- 1826 Okunma
- 8 Yorum
- 9 Beğeni
Özlemin Som Hâli..
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Gözlerimin yuvasında karıncalar geziniyor sanki, sanki beynim de binlerce ses kol gezmekte düşünceler istilasında iflas etmek üzere aklım... Kaldıramıyorum anlaşılmamanın ağırlığını...
Bu yorulmanın ayak sesleri mi anne!
Karalanan satırların beyaz geçmişi değil miydik oysa hayatlarımızda, hayat yaşanmak için sunulmamış mıydı biz kullara?
Sorularıma cevaplar hep k’ayıp anne.
Şimdi yazdıklarımı okusanız yahut duysanız iç fırtınalarımı, sesi kısık bir bedenin üşümüş hâliyim,
ki duysan sen narin serçe derdin babam Zühre, ben ise eksiğim anne eksildikçe tükenen hasta,
aheste..
Bir türlü yoluna girmiyor kurulmuş düzenlerin bozuk kalıntıları, heryer savaş sonrası sanki heryer kan gölü.
Sebep ne olursa olsun anlamaya çalışıyorum olanı biteni sorgulamaya ve empati, evet empati ile katil bile nasıl olunur çözmeye çalışıyorum ama sonuç kocaman bir sıfır anne, hangi haklı sebep bir cani hamle ile nefesinden alıkoyabilir bedeni, hemde kudtretin sahibinin emanetiyse bu sebep/nefes.
Dünya bıraktığın gibi değil artık anne...
Birkaç doğru var ve yanlış giden binlerce şey bir de cevabını arayan çokça karmaşık soru hayatımda.
Nerde hata yapıyorum nerde göremiyorum gerçekleri neden gördüğüm gibi değil baktıklarım, neden güzel sandığım herşey zarar ile sonuçlanıyor. Bilemiyorum.
Belki de bildiğim tek şey bu dünyayı çözemediğim..
Ya da sanırım dünya normal de insanlar farklı, yaratılışın ötesine geçtiler ve amaç saptı.. Dedim ya çözemiyor, bilemiyorum.
Bildiğim en acı şey anne artçı depremlerle önceden çatlamış duvarlarımın daha da hasar gördüğü kâlbimin binparça kırılmış ama bunun çevremdekiler tarafından es geçildiği, herkesin kendini düşündüğü, kendi tarafından pay çıkardığı ve onların istediği gibi olursam herkesin iyi olduğu itiraz edersem benim kötü olduğum...
Bu nasıl bir mantıktır bu nasıl bir mesele! Neyin kuralını devam ediyorlar bu yalan dünya da.
O yüzden kimsesizim.. Herkese mesafeli sözlerim. Tenha kendi dünyam.. Bunun adı mecburi yalnızlık mı anne?
Ve bildiğim birşey daha, beni sen nasıl yetiştirdiysen sesini kulaklarımdan bile silmeden bana anlattığın şekliyle kalmaya gayret gösterdiğim ve kaldığıma inandığım ve de son bildiğim şey seni çok ama
çoktan öte çok özlediğim anne...
Saat bir akşam üstü, bir kuş sesi sanki hep bu vakitler balkona çağırıyor beni, kendini görmediğim ama sesine tutulduğum bu kuşun sesi yine gelirse yarın bu vakitlerde de tekrar seni özleminden öpeceğim..
Yine çiçeklerime ismini fısıldayarak suyunu vereceğim, kahvemi hafif soğuk ama yavaş içeceğim. Gökyüzü okşayacak hasretinden yanan yüzümü, kâlbime dolacak ne renk olursa olsun bulutların huzuru, dalacağım yine derinlere, senli vakitlere, bensiz vakitlerin hesabını keseceğim kendime yitirmeye ramak kalmış aklımla.
Müsadenle anne..
Şimdi hayata ve özlemine kor bir ara, vakit şifa umma vakti, sığınma vakti kul yapımı küçük umutlara.
Unutma
seni çok seven kızın hâlâ hayatta, duâ et bana o mübârek sevginle şifa sun yaralarıma..
Duâ et...
Ki gözlerim,
Kâlbim ve ellerim...
Şuan hepsi durdu. Dilim de sadece bir cümle. - yoruldum...Allahım sen beni dinlendir...
Temmuz-2016/Z.Nâr
YORUMLAR
Bazen sığınabileceğimiz tek liman anne yüreği oluyor. En saf, en temiz, en masum duyguları aşılayanımızdır çünkü anneler.
Büyüdükçe hayatın keşmekeşliği, acımasızlığı öylesine sarıp sarmalıyor ki dünün o masum yüreklerini. Geçer biter diye umut ederken bumerang gibi dönüp dönüp çarptıkça alnımıza yüreğimize anlıyoruz bunun geçici bir sendrom olmadığını... Hayat öylesine zor geliyor bazen ve öylesine keşmekeş ki... Sığınacak bir liman arıyoruz ya, bir eş, bir iş, bir arkadaş, bir yoldaş, her neyse... Anlıyoruz ki hiç biri ve hiç bir şey doldurmuyor o koca anne şefkati dolu yüreğin yerini.
İşte böyle zamanlarda olsa gerek "özlemin en Som Hâli" yle kuşatılmaktan kurtulamıyor insan...
Uzun süren sağlık sorunlarıyla boğuştuktan sonra, eylülde kaybettik o en değerli varlığımızı... Yokluğunu doldurabilecek bir şey bulabilmek mümkün olmuyor. İçtiğimiz suda, çayda, kahvede, yediğimiz lokmada hissediyoruz bu boşluğu. Rüyalarımızda görmek mümkün olabiliyor bazen... Ellerimizi açarak Yaradana sığınıyor, mekanları cennet olsun diyoruz, özlemle yad ederek, hayırlarla anarak yeniden yeniden...
Yeter ki hayattayken kıymetlerini bilelim annelerimizin, sevdiklerimizin çok geç kalmadan...
Saygıyla...
Çocukluğumu İstiyorum...
Annem..! çok yalnızım...
Yüreğinde sakladığın çocukluğum kadar mutlu değilim
Gülmüyor gözlerim
Umut gibi kadim
Yaşam gibi cesur değilim...
Hep bir şeyler koparıyorlar yüreğimden
gittikçe eksiliyor tükeniyorum...
Umudu kırılmış bir can /
İncinmiş bir gönül kaldı…
Büyüdükçe yüreğim hep sonbaharı yaşıyor
Ağaçlar bile ağlıyor yapraklarını döküyor ben gibi…
Kutsal saydığım her şeyi de unuttum
tepeden tırnağa üşüyorum…
Bağrında soluk aldığım şehrim bile
Gözyaşım gibi / çocukluğum gibi
Penceremin camlarından akıyor...
Gönül bahçemde güllerim döngüsünü yitirdi
daha çiçeklerini açmadan yapraklarını döküyor…
Yalan yüreklerin darağacında asılı kaldı bedenim
Müstehzi gözlerde intihar etti sevgim
Yalnızlığımın elinden tutan olmuyor anne..!
vazgeçtim büyümekten…
Sakladığın çocukluğuma sığınmak istiyorum...
'yavrun yeşim'
-herşeyin anne tadında olması dileğiyle...
Nar-ı Çiçek
Âmin diyorum dileğinize..
Duâya..