- 1204 Okunma
- 9 Yorum
- 2 Beğeni
‘’BİZ SİZE SENELERDİR SÖYLÜYORDUK’’ VE ‘’TÜRKİYE’NİN SON ÜMİDİ DE ÖLDÜ’’ MESELESİ…
Öykü dediysek öyle temelli öykü de değil ha.
*************************************************************
Evvel zaman içinde…
Yok, öyle çok da evvel zaman içinde değil. Yaklaşık hepimizin bildiği ve yaşadığı bir zaman içindeydi.
Bizim köye Fethi Amca dediğimiz bir adam geldi. Onun gelmesiyle birlikte köyde bir hareketlenme başladı.
Fethi Amca köyde hiç kimsenin kullanmadığı arazilere ağaç dikmeye başladı. Dikkat ve merakla seyrediyorduk oun ağaç dikmesini. Çünkü köyümüzde meyve ağacı yok denecek kadar azdı. Olsa da sahipleri yememize izin vermiyordu. Herkes bahçesinin etrafını kalın duvarlarla örmüş, kendi bahçelerindeki meyvelerden kendi yakınları dışında hiç kimseye bir şey koklatmıyorlardı. Oysa Fethi Amca bir sürü fidan dikmişti ama artık onun bahçesi dediğimiz o arazilerin etrafında duvar filan yoktu.
Zamanla Fethi Amcanın ağaçları meyve vermeye başladı. Fethi Amca güler yüzüyle özellikle çocuklara ‘’Buyurun, doya doya yiyin ‘’ Diyordu.
Onun bu faaliyetleri köylülerin büyük bir kısmı tarafından takdirle karşılanırken bir kısım köylüler ‘’ Bu kötü bir adam. Çok hain emelleri var’’ Diyordu.
İşin ilginç tarafı köylünün o az bir kısmı olan kısmın niçin Fethi Amca’ya kötü adam’’ Dediğini anlayamıyorduk. Hani tek tük aklımıza gelse de ‘’Bayram değil seyran değil, eniştem beni niçin öpüyor’’ Diye, neticede ekmek elden su gölden olduğu için pek de üzerinde durmuyorduk. Onun yüce gönlüne, eşi emsali görülmemiş hayırseverliğine veriyorduk.
Adam habire fidan dikiyor, bize bol bol bol meyve sunuyordu. Dahası zamanla bize de öğretmişti meyve ağacı dikmeyi, aşılamayı, sulamayı, çapasını vesaire.
Ama zamanla muhalif köylülerin homurtuları artık yüksek perdeden seslere dönüşmeye başladı:
‘’ Biz köyümüzde meyve yetiştirilmesini istemiyoruz ‘’ Demeye başladılar topluca.
Türkan Teyze ‘’ Biz ağaçlardan meyve toplayan bir nesil değil, ırmak kenarında salyangoz toplayan bir nesil istiyoruz.’’ Dedi.
Özdemir Abi. ‘’Ağaçlardan meyve toplayıp yiyerek büyümüş birinin köyümüze muhtar olmasını içime sindiremiyorum’’ Diye katıldı ona son muhtar seçiminden sonra.
Armağan Dayı ‘’Yahu nereye gitsem karşıma bu meyvecilerden biri çıkıyor. Her yerde bunlar. Bıktım artık.’’ Cümleleriyle rahatsızlığını dile getiriyordu.
İşin ilginci kendi bahçelerinde – tek tük de olsa- ağaç yetiştirenlerden bazıları da karşıydı Fethi Amca’ya. Onu hiç sevmiyorlardı.
Öyle ki aslında kendisi de bir meyve simsarı olan Kubbeli Ahmet namındaki vatandaş bile ‘’ Herifte sakal bile yok. Onun yetiştirdiği ağacın meyvesi yenmez’’ Diyor. Bir başka simsar olan Deli Kadir ‘’ Onun meyvelerinden yiyen ölür’’ Diyordu ama hiç birimiz de ölmüyor aksine tosun gibi vatandaşlar oluyorduk.
