- 854 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Her geçen gün biraz daha azalarak, tükenerek...
"Çok sevdim."
Hangi akla, hangi kalbe sığdıracağımı düşünmeden.Nasıl o kadar cesur olmuşum bilmiyorum.Bu hikayeyi neden burdan başlattığımı da.En başından anlatmaktan hep çekindim. Güzel başlangıçlar eğer kötü sonlara mahkum olmuşsa okuyanları incitir.Gerek görmedim bu yüzden. Okuduklarımdan biliyorum.Acı bir sahnenin paragrafları üzerinde kalmış çok gözyaşım var. Cümlelere mıhladığım "ah"larım...Bu yüzden okuyanları da düşünüyorum. Kendimi yerlerine koyarak.
Lise sıralarında elimden hiç düşmeyen, mutlu sonlarla gülümseten romanlar okurdum. Hatta bazılarını defalarca.Canımı yakanları da olurdu tabi. Hiç kabullenmedim.Dünyanın bu kadar acımasız insanları taşıdığına inanmıyordum.Yeryüzünün kanunları gibi bir de öte alemin paslanmaz adaleti vardı,körelmezdi. Gün olur devran döner bütün yapbozlar hak ettiği yeri bulurdu.
Büyüdüm biraz daha.
Üniversite sıralarıyla tanıştım. Bolca dostluklar kurdum. Yeni bir dünya kuruldu adeta beynimde. Kalbimin sesini duydum o zamanlar. Düşünebiliyor musunuz? Onca romanda sevdiğim ve bir o kadar korktuğum kahramanlar gibi olmak üzereydim.Titriyordum fakat bambaşka bir titremeydi bu. Ne bir sıtmaya yakalanmıştım ne de donduran bir ayaz gecesine. Şu an yazarken bile gülümsüyorum.Tuhaftır. Ne kadar acı şey yaşarsan yaşa eskilerden hoş bir parafı sıkıştırırken araya ,çarpan kalbinin sesini duyuyorsun, tebessüm etmeyi bırakmadığını anımsıyorsun o an. Bu da öyle bir şey.
Kendime kabul ettirmem çok zor oldu. Çocukça utangaçlığımı gizlemek için yorganı başıma çekip uyuyakaldım da, aynalardan kaçırıp yüzümü ellerimle kapattığım da. Sevgiyi ne kadar yanlış sürmüşlerdi önümüze oysa. Ayıp bir şey yapıyormuşuz gibi utandırmışlar. Korkaklığımız yüzünden tadını alamamışız çoğumuz.Çok sonra anladım.Bir daha hiç o zamanlardaki kadar masum olamayacağım. Öyle sevemeyeceğim bir daha. Kalbim o zamanki gibi çarpmayacak.
Çocukların yüzünde tebessüm gördüğümde içim kan ağlasa da tüm dertlerimi unutuyorum.Sonra zamanın onlardan götüreceklerini düşündükçe içim acıyor.Alnı geniş, boyu benden biraz daha uzun yüzü ömrüme eklenen bir resimdi.Yok yok resim değil, baktıkça içimde sonsuzluğa iten bir türkü. O günlerde karmakarışık şeyler yaşadığımın farkındaydım,bambaşka şeyler oluyordu. Dünya dönüyor ve her şey olması gerektiği gibi devam ediyordu. Fakat bende başka şeyler oluyordu.Buna emindim.Zor ama çok sevdim. Bir insanı ne kadar zor seviyorsan onu kalbinden çıkarmak da o denli güç oluyormuş.Çok sonra anlayacaktım.
