MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'Ü HER BEYİN ALGILAYAMAZ
![MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'Ü HER BEYİN ALGILAYAMAZ](https://i.edebiyatdefteri.com/resim/resimli_yazi/buyuk/15611.jpg)
Değerli Gönül dostum Saygın Seçkin yürek
* * * * ** * * ** * * ** * onurumuzsunuz* * * * ** * * * ** *
Mustafa Kemal ATATÜRK’Ü her beyin algılayamaz.
Mustafa Kemal Atatürkü, her beyin kavrayamaz.
Mustafa Kemal Atatürkü , her beyin anlatamaz.
Misak-Milliyi, Meclis-i Mebusanı, Sıvas, Erzurum Kongrelerini
Amasya Genel gesini, 19.Mayıs. 1919.Kemalizim güneşini her beyin algılayamaz.
Neden mi dersiniz, aydınlanmadan korkarlar,çağdaş medeni hukuktan korkarlar.
Laik ,Demokrasiden korkarlar,Kadının aydınlanmasından , bilinçlenmesinden korkarlar
İşte o zaman kadının sırtından amaçlarına ulaşmaları zorlaşır, tıpkı türbanda yaptıkları gibi.
Bu nedenle karanlık, yobaz, bağnaz, takiyeci, ümmetçi, taklitçi zihniyet, Atatürk İlke ve Devrimlerini travma kabul eder.
Ümmetçi toplum yaratmadıkları müddetçe, karanlık emellerine ulaşamazlar. sıkıştıkları anda teröre baş vururlar.
Menemende Kubilayı şehit ettikleri gibi,, Almanyada Kaplancıların Hilafeti ilan ettikleri gibi, Uğur Mumcuları, Bahriye Üçoku, Muammer Aksoyu, Hablemit Oğullarını, Abdi İpekçileri, Ahmet Taner Kışlallıları ,Danıştay saldırısında Öz bileni, Diyar Bakır Emniyet Müdürümüz Gavvar Okanı, Gonca kurişi, Mezar evleri, MARAŞ VE ÇORUM OLAYLARINI Sıvas Madımak, ve gazi olaylarını yaratırlar.
Yıldıramazlar,!!...Kemalizmi yok edemezler Güneşe engel olamazlar, bir gün Kemalizim güneşi onların karanlık beyinlerine girmeyi başaracak, Türkiye kadınını Recm cezasına dört yalancı şahitle yargılayıp, vahşice taşlayarak öldürmeyecektir.
Kadınına değer verecek, kadınını ,anasını, bacısını, kızını, yarenini, bu kara yobaz zihniyetin sömürüsünden muhakak kurtarmayı başaracaktır,
Atatürk Türkiyesinde Mehmetçik , hiç bir zaman ümmetçik olmayacaktır.
Bu Ülkenin Vatan sever evladı, bir gün Çanakkalede Kefensiz yatan dedelerini utandırmayacak
Atatürk Türkiyesine, Laik Cumhuriyetine Sosyal Çağdaş hukuğuna sahip çıkacaktır.
Sahip olduğu kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur.
Ayyıldızlı al rengi, şanlı, şerefli bayrak gönlerde özgürce dalgalanacak, Türkiye Cumhuriyeti Devleti Mustafa Kemali , Devrim Kanunları Laik Cumhuriyeti ile ebediyen paidar Kalacaktır
Saygılarımı gönderiyorum, Sizi Cani gönülden kutluyorum
Biz Mustafa Kemalin çocuklarıyız, Karanlıktan Korkmayız,
Vatana, Millete, Ayyıldızlı Şanlı Bayrağımıza feda olsun canımız.
19.Ağustos. 2008
_____şair 67_______
ALİ CEMAL AĞIRMAN
YORUMLAR
![avatar](https://i.edebiyatdefteri.com/resim/ufak/13049_fec76n7yd1.jpg)
LAİİKLİK DİN DÜŞMANLIĞI DEĞİLDİR
Laiklik
Din düşmanlığı değildir
Çağdaş modern anlayıştır.
Çağdaş evrensel hukuktur
Uğruna ölünecek şey ise
Tabii ki Kutsal Vatandır.
Vatanı koruyan, kollayan
Damarlarımızdaki
Asil soylu kandır
Dinimizi Diyanetimizi de yaşarız
Yüce Dinimiz evrenseldir
Çirkin politikaya alet etmeyiz
İstikbalimizi, Atamızı,
Laik Cumhuriyetimizi
Devrim Kanunlarını
Korumaya Kollamaya
Canımızın pahasına da olsa
Varız!!.............................
Ölmeye hazırız.
Haramzade değiliz
Tarihimizi ,Ecdadımızı inkar etmeyiz.
Ulus ve Atatürk Laik Cumhuriyet
Düşmanlarını iyi biliriz , iyi tanırız
Karanlıkla mücadele etmeye
Canımızı feda etmeye hazırız
Çanakkale de Kefensiz Yatan
Yiğitleri hiç unutmayız
Azizi Şehidimizin
Kahraman Gazimizin
Sahibiyiz
Şehidime Kelle diyen
Cumhuriyet Devrimleri
Travma yarattı diyen
Karanlık zihniyetin
Düşmanıyız
AB ve ABD yi
İran’ı, Afganistan ı, Suudi Arabistan ı
Pakistan ı, Malezya yı referans almayız
Hele hayranı hiç olmayız.
Çünkü, çünkü!!...............
Bizler Meclis-i Mebussanız
Bizler,Misak-Milliyiz
Bizler Samsun 1919
Kemalizm Güneşiyiz
Yani biz!!.............
MUSTAFA KEMALİZ
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE
20.Ağustos. 2008.
______şair 67_______
ALİ CEMAL AĞIRMAN
BİZLER !!...............................................
CEHALETİN, KARANLIĞIN ,İSTİKLALİMİZE ,ONURUMUZA
NAMUSUMUZA, AYYILDIZLI BAYRAĞIMIZA, ATAMIZA
LAİK CUMHURİYETİMİZE , KAHRAMAN GAZİMİZE
AZİZ ŞEHİDİMİZE
VATINIMIZIN TÜMLÜĞÜNE YÜCE MİLLETİMİZİN BİRLİK VE BERABERLİĞİNİ
KARDEŞLİĞİNİ BARIŞINI BOZANA
BOZMAYA TEŞEBBÜS EDEN HAİNLERİN DÜŞMANIYIZ
__________________ŞAİR 67________________________
![avatar](https://i.edebiyatdefteri.com/resim/ufak/13049_fec76n7yd1.jpg)
Makaleniz için fazlaca sert yaklsştım kusura bakmayın. www.medya50.com da bayraktar ve www.haber50.com da kendi simimle makale yazıyorum.Emin olun hocam bizde sizin gibi gaziyi çok seviyoruz. İSterseniz haber50 de ATATÜRK AKP MASONLAR isimli bir yazı yazmıştım okuyabilirsiniz. Ve ayrıca misyonerlikle alakalı bir makalemi Gazi nin bir sözüyle bitirmiştim. EFendim ülke olarak zor günlerden geçiyoruz ve enerjimizi biribrimizi kırarak tüketmemeliyiz kanımca. SElamlar. SAygılar.
Tunar ÇALIŞKAN araştırmacı yazar.
SAYGI DEĞER GÖNÜL DOSTUM* * * tunar 2019* * * *
BU ÖZÜRÜNÜZÜ SAYGI İLE KARŞILIYORUM
HATAYI ANLAMAK ÖZÜR DİLEMEKTE BİR ERDEMDİR
BİR İNCELİKTİR
SAYGILARIMI GÖNDERİYORUM ÇOK SAĞ OLUNUZ VAR OLUNUZ ASİL YÜREK DİYORUM
SAYGI İLE EFENDİM
______ŞAİR 67_____
ALİ CEMAL AĞIRMAN
![avatar](https://i.edebiyatdefteri.com/resim/ufak/24165.gif)
Edebiyat defterindeki tüm yazılarımı incelerseniz ATATÜRK e olan saygımı anlayabilirsiniz. Biz kullandığınız kelimelrde inançlı insanları incittiğinizi söyledik. Birbirinden alakasız olayları ATATÜRK le alakalı bir makalede bir bütün olarak ele almanıza takıldık. Gerçek bir ATATÜRK seveni insanların dış görünüşüne takılmaz kanımca. Ve bizim ülkeimzde dindarlarmız GAZİ yi sevemedikçe ve ATATÜRK çü vatandaşlarımızda dindarları kucaklamadıkça daha çok tartışırız burda. Ne islam ATATÜRK ü sevmeyi engeller. Ne e laiklik din düşmanlığıdır. ,Bunu anladıysanız sorun yok efendim. =Yaratandan ötürü bizi seven yunus ve mevlana ca yüreğiniz içinse teşekkür.
![avatar](https://i.edebiyatdefteri.com/resim/ufak/25646.gif)
Bu yıl ALANYA'DA belediye başkanlığı seçimlerine İsrailli biri aday olmak ve kendi Belediye Meclisini kurmak için çalışmalara başlamış. Alanya ya Tükiye'nin Almanyası deniyor. Ve ne yazık ki bu güne kadar Türkiye topraklarının 2.000.000 Metre Karesi yabacılara satılmış. Madenlerimizin işletme hakkı tamamen Ve biz hala düzeleceğiz diye umut ile bekliyoruz.
VE İŞTE ACI AMA GERÇEKLERİMİZ
Ya hu… biz ne kadar da özel(LEŞTİRİL)mişiz
Türk Telekom, Arap'ın.
Telsim İngiliz'in.
Kuşadası Limanı İsrailli'nin.
