Aklım zehir. Tutsaklığım bu yüzden, zamana bağımlığım gibi
duvar saati gözlerim. Gözlemliyorum yokluğunu kahrına sarılıp, alışarak
zehirliyoruz birbirimizi. Biz seninle bu zehiri içmeyi sevdik. Açlığımın
bir çöl ortası kadar, susuz kalbimle muhtaçlığım.
şimdi sana gel desem,
elini uzat desem,
kurtar desem...
Siyah olmaktan soyunabilsem. Ellerim olsan. Gövdemin orta yerinde
seni çağırıyor kalbim. Şarkılar seni haykırsa, fotoğraflar yüzünü assa...
seni uçsuz, bucaksız toz olana kadar seveceğim. O zehirle birbirimize karışıncaya kadar. Sabrımın beni sevmeye yetecek gücüm, ruhum bir ağaç şövalyesi .
Aklımın hükümdarına fısıldarken
keşfettikçe seni kendimi çözmeyi öğrendim.
görebilsen
anlayabilsen
tercüme olabilsem
söyleyemediklerimi
dilimin altında kilitli kanatlarım.
şimdi seni avuç içlerimde ki duam kadar özlüyorum. tanrının iç sesi kadar
hasret kulağım sesine.
bütünlüğünle sevebilme ihmalimle
kavuşmak istiyorum.
o zehirli şarabi içmeden, ölmeden önce, çürümeden ruhum.
kalbime kon.