Daha da ilginci: Fethi Amcaya karşı görünenlerden bazıları onunla yan yana geldiklerinde ‘’ Oh oh maşallah ne güzel meyve ağaçları bunlar’’ Diye övgüler yağdırıyorlardı.
Uzun yıllar içinde Fethi Amcaya karşı olanlar devamlı bizlere hep meyve ağacının, meyve yemenin ne kadar kötü bir şey olduğunu anlattılar. Biz de şöyle düşündük hep: ‘’Hayır, meyve ağacı ve meyve iyi bir şey. Bu karşıtlar madem ki meyve ağaçlarını istemedikleri için Fethi Amcaya karşılar o halde dört elle sarılmalıyız ona.’’
Öyle de yaptık. Onlar ‘’ Meyve yemek kötüdür’’ Dedikçe biz Fethi Amcaya dört elle sarıldık.
Uzunca yıllar hep bu minval üzere geçti. Muhalif köylüler ‘’ Yahu görmüyor musunuz adam köyü ele geçirmeye çalışıyor’’ demeye başladılar. Sorduk: ‘’ Köyü ele geçirirse ne olacak? Ne kötülük var bunda?’’ Cevap verdiler ‘’ Daha fazla meyve ağacı dikecek. Önce köyü sonra da tüm memleketi meyve ağacıyla dolduracak.’’ Tepemizin tası attı. Çünkü bu insanlar Fethi Amca’ya kötü bir insan olduğu için değil, meyve ağacı diktiği için karşıydılar. Mesela yine memleketi ele geçirmeye çalışsaydı ama meyve ağacı yerine salyangoz yetiştiriciliği yapsaydı bu karşı olanların hiç birisinin gıkı çıkmayacaktı... Daha da dört elle sarıldık Fethi Amcaya.
Aradan yıllar geçti. Fethi Amca köyümüzdeki baskılara dayanamayıp başka bir diyara giitti. O diyardan da bizlere ‘’Meyve ağacı dikmeye ve meyve yemeye devam’’ Diyordu. Lakin bir süre sonra baktık Fethi Amcanın söylemleri aynı kalmakla birlikte eylemleri değişti. Yine ‘’ Meyve ağacı dikin, meyve yiyin’’ Diyordu ama önerdiği meyve İncirdi ve verimli alanlara değil ocağımıza dikmemizi istiyordu.
Kafamız karmakarışık olmuştu. Bir taraftan İncirin de faydalı bir meyve olduğunu biliyor ve ‘’Evet artık incir dikelim’’ Diyorduk; öte taraftan ‘’ Yahu tamam da ocağa incir ağacı dikmek te neyin nesi, evimiz barkımız yıkılır’’ Diye düşünüyorduk. Fethi Amca başka diyara gidince bambaşka bir kişi olmuştu.
Bunu fark etmemiz geç oldu. Evet..Bayağı geç oldu.
15 Temmuz 2016 da onun diktiği ağaçlardan düşüp de başımız gözümüz yarıldığında daha da net anladık.
Bu gün muhalif olanlar karşımıza geçip ‘’ Biz size demedik mi o ağaçlardan düşer başınızı gözünüzü yararsınız ‘’ Diyorlar.
Yok. Demediniz efendiler ! Şimdi fırsatı ganimet bilip de havlayıp durmayın. Siz bize ‘’Ağaca çıkmayın düşersiniz, başınız gözünüz yarılır’’ Demediniz. Siz bize ‘’ Ağaç dikmek zararlıdır, meyve yemek kötüdür’’ Dediniz . Siz Fethi Amcaya -biz onun diktiği ağaçtan düşeceğimiz için- karşı olmadınız. Çünkü bizim ağaçtan düşmemiz, kafamızı gözümüzü yarmamız umurunuzda bile değildi. Siz ağaç ve meyve düşmanı olduğunuz için ona karşıydınız. Biliyorum ki şimdi bizden beklediğiniz boynumuzu eğip ‘’Siz haklıymışsınız’’ Dememiz.
