- 748 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Gecenin Karanlığını Ört Üzerime
Kurşunlar yaprağı delerken, sen düşüyorsun içime
Bir yankı karanlığı bölüyor, üşüyorum gelmiyorsun
Kar düşüyor seni seven dallarıma, görmüyor musun
Isıt bakışınla bedenimi, gecenin karanlığını ört üzerime
Kan düşmüş bir toprakta kar durmaz. Özlemin kilitlerine yağmur düşünce pası siler önce, mevsimleri titreten ansız şimal rüzgârlarıyla yıkanırken yüz, bekleyiş türküleri dellenir içten içe. Yamalı bir günce karıştırılır bir zaman, adı hep hazan. Fısıltılarla harmanlanır yaşamın ovaları. Tarla yeniden filize uzanır, yamaçta kar dinlenir ve bir kadının özlemi bulutların en derinlerinde gizlenir.
Biliriz ki, kendi tıpırtılarımızın arama çizgilerini gizleyince yapışır yakamıza özlem. Yanık şiirler asarız geceye, adına yorumsuz diyerek. Her acının düş kıvrımlarında yollar çeviririz sevginin tiz çemberiyle. Kırıktır dalı gönlümüzün, anılarla geçmeyen bir bugün vardır sinemizde. Yokuşlara vururuz yeniden kendimizi, geceleri bahane ederek öfkelerimize. Dal usulca sallanır, yarınsız düşleri beleriz sevmelere özlemli gerçeğimize.
Günlerdir aynı kuyuların soğuk taşlarını tırnakladık sevgi figürleri için. Işığımızı sulardan süzerek geceler ağırladık kor yalnızlığımıza. En güzel düşlere kulaç attık hacmimiz kadar olan bulanık sularda. Nice güneşler yaratıp, nice yağmurlar indirdik göklerden birbirimizi sınayarak.
Silinmiş bütün anıların demir kafeslerinden yırtıcı hüzünler çıkar, ay dolunaya durduğunda. Dişlenir sancılar ve bir yol sızısı vurur aralık bekleyen sevişmelere. Kırmızı bir sarılıştır aşk, sevdanın sularını içer sessizce. Sesi kesilir sevginin birden, tetiği düşer bekleyişlerin, ansızın gerilir umudu didikleyen gece. Bir yel eser, dalganın kollarında yalpa yapar düşler dirençle.
Aynı gecenin kırık yansımalarıyla dürüyoruz uyku tulumlarını. Yanağımızdaki sancılar artıyor, büzülmüş dudaklarımızı taşımaktan. Seninle aynı yollardayız, gölgemizdir korkularımızı kovalayan. Düşlerimiz eksik biçilmiş bir kaftan neylersin, sancılarımız tutkulu, sarıldıkça birbirimize artan. Damlalar var çatımızda sevda bakışlım, yüreğimizdir hüzünlerimizi tartan. Bir şarkıdır aşk, ya da bir bakış işte, baktıkça bir sızıdır gecelerde uykular uyutmayan.
Hep yoksunluğun yol tutuşlarına sarılı bir gülümseme heybesini taşırız sırtımızda. Güneşe varabilmek için soğuk kentleri geçer, imkânsız şarkılarda sevginin sözlerini ararız. Oysa, güneş kırmızı bir bakışla aşar ruhumuzun dağlarını, mavi denizlerimizi çalkalandırır, yeşil ormanlarımızdan her sabah tatlı bir merhabaca gelip geçer. Sevda ömür törpümüzdür, ne onulmaz bir yaradır, değdiği yeri gül bahçesine döndürür ve ruhumuzu yaşanası bir dünya eyler.
Hep avuç içi çizgileridir, o yanıtını merak ettiğin düşünüşler. Ruhunun asil çerçevelerinde bir yorgunluk yansımasını fark ettiğinde çizgiler çizersin sevgiyle yüreğime. Gün kısalır, gece uzar, söz büyür, aslında büyüdükçe susar sevdam. Yaşamın suları gibidir aşk, maviye ulaşmak için bir bir damlar, birikintisiyle çağlar ve gün gelir mutlaka o eşsiz dinginliğini kucaklar.
Dokunduğum bütün turunçlardan gül esintili geceler estiririm ben. Çünkü Akdeniz kokar yüreğim. Düşten var olan bir kadınsan, yorgunluğu bile öğütür sevgi değirmenim. Sevdanın kınası var şiirlerimde, dilersen en görkemlisini senin için aşkla yakarım. Dokunalı çok oldu kadın yüreğine bebeğim, sor bakalım kadın düşlerine, şu an nerendeyim? Bakma suskularıma, gün gelecek çığlık gibi kara gecelerini ışığımla bembeyaz edeceğim.
