i yetiştirmekle de vazifelendirdi.
Harun Reşid halife olunca, Yahya bin Halid’i vezirlikte bıraktı ve Beytülmalin idaresini de verdi. Yahya bin Halid, on yedi sene vezirlik makamında kaldıktan sonra oğlu Fazıl vezir oldu.
Fazıl, 793 senesinden 797 senesine kadar Taberistan, Ermeniye, Azerbaycan ve Horasan eyaletlerini idare etti. Horasan’da valiyken kurduğu kalabalık ordu ile zaferler kazandı. Bu ordudan 20.000 kişilik bir grubu Bağdat’a, halifenin emrine gönderdi. İdare ettiği yerlerde camiler, büyük binalar yaptırdı. Kanallar açtırdı. Büyük başarılar gösterip itibar kazandı.
Bermeki ailesinden dördüncü ve son vezir olan Cafer bin Yahya’nın; Halife Harun Reşid ile çok yakın bir dostluğu vardı ve gece-gündüz beraberdiler. Bu sebeple uzun müddet vezirlik yaptı. Pek çok servete ve imtiyaza sahip olan Cafer, babası ve kardeşinden daha çok meşhur oldu. Vezirliği zamanında kendisi, babası ve kardeşleri son derece müreffeh bir hayat yaşadılar. Pek çok servete sahip oldular. Muhtaçları, alimleri, sanatkarları görüp gözettiler ve sayılamayacak derecede hayır kurumları yaptılar. Böylece Bermeki ailesi, Abbasi Devleti’nin hem idaresinde ve hem de memleketin imarında, ilmin yayılmasında, ziraat, sanat, ticaret ve diğer alanların gelişmesinde çok hizmet ettiler.
Bir yandan “hizmet” ediyorlar ama bir yandan da servetlerine servet katıyorlardı. Bir elleri yağdaydı, bir elleri balda…
Devlete tamamen hakim olma yolunda adım adım ilerliyorlardı.
Evet, Bermekîler, Abbasi Sarayında o kadar güçleniyorlar ki; Saray’daki bahçıvandan vezire kadar, her yanı Bermekîler sarıyor...
************************************************
Günün birinde:
Halife Harun Reşid,veziri Cafer bin Yahya ile birlikte,saray’ın bahçesinde gezerken, canı meyve çekiyor... Elmayı dalından koparmak için uzanıyor, ne var ki; biraz şişman ve orta boylu olduğu için, meyveye yetişemiyor.
Veziri Yahya’ya diyor ki;
“Omzuma çık, o meyveyi kopar ve bana ver!”
Vezir zayıf olduğu için, Halife’nin omzuna çıkıyor ve meyveyi koparıp, veriyor...
Meyveyi yiyen Halife Harun Reşid, “çok lezzetliymiş” diyor, “Bana bahçıvanı çağırın... Bu lezzetli meyveden dolayı onu ödüllendireceğim.”
Zaten az ileride duran ve olan-biteni hayretle seyreden bahçıvan geliyor... Halife, ona; “Sana bir ödül vereceğim, dile benden ne dilersen.”Diyor...
Bahçıvan diyor ki;
“Sultanım, sizden bir tek isteğim olacak... Bana, benim Bermekî olmadığıma dair bir belge verir misiniz?”
Halife şaşırıyor!..
“Herkes devlet kademesinde görev almak için bir Bermekî şeceresi uydururken, herkes Bermekî olmaya can atarken, sen niye Bermekî olmadığına dair belge istiyorsun ki?. Kaldı ki, sen bir Bermekî’sin. Bermekî olmaktan niye kaçınıyorsun?..”
Belgeyi almakta ısrar eden bahçıvan diyor ki; “Evet, bir Bermekî’yim... Ama, madem ki, benden bir istekte bulunmamı istediniz... Ben bu belgeyi istiyorum, başka da bir isteğim yok.”
Halife Harun Reşid de; “Madem ısrar ediyorsun, istediğin belgeyi vereceğim sana” diyor ve daha sonra da, o belgeyi veriyor bahçıvana...
Aradan epey bir zaman daha geçer…
Halife Harun Reşid, yattığı uykudan uyanır, gözleri açılır, kulakları duymaya başlar. Civar ülkelerden gelen uyarıların ve halktan yükselen tepkilerin, hiç de yersiz olmadığını düşünmeye başlar!..