Hayır. Siz haklı değilsiniz. Hiç bir zaman da olmadınız.
***************
Siz eğer bizi umursuyor olsaydınız bu gün meydanlarda olurdunuz. ‘’ Bu ülkede darbe olursa ilk önce ben sokaklara fırlarım ‘’ Diye tv lerde ucuz kahramanlık yapıp darbe olduğu gün köstebek gibi yuvanıza çekilmezdiniz.
Darbenin ilk saatlerinde TRT de ‘’ Ordu yönetime el koymuştur’’ Sözünü duyar duymaz ‘’Yaşasınnn. Darbe oldu ‘’Diye göbek atıp, darbenin başarısılığa doğru gittiğini görür görmez ‘’Bu bir senaryo’’ Demezdiniz
Atatürk’ün ‘’ Ey Türk Gençliği Birinci vazifen Türk İstiklalini, Türk Cumhuriyetini ilelebed muhafaza ve müdafaa etmektir ‘’ Diye başlayan gençliğe hitabını darbeciler lehine kullanacağınıza ‘’ Yine Atatürk’ün ‘’Hakimiyet kayıtsız şartsız Milletindir’’ öz deyişini bayrak edinenlerin arasına karışırıdınız.
Neden mi?
Bakın Amerika’da çıkan gazeteler ne diyor bu darbe girişiminden sonra: Okuyun. O zaman belki anlarsınız hangi safta yer almanız gerektiğini:
Amerikan medyası, Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) kanlı darbe girişimiyle Türkiye demokrasisini hedef almasını görmezden gelirken, Türk halkı için hakaret içeren ifadelere yer verdikleri paylaşımlarıyla darbe girişimini önemsizleştirme mücadelesi veriyor. Darbe girişiminin yaşandığı gün, Ankara ve İstanbul’daki şiddet görüntülerini kullanan medya organları, daha sonra Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve hükümetin darbeyi "otoriterleşmek için kullanacağını" ileri sürerek insanların tanklar tarafından ezilmesini ve TBMM’nin bombalanmasını görmemeyi tercih etti. Medya kuruluşları, katledilen insanların hikayelerini ve vahşet anlarını haberlerinde kullanmaktan kaçındı. Yayınlarda, Türk halkına da hakarete varan ifadeler kullanıldı.
Daha önce FETÖ elebaşı Fetullah Gülen’i "karizmatik vaiz" olarak lanse eden New York Times, sosyal medya hesabından Türk seçmene ise "koyun" dedi. Gazete, başarısızlıkla sonuçlanan darbe girişimine dair yayımladığı analizini Twitter hesabından "Erdoğan takipçileri koyundur ve Erdoğan kendilerine ne söylerse onu yaparlar" alıntısıyla paylaştı.
Birinci sayfasından Tim Arango ve Ben Hubbard imzalı haberde FETÖ elebaşı Fetullah Gülen’in "İslami değerlere sahip, bilimde eğitimli altın bir nesil" yaratmaya çalıştığı öne sürüldü.
Gazetenin editöryal ekibi tarafından başyazı sayfasında yayımlanan diğer bir makalede de 15 Temmuz gecesi kamu kurumları ile vatandaşların FETÖ tarafından bombalı ve silahlı saldırılarla hedef alınmasına tek kelime değinilmeden Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın"pervasızca öç almaya başladığı" ileri sürüldü.
Amerikan dış politika dergisi Foreign Affairs’te, Steven Cook darbe gecesi Türk halkının "sevinç duyacağı yerde ordunun Erdoğan’ı görevinden uzaklaştırma girişimine öfkelendiğini" ifade etti.