İzmir Limanı Hong Konglu'nun.. .
Araç muayene işi Alman'ın.
Başak Sigorta Fransız'ın.
Adabank Kuveytli'nin.
İETT Garajı Dubaili'nin.
Avea Lübnanlı'nın.
Petkim? Ermeni'nin. (Kazak'a sattık, dediler. Kazağı bi çıkardık..
Ermeni...)
Rakı , Amerikalı'nın.
Finansbank Yunanlı'nın...
Oyakbank Hollandalı'nın.
Denizbank Belçikalı'nın.
Türkiye Finans Kuveytli'nin.
TEB Fransız'ın.
Cbank İsrailli'nin.
MNG Bank Lübnanlı'nın.
alternatif Bank Yunanlı'nın.
Dışbank Hollandalı'nın.
Şekerbank Kazak'ın.
Yapı Kredi'nin yarısı İtalyan'ın.
Turkcell'in yarısı Finli'nin Rus'un.
Beymen'in yarısı Amerikalı'nın.
Enerjisa'nın yar ısı Avusturyalı'nı n.
Garanti'nin yarısı Amerikalı'nın.
Eczacıbaşı İlaç, Çek'in.
İzocam, Fransız'ın.
TGRT(Fox) Amerikalı'nın.
Demirdöküm Alman'ın.
Döktaş Fransız'ın.
Süper FM Kanadalı'nın.
Hepsi TÜRKtü.
Sadece 4.5 yıl önce.
Çok önemli....
ASIL DEGERİ 9 (DOKUZ) TRiLYON DOLAR DiKKAT 9 MiLYAR VEYA
9 MiLYON DEGiL 9 TRiLYON DOLAR...
ABD SADECE 40 KIRK MiLYON DOLARA KAPATACAK.
HEPİNİZİN BİLDİĞİ GİBİ ETİBANK öZELLESTİRİLECEK..
(VE ALICISI AMERIKA :-) VE BOR İŞLETMELERİ ETIBANK
BÜNYESİNDE. KONULAN FİYAT
40 MİLYON $.
LÜTFEN BİR DAHA OKUYUN VE LÜTFEN HERKESE İLETİN... YASADIĞIN
DÜNYAYI SORGULAYAMIYORSAN, BARI ÜLKENİ SORGULA.....
Önemli! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ..
Borla çalışan araba üretil di, Türkiye kiskacta. Arabayi bor madeniyle
calistiracak patentli 600 proje oldugu ortaya cikti.Turkiye, dünya
rezervinin yüzde 70`ine sahip ve uluslararasi teroristler Türkiye
uyanmadan
bu kaynagi ele gecirmeyi planliyor.
TMMOB
ÇEVRE MÜHENDİSLERİ ODASI
İSTANBUL ŞUBESİ
Bu olanlara dur diyemezsek VATAN TOPRAĞIMIZ dediğimiz hiç bir şeyimiz kalmauacak elimizde. Lütfen artık uyanalım ve soğuk savaştan vaz geçip hep birlikte olanların hesabını soralım. Yoksa yarın çok daha geç kalmış olacağız, yoksa çok mu geç kaldık?
![avatar](https://i.edebiyatdefteri.com/resim/ufak/13049_fec76n7yd1.jpg)
SORUYORUM GÖNÜL DOSTLARIM SİZE
Bizlere bu güzelim ülkeyi kan göz yaşı irfanla binlerce Şehit ,Gazi vererek bize kazandıran bir önderi inkar edene ne denir.
Üzerinde yaşadığımız, dinimizi, diyanetimizi , kültürümüzü, sosyal yaşantımızı özgürce yaşadığımız kutsal torağımızı bize kazandıran Çanakkale de kefensiz yatan yiğitlerin sayesinde, Cumhuriyet Devrimleri ile çağdaş modern bir Devlet düzeni ve düzenli Ordusunu kuran Mustafa Kemal Atatürk Türkiyesine ihanet edip, Tarihimizi unutup İran a, Afganistan, Suudi Arabistan a Pakistan a , Hatta Malezya ya özenen referans alan hain zihniyete ne denir.
Kendi Ülkesinin kurtuluşu için düşmanla günlerce aç susuz mücadele ederek kahramanca istiklalimizi bize kazandıran Aziz Şehidimize , kahraman Gazimize kelle yakıştırması yapan zihniyete ne denir
Laik Cumhuriyeti beğenmeyip, Laik Cumhuriyet sayesin de tepe noktalara gelip, Laik Cumhuriyetin nimetlerinden yararlanıp, çoluğuna çocuğuna nafa yediren, Laik Cumhuriyete de yapmadığını bırakmayan zihniyete ne denir
Devletin önemli kademelerin de bulunup, Atatürk ün kurduğu mecliste, şeref namus yemini edip milletin vekili olan birileri kalkıp Atatürk Devrimleri travma yarattı diye biliyorsa bu zihniyete ne denir.
Gabar da , Cüdi de, Şırnak ta, katoda, iki yakada, bestler derelerde, namazda kandilde, zahoda Kahramanca mücadele ederek parti ,parti Türk Bayrağına sarılı Şehit Cenazeleri gelirken, yüreğimiz kan ağlarken , terörün kol gezdiği azılı bir dönemde yılın düğünü için 600 bin Türk Polisini Kendi kızının düğününün de görevlendiren yılın gines Rekorlar kitabına takıları ile giren Ülkedeki şehit acısını hissetmeyen zihniyete ne denir.
Askerlik yan gelip yatma yeri Değildir diyen Mustafa Kemal Ordusunu küçümseyen
Daha sonra Atatürk Türkiyesin de Milli Güvenlik kuruluna başkanlık eden zihnitete ne denir
Bize bu Kutsal Vatanı kazandıran Ulu Önder Mustafa Kemal ve arkadaşlarının, Çankkale de kefensiz yatan bize istikbalimizi kazandıran yiğit Dedelerimizin kemiklerini sızlatacak şekilde, 10 Kasımda Atatürk ün Ülkesinde olup Türk Milletinin yasta olduğu bir dönemde,10 Kasımda Atayı Tanımadığını söyleyen Suudi Kral Abdullah a bu tutumundan ötürü Devlet övünç ve ferağat madalyasına laik görülüp Acilen Atatürk ün Meclisinde Bakanlar kurulu kararı ile yüksek nişanı bu şahsa veren zihniyete ne dersiniz
Devlet düzenini bozarak, Kral Abdullah ın bulunduğu otele giderek, Türk Bayrağını kaldırıp Suudi bayrağı ve Suudi kralın Resmi önünde dostluk fotoğrafı çektiren üsst düzey yetkililerin zihniyetine ne dersiniz
Şu kelimeleri yazarken dahi bir Türk Vatandaşı olarak hicap duyduğumu , gözlerimden yaşların süzüldüğünü hissediyorum ve Türk milletinin yüreğini sızlatan bu olayları anlatıyorum
Vatan için Binlerce Şehit Gazi bu Kutsal topraklar uğruna Canlarını istiklalimizi dinimizi diyanetimizi asaletimizi korumak için verirken sahte raporla testisler çürük deyip Amerika da gününü gün eden çatır, çatır çocuk doğuran gemicikler alan zihniyete ne dersiniz
Dini siyasallaştırıp Türbanı Bilim yuvalarına sokarak, hasat hesabı yapanlar, hasadı birinde sapı birinin elinde kalan Vatandaşı örtünen Müslüman , örtünmeyen Müslüman değil diye bu yüzden milleti kamlara bölen Türbanı Türk Bayrağının önüne çıkaran Ulusun birlik ve beraberliğini bozan Türklüğü geri plana itip Arap kültürünü öne çıkaran takiyeci zihniyete ne dersiniz
Bu Ulus bunu hak etmiyor,
Atatürk Türkiyesi Yüce Türk Milleti buna Laik mi, nerede Vatan Bayrak edebiyatı yapan lar, Nerede, Misak-ı Milli, Meclis-i Mebusan torunları, nerede özde Atatürkçüler
ATATÜRK Türkiyesine Lütfen sahip çıkalım Karartmayalım bu yüce yiğit Millet evladının yarınlarını
LAİKLİK DİN DÜŞMANLIĞI DEĞİLDİR
ÇAĞDAŞ MODERN ANLAYIŞTIR
UĞRUNA ÖLÜNECEK ŞEY VAR İSE O DA TABİİ Kİ VATANDIR
VATANI KORUYAN DAMARLARIMIZDAKİ ASİL KANDIR
DİNİMİZİ DİYATETİMİZİDE YAŞARIZ
İSTİKBALİMİZİ ATAMIZI LAİK CUMHURİYETİMİZİ
DEVRİM KANUNLARINI KORUMAYA KOLLAMAYA CANIMIZIN PAHASINADA OLSA VARIZ ÖLMEYE HAZIRIZ.
HARAMZADE DEĞİLİZ TARİHİMİZİ İNKAR ETMEYİZ
AB VE ABD İRANIN AFGANİSTANIN, PAKİSTANIN, SUUDİ ARABİSTAN MALEZYA ARAP HAYRANI OLMAYIZ REFERANS ALMAYIZ
BİZ MECLİS-İ MEBUSANIZ, BİZ MİSAK-I MİLLİYİZ
YANİ BİZ MUSTAFA KEMALİZ
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE
20.AĞUSTOS. 2008.
_______ŞAİR 67_____
ALİ CEMAL AĞIRMAN
![avatar](https://i.edebiyatdefteri.com/resim/ufak/25646.gif)
LATİFE HANIM'DAN ERDOĞAN'A MEKTUP
Sayın Başbakan,
'Birinci Cumhurbaşkanımız Atatürk'ün eşi de türbanlıydı' şeklindeki açıklamanız üzerine bu mektubu tarihe karşı bir borç duygusuyla kaleme aldım.