Öyle ya;
Civar ülkelerde güçlü Arap emirleri varken, Abbasi Devleti, İran asıllı Bermekîler tarafından yönetilmektedir.
Dahası, devletin temelini Araplar oluşturduğu halde; devletin bütün kademeleri, İran asıllı Bermekîler tarafından ele geçirilmiştir.
Bermekîler ise; Halife Harun Reşid’in kendilerine beslediği büyük güven ve yakın ilgiyi istismar ederek, sadece saray kademelerini değil,eyaletleri de kendi yandaşları ile yönetmeye başlarlar.
Anlayacağınız;
Devletin her kademesini bir “ur” gibi sarmışlar, en ücra yerlerine bile kendi adamlarını yerleştirmişlerdir.
Yattığı derin uykudan uyanan ve gözleri fal taşı gibi açılan Halife, Bermekîlerin “Paralel bir devlet” kurduklarını, ülkenin her yanını ele geçirdiklerini ve kendisini devre dışı bıraktıklarını fark edince, derhal emir verir:
“Bermekîleri kılıçtan geçirin!..Yaşlılarını da zindana atın!”
Emir, yerine getirilir.
803 yılında, “Halife ile gece-gündüz beraber” olan ve yanından hiç ayrılmayan vezir Cafer bin Yahya öldürülür.
Cafer’in babası Yahya bin Halid ve kardeşleri Fazıl, Muhammed ve Musa hapsedilir. Yahya 804, Fazıl 805 senesinde hapisteyken vefat ederler.
Ailenin geri kalanlarının da servetlerine el konulur. Böylece bu zengin ve güçlü aile yoksulluk içinde tarih sahnesinden silinir, gider.
Peki, bahçıvana ne olur?
Halife’nin emri üzerine, görevliler bahçıvanın evine de giderler. Ya kılıçtan geçirecekler, ya hapse atacaklardır.Ama, bahçıvan hemen, “Bermekî olmadığına” dair, “Halife imzalı belge”yi gösterir.
“Gördüğünüz gibi, ben Bermekî değilim” der ve kellesini kurtarır.
“Kılıçtan geçirme ve zindana atma operasyonu” sona erince, Harun Reşid,son durumu öğrenmek için kurmaylarını çağırır ve sorar;
“Emrimi yerine getirdiniz mi?”
Kurmaylar der ki;
“Listedeki herkes; ya kılıçtan geçirildi, ya zindana atıldı... Sadece bir adam kaldı... Ama, ona dokunamadık, çünkü elinde sizin imzaladığınız bir belge vardı!”
Halife; “Hatırladım ben onu... Onu bulun ve bana getirin” der...
Bahçıvan huzuruna getirilince, Harun Reşid sorar adama;
“O gün, Bermekî olmadığına dair, benden ısrarla belge istedin... Ben de verdim... Peki, bugünlerin geleceğini nereden anladın?”
Bahçıvan der ki;
“Sultanım; hani, o elmayı koparmak isterken, vezir, sizin omzunuza basmıştı ya... İşte o an dedim ki; eyvah, bizim sonumuz geldi!”
Harun Reşid, araya girip; “Ama ben söyledim omzuma basmasını” deyince, bahçıvan der ki;
“Farketmez sultanım... Sizin, Sultan olarak, vezirinizin omzunuza basmasını istemeniz bir alicenaplıktır, büyüklüktür... Siz istemiş olsanız bile, vezirinizin omzunuza basması ise; hem şımarıklık, hem had bilmezlik, hem de küstahlıktır.
Sizin omzunuza basıp meyveyi koparmak yerine, pekâlâ beni çağırabilir ve benden isteyebilirdi.
Bir adam, vezir de olsa, sultanının omzuna basacak kadar cüretkâr ve had bilmez olduysa, bunun sonu felâkettir. Ben, işte o gün bu felâketi gördüm ve sizden o belgeyi istedim.”
( Tuğrul Çalışkan…)
Evet…Bazen tehlike burnunuzun dibindedir ama uyanmanız için birilerinin omuzlarınıza, hatta tepenize çıkması gerekir.