ABD’nin muhafazakar kanallarından Fox News’in internet sitesinde Ralph Peters imzalı"Türkiye’nin son umudu da öldü" başlıklı makaleye yer verildi
Ama yok… Siz milli irade safında yer alamazsınız Çünkü siz -Amerikalıların bahsettiği- koyunlardan (!) olamazsınız.
Siz bomba sesinden değil de sela sesinden rahatsız olursunuz.
Siz tankın üzerine değil, camide sela okuyan müezzinin üzerine yürürsünüz
Siz altı kişinin sadece dört tabanca ile koskoca bir ilçeyi ele geçirmesine(!) ‘’Cumhuriyeti temellerinden yıkacak bir darbe girişimi’’ Dersiniz de bir takım alçakların (Asla asker değil ) kendi milletinin tankı, savaş uçağı, topu, tüfeği ile yine kendi ülkesinin halkını öldürmesine darbe diyemezsiniz.
Siz neyden bahsettiğimi bile anlamazsınız aslında.
Çünkü siz Amerika’nın dediği gibi son ümidi de tükenmiş olanlardansınız.
*****************
Hâla daha ‘’ Bu bir darbe ya da darbe girişimi değil senaryoydu.’’ Diyenlere ithafen bir fıkra ile noktalayalım:
Bir İtalyan, bir Yahudi, bir Iraklı...Üçü de cehennemin kapısında…
Yalvarmışlar Allah’a ’Allah’ım ne olur bana bir şans daha ver’
Allahtan melekler vasıtasıyla haber gelmiş hemen. Melekler demiş ki:
’Allah size bir şans daha veriyor. Yalnız bir şartı var.
İtalyan ! Sen bundan sonra makarna yiyip şarap içmeyeceksin
Yahudi ! Sen paraya elini bile sürmeyeceksin.
Iraklı ! Sen de oğlancılığı bırakacaksın.
Üçü de ’Kabul’ demişler ve tekrar dünyaya dönmüşler.
Birlikte gezerlerken İtalyan bir makarna lokantası görmüş. Arkadaşlarının tüm ısrarlarına rağmen dalmış lokantaya. Makarnayı ağzına atıp, şarabı yudumladığı anda kaybolmuş birden. Tabii ki doğruca cehennem...
Yahudi ve Iraklı yola devam etmişler.
Yolda Yahudi yerde bir 10 dolar görmüş. Hemen parayı almak için domaldığı anda Iraklı kaybolmuş. Tabii ki parayı aldığında Yahudi de ...
Bazı insanlar böyle işte. Cehenneme gideceklerini bilseler de huylarından vazgeçemiyorlar.
*************************
Bu arada hayatında ilk kez ‘’Olağanüstü Hal’’ denilen bir kavramla karşılaşan genç nesle pek çok sıkı yönetim ve olağan üsütü hal yaşamış, hatta Olağanüstü Hal Bölgesinde öğretmenlik yapmış biri olarak sesleniyorum:
Genç kardeşlerim !
Biliyorum bu kavram size yabancı. Biliyorum bu kavram üzerinden sizleri korkutmaya, aklınızı karıştırmaya çalışanlar var.
Çok açık ve net söylüyorum:
Vatan hainlerinin safında değil de ülkesini, milletini sevenlerin safındaysanız, bundan önceki hayatınızı nasıl sürdürdüyseniz öylece sürdürün hayatınızı. Korkacak, endişe edecek bir şey yok.
Dikkat edeceğiniz tek husus: Kimliksiz sokağa çıkmayın. Hepsi bu…
YORUMLAR
Değerli hocam, Cüneyt Arkın'ın "İnsanları Seveceksin" filminden bir sahneyi hatırladım...
Sübyan mahkumlar ile tecavüzcü mahkumların havalandırması arasında demir bir parmaklık vardır...
Tecavüzcüler, parmaklığın öte tarafındaki çocukları seçer, paylaşırlar...