Bilmenizi isterim ki, zorunluluk olmadığı dönemlerde ne ben, ne de ailem hiçbir zaman başörtüsü kullanmadık.
Londra'da Chislehurst Tudor Hall School ve Paris'teki Sorbonne Üniversitesi'nde okurken başım açıktı. Pasaportumdaki fotoğrafımda bile başım açıktı.
İzmir'deki yaşamımda da örtünmedim. Sadece sokağa çıktığım zaman mecburen başıma bir örtü geçiriyordum. Bu örtünme benim kişisel isteğim değildi. Dönemin gelenekleri-adetleri bunu emrediyordu.
Başörtüsüne ilişkin Osmanlı hukukunda zorunlu bir yasa olmamasına rağmen, başınızın, yüzünüzün açık olması kadı huzuruna çıkarılıp kınanmanıza neden olurdu. Bir kadının bu kınamaya maruz kalması ise itibarının-namusunun yok olması demekti.
Bu nedenle örtünmeye mecburdum.
25 Kasım 1925'teki şapka kanunu ile başlayıp, 3 Aralık 1934'te çıkan 2596 sayılı kanun ve 18 Şubat 1935'te çıkan 2933 sayılı kıyafet yasalarıyla süren reformlar kadınların giyim konusunda tamamen özgürleşmesini sağladı. Ve ben de örtüyü kaldırıp attım.
Sayın Başbakan,
Büyük önder Mustafa Kemal'le evlendikten sonra mecburen, devlet görevi gereği örtündüm.
Ancak benim örtüm biraz farklıydı: Döneme göre modern giyiniyordum; çarşaf giymiyor, peçe takmıyordum.
Yüzümü tümden açık bırakan kendime özgü başörtüm, tayyörlerim, pelerinlerim, çizmelerim, elmas küpelerimle o dönem için çok farklı bir giyim tarzına sahiptim.
Bu tarz, yabancı gazetelerde haber bile oldu.
17 Mart 1923 tarihli İngiltere'de yayınlanan London Illustrated News ile ABD'de yayınlanan 14 Mart 1923 tarihli New York Times gazetelerine göz atarsanız, Türk kadının özgürlük simgesi olarak beni gösterdiklerini görürsünüz.
Diğer yandan, büyük önder Atatürk'le birlikte erkek meclislerinde bulunmam, lokantalara gitmem, toplantılarda bacak bacak üstüne atmam da yadırganıyordu.
Bu nedenle gizli bir örgüt olan 'Anadolu Osmanlı İhtilal Komitesi', benim kıyafetim ve davranışlarımı kastederek, 'Yarın senin de karı ve kızının bu hallere getirileceğini, ırz ve namusunun mubah kılınacağını düşün, vicdanına kulak ver, dininin namusunun ne kıratta bir Millet Reisi elinde oyuncak olduğunu anla! Ey Müslüman, fazla söze hacet yok, din ve ırk ocağımızın haremine kadar uzanan bu eli bugün kırmazsan dinine, Kuran'ına, ırz ve namusuna ebediyen veda et' şeklinde bildiriler dağıttı. Ben yılmadım ve hiç korkmadım.
Sayın Başbakan,
Önemle belirtmek istiyorum: 'Atatürk'ün eşi de başörtülüydü' polemiği yarın tehlikeli tartışmalara neden olabilir.
Birileri çıkıp 'Atatürk'ün döneminde içki yasaktı, halifelik kurumu vardı, laiklik yoktu, kadınlara çalışma izni yoktu' diyebilir!
Oysa bunlar da tıpkı 'benim başörtüm' gibi dönem şartları altında değerlendirilmesi gereken konulardır.
Sayın Başbakan,
Devlet görevi gereği, siyasal kriz çıkmaması için, kısa bir süre zorunlu olarak giydiğim başörtüsünün bu şekilde değerlendirilmesine çok üzülüyorum.
Ayrıca düşünüyorum da, bu polemiği çıkaranlar, 'Cumhurbaşkanı eşinin başının açık olması gerekiyor' diyenlerle aynı safta olduklarının farkındalar mı acaba?
Unutmayınız ki bizim dönemimizde de bazı çevreler, 'Cumhurbaşkanı eşinin başının kapalı olması gerekiyor' diyordu! Yazdığım gibi, bunu devlet görevi olarak kabul ettim ve örtündüm.
Madem böyle bir tartışmanın doğmasına neden oldunuz, şimdi size soruyorum: Sayın Hayrünnisa Gül de tıpkı benim yaptığımı yapar, başörtü meselesini devlet görevi sayar ve başını açar mı?
Sayın Başbakan,
Bu gereksiz tartışmalarla ne beni, ne de Hayrünnisa Hanım'ı siyasete 'malzeme' yaptırmayınız lütfen.
Size çalışmalarınızda başarılar diler, kuracağınız 60. hükümetin vatanımıza, milletimize hayırlar getirmesini dilerim.
Saygılarımla,
Latife Mustafa Kemal
------------------------------------------------------------------
Not: Atatürk'ün Partisi CHP, Meclis'teki kutlamada olduğu gibi Köşk'teki kutlamada da 'Abdullah Gül protestosu'nu sürdürerek resepsiyona katılmamış. Ancak gelen haberlere göre devletin zirvesinin buluştuğu resepsiyondaki en renkli isim, ABD'li oyuncu Kevin Costner olmuş. Kevin Costner adındaki ABD'li akrist Cumhuriyetimizin kuruluşunda önemli bir rol mu? oynamış.. Buna bir mana veremedim.
---------------------------------------------------
Benim Özgeçmişim ise şöyledir..
Adım: LATİFE UŞAKLIGİL (LATİFE HANIM) (1898)- (1976)
1898 yılında İzmir'de doğdum. İzmir Lisesini bitirdim ve Paris ve Londra'da Hukuk okudum (1921). Türkiye'ye döndüğümde Kurtuluş Savaşı henüz bitmemişti. Türk Ordusunun İzmir'e girişinin ikinci günü Başkumandan Mustafa Kemal'in şehre geldiğini duydum (11 Eylül 1922). Bunun üzerine Kumandanlık karargahına giderek Atatürk'ten güvenlik gerekçesiyle Göztepe'deki konaklarında kalmasını istedim. Atatürk bu çağrıyı memnunlukla karşıladı. Mustafa Kemal 1923'te annesinin ölümü dolayısıyla gittiği İzmir'de benimle evlendi (29 Ocak 1923). 1925 yazında Doğu Anadolu gezisinde aramızda geçen tatsız bir tartışmadan sonra 5 Ağustos 1925 tarihinde boşandık. Öldüğüm yıl olan 1976 yılına kadar İzmir'de ve İstanbul'da yaşadım. Tüm ısrarlara rağmen anılarımı anlatmadım.
Atatürk ile evli kaldığım yaklaşık olarak iki yıl boyunca, Kuleli Köşk'ün hanımefendisiydim. Benden ayrıldıktan sonra, Atatürk bir süre daha eski köşkte kaldı. Daha sonra 1932 yılında yeni yapılan Çankaya Köşkü'ne taşındı. Ben, eski köşk girişindeki odayı Şam işi takımlarla kaplatmıştım.Misafir salonuna mavi koltuklar yerleştirmiştim.. Kısa süren evliliğimin ardından kendi getirdiğim eşyalarıyla İstanbul'a döndüm.
Şu andaki kullanılan köşk için harcanmak istenen takribi 13 milyon YTL'yi de israf olarak görüyorum. Bu arada diğer müslüman ülkelerin liderlerinin eşlerini ve daha ilginci eski pahişahların karılarını gördükce 'niye diye' kendi kendime soruyorum.
"Kendilerine bir milletin talihi bırakılan adamlar, milletin kuvvet ve kudretini yalnız ve ancak yine milletin hakiki ve elde edilmesi mümk ün menfaatleri yolunda kullanmakla göevli olduklarını bir an hatırlarından cikarmamalıdırlar. Bu adamlar düsünmelidirler ki, bir memleketi zabt ve isgal etmek o memleketin sahiplerine hakim olmak i cin kafi degildir.
Bir milletin ruhu zabtolunmadıkca, bir milletin azim ve iradesi kırılmadıkca, o millete hakim olmanın imkanı yoktur. Halbuki asırların getirdiği bir milli ruha, hicbir kuvvet mukavemet edemez."
"Uluslar, egemenliklerini gecici bile olsa, bırakacağı meclislere dahi gereginden fazla inanmamalı ve güvenmemelidir. cünkü meclisler bile despotluk yapabilir ve bu despotluk bireysel despotluktan daha tehlikeli olabilir. Meclislerin üyle kararları olabilir ki, bu kararlar ulusun yaşamına giderilmesi olanaklı olmayan zararlar verebilir." 1924, M.KEMAL ATATÜRK
Bak..Bil ki domuzlarin onune inciler serilmez
Mucevherden sarraflar anlar ancak,baskasi bilmez.
Ne fark eder ki kör insan icin elmas da bir cam da.
Sana bakan bir kör ise,sakin kendini camdan sanma.
MEVLANA
BİZ KİMSENİN DÜŞMANI DEĞİLİZ
BİZ İNSANLIĞIN DÜŞMANLARININ DÜŞMANIYIZ
M.KEMAL ATATÜRK
![avatar](https://i.edebiyatdefteri.com/resim/ufak/25646.gif)
Bilimsel açıklama yapılmasını isteyen Tunar 2019 eğer gerçekten araştırmak ve bilglnemek istiyor iseniz ATATÜRK'ÜN NUTKUNU baştan sona okumanızı ve oradan gerekenleri almanızı dilerim. Tabi okumak ve anlamak istiyor iseniz.
