34
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1983
Okunma
ONCA YÜZÜNE BİNLERCE MASKEYİM BEN
Ne çok yüzünü biliyorum senin. Hüzne yatkın, terk edilişe tutkun yüzlerini. Sevişirken soluğu kesilen halini. Ne çok yüzünü biliyorum senin sevgili.
Kaybedemeyeceğin elde var birlerini düşünüyorum. Titrerken sıcaklarda bile sevgini düşündükçe, susuşlarını biliyorum örneğin. Biliyor musun düşünüyorum da korkmakta haklısın benden.
Bütün kirlenmişliklerine tanığım senin çünkü. Hayatını sorgusuzca bir meçhulün avuçlarına bırakışına şahidim. Ne acı, savunmasız bir sen şimdi gözlerimin önünde. Tanıdığım o sen değil. Hani herkesin hayran olduğu, hani düşünceleri billur ama içinde kavgalı sen değilsin şimdi. Değiştin kabul et, kabul et ve bitir artık bu oyunu. Düşünsene ; beni inandırabilir misin sen.
Onca yüzünü biliyorum senin. Maskelerin bende üşüyor. Saçlarını okşayışı gibi rüzgârın ağır ve asaletli duruyor hâlâ tenimde ellerin. Ben o senin