Ahır gibi bir yerde çocuklarla beraberlerken Halil (C. Arkın) ortaya çıkar ve tecavüzcülere girişir...
Kavga sırasında Halil sırtına saplanan bıçakla sarsılır, öfkeyle döner ve karşısındaki, elindeki kanlı bıçakla çocuklardan birini görür...
Halil'in yüzü tarifsiz bir acıyla ekşirken öğürür, kusası gelir!...
Daha bebesini yetim bırakanların naaşları soğumamışken, sekiz gündür yazılanları okuyorum da, idrak ve izandan her insanın nasipi olmadığını anlıyorum...
Şeytani girişimden en çok zarar görecek olanların ellerindeki bıçakları hâlâ bırakmadıklarına şahit oldukça, Türk olmaktan mı, Müslüman olmaktan mı, yoksa insan olmaktan mı utanmalıyım, bilemedim...
Bilemedim!...
Bilemedim!...
Bilemedim!...
Selam ve saygılarımla.
sami biberoğulları
İstenen o zaten. Yani insanlıktan ya da Müslümanlıktan utanmamız.
Ben kısaca ''utanması gereken utansın'' diyorum.
Kendi hesabıma da utanmayı gerektirecek bir şey yapmışsam nasıl olsa tüm suç ve günahların bir bir önümüze döküleceği bir gün var. O gün hiç kimsenin günahı ve suçu gizli kalmayacak.
Rabbim o günün azabından korusun cümlemizi.
Selam ve ve sevgilerimle.
Gerçekten objektif miyiz.?
Yaşadığımız ülkeyi parçalamaya çalışırken birileri, neyin arkasında durmamız önemli.? Tabi ki vatanın, ülkenin, şehrin, kendi şehrinin, sokaklarının, insanının, hakkı yenen onca haklı kişinin..
Yani şimdi sağ-sol ayrışımı mı yapacağız? kimileri sevindi kimileri yuvasına gizlendi kimileri tankın önüne atladı kimileri kaçtı kimileri sustu kimileri konuştu.
Eee.?
Gözden kaçan ne.? ya da esas olan ne.?
Konuyu yaşanabilecekleri gerçekten kavradık mı bir de, önemli sorular bunlar bence.
Dış devletlerin ne dediğini mi konu edinelim bunca sıkıntının içinde.
Kim ne dercilerden mi olacağız.
Eğer öyleyse Türk Halkı cevabını çoktan verdi.
Bu bir plandı. Darbe mi belki de katliam planı.
ve bütün planları muazzamdı, genelkurmay başkanı tutuklanacak, cumhurbaşkanı infaz edilecek, tankları sokağa çıkaracak, jetleri havalandırıp gökten hakimiyet sağlayacaklardı evet.
Ama ayağında terliğiyle koşan Hatice teyzeyi, elinde sopayla tankın üstüne yürüyen Fatma ablayı hesap edemediler, arkadaşlarına ölmeye gidiyorum diye mesaj atıp köprüye koşan genç Yasin'i hesap edemediler, darbeciler hava kuvvetlerindense havadan saldırırlar diye emniyet binasının çatısına uçaksavar koyduran emniyet müdürünü hesap edemediler, bakkalın sebze tezgahlarından tanklara barikat yapan Hüseyin amcayı hesap edemediler, hayatında sokağa sigara izmariti atmak kadar dahi kanunsuzluk yapmamışken gece elinde baltayla sokağa çıkan emekli memur Asım abiyi hesap edemediler, askeri garnizonların kapısını belediyesinin iş makineleriyle kapatan belediye başkanlarını hesap edemediler...
Hı hı tiyatro..! Sufleyi veren kimdi? Neredeydi bu kanı bozukların nutku tutulduğunda?
Siyaset ülke refahtayken daha ileri gidilebilmek için yapılan fikir alışverişidir aslında.
Şimdi hiç sırası değil gibi..
Saygılarımla
sami biberoğulları
Şimdi hiç sırası değil gibi.''