(Atatürk'ün düşüncelerini ve ilkelerini saptırıp; laikliği bu ülkede "dinsizlik" olarak uygulamak isteyenlerin okuması gereken hutbe. )
Atatürk'un Balıkesir Hutbesi
Ey millet Allah birdir.Şanı büyüktür Allah'ın selameti, atifeti ve hayrı üzerimize olsun. Peygamberimiz Efendimiz, Cenab-ı Hak tarafından insanlara hakayık-ı diniyyeyi teblihe memur ve resul olmuştur.Kanunu esasisi, cümlemizce malumdur ki, Kuran-ı Azimüşşandaki nusustur.insanlara feyz ruhu vermiş olan dinimiz, son dindir.Ekmel dindir. Çünkü dinimiz akla, mantığa ve hakikate tamamen tevafuk ve tedabuk ediyor.Eğer akla, mantığa ve hakikate tevafuk etmemiş olsaydı, bununla diğer kavanin-i tabiiyye-i ilahiyye beyninde tezat olması icabederdi.Çünkü bilcümle kavanin-i kevniyyeyi yapan Cenab-ı Haktır.
Arkadaşlar; Cenab-ı Peygamber mesaisinde iki dara, iki haneye malik bulunuyordu. Biri kendi hanesi, diğeri Allah'ın evi idi.Millet işlerini, Allah'ın evinde yapardı. Hazreti Peygamberin isr-i mübarekelerine iktifaen bu dakikada milletimize; milletimizin hal ve istikbaline ait hususatı görüşmek maksadıyle bu dar-ı kutside Allah'ın huzurunda bulunuyoruz.Beni buna mazhar eden Balıkesir'in dindar ve kahraman insanlarıdır.Bundan dolayı çok memnunum.Bu vesile ile büyük bir sevaba nail olacağımı ümit ediyorum.
Efendiler, camiler birbirimizin yüzüne bakmaksızın yatıp kalkmak için yapılmamıştır.Camiler itaat ve ibadet ile beraber din ve dünya için neler yapılmak lazım geldiğini düşünmek, yani meşveret için yapılmıştır. Millet işlerinde her ferdin zihni başlı başına faaliyette bulunmak elzemdir.
işte biz burada din ve dünya için, istikbal ve istiklalimiz için, bilhassa hakimiyetimiz için neler düşündüğümüzü meydana koyalım. Ben yalnız kendi düşüncemi söylemek istemiyorum.Hepinizin düşündüklerini anlamak istiyorum.Amel-i milleyye, irade-i milleyye yalnız bir şahsın düşünmesinden değil, bilimum efrad-ı milletin arzularının, emellerinin muhassalasından ibarettir.Binaenaleyh benden ne öğrenmek, ne sormak istiyorsanız serbestçe sormanızı rica ederim.
(7 Şubat 1923)
ATATÜRK'ÜN Bursa Nutku
"Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir. Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Polis gelecek, asıl suçluları bırakıp, suçlu diye onu yakalayacaktır. Genç, "Polis henüz devrim ve cumhuriyetin polisi değildir" diye düşünecek, ama hiç bir zaman yalvarmayacaktır. Mahkeme onu yargılayacaktır.Yine düşünecek; “Demek adliyeyi ıslah etmek, rejime göre düzenlemek lazım.” Diyecek.
Onu hapse atacaklar. Yasal yollarla karşı çıkışlarda bulunmakla birlikte bana, başbakana ve meclise telgraflar yağdırıp, haksız ve suçsuz olduğu için salıverilmesine çalışılmasını, kayrılmasını istemeyecek. Diyecek ki, "ben inanç ve kanaatimin gereğini yaptım. Araya girişimde ve eylemimde haklıyım. Eğer buraya haksız olarak gelmişsem, bu haksızlığı ortaya koyan neden ve etkenleri düzeltmek de benim görevimdir."
İşte benim anladığım Türk Genci ve Türk Gençliği!
Hep mera ettğim ve kendi sayfamda bile sordum aynı soruyu ( Neden hep okuduklarımızı anlamata ve neden kendi düşündüğümüz sabit bir noktaya takılıp orada kalmak ve neden hep aklımıza takılan sorulara cevap arayıp ona göre karşımızdakine cevap vermek zorunluluğunu hissetmiyoruz"
Söylenmek istenenleri ve bizim algıladıklarımızı bir defa beyin süzgecimize koyup elemek ve sonrasında da neden yanlış ya da neden doğru söylediğimizi anlatmak zorunda hissetmiyoruz kendimizi?
Bir soru sorar iken cevabını önce kendimiz bilmek zorundayız. Eğer sorduğumuz sorunun cevabını biz bilmiyor isek işte o zaman rezil oluruz.
ATATÜRK'ÜN annesi ve kız kardeşi hatta eşi Latife hanım bile örtülü idi. Neden ? Ççünkü Cumhuriyet kurulmamış, kılık kıyafette devrimi olmamış idi. Meclisin açılışında Kuran okunması ve o zaman,kadınların kapalı olması dönemin şartları içinde değerlendirilmesi gerek miyormu?
Bu konularda umarım söyleyecekleriniz vardır. Saygılar
onurrumsun tarafından 8/20/2008 12:55:23 PM zamanında düzenlenmiştir.
![avatar](https://i.edebiyatdefteri.com/resim/ufak/24073.gif)
EY BÜYÜK İNSAN!
NERDESİN BE !
NERDESİN ?
BİLİRİM BU ÜLKEYİ KURMA ÇABASINDAN YORGUN DÜŞMÜŞ, YATMAKTASIN.
SEN BİLDİN Mİ ?
GÖRDÜN MÜ ?
NE YAPTILAR BIRAKTIĞIN ÜLKEME...
SALATA ÇORBASI OLDU VATANIM.
KARŞMADIK BİR YAN KALMADI ATAM.
EL ATIPTA GEL BİR DÜZELT BE...
GEL BIRAKTIĞIN HALE GETİR RAZIYIZ.
YÜZDE KAÇI KALDI YAPTIKLARININ.
YÜZDE KAÇI KORUNDU.
NASIL YANAR İÇİN BİLİRİM.
İÇİNDEN DİYORSUN Kİ...
BİR KALKABİLSEM GELİRİM.
BEN BAŞLI BAŞINA DEVRİMİM !!!!!!!!
ATATÜRK DOSTUYUM
Bu milet benim milletim
Bu vatan benim vatanım
Hem severim, hem de korurum
Sonuçta Atatürk dostuyum.
Bu yurt benim yurdum
Bu memleket benim
Hem gururum, hemde onurum
Sonuçta Atatürk dostuyum.
Bu insan benim insanım
Hepimiz Türküz, bendeburdayım
Hem yaşarım, hemde taşırım
Sonuçta Atatürk dostuyum.
Bu dil elbet benim dilim
Bu din de elbet benim dinim
Oruç tahtımdır, Namaz tacımdır
Sonuçta Atatürk dostuyum.
Müslümana Müslüman düşman olmaz
Mümine Mümin kem gözle bakmaz
Hem inancım büyük, hemde yüreğim
Sonuçta bu vatanın evladıyım
Sonuçta Atatürk dostuyum.
Acizane duygularımı aktardım bende şairim.
Atatürkçülük, Kemalizm...
ne farkeder biz ATATÜRK SOFRASINDA oturmuşuz.
çatalı kaşığı kaptırırsak AÇ KALIRIZ ...
AÇ......
Yazınızı candan kutlarım CEMAL BEY.
Bir türk evladı olarak gurur duydum efendim.
Tebrikler...
![avatar](https://i.edebiyatdefteri.com/resim/ufak/13049_fec76n7yd1.jpg)
ATATÜRK'ÜN DEVRIMLERI
Saltanatin kaldirilmasi (1 Kasim 1922)
Kurtulus Savasi'nin ilk yillarinda kurulan (23 Nisan 1920) Türkiye Büyük Millet Meclisi, halktan kopuk Osmanli yönetiminin yaninda, halkin içinden seçilen temsilcileriyle "halk iradesi"nin gerçek temsilcisi olmus, iyice eskimis ve yipranmis kisisel saltanatsa, TBMM'yi, yani ulusun egemenligini tanimamasinin yani sira, Sevr Antlasmasi'ni imzalamis, düsmanla isbirligi yapip, çikarttigi ayaklanmalarla Ulusal Kurtulus Savasi'ni engellemeye çalismisti.
23 Nisan 1920'den baslayarak ulusal egemenlige dayali devletin kurulmasiyla kisisel saltanata kalkmis gözüyle bakan Mustafa Kemal, Itilaf Devletleri'nin Lozan Baris Konferansi'na Ankara Hükümetinin yani sira Osmanli Hükümeti temsilcileri de çagirmalari üstüne, 1 Kasim 1922'de TBMM'de yaptigi konusmada ulus'un akla aykiri oldugunu belirterek,saltanatin kaldirilmasini istedi. Milletvekillerinin atesli konusmalarla Atatürk'ü desteklemelerinden sonra, saltanatin Istanbul'un isgal tarihinden (16 Mart 1920) baslayarak kalkmis oldugu oybirligiyle kabul edildi. Saltanatin kaldirilmasiyla Padisahlik sifati kalkan Mehmet VI Vahdettin de, 17 Kasim günü Ingiliz Komutanligina basvurarak, bir Ingiliz zirhlisiyla Istanbul'dan ayrildi.
