- 873 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
TEĞMEN İBRAHİM NACİ-ALLAHAISMARLADIK kitabı üzerine…
Ey şehîd oğlu şehîd isteme benden makber,
Sana âgûşunu açmış duruyor Peygamber
Mehmet Akif Ersoy
1912-13’teki Balkan Harbi sırasında 24. Bağımsız İşkodra Tümen’in alaylarından biri 71. Alay… Tümenin diğer alayları ise 70. Ve 72. Alaylar… Şubat 1915 yılında yeni sefer kuruluşları çerçevesinde bu tümenin 70. Ve 71. Alaylar alınarak Çanakkale’yi savunmak üzere Anadolu tarafından görevlendirilen 1. Tümen’e verilmiş. 71. Alay Gelibolu Yarımadası’nın en kanlı muharebelerinden birisi olan Kerevizdere Muharebesi’ne girecek, İbrahim Naci’nin girdiği ilk ve son muharebe olarak kalacak, cephe hattında o gün şehit olacaktır.
Teğmen İbrahim Naci’nin günlüğünden hazırlanan bir kitabı okuyorum bu günlerde. Bayramın son günü katıldığım Şehitlik Turu’nda rehber Ethem Bey’in tavsiyesiyle aldığım kitabı okurken bir yandan da gözümde canlandırmaya çalıştım olayları Teğmen İbrahim Naci’nin kalemiyle… Eğer yaşasa imiş bir yazar olabilirmiş düşüncesi dolaşıyor beynimde. Günlüğünde mekân tasvirleri geniş bir şekilde yer alıyor. Bu da bana sevdiğim yazar Ahmet Hamdi Tanpınar’ı hatırlatıyor. Onunkiler kadar hayalci, puslu ve derin. Günlük 21 Haziran’da son buluyor. O gün şehit veriyoruz İbrahim Naci’yi. 21 Haziran günlerin kısalmaya başladığı en uzun gün. Teğmen İbrahim Naci en uzun günü yaşayamamış. Saat 11.15… Onu yengeç dönencesine uğurladığımız o saat belki de en kısa gün benim için yazılarını okurken. Veda sayfasının karşısında ise Yüzbaşı Bedri Efendi’nin kendisi için yazmış olduğu iki sayfalık bir Hamiş.
…
“Ordumuzun, vatanımızın istikbâlini, geleceğini bu körpe çocukların malı olarak tasavvur ediyorum. Her ümidim Türk gençliğine bağlı idi. Naci de bu gençliğin içinde istisna teşkil edecek derecede kıymetli bir kişi idi. “
…
Alıntı yaptığım bu yazıyı tamamlayamayan Bedri Efendi’de 2 Temmuz 1915’te şehit düşmüş 8 Haziran 5 Temmuz 1915 tarihleri arasında cereyan eden Zığındere Muharebeleri esnasında…
“Fakat o gidişle bu gidiş arasında öyle fark var ki…”
Adını sıkça duyduğum Şirket-i Hayriye vapuru dalgalar arasından batıp çıkarak İbrahim Naci’nin kalemine konuk oluyor. Kâh sevildiği sevdiği günleri anarak kâh o an ki halet-i ruhunun verdiği bunalımla… İstanbul’da sevdiğiyle gezdiği Şirket-i Hayriye ile savaşa doğru yol aldığı Şirket-i Hayriye, o yıpranmamış yüzüyle karşısında dursa da savaşın vahametiyle ışıkları sönmüş bir vapurdur artık.
“Oh! Kim bilir belki de bir daha geri dönmemek üzere beni, garip illerin kimsesizliği içine atacaktı.”
Derken o sonsuzluğunu içine çekmeye hazırdı. Daha günlüğün başında verdiği adreste de belirtmiş zaten;
“Bu defter kimin eline geçerse bir şehit hürmetine yukarıdaki adrese göndersin…”
Gözlerim doluyor okurken…
Günlükte ayrıntılar da dikkatimi çekiyor. Askerlerin yemekleri yaygın olan düşüncenin aksine o kadar sıkıntılı olmadığıdır. Pişirilen ekmekler ve mutfaklardan alınan yemekler genellikle merkeplerle askerlerin dar, sıçan yolu olarak vasıflandırılan irtibat yollarından bölük eminleri tarafından getirilmiştir. Çekilen sıkıntıların taarruzlar ve bombardımanlar esnasında askere sıcak yemek ulaştıramamaktan kaynaklandığı günlükte yazmaktadır. Çay içmeyi çok sevdiğini ve her gün çay pişirttiğini de eklemem lâzım.
“Yatağımın üzerine oturuyorum. Defterim yanımda ne olacağını düşünüyorum. Uzaktan yanık bir ses işitilmeye başlandı. Dinledim, bizim Şâkir. O malum şarkımızı söylüyordu. Oh ya Rabbi! Bu şarkı şimdi beni ne kadar etkiledi. Şimdi yine İstanbul’da geçen mutlu günlerim hatırıma gelmişti. Ah!.. Fakat bu ne kadar az devam etmişti. Ben nerede idim. Nereye gidiyordum…”
“Demin aynaya baktım. Hayret, ne kadar zayıflamışım. Yanaklarım çökmüş, gözlerim çukur içine gömülmüştü. Sonra gözlerimin etrafında koyu sarı bir halka beni korkutuyordu. Allah muhafaza etsin.
Eve Fehmi ağabeyime ve Yakup’a birer mektup yazdım. Geceden beri muharebe öyle şiddetlendi ki… Karyolada yüzlerce topun acı acı patlamasından uyku uyumak mümkün olmuyor.
…”
Yukarıdaki en son satırlar günlüğündeki yirmi dördüncü günden… Onu günlüğün yirmi dokuzuncu günü ebedî olarak kaybediyoruz. Günlükte bahsedilen iki ağabeyden biri Sakarya Muharebesi’nde şehit olmuş. Diğer ağabeyi ise binbaşı rütbesiyle askerlikten emekli olmuştur.
Bugünlerde Teğmen İbrahim Naci’yi okuyorum. Adresine günlüğünü teslim edemesek de yazılanları bir şehit hürmetine okuyalım.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.