Doğru ve haklı eleştirileri her zaman başımın tacı yapmışımdır.
Evet..Belki sırası değildi böyle bir yazının ama çok fazla üzerime gelindi ve neticede ben de bir insanım. Bir tahammül sınırım var.
Yine de haksızsınız diyemiyorum.
Selam ve sevgilerimle.
Ağaç sevgisi temalı hikaye Gezi sürecindeki hükumetin ağaç sevdasını düşününce ironik geldi. Fıkra komik gelmedi. Tankın üstüne yürüyen halk demagojisinin bırakılmama nedeni bir askerin üstüne yürüyen bin "müminin" sahip olduğu linç kültürünün üstünü örtmek için küçük kaldığının hâlâ fark edilmemesidir (Bu arada tank namlusu iki cm kıpırdadığında cesur! insanların çil yavrusu gibi dağıldığı da bazı kameralara takıldı). Senaryo olduğuna dair teori sol tandanslı iken "Fetö'nün darbesine göbek atanlar" diye yine solun işaret ediliyor ve hedef gösteriliyor olması yazarın sol alerjisinden kaynaklanıyor diye düşünüyorum. Ayrıca en iyi tarihçiler bilir ki tarih boşlukları sevmez ve tarih sadece egemenlerin kalemiyle yazılır bugünlerde meydanlardaki dev ekranlarda yazıldığı gibi. Tarih demişken tarihçiler ekseriyetle resmi ideoloji borazanı olur, arkeologlar ise sola yakın durur. Şaşırtıcı di mi?
chaotica tarafından 7/22/2016 5:16:02 PM zamanında düzenlenmiştir.
chaotica tarafından 7/22/2016 5:17:53 PM zamanında düzenlenmiştir.
sami biberoğulları
Tankın üstüne yürüyen halk demagojisi ???
Genel Kurmay başkanlığı önünde tankların paramparça ettiği insanlar demagoji demek ki?
Esenler otogarı civarlarında tankların arababaları ezip geçmesi de demagoji?
Ha dediğinizde doğru payları yok mu?
Yani tankın namlusunın iki santim kıpırdaması ve halkın çil yavrusu gibi kaçışması?
Hayret ki bu görüntüyü kaçırmamışsınız ama yukarıda bahsettiklerim gözünüzden kaçıvermiş.
Fetönün darbesine göbek atanlar...
Bu söz öylesine bilinçsizle kalemin ucuna gelmiş bir söz değil. Çünkü 17-25 Aralık operasyonlarında sosyal paylaşımlarda çok gördüm: '' Bizim o kadar uğraşıp da başaramadığımız sen iki hareketinle hallettin. Sana minnettarız Fethullah Gülen Hoca'' İfadelerini.
O ağaç severler Gezi eylemlerinde de yine sosyal paylaşım ağlarında ''Az daha dayanın arkadaşlar. Az daha dayanırsak Nato Müdahalesi geliyor. Tayyip gidici'' Diye paylaşımlar yapıyıorlardı.
Bu gözler bunlara tanık olduğu için bu gün ''Fetö Darbesine göbek atanlar'' İfadesini rahatlıkla kullanıyorum ki zaten evett. Göbek attılar ilk başlarda.
Sola alerjim işte bu sebepledir ve o konuda haklısınız. Alerjim var.
Tarihçiler ne olur nasıl olur o kısım beni ilgilendirmez. Ben doğru bildiğimi yazarım. Ayrıca hemen belirteyim ben tarihçi değilim. Tarih öğretmeniyim. Tarihçi olmak ile Tarih öğretmeni olmak çok farklı şeylerdir.
Başka da bir şey kalmadı sanırım yorumunuza cevap olarak.
