- 961 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KÖYLÜ VE ŞEHİRLİ KAVRAMLARI
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
İki eli bir araya gelmeyen (okumayan ) milletin, iki yakası bir araya gelmez. Üstün Dökmen
Köylü ve şehirli kavramları: Yerleşim yeri; coğrafi anlamda mekân ifade eden köy, şehir kavramlarından türemiştir. Köy ve şehir kavramları çok çeşitli şekillerde tanımlanabilmekte; bu tanımlamalar da zaman içerisinde değişime uğramaktadır. Eskiden tarım ile uğraşanların yerleşim yeri, köy; tarım dışı faaliyetlerde bulunanların ikâmet ettikler yer ise, şehir olarak adlandırılıyordu. Bugün ise tarım dışı faaliyetlerde bulunan çok küçük yerleşim yerleri de köy olarak adlandırılıyor. İdari bir yapı olarak daha farklı anlamlarda da kullanılmaktadır. Benim asıl üzerinde durmak istediğim konu, şehirli ve köylü ayrımı üzerinedir.
Köy ve şehirlerde yaşayan insanları, köylü veya şehirli olarak adlandırmak âdeta gelenekleşmiştir. Köylerde yaşayanların insan ilişkileri daha sıcak, daha yardımsever, daha hatırşinas ......vs oldukları bir gerçektir. Bu gibi insani değerlerin sadece köylülere has olduğu imâ edilerek yazılarda, hikâyelerde yansıtılmaktadır. Bilerek veya bilmeye-rek, şehirlerde yaşayanların, bu gibi insani değerlerden yoksun olduğu gibi bir görüntü yaratılmaya çalışılmaktadır. Kanımca, bu çok yanlış bir yaklaşım olup, ayırımcılık olarak kabul edilebilir. Aynen şehirlilerin köylüleri hakir görmesi gibi. Bu gibi ayırımcılıklar Türk Milletini bütün olmaktan çıkarmaya hizmet etmemekte midir?
Her meslek kutsaldır. Bazı meslekleri daha kutsal olarak tanımlarsanız araya ni-fak/ayrılık sokmuş olmaz mıyız? Ve meslek erbabları arasında bir soğukluk, bir çekememezlik oluşturmaz mıyız? Bunun gibi; halkımız köylüsü ve kentlisi ile bir bütün değil midir? Oturduğumuz yerler farklı sadece. İnsani değerlerimiz her yerde aynı; ne köyde, ne de şehirde yaşayanlar birbirinden faklı değil. Aşağıdaki paragrafta tüm halkımızın aynı karakterde olduğunu açıklamaya çalışacağım.
1-İnsanların birbirine karşı tutumu tamamen yerleşim yerinin büyüklüğü ile ilgilidir. Küçük yerleşim yerlerinde insanlar birbirlerin tanımakta, güvenli bir ortamda yaşadıklarından, birbirlerine karşı daha sıcak, kederde ve neşede ortak davranış sergileye-bilmektedirler. Diğer bir deyişle, imece tarzı bir dayanışma söz konusudur. Nitekim 1950 li yıllarda, o zaman da büyük bir kent olan İstanbul’ un küçük mahallelerinde, köyde sayılan tüm özellikler yaşanmaktaydı. Böyle bir mahallede yetişmiş ve büyümüş biri olarak, çok rahatlıkla bu durumu ifade edebilirim.
2-Şu anda İstanbul’da yaklaşık on beş milyon insan yaşamaktadır. Bu nüfusun belki bir milyonu İstanbul’ludur, geriye kalan on dört milyonu köylerden istanbul’a göç etmiştir. Şu anda İstanbul’da yaşayanların köysel karakter taşımadığı bir gerçektir. Kimse kimseye güvenmemekte, ilişkiler kopma noktasındadır ...vs. O zaman akla iki husus gelmektedir: Ya köyden gelenler çok kısa süre içerisinde bozulmaktalar ki, bu da karakterlerinin zayıf olduğunu gösterir; ya da köyden gelenlerin de, şehirde yaşayanlardan karakter bakımından hiç bir farkı yoktur.
Yukarıda anlatmaya çalıştığım hususlar, Ülkemizde yaşayan insanlarımızı şucu, bucu, şulu, bulu gibi parçalara ayırmanın, ne kadar hatalı olduğunu göstermek içindir. Köyde yaşayanlarımız da, kentte yaşayanlarımz da hepsi birdir. Hepsi aynı karakterdedir. Türk halkının eşsiz hâsletleri her yerde aynıdır. Ancak büyük kentlerde kaybolan bazı hâsletlerimizin köylerde, küçük yerleşim yerlerinde mahafaza edilerek yaşadığını belirtmek, ifade etmek başka; bu hâsletlerin sedece köylülere has olduğunu imâ ederek yazmak, hikâyeler anlatmak başka.
Nüfusun kalabalıklaşması insanlarımız arasındaki ilişkilerin zayıflamasına yol aç-maktadır hepsi o. İnsanlarımız arasında ayırımcılık yapmak, bence bu muhteşem ülkeye yapılacak en büyük kötülüktür. Bu şekilde yazıp, konuşmalarımızda - farkında olmadan yaptığımız bu ayrımcılık konusunda - umarım bundan sonra daha dikkatli oluruz.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.