NOT: Harun Reşid’in Abbase adında güzelliği dillere destan olan bir kız kardeşi vardı. Abbase önce Muhammed bin Süleyman bin Ali ile evlenmiş, onun ölümü üzerine İbrahim bin Salih bin Ali ile,onun da ölümü üzerine Muhammed bin Ali bin Davud ile evlenmişti. Onun da ölümünden sonra İsa bin Cafer kendisiyle evlenmek istediyse de zamanın şairlerinden Ebu Nuvas’ın Harun Reşid’e hitaben yazdığı bir şiirde ‘’ Bir haini öldürmek istediğin zaman onu kılıçla öldürme. Abbase ile evlendir’’ anlamındaki şiirini duyunca bu isteğinden vazgeçti.
Harun Reşit, ihanetinden şüphelendiği kardeşi Abbase ve veziri Cafer El Bermeki’yi devamlı gözünün önünde tutmak için onları evlendirdi ama birbirlerine dokunmalarını yasakladı. İlle velakin bu yasak tutmadı elbette. Bir şekilde Abbase’nin hamile kaldığını öğrenince Cafer’i öldürdüğü hikaye şeklinde anlatılır bazı kaynaklarda.
Harun Reşid gerçekten de öldürmek istediği bir haini kız kardeşi Abbase ile evlendirmiş ama bu dördüncü damadın ölümü kılıçla olmuştur.
Abbase Sultan ise Rakka’da eceliyle öldü. Bu gün o bölgedeki Süveykatü’l Abbase’’ adlı yer hâla onun adıyla anılır.
Türk sinemasında bu hikaye baş rollerini Türkan Şoray( Ahbbase Sultan), Murat Soydan ( Cafer el Bermeki), Turgut Özatay’ın ( Harun Reşid ) oynadığı ‘’Abbase Sultan’’ Filmi ile beyaz perdeye aktarılmıştı.
YORUMLAR
Şimdi vikipedi'den baktım barmakîler (orijinali pramukha imiş ve lider anlamına geliyormuş) aslen budistlikten zerdüştlüğe geçen ve nevbahar'ın hadimi olan bir aileymiş. belki biraz ırkçı bir söylem olacak ama şimdiden özür diliyorum, başka bir milletten korkmam acemden korktuğum kadar.
bu arada binbir gece masallarındaki kötü vezirin esinlenildiği vezir bu meşhur cafer abiymiş. bir şekilde adını tarihe yazdırmış :) bahçıvanın tespiti de ondan beklenmeyecek derecede bilgece. elinize sağlık hocam. saygılar.
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
Buhara Hanlığı'nın 80 milyon altınını hatırladım, değerli hocam...
Selam ve saygılarımla.
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
Güzel hikaye idi şu belge olayı.
Yazı da genel olarak ilginçti.
Bizlerin hiç böyle araştırma zevkimiz yok.
Yatıp duruyoruz akşama kadar.
Bir kaç satır bile yazmayı beceremiyoruz.
Helal olsun size hocam.
İyi üretiyorsunuz valla.
sami biberoğulları
Senin de belirttiğin gibi fazlasıyla tembel oldun bu günlerde. Haydi silkelen biraz. Özledik yazılarını.
Selam ve sevgilerimle.
Çok güzel bir yazı okudum daha önce bilmediğim bir tarih sahnesini gözümüzün önüne serdiniz bu anlamda size müteşekkirim demek ki hainin ifşası hadsizlikle zuhur ediyor tıpkı günümüzde yaşadığımız olaylar gibi en içten en kalbi saygılarımı sunuyorum
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
Tıp a tıp aynısı olmasa da günümüz '''Tarih tekerrürden ibarettir''' sözüne ne kadar da uygun yaşanmışlık!
Harun Reşit'in bir çok hikayesini okuduk ama bunu bilmiyordum ağabey! Sayenizde okuduk ve bilgilendik.
Devlet idare etmek, yazılı kanunları yerine getirmek ve Dünyanın kahpece düzeninin uygulandığı zamanımızda Devleti ayakta tutmak ne kadar da zor! Hele hele içeride de bu kadar Gâvur hayranı olup hainler varken! O kişiliksiz haysiyetsiz bir de açık açık, '''Sizin ve Avrupanın emrindeyim''' demez mi???
Selam ve saygılarımla.
sami biberoğulları
Mehmet Akif ne güzel der değil mi?
''Tarih tekerrürden ibarettir derler. Ders alınsaydı hiç tekerrür eder mi'' Diye.
Ders almak lazım ama genelde uyuyoruz.
Selam ve sevgilerimle.