Selam ve saygılar.
chaotica
binlerce öğretmen adayının kpss kopyaları ile bu adamlar hakkına girdi
yüzlerce asker polis adayının yine bu adamların eli ile hayalleri yıkıldı.
emekli olmuş paşalar askerler vs vb bu adamların ergenekonu balyozu ile içeri atıldı itibarı yerle bir oldu.
bunlara rüşvet vermeyen binlerce esnafın iş yeri uydurma bahaneler ile kapatıldı yada sürekli zabıta kontrolünde oldu...
vebal alma derler
bana kul hakkı ile gelme der yaradan
yani şimdi bu işin içinden sıyrılmak aaa kandırıldık bu kadar kolay mı.
neyse şu günlerde dert birleştirmek olmalı yoksa burda bırakmazdım.
ötekileştirme hocam
ötekileştirdikçe militarize edersiniz
bak CHP'nin mitingine katılın diyor akpli arkadaşlar
bu demokrasi sınavı ise siyaseti bi kenara bırak.
sami biberoğulları
Çok bunalttıkları, çok üzerime geldikleri için yazdığım bir yazıydı.
Selam ve saygılar.
Benim ki bir şair yorumu olacak kısa ve öz
Ecnebinin gazetesi bize yani darbeye karşı olanlara koyun demiş
biz emanete çok saygılı bir milletiz onlar nerelerine istiyorlarsa bizlerde oralarına misli misli koyuyoruz ...
Sinan ATİK
Sinan ATİK tarafından 7/22/2016 10:44:27 AM zamanında düzenlenmiştir.
Ne Amerika ne Rusya ne Çin, herşey Türk lük için!!!
İthal olan herşeye karşıyım!!! Hele hele bu '''Fikri''' ithalat ise onun da tamamen karşısındayım! O hikayede ki Fethi Amca ekmiş olduğu tarlaları muhtar ile beraber ekmişler! Ya da Muhtardan müsaade isteyerek, biraz da göz yumulmasına uyanıklık ederek gevrek ve kırılgan dallı olan Erikleri ekmişler. Muhtarda '''Bak köyümüz yemyeşil bir hal aldı''' diyerek köylünün baş kaldıranlarını metazori ile ve yetkisini kullanarak pıstırmış.Gel zaman git zaman Erik ağaçlarına çıkan çocuklardan bazıları dalları gevrek olan ağaçlardan düşünce İhtiyar heyetinden üçüncü sırada olan yaşlı bir Kurt Muhtara ''' Yahu Muhtar etme tutma bak bu ağaçları sen göz yumup ektirdin ama o ağaçlara çıkan köyün çocukları düşüp kollarını bacaklarını kırıyorlar, hatta sakat kalıyorlar''' diyerek uyarmış!!! Muhtar bu yaşlı Kurt'a sert bir dille ''' Sen kendi işine bak ihtiyar o Fethi emmii çok muhterem bir zattır!!!!!''' diyerek terslemiş. Yine Gel zaman git zaman(Bu ne demekse, halbuki zaman hep geçiyor) Bu Fethi Uyanığı Meyve bahçelerinin Tapusunu muhtardan isteyince aralarında husumet çıkıyor. Çook uzaklara taşınan bu Fethi emmi başlıyor ektiği bahçelerden topladığı Erikleri dışarılara ihraç etmeye!!! Muhtar da kızıyor bu duruma! Başlıyor aralarında bir çatışma...
En son duruma gelince! Allah u Teala bu Milleti '''''Maide suresi 54. Ayette anlatmış mı anlat mamış mı???''''' Rahmetli Akif te... KİM BU CENNET VATAN UĞRUNA OLMAZ Kİ FEDA demiş mi dememiş mi? Biz neyin kavgasını veriyoruz değerli Ağabeyim? Burada VATAN söz konusu olunca gerisi Teferruat değil mi? Hani siz tarihçisiniz bilirsiniz kimin dediğini? ''' Biz içeriden siz dışarıdan'''
Rahmetli Atatürk ve arkadaşları bu Ülke için canlarını dişlerine takıp gece gündüz çalışmadılar mı? Hangi ailede bir kahraman çıkmamış bu Ülkeyi yedi düvele karşı korurken? Biz o kahramanların evlatları- torunları değilmiyiz?