Yaşadığınız kaç dün bugünkü gibi aklınızda? Benim hafızamdan o günlere ait birçok resim silinse de bir resmi unutmadım hiç. "Sevginizi hissettirin, ölümlü yokuşlarla dolu hayat."sözü kim bilir hangi kitaptan kalmıştı aklımda. Ondan çok sevmeye başladığımı anladığımda iplerin gerilip kopmak üzere olduğunu anladım fakat henüz neler olduğunun farkında değildim. Işıklar yolunu aydınlattığı an onu kaybettim. Yolunu bulduğunu sandığı an elimi bıraktı. Ayakta dimdik durduğu an, eli para tuttuğu gibi. Çok acımasız cümleler kurmak istemiyorum. Belki hala o acı dilimde olsaydı ve ben o duyguyu hatırlasaydım sizin de kalbiniz acıyacaktı.Gerek yok.
Karanlığı çok kötülemişlerdi. Benim de aklımda hep korkunç bir figür olarak vardı o günlere dek. Yeni bir dünya ile tanışmıştım. Yirmi dört saati de geceyi yaşatan. Sırtımı aşındıran yataklarda uyudum.Baygın gibi yatıran ilaçlar içtim.O kadar çok rüya gördüm ki. Hele birini hiç unutmam. Dik yokuşlardan birine tırmanıyorum.Yukardan uzanan eli tutmak için. Aşağıya bakıyorum; sonsuz bir boşluk. Tuhaf bir koku burnumda; yeşil ot kokusu. Az önce yağmış bir yağmurun öpücüğü.
Kolumda kaç morluk vardı saymadım. Gözümden istemsizce akan damlaları da biriktirmedim öyle, kurutmadım mendillerde. Çok susmanın, hatta çok fazla susmanın antibiyotik etkisi olduğunu söylemişlerdi. Günde birkaç saat sessiz kalmak inanılmaz derecede iyi geldi kullandığım tadı kötü kimyasallardan sonra.
Güzel bir kız olduğumu söylerlerdi. İtiraf etmeliyim kendimi hiç beğenmezdim. Bir tek çatık kaşlarımın beni koruyan kalkanlar olduğuna inandırmıştım kendimi. Fakat yetmedi. Zayıfladıkça onlar da eski gücünü kaybetti.Çok fazla hüzün büyüttüm, içimde tutmayı becerdim çoğu kez. Sanırım hataydı. Dibi görmek böyle bir şeydi işte; sonrası yok olmaktı.
Bir kadını yıkmak sanıldığı kadar kolay değil aslında. Fakat ihanet çok başka bir şey. Bıçak kesiği daha az acır eminim ve bıraktığı yara daha çabuk iyileşir. En çok da onuru incinir insanın. Herkesin bu dünyada sahip olduğu en mühim şey.İçinde biraz inanç varsa dirilmek için ufak bir ışık yetiyor, yoksa tükeniyor bitmeye yüz tutan gaz lambası gibi.
Ben şanslı olanlardandım. Yaşayarak, daha çok severek, inanarak ayağa kalktım.Zamansız öldürdüğün şeyin amansız dirildiğini biliyordum.Bunun için "daha çok"ları denedim hep. Doyasıya severek, içimde bitene dek. Hayaletiyle gezdim. Bir bedene indirgenmemiş hayaliyle.Yürüdük ,oturduk bir yerlerde, gözlerine baktım hep.Sarıldım. Hem de ne sarılmak, sormayın.Kemiklerini kıracak kadar mı bilmem, ve bunu hiç öğrenemeyeceğim. Ne zaman ki bir hayalet konuşur,o zaman (belki!)
" Her geçen gün biraz daha azalarak, tükenerek..."
Yoluma ışık koydular,uzun yolculuklar başladı ardından. Şehrin bir ucundan ötekine gidecek yeni bir hayata başlayacaktım.Hazır mıydım? Bilmiyorum. Fakat,başlamalıydım. Başka türlüsü zordu. Başlarda çok zorlanmadım değil.Her şey yeniydi.Yüzler, yollar, türküler.Daha iyiydi benim için. Oysa ben aynı bendim.Kendini terk edemiyormuş bir tek insan.