Cumhuriyetin ilani (29 Ekim 1923)
Saltanatin kaldirilmasinin ve Lozan Baris Antlasmasi'nin ardindan TBMM'de en çok tartisilan konulardan biri, yeni devletin niteligi sorunuydu. Kendisi bir hükümet olan TBMM'nin ayri bir hükümeti ve bu hükümeti yönetecek bir basbakanin bulunmamasi, meclis içinden bakanlarin seçiminde adaylarin gerekli oyu saglamakta güçlük çekmeleri, sürekli sorunlara yol açmaktaydi. 27 Ekim 1923'te Ali Fethi (Okyar) Bey baskanligindaki hükümetin istifasi ve Cumhuriyet Halk Partisi grubunun yeni hükümet listesi üstünde anlasmaya varamamasi üzerine, Atatürk 28 Ekim gecesi arkadaslarini toplayarak sorunun gerçek çözümüyle ilgili düsüncesini açikladi ve Ismet Inönü'yle o gece, devletin niteliginin cumhuriyet oldugunu saptayan bir yasa tasarisi hazirladi. Ertesi gün TBMM, yapilan isin "çoktan dogmus olan çocugun adini koymak" oldugunun milletvekillerine açiklanmasindan sonra, saat 20.30'da Anayasa degisikligini kabul ederek cumhuriyeti ilan etti ve
oybirligiyle alinan bu karardan sonra cumhurbaskani seçimine geçerek, gene oybirligiyle Gazi Mustafa Kemal Pasa'yi Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk cumhurbaskani olarak seçti.
Halifeligin kaldirilmasi (3 Mart 1924)
Saltanatin kaldirilmasindan ve Mehmet VI Vahdettin'in Istanbul'dan ayrilmasindan sonra, TBMM'nin 18 Kasim 1922'de halife seçmis oldugu Abdülmecit Efendi, eski rejim yanlilarinin tek umudu haline gelmis, bundan güç alan Abdülmecit Efendi de, yeniden törenler düzenlemeye, demeçler vermeye bazi Islam ülkelerinin kendisine baglilik bildirmeleri
üzerine, Islam dünyasinin önderi tavri takinmaya baslamisti. Bu durumun yeni kurulmus cumhuriyet yönetimi için tehlikeli olabilecegini kavrayan Atatürk, Izmir'deki ordu tatbikatlari sirasinda ordu komutanlarina hilafetin kaldirilmasi konusunda düsüncesini açiklayip, yasanin meclis gündemine getirilmesini kararlastirdi. 1 Mart 1924'teki bütçe görüsmelerinde halifeye ve Osmanli hanedanina verilecek ödenek konusunun gündeme getirilmesinden sonra, 3 Mart 1924't kabul edilen yasayla, halifelik kaldirilip, ilerde saltanat ve halifelik iddiasinda bulunmamalari için Osmanli hanedani üyelerinin de yurt disina çikarilmalari kabul edildi.
Medeni Kanun'un kabulü (17 Subat 1926)
Osmanli Imparatorlugu döneminde hukuk isleri din kurallarina göre yönetilmekte oldugundan, çagdas toplumlar düzeyine erismek isteyen Türk toplumunun temel gereksinmelerinin, söz konusu hukuk yapisiyla karsilanamayacagi anlasilmisti. Tanzimat Dönemi'nde hazirlanan Mecelle, bazi yenilikler getirmekle birlikte, kisilerin hak ve borçlari, aile
kurumu, isleyisi ve sona ermesi, mülkiyet iliskileri, miras sorunlari, kiralama, satin alma, ödünç verme, vb. iliskiler açisindan, gerçek bir Medeni Kanun sayilamazdi. Bu nedenle Isviçre Medeni Kanunu örmek alinarak hazirlanan Medeni Kanun, 17 Subat 1926'da TBMM'de kabul edilerek, yürürlüge kondu. Bunu, öbür temel yasalar ile, ceza hukuku alanindaki bosluklari gideren Ceza Kanunu'nun kabul edilip (1 Mart 1926) yürürlüge konmasi izledi.
Tarikatlarin kaldirilmasi, tekke ve zaviyelerin kapatilmasi (30 Kasim 1925)
Baslangiçta yalnizca din konulariyla ilgilenen, farkli düsünce sistemleri gelistirerek taraftarlarini çogaltmaya çalisan tarikatlar, zaman içinde siyasal olaylarda etkili rol oynamaya, çikarlari tehlikeye düstükçe halki ayaklandirmaya koyulmuslardi. Bu etkinliklerini cumhuriyetin ilanindan sonra da sürdürmeye kalkismalari ve Menemen Olayi, Seyh Sait Ayaklanmasi gibi seriattan yana ayaklanmalara yol açmalari üstüne "Türkiye Cumhuriyeti seyhler, dervisler, müritler memleketi olamaz. Türkiye Cumhuriyeti her alanda dogru yolu gösterecek, uyaracak güçtedir. Biz uygarligin bilim ve fenninden güç aliyoruz ve ona göre yürüyoruz. Baska bir sey tanimayiz" diyen Atatürk'ün sözleri isiginda harekete geçilerek, 30 Kasim 1925'te çikarilan yasayla tekkeler ve zaviyeler kapatildi.
Laikligin kabulü (1928-1937)
Saltanatin kaldirilmasi, hilafetin kaldirilmasi, Seriye ve Evkaf Vekaleti'nin kaldirilarak yalnizca din isleriyle ugrasacak Diyanet Isleri Baskanligi'nin kurulmasi, tarikat ve zaviyelerin kapatilmasi asamalarindan geçen laikligin tam anlamiyla yasal tabana oturtulmasi için, 1924 Anayasasi'nda yeralan "Türkiye devletinin dini Islam'dir" deyimini tartismaya koyulan TBMM, 10 Nisan 1928'de Anayasa'nin ikinci maddesini
degistirip, 16. ve 38. maddeler geregince milletvekilleri ile cumhurbaskaninin antiçerken söylemek zorunda olduklari "vallahi" sözcügünü maddelerden çikardi. Ayrica, 26. maddedeki "ahkami seriyenin tenfizi" (seriat hükümlerinin yürütülmesi) sözcükleri de Anayasa'dan çikarildi. Inananlarin ibadetlerini kendi dilleriyle yapmalarini dogal bir hak olarak gören Mustafa Kemal'in, aydin din adamlariyla yaptigi görüsmelerden sonra, 3 Subat 1928'de hutbelerin Türkçe okunmasinin kabul edilmesini, dualar ve ezanin Türkçeye çevrilmesi çalismalari izledi. 5 Subat 1937'de Anayasa'nin ikinci maddesinde laiklik ilkesine yer verilmesi ve Türkiye Cumhuriyeti'nin laik bir devlet oldugunun yazilmasiyla, laiklik
devrimi tamamlanmis oldu.
Kadin haklarinin taninmasi (1930-1933 ve 1934)
Osmanli toplumunda hemen hiçbir toplumsal ve siyasal hakki bulunmayan kadinlara Medeni Kanun'la bazi haklar taninmis olmakla birlikte, siyasal haklar açisindan bir degisiklik yapilmamisti. Atatürk'ün girisimiyle kadinlarin iktisadi ve siyasal
yasama katilmalari yönünde bir dizi degisiklik yapilarak, 1930'da belediye seçimlerinde seçme, 1933'te çikarilan Köy Kanunu'yla muhtar seçme ve köy heyetine seçilme, 5 Aralik 1934'te Anayasa'da yapilan bir degisiklikle de milletvekili seçme ve seçilme haklarinin taninmasiyla, Türk kadini o yillarda Avrupa devletlerinin çogundaki kadinlardan daha ileri haklar elde etti ve çok geçmeden toplumda erkeklerin çalistigi her alanda yerini aldi.
Sapka ve kiyafet devrimi (25 Kasim 1925)
Ülke halkini her alanda çagdas ve uygar düzeye çikarabilmek için degisiklikler tasarlarken, dis görünüsüyle de bunu vurgulamasi gerektigine inanan Mustafa Kemal'in, 25 Agustos 1925'te Kastamonu'ya yaptigi bir gezide basina sapka giyip, "Buna sapka derler" diye halki sapka giymeye özendirmesinden sonra, 25 Kasim 1925'te Sapka Giyilmesi Hakkindaki Kanun çikarilip, dinsel giysilerle sokakta gezilmesi yasaklandi.
Takvim, saat ve ölçülerde degisiklik (1925 ve 1931)
Cumhuriyet döneminden önce Bati uluslarindan ayri takvim, saat, sayi ve ölçülerin kullanilmasi, hafta tatillerinin cuma günü olmasi, takvimin baslangici olarak Hazreti Muhammed'in Mekke'den Medine'ye göç ettigi tarih olan 622 yilinin alinmasi (hicri takvim), sayi olarak eski sayilari, ölçü olarak da okka, dirhem, arsin, endaze, vb. ölçülerin kullanilmasi, Türk toplumu ile Bati toplumlari arasindaki iliskilerde büyük karisiklik ve güçlüklere yol açmaktaydi. 26 Aralik 1925'te miladi takvimin kabul edilip, alaturka saat yerine Bati'da kullanilan alafranga saatin kabul edilmesiyle, 23 Mart 1931'de çikarilan yasayla da gram, kilogram, ton, metre, kilometre gibi ölçülerin benimsenmesiyle, bir yandan Bati ülkeleriyle iliskiler kolaylastirilirken, bir yandan da yurdun her yerinde tutarli bir ölçü ve agirlik düzeni kurulmus oldu.