ATATÜRK TARAFINDAN BU SÖZLER NEDEN SÖYLENMİŞ?
“Bir milletin büyüklüğü coğrafî yüzölçümü ile değil, yüreğinin asaleti, ülküsünün yüksekliği ile ölçülür.” M.K. ATATÜRK (Hakimiyet-i Milliye Gazetesi, 1 Ocak 1934, s.3)
Mustafa Kemal ATATÜRK'ün İNGİLİZLERİN İSTANBUL'U İŞGALİNDE SÖYLEDİĞİ O MÜTHİŞ DİZELER.
Binlerce can dirilse de nakletse geçmişi,
Dağlar lisana gelse de anlatsa hepsini;
Garbın cebin-î zâlimi affetmedim seni,
Türküm ve düşmanım sana, kalsam da tek kişi...
“Milletin saltanat ve hâkimiyet makamı yalnız ve ancak Türkiye Büyük Millet Meclisidir ve bu hâkimiyet makamının hükûmetine Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükûmeti derler. Bundan başka saltanat makamı, bundan başka bir hükûmet yoktur ve olamaz.” M.K.ATATÜRK (1 Kasım 1922)
“Hiç şüphe yok, devletimizin ebedi müddet yaşaması için, memleketimizin kuvvetlenmesi için, milletimizin refah ve mutluluğu için hayatımız, namusumuz, şerefimiz, geleceğimiz için ve bütün kutsal kavramlarımız ve nihayet her şeyimiz için mutlaka en kıskanç hislerimizle, bütün uyanıklığımızla ve bütün kuvvetimizle millî egemenliğimizi muhafaza ve müdafaa edeceğiz.”
“Efendiler; Bu umde icabı bütün cihan bilmelidir ki, artık Türkiye halkı; hakimiyetini hiçbir şahıs ve makama veremez. Hakimiyet demek şeref demek, namus demek, haysiyet demektir. Bir milletten bu evsaf-ı medeniye ve insaniyesinin terkini taleb etmek onu insanlıktan çıkarmak demektir.” M.K. ATATÜRK 17 Şubat 1923)
Kusuruma bakma Ağabey. Sinirlerim kalktı! Bu Ülke bizim.Bunu da hiç bir kişiye ve ya bir zümreye bırakmaya niyetimiz yok.
Atalarımız ne güzel diyorlar.
İT ÜRÜR KERVAN YÜRÜR!
Zaman birlik ve beraberlik zamanıdır. Bir iki zırvalamalar tabii ki olacaktır! Onları da es geçeceğiz.
Selam ve saygılarımla.
yazar "Bir İtalyan, bir Yahudi, bir Iraklı...Üçü de cehennemin kapısında…" diye baslayan
bu fikrayi hangi inanc hassasiyeti ile örnek yapmis olabilir emin degilim ve müsliman sayet bu kimligini öne cikaracak davranislar icerisinde ise ve baskasininda kendisi gibi olmasini istiyorsa unutmamalidir ki;
Allah`in elcisi ve Kuran güzel ahlaki tamamlamak icin geldi! insanlar Allah´in elcisine güzel ahlakindan emin olduklari icin inandilar tabi oldular!
"cennette sana yetmis huri verilecek canlibomba ol" denildigi icin ölmek isteyecek insanlar cogalacak!
Ve insanlarin bir kismi da bu durumlari tabi ki degerlendirecek! YASIYORSA...
tabi ki yazarin günah isleme özgürlügünü elinden almak ancak güvenlik güclerinin elinde
gün tayyibin yasatilmasi günü cekismeye gerek yok sayet birilerinin de cinnet gecirip saldimasi planlanmiyorsa
not: yetmis huri de azbi rakam degil bu cennet dedikleri yer... vay be... nokta