Yarım bir ay var başımın üzerinde ve göz kırpıyor gözlerin. Dudaklarındaki sevdayla güller atıyor göğsüme ellerin. Yeniden bakıyorum gökyüzüne, ay gözlerin olmuş, ışıltısı sevgin. Ay dönsün gülüm, seni sevdikçe nice geceler gündüzleri gözleyecek sevdamız gibi derin derin.
Sorgulamaktan çekindiğimiz gece buluşmalarıyla kabarır bedenimiz. Hak aradığımız gül bahçelerine yakamozlar indirirken kapanır kapılar ve çekilir perdeler. Her öpüş bir sancıdır yine de, kol yorulmadan, dudak kanamadan ayrılmamalı beden. Ray kampanaya kanatlanır, kanat kanı kanatır. Az sonra ışık yanar, beden kurulanır gülüm. Gecenin sancısı terdir, her zaman yastıkta kalır.
Sen gülüşlerinin fırçasıyla bir resim çiz şimdi geceye, rengi mavi olsun. Mavi üşümez sevda gülüşlüm, çerçevesi eflatun olsun. Yeşil damlat masana, damladıkça aşk olsun. As şimdi dudaklarının çivilerine o eşsiz resmi, gözlerine baktıkça resim sevdayla kurusun.
Varlığının bütün yitmiş suretlerini bir avucuma biriktirdiğimde, yaşanmamış bir ömrün karşılığını saklarım diğerine. Gözlerine bakarak açarım her ikisini de. Bir günün yaşamak şarkısı olurum diye bir ömür sende, dökülür yüreğimden küllerim ve ben ismini haykırırım delice.
Dişlenince hayat, dilimiz üşür, yaman bir sızının kemirgen sazlıklarında yüzeriz, anlar geçer üzerimizden. Kimi yosunlu gemilere el sallarız derinden. Bir yudum aşktır oysa hayat, kimi süzülmez tülbentten, kimi yağlı bir gömlekçe ayrılmaz teninden. Işıl ışıl parlar bedenimiz sularda, kabarır tüylerimiz ve düşeriz sevdanın en derin kuyularına.
Kıyaslanamaz bir renktir sevdanı rengi. En sonunda aşka atar kemendi. Yıldızların soluğu soğuktur, aya bundan sevdalı bakar belki. Her düş bir üzüm halkasıdır aşk bakışlım, koruğunda en yaşanası lezzetlerle kendini mahzenlerde saklar. Hazanda bulursun özlemin en deli kulpunu, tutundukça kanasa da avuçlarımız. Zaman düşer bir bir gülüm takvimlerden, düştükçe kutsanır sevgimiz. Seni beklemenin istasyonları mavi, bankları yeşil, mevsim hazan değil, mevsim gözlerinin en harlı ateşi. Serabım ol haydi. Özlemin tıpasını açarak arala gözkapaklarını. Yapıştır gül tenini tenime, köpürt tutkularımızın şarap kokulu yataklarını.
Kendimi sessizliğin içindeyken çok şeylere alıştıracağım bundan böyle. En başta parmaklarımdaki dokunuşlara hükmetmeyi öğreneceğim. Ağrılarını duymadan duvarımdaki saatlerin geri dönüşüm kutularını karıştırmayacağım. Gece yanıklarımı yastığa sürüp kendi gerçeğimin düşüne dalacağım. Dinlenmiş ve demlenmiş şiirlerle karşına çıkıp sana özlemin en leziz sofrasını kuracağım. Dingin sevdanın suretini yine seni severek gözlerinden süzeceğim. Adı aşksa eğer, bu gömleği ölene dek çıkarmayacağım.
Yine ölümün dudağından bir gül sokulmuş yüreğine. Yine duldasız vurgunlardan sökmüşsün sevda süngerlerini. Kulaçlarıma bak yüreğinle, renklerim mavi ve yeşil. Şu ölüm mırıltılarını at sevda güncenden, hayat ödülleri yaşama işleyen bir hattat. Topla yankılarını gecenin sevdam, aklan paklan ve bedenini seni seven yüreğime bırak. Şimdi yapış düşlerin savrumlarına, kıymık ol ruhumun artçı yığınlarına. Kaldır başını ve geceyi izle rüzgârla konuşarak. Sorgusuz dinginliklerin merhemini sür bedenine kadınım. Sokul en güzel düşlerimin lâbirentlerine.
Selahattin Yetgin
Bu şiirin hikayesi:
Yüreğimizdeki gül şafakta kuşları izlerken sise bulanır hüzün. Göz göz olduğumuz, ölümsüz sevgilerle avunduğumuz, avundukça uzaklara savrulduğumuz bu düşler atlasında kelimelerin en kutsal mahzenlerinde aşk oluruz, sevgilinin yüreğinde sarhoş naralar atmak için.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.