Kocaman yüreklerle koca gözleriyle beni kucaklayan, acımı erteleyen ufaklıklarla tanıştım. İlaçları bıraktım yavaşça. Evim göle bakan bir yerdeydi. Mavinin türlü tonlarına bürünen Van Gölü’ne komşuydum. Her şey bir anda değişti sanıyorsunuz, ama değil!
Öyle uzun sürdü ki! Bir iki yıl değil, çok daha uzun. Geceler hep katladı kendini, gündüzler çok azdı. Öyle çok kitap okudum ki yaşadıklarımdan kaçmak için. Sonra tekrar öğrendim ki kaçmak yanlış olandı.
Güzel dostluklar kurdum.Az acılı, bol neşeli dostluklar. Yalnız kalmayı daha çok tercih ettim. Kendimle kalmak, doğayı dinlemek daha huzur vericiydi. Arada havalanan helikoptlerleri beyaz bulutlara değen yolcu uçakları gibi hayal ettim. Bazen gerçekleri kabul etmek tahammülü olmayan acılar veriyordu ve bu inanın ki çok zordu.
Sevmeyi denedim. En çok da güvenmeyi. İkisi de zor kazanılan çabuk kaybedilen şeyler gibi duruyordu. Sevmek istediğime güvenemediğimi güvendiğimi ise sevemediğimi anladım. Kendimden kaçmadım, hep daha çok koştum. Sevginin her türlüsü için ayarlı insan. Fakat aşkı bulmak çok başka bir şey.
İnsan unutmuyor. Sadece alışıyor. Bunu benimsediğimden beri zorlanmıyorum.Artık güzel bakmayı öğrendim.
"Acılarına da sarılabilmeli insan.Gurur duyabilmeli.Onurlu durabilmeli."
Daha çok gülümsedim.Çünkü çok güzel bir işim vardı. Hatta işten öte bir hayat felsefesi haline getirdim. Çünkü akıllardaki öğretmen filmini silmiştim. Onlar gibi koştum, düştüm, eğlendim, öğrendim, okudum... Evet, evet. Ben hep çocuk kalacağım, onlar gibi hiç büyümeyerek.
Bitmeli mi, hayır! Çünkü benim hikayem ölürsem de bitmeyecek.Açık uçlu cümlelere yerleşeceğim. Sonsuzluk orda. O hiç açıklanmayan yerde, söylenmemiş sözcüklerin içinde. Kalbim çarpıyor. Belki sevmek için hatta güvenmek için yeni bir filiz veriyorum. Endişelendiğim biri var, soğuk geceleri uykularıma giriyor. Kendime itiraf edemesem de seviyorum galiba. Çünkü tanıdık bir çarpıntı bu. Daha önceden, çok önceden.
Güven bana, demiyor ama sarıyor, sımsıkı. Bırakma der gibi bakıyor.
"Çok sevdim."
Belki de daha çok seveceğim. Bir şey kaybeder miyim? Çok şey belki de.
Fakat şu kısacık yaşamda dert etmeye değmiyor hiçbir şey. Yanımızda kar kalan tek şey. Sevgi. Koşulsuz, karşılık beklemeksizin. Yaptıklarımız, bıraktığımız izler ölmüyor bir de. Acılar yarına kalacak tecrübeler olmalı, vebalı korkular değil.
Bitmeli mi?
Henüz değil.
Biliyorum.
Sevmeyi unutmayın , sevdikleriniz değişse bile....
Nuray KAÇAN-
2016 -TEMMUZ
İZMİR-
YORUMLAR
Nuray Hanim, ne güzel bir yazı. Adi üstunde sihirli bir kalem var elinizde :-)
Yürekten tebrik ederim. Sevgiyle kalin, hoş kalin.
Sihirli Kalem
Yüreğinizin, kaleminizin güzelliği o.
Benimki sadece bir dışavurum;
her türlüsüyle...
Gönül dolusu umut ve sevgiyle.