Soyadi yasasinin kabulü (21 Haziran 1934)
Soyadi bulunmamasinin günlük yasamda yarattigi güçlük ve karisikliklarin önünene geçmek amaciyla 21 Haziran 1934'te çikarilan yasayla, her Türk kendine uygun bir soyadi almakla yükümlü kilindi. 24 Kasim 1934'te çikarilan bir yasayla da TBMM Mustafa Kemal'e Atatürk soyadini verdi. Ayni yil çikarilan bir baska yasayla ayricaliklari belirten eski unvanlarin yasaklanmasiyla, yasalar önünde esitlik ilkesinin gerçeklestirilmesinde önemli bir adim atilmis oldu.
Egitim ve ögretim devrimi (3 Mart 1924)
Osmanli toplumundaki medreseler ile iptidai, rüstiye, idadi türünde okullarin toplumun gereksinme duydugu elemanlari yetistirme açisindan özellikle sayi bakimindan yetersiz kaldigini gözleyen, egitimin önemini yaptigi konusmalarda sik sik vurgulayan Atatürk'ün yol göstericiligi altinda TBMM, egitim ve ögretim islerini Milli Egitim Bakanligi'na verip, 3 Mart 1924'te çikardigi Ögretimin Birlestirilmesi yasasiyla, mahalle mektepleri ve medreseleri kaldirdi. Anadolu'nun çesitli kentlerinde meslek okullari, teknik okullar, ögretmen okullari, ortaokul ve liseler açilirken, çikarilan Üniversiteler Kanunu'yla Darülfünun kaldirilip, yerine Istanbul Üniversitesi kuruldu
Harf devrimi (1 Kasim 1928)
Ögrenilmesi son derece güç olan Arap abecesinin okuryazar sayisinin artmasini engelledigini, ayrica Türkçe sesleri dile getirmede güçsüz kaldigini anlayan Atatürk'ün, 1926'dan baslayarak yaptirdigi arastirmalar sonucunda, Türkçe'nin yapisina en uygun abece olduguna karar verilen Latin abecesi alinip, yeniden düzenlenerek, 1 Kasim 1928'de çikarilan
Türk Harfleri Hakkinda Kanun'la yürürlüge kondu ve Atatürk'ün kendisinin de katildigi yayginlastirma çalismalari sonucunda, kisa süre içinde benimsendi.
Dil devrimi (12 Temmuz 1932)
Osmanlilar döneminde aydinlarin büyük ölçüde Farsça ve Arapça sözcük ve dilbilgisi kurali içeren Osmanlica'yi kullanmalarindan ötürü, aydinlar ile halkin dil bakimindan birbirlerinden kopmus olmalari, cumhuriyet öncesindeki dönemde de bazi aydinlari rahatsiz etmis, Selanik'te çikarilan (1911) Genç Kalemler dergisinde "Yeni Dil" hareketi baslatilmis, ama dilde yabanci sözlüklerden yeterli bir arinma saglanamamisti. Türkçe'nin özlestirilerek yeni Türk abecesiyle dünyanin en zengin dillerinden biri haline getirilmesini amaç alan Atatürk, 12 Temmuz 1932'de, sonradan Türk Dil Kurumu adini alan Türk Dili Tetkik Cemiyeti'ni kurdurarak, Türkçe'nin gerçek bir bilim, edebiyat ve sanat diline dönüsmesi çalismalarini hizlandirdi.
Eğitim ve Kültür alanında yapılan inkılaplar:
1- Tevhid-i Tedrisat Kanunu (3 Mart 1924). Bu kanunla Türkiye dahilindeki bütün bilim ve öğretim
kurumları Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlanmıştır.
2- Yeni Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki Hakkında Kanun (1 Kasım 1928)
3- Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti’nin Kuruluşu (12 Nisan 1931). Cemiyet daha sonra Türk Tarih Kurumu
adını almıştır (3 Ekim 1935). Kültür alanında yeni bir tarih görüşnü ifade eden kurumun kuruluşuyla ümmet tarihi anlayışından millet tarihi anlayışına geçilmiştir.
4- Türk Dili Tetkik Cemiyeti’nin kuruluşu (12 Temmuz 1932). Cemiyet daha sonra Türk Dil Kurumu
adını almıştır (24 Ağustos 1936). Kurumun amacı, Türk dilinin öz güzelliğini ve zenginliğini meydana çıkarmak,
onu dünya dilleri arasında değerine yaraşır yüksekliğe eriştirmektir.
5- İstanbul Darülfünunu’nun kapatılmasına Milli Eğitim Bakanlığı’nca yeni bir üniversite kurulmasına dair
kanun (31 Mayıs 1933). İstanbul Üniversitesi 18 Kasım 1933 günü öğretime açılmıştır.
İZİNDEYİZ ATAM!!..
ATATÜRK DEVRİMLERİ TRAVMA YARATTI DİYENLER T.C. TARİHİNİ BİR OKUSUNLAR LÜTFEN ATATÜRK KİMMİŞ NELER YAPMIŞ ÖĞRENSİNLER VE ATAYA DÜŞMAN OLMAKTAN VAZ GEÇSİNLER
![avatar](https://i.edebiyatdefteri.com/resim/ufak/13049_fec76n7yd1.jpg)
Efendim bi kere siyasi cinayetlerin ergenekon türü çetelerin işi olduğu yargı tarafından ortaya çıkarıldı. Gaffar OKKAN ı ise israil istihbaratı öldürdü alman istihbaratı ile birlikte. Atatürk kimsenin şahsi kalkanı değildir ve olamaz asla.Siz içinizdeki ümmet düşmanlığını Gazi nin adını kullanarak haykrıyorsunuz.Kimsenin Atatürk e düşman olduğu falan yok ayrıca. Kaplancılarla bu konunun ne alakası var anlamadım birde ? Bir çok bağımsız konuyu bir araya getirerek iyi bir prim olan kemalizmi kendi hisleriniz için kullanıp provakatif bir hal takınıyorsunuz. Mesele din düşmanlığıysa size kimse karışmaz istediğiniz şeye inanın. İnsan hakları evrensel beyannamesi size bu hakkı verir.İnananlara ise kafirun suresinin son ayeti zaten mesajdır bir bakıma.Ama ümmet ve ümmetçilik derken samimi dindarları rencide ettiğinizi hatırlatmak isterim.Ayrıca ATATÜRK ün islama bakışı ile sizinki aynı değil. O meclisi kuran okutarak açtırmıştır ve eşi ile annesi baş örtülüdür.Lütfen samimi olun ve gaza gelerek insanları gaza getirmeyin.Verecek cevabınız varsa lütfen ilimle cevap verin.İdeolojileri siper edinmeyin.sanırım siz bir pisikolojik tedaviye ihtiyacınız var
tunar 2019
BU SAYGIN DOSTUMA CEVABIM!!....
Efendim ainesi iştir kişinin lafa bakılmaz
Sanırım siz kendinizi tarif ediyorsunuz, öyle bir niyetimde yok ihtiyacımda ,bence sizin psikolojik desteğe ihtiyaç duyduğunuz kullandığınız arif ifadelarden, İnsan-ı Kamil tavrınızdan belli oluyor
İncilsekte İncitmeyiz biz insanı
Yinede Severiz biz Yaradılanı Yaradandan ötürü
Saygılarımla efendim
şair67 tarafından 8/20/2008 9:43:57 PM zamanında düzenlenmiştir.
![avatar](https://i.edebiyatdefteri.com/resim/ufak/24165.gif)
Efendim bi kere siyasi cinayetlerin ergenekon türü çetelerin işi olduğu yargı tarafından ortaya çıkarıldı. Gaffar OKKAN ı ise israil istihbaratı öldürdü alman istihbaratı ile birlikte. Atatürk kimsenin şahsi kalkanı değildir ve olamaz asla.Siz içinizdeki ümmet düşmanlığını Gazi nin adını kullanarak haykrıyorsunuz.Kimsenin Atatürk e düşman olduğu falan yok ayrıca. Kaplancılarla bu konunun ne alakası var anlamadım birde ? Bir çok bağımsız konuyu bir araya getirerek iyi bir prim olan kemalizmi kendi hisleriniz için kullanıp provakatif bir hal takınıyorsunuz. Mesele din düşmanlığıysa size kimse karışmaz istediğiniz şeye inanın. İnsan hakları evrensel beyannamesi size bu hakkı verir.İnananlara ise kafirun suresinin son ayeti zaten mesajdır bir bakıma.Ama ümmet ve ümmetçilik derken samimi dindarları rencide ettiğinizi hatırlatmak isterim.Ayrıca ATATÜRK ün islama bakışı ile sizinki aynı değil. O meclisi kuran okutarak açtırmıştır ve eşi ile annesi baş örtülüdür.Lütfen samimi olun ve gaza gelerek insanları gaza getirmeyin.Verecek cevabınız varsa lütfen ilimle cevap verin.İdeolojileri siper edinmeyin.saygılar selamlar.
tunar2019 tarafından 8/20/2008 8:17:45 PM zamanında düzenlenmiştir.
![avatar](https://i.edebiyatdefteri.com/resim/ufak/13049_fec76n7yd1.jpg)
Sevgili Kardeşim Kemal Yavuz
Kemalizim demek, Atatürk’ün adı olan Kemal’den yana olan demektir.Yani Kemalizm; Rum palikaryalarını İzmir’de, 9 eylülde denize döken, ülkeyi düşmandan temizleyen, çok kısa ömründe, çok büyük devrimler yapan, bağımsız ve özgür bir cumhuriyet kuran ( daha doğrusu Türkiye’yi kuran) Atatürk’e inananların sarıldığı bir anlayıştır.
![avatar](https://i.edebiyatdefteri.com/resim/ufak/27104.gif)
tebrik ederim
atatürkle ilgili yazınızı okudum.tebrik ederim.çok güzel bir yazı olmuş.ben 25 yaşında genç bir kardeşin olarak şu soruyu sormak istiyorum."atatürkçülük" deyimni kullansak daha güzel olmaz mı?kemalizm deyimi batının deyişi deği midir?tabiki bu kavramı daha sonra "kadro dergisinin" yerleştirdiğini biliyoruz.kemalistim demek daha tutucu bir kavamı işaret ediyor gibi görünse de atatürkçüyüm demek beni ona daha çok yaklaştırıyor gibi.teşekkür ederim.hoşçalakın
![avatar](https://i.edebiyatdefteri.com/resim/ufak/13049_fec76n7yd1.jpg)
ATATÜRK TÜRKİYESİ SAHİPSİZ DEĞİLDİR
BU BÖYLE BİLİNE!!...............................................
Hey gidi, Kubilay ı Menemende şehit edenler.
Hey gidi,Ramazanda oruç tutmuyor diye Van da
Öğrenci bıçaklayanlar.
Hey gidi, Çorum Maraş ,Sivas madımak, gazi olaylarını yaratanlar
İnsanları Ya Allah Bismillah , Alla hu ekber tekbirleri ile
Benzin dolu bidonları, Madımağa döküp , 37 Canı cayır, cayır yanarken
Din adına kutlama yapan zihniyet.
Hey gidi bu canileri, mahkemede savunan zihniyet.
Hey gidi domuz bağı tabiri ile ,insanları canlı, canlı naylon poşetlere koyarak
Canlı, canlı mezar gömü evlerine koyup katleden zihniyet.
Konca kur işi, Diyarbakır Emniyet Müdürümüz Gavvar Okanı,
Danıştay saldırısında,Türban hakkında olumsuz karar veren öz bileni
Uğur Mumcuları, Bahriye Üçokları, Muammer Aksoyları, Ahmet Taner Kışlaları, Necip Hablemit oğullarını,Hunharca şehit eden zihniyet.
Hey gidi,Almanya da Hilafeti ilan eden Cemalettin Kaplan ve onun varisi
Metin Kaplanı, benimseyen zihniyet.
Hey gidi, Vatandaşın Dini Duygularını sömürerek, iç ettikleri paralarla
Beş yüz kilo altın alan, trilyonluk davadan yargılanan evinde hapse mahkum olan zihniyet.
Hey gidi, Almanya da kar payı adı altında,yim paş tarafından müminlerin birikimlerini
İç edip kırmızı bültenle aranan parayı kendi tv ve şirketlerine aktaran zihniyet.
Hey gidi teseddür Defilesi düzenleyerek şeriata, katkı yapan dört eşli ve vatandaşı da
Dört eşliliğe çağırıp medeni kanunu yok sayıp, şeriat hukuku propagandasını yapan
zihniyet.
Hey gidi Katile Sayın Şehidine Kelle yakıştırması yapan zihniyet.
Hey gidi, Müslüm Gündüzleri, Ali kalkanları, Din Bilginleri küçük çocuğa tecavüzden içeri atılan Hüseyin Üzmelerin zihniyeti
Hey gidi Atatürk ü 10 Kasımda Atatürk Ülkesinde olup, Anıt Kabre gitmeyen
Atayı resmen tanımadığını ifade eden Suudi Kral Abdullah ı bu tutumu yüzünden
Devlet övünç feragat madalyası ile ödüllendirdiği zihniyet.
Hey gidi Atatürk ü ziyaret etmemek için Kendi ülkesindeki kadınları dört yalancı şahitle taşlanarak öldürme recm Cezasına çarptıran
İran Devlet başkanı Ahmed-i Nejatı sıcak kırmızı halılarla karşılayan ve Bu ülke yönetimine hayranlıkla bakan zihniyet.
Hey Gidi bir zamanlar Hikmet yarın Dizinin dibinde fotoğraf çektirip, el etek öpen
Şimdi ise evine Laik Cumhuriyetin nimetleri ile ekmek götürüp karnını doyurduğu halde, Atatürk Ve Laik Demokrasinin yok olması için çalışan nankör zihniyet.
Biliniz ki Bu Ülke sahipsiz değildir.
Bu Ülkenin gerçek sahibi, özde sahibi Mustafa Kemal Ordusu Mehmetçik, hiçbir zaman Ümmetçik olmayacaktır.
Atatürk Türkiyesin de Devrim Kanunları, Sosyal, çağdaş, hukuk,
Laik Cumhuriyet geçerledir.
Bıçak Kemiğe dayanmıştır, meydanı boş zannetmeyiniz,
Lütfen bu kokuşmuş , çürümüş, zihniyetten vaz geçiniz.
Aksi takdirde, bütün acılara hepimiz katlanmak zorunda kalırız.
Sabır taşını fazla lütfen zorlamayınız.
Saygılarımla
____şair 67____
ALİ CEMAL AĞIRMAN
![avatar](https://i.edebiyatdefteri.com/resim/ufak/25646.gif)
@Ben ATATÜRK Kızıyım
Devrimlerinle dururum ayakta,
İlkelerinle koşarım yaşama,
Almak isteseler de elimden haklarımı,
Buna izin vermem,
Ben ATATÜRK kızıyım
Korkusuz yüreğinde umudu,
Çakmak çakmak gözlerinde ışığı,
Yok etmek isteseler de,
Kurduğun Cumhuriyet’i
Çelikten kapıyız önünde,
Buna izin vermem
Kimse yıkamaz
Bıraktığın medeniyeti.
“Takamaz” dedin kadın peçeyi
“Gizlenemez” kara çarşaf içine
“Türk kadını medeni olacak
Geri kalamaz hiçbir şekilde”
Şimdi takmaya çalışsalar da peçeyi
Giydirmeye çalışsalar da çarşafı
İzin verir miyim buna,
Beni ben olmaktan çıkartan giysiyi
Ortaçağa döndürmek isterler beni
Almak isterler elimden verdiğin hakları,
Dört duvara sokmak isterler beynimi
Bedenim gibi,
Kadınmışım ben,
Düşünmez, konuşmaz, yazamazmışım
Alırmışım yalnız verilen emirleri
Bize göre değil imiş laiklik
Yıkılmalı yok edilmeli imiş
Cumhuriyet,
Yok edilmeli imiş devrimlerin
İzin verir miyim buna,
Medeniyete ulaşmaktır ilkelerin
Sen rahat uyu ATAM!
Sakın ağlamasın mavi gözlerin
Kimse yok edemez beynimi
Kimse uzatamaz sana dilini
Kimse yıkamaz cumhuriyeti
Uğraşsalar da
Yok edemezler laikliği
Uykuda değil artık
Uyanıyor, uyanıyor
Mustafa Kemal’in askerleri.
Onurumsun - Türkan DİNÇER
onurrumsun tarafından 8/19/2008 9:02:11 PM zamanında düzenlenmiştir.
![avatar](https://i.edebiyatdefteri.com/resim/ufak/13049_fec76n7yd1.jpg)
Kadınım asırlardır yanlızım
Eksik etek diye çıkmış adım
Gelmeyin artık üstüme
Kabuk tutsun biraz yaralarım
İşte İran da RECM ile ödediğim faturalarım.
Çok yanıyor Canım, bakın atılan taşlarda kanım
Taşlandığıma göre acaba ben insanmıyım!!!....
ASIRLARDIR YANLIZIM
EKSİK ETEK DİYE ÇIKMIŞ
BİR KEZ OLSUN ADIM
BIRAKIN KABUK TUTSUN
NE OLUR NE OLUR
KANAYAN YARALARIM
Bütün çirkin oyunlar
Asırlardır,benim üzerimde oynanıyor.
Kadınım’ ya piyon olarak ,
Hep bedenim , kullanılıyor.
Yeter, yeter, yeter artık, !!..
Ciğerlerim yanıyor.
Kabuk tutmuyor yaralarım,
Hep kanıyor.
Gelmeyin üstüme, üstüme gelmeyin.
Yaptıklarınızdan, Dünya utanıyor.
Vicdanlar susmuş, !!!..
İnsanlık ,yerlerde sürünüyor.
Bizim bedenimizi, çıkarları uğruna soyan.
Kendini şu Dünyada, ne yazık ki, adam sanıyor.
Bırakın yakamızı, kabuk tutsun yaralarımız,
Çünkü ,çok, hemi’de çok kanıyor.
16.Ağustos. 2008.İRANDA 9 KİŞİYE RECM CEZASI
YÜREK SIZLATAN İNSANA DUDAK UÇUKLATAN TABLO
===================VAHŞET=======================
İran’da 9 kişiye recm cezası 21 Temmuz 2008 Pazartesi, 14:46 DÜNYAİran’da sekiz kadın ve bir adamın taşlanarak idam cezasına mahkum edildiği belirtildi.
Mahkeme tarafından zina ve cinsel suçlardan hüküm giyen bu kişilerin, avukatları suçlanan bazı mahkumların kendilerine karşı verilen recm cezasının nedenini ise bilmediklerini belirtti.
Avukatlar, İran yargısının bu cezaların infaz edilmesini önlemesi çağrısında bulundular.
Gelen haberlere göre, hüküm giyenler arasında yer alan ve 50 yaşında bir müzik öğretmeni olan erkek ise bir öğrencisi ile gayrimeşru ilişkide bulunmaktan hüküm giydi.
İran’daki şeriat hükümleri uyarınca taşlayarak öldürme cezası, zina suçlarına veriliyor.
ERKEKLERE DE UYGULANMASI GEREKİYOR
2002 yılında Ayetullah Mahmud Haşimi Şehrudi, taşlama cezasını askıya almıştı, ancak o zamandan bu yana en az üç kişinin taşlanarak öldürüldüğü haber verilmişti.
Kurallar uyarınca taşlama cezasının hem kadınlar hem de erkeklere uygulanması gerekiyor.
Ancak İranlı avukatların verdiği bilgiye göre, uygulamada, hem daha az eğitimli olmaları, hem de mahkemede iyi temsil edilememeleri nedeniyle, kadınlar bu cezaya daha çok çarptırılıyor.
Uluslararası Af Örgütü, bu yılın başında İran’ın bu ’grotesk’ cezalandırma yöntemini kaldırması çağrısında bulunmuştu.
Örgüt, bu cezanın çoğu kez adil olmayan yargılama süreçlerinin sonunda verildiğini de söylemişti.
CEZANIN İNFAZI
İran’daki ceza kanunu uyarınca, zina ile suçlanan ve taşlanarak idam cezası alan erkekler beline kadar, kadınlar ise göğsüne kadar toprağa gömülüyor. Daha sonra mahkumlara atılan taşların ise onları hemen öldürecek kadar büyük olmaması gerekiyor.
İran’da taşlama yöntemiyle infaz edilen bir idam cezasına ilişkin son haber geçen yıl gelmişti. Bu gelişme, insan hakları grupları ve Avrupa Birliği tarafından güçlü bir biçimde eleştirilmişti. -BBC-
RECM TAŞInın ölçüsü var
--------------------------------------------------------------------------
Zina suçu işleyenlere atılan taşın da bir ölçüsü var. Ceza Hukuku maddelerinde yazılmış.
İngiltere’nin önde gelen gazetelerinden The Telegraph, Uluslararası Af Örgütü’nün yayımladığı raporunda, İran’da zina işleyen kişilerin idamında kullanılacak olan taşların büyüklüğünün, ceza hukuku maddelerine göre belirlendiğini yazdı.
Uluslararası Af Örgütü (Amnesty ınternational), İran’ın zina hukukuyla ilgili yaptığı araştırma sonucunda yayımladığı raporda, bu suçtan idamına karar verilen kişilerin ‘akıl almaz’ yöntemlerle cezalandırıldığını belirterek, “Taşlama uygulaması, suçluların idamı sırasında hissedecekleri acıyı artırmak için özelikle dizayn edilmiştir” sözlerine yer verdi.
ŞAHİT BULMAK ŞART
Telegraph gazetesi, İran ceza hukukunun 83’üncü ‘Hudud’ maddesine bağlı olarak, umumi alanda evlilik dışı ilişki yaşayan erkek ve kadınların, dört bağımsız şahit bulunması şartıyla ve cezanın kaçınılmaz olması durumunda idamına karar verildiğini yazdı.
ERKEKLER BELLERİNE, KADINLAR OMUZLARINA KADAR
İran ceza hukukunun 104’üncü maddesine göre ise, infaz sırasında kullanılan taşlar, ‘ne iki atışta suçluyu öldürecek büyüklükte olmalı, ne de taş denilemeyecek kadar küçük olmalı’. Suçluların genelde 20 dakikada can verdiğini belirten gazete, İran hukukunun 102’nci maddesi gereğince erkeklerin bellerine kadar, kadınların ise omuzlarına kadar gömülmesi gerektiğini haberine ekledi.
İran’ın, 2002 yılında zina suçuna erteleme getirmesine rağmen, 2006 yılında iki, 2007 yılında ise bir kişiyi taşlama yoluyla idam etti.
Yazıyı okuyunca tüylerim diken diken oldu, üstelik bu kanunlar İranda İslamiyet adına uygulanıyor.
Vicdanı olan Atatürk Türkiyesini bu yukarıda yazılı olan yazıyı okuduktan sonra İranla bir karşılaştırma yapsınlar acaba Türkiyedeki laik Cumhuriyeti yıkıp İran, Suudi Arabistan, Afganistan, Pakistan hatta Malezyya özenen zihniyetleri merak ediyorum.
Bu yönetimlerin nesini beğeniyorlar onu merak ediyorum.
Atatürk Türkiyesinin gerçek özde evladı lütfen uyan olanları gör,Laik Cumhuriyetine ve Devrim Kanunlarına sahip çık yarın çok geç ola bilir
Çanakkalede, kefensiz yatan yiğit Dedeni unutma kemiklerini sızlatma aklını başına topla
Aziz nesinlik olma!!...
Peki Kadın nedir, toplumdaki yeri, böyle bir Vahşeti kadın hak ediyormu diye vicdanen sorgulayalım kendimizi
KADIN!!...
Bence yaşammın odak noktası kadındır .onun içsel sevecenligi ve duygusallıgı erkegide biçimlendirir.kadının etkinliginin olmadıgı bir toplum suyun oluşmadıgı kurak çöl gibidir.yaşam hepimiz için sosyal bir varlık olarak birlikteligi zorunlu kılar .bu birlikteligin odagındaysa kadın vardır cinsel patolojinin ötesinde
kadın annedir umudtur ve bilinçtir .kadını dışlıyan bir görüş çagımız için yüksek bir felakettir.bence bir pencere perdesinde çiçektir kadın bir karanlıkta ışıktır.kadınların görkemi bence yaşamla özdeştir dogan güneştir.iyiki varsın kadın anne olarak eş olarak sevgili olarak insan olarak, Can olarak, yaren olarak
Atatürk Türkiyesinde, Sosyal Hukuk Devletinde, çağdaş modern hukukta Kadına bakış açısı böyledir
İrana, Afganistana, Pakistana, Suudi Arabistana, hatta Malezyaya özenenlere, Cumhuriyet Devrimlerini travma kabul edenlere önemle ivedilikle duyurulur.
SAYGILARIMLA
15.Ağustos. 2008.
____şair 67_____
ALİ CEMAL AĞIRMAN
![avatar](https://i.edebiyatdefteri.com/resim/ufak/2384_mr9e0vd1bn.jpg)
Yazıda bahsettiğiniz siyasi cinayetlerin hepsi, sunni-alevi provakasyonları vs. günümnüzde anlaşılıyorki kendilerine Atatürkçülüğü maske edenlerin, kendilerine kemalist diyenleri,n marifeti imiş.:) En azından iddianame öyle söylüyor şimdilik.
Keza kadını aydınlanması için önüne engel çıkartanların, üniversite kapılarından genç kızları döndürenlerin de kendilerine kemalist Atatürkçü demeleri aynı türden garip bir tecelli..
Diğer yandan demokrasiyi değil de, darbeleri oligarşiyi, çeteleri vs savunanların da ilk sözleri "ben Atatürkçüyüm"..
Bu işte bir yanlışlık var ama ne anlayamadım...
Sanırım, günümüzde kendilerine Atatürkçü, kemalist diyenler gerçek değil, sahte...
Neyse ki maskeleri düşüyor...
![avatar](https://i.edebiyatdefteri.com/resim/ufak/17223.gif)
Sİzi alkışlıyorum.Allah adına umarım başka can almaz bunlar.Çünkü can almak bir tek yüce yaradana mahsustur,cezası büyüktür.Ben inanın örümcek zihniyetlerinin bir şey yapabileceğine inanmıyorum.Kolay mı bu ? Tüm dünya birleşse ,bir nefes daha alamamayı göze alırız ama yinede emanet edilmiş bu ülkeyi savunuruz.Saygılar.
![avatar](https://i.edebiyatdefteri.com/resim/ufak/13049_fec76n7yd1.jpg)
Selam olsun Ulusunu,
Ayyılldızlı şanlı Bayrağını, Atasını,Laik Cumhuriyetini sevenlere.
Selam olsun Özde Mustafa Kemali sevenlere
Selam olsun Çanakkalede kefensiz yatan yiğitlerin kemiklerine sahip çıkanlara.
Selam olsun Laik Demokrasiyi ,çağdaş huğu savunanlara
Selam olsun aydınlanmadan, çağdaşlaşmaktan, ilimden , bilimden, fenden yana olanlara.
Selam olsun Misak-ı Milliyi, Meclis- Mebusanı unutmayanlara.
Selam olsun kadınına, anasına, bacısına, yarenine, kızına değer veren , eşitlikten, medeniyetten yana olan çağdaş fikirlere selam olsun.
Selam olsun, takiyeden, bağnazlıktan, gericilikten, yobazlıktan kaçınan , aydınlığa koşan yüreklere selam olsun
Tarihini Bilmeyenin coğrafyasını başkaları çizer.
Selam olsun Göbek bağı ile AB ve ABD, ye bağlı olmayan, İrana, afganistana, Suudi arabistana, hatta malezyaya uymayan,, yalakalık yapmayan, tam bağımsız Atatürk Türkiyesi sevdalılarına selam olsun
SAYGILARIMLA
______ŞAİR 67_____
ALİ CEMAL AĞIRMAN
![avatar](https://i.edebiyatdefteri.com/resim/ufak/11284.gif)
"Sarışın bir kurda benziyordu.
Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı.
Yürüdü uçurumun başına kadar,
eğildi, durdu.
Bıraksalar
ince, uzun bacakları üstünde yaylanarak
ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak
Kocatepe’den Afyon Ovası’na atlayacaktı."
Biz Mustafa Kemalin çocuklarıyız, Karanlıktan Korkmayız,
Yazarı yürekten kutlarım.
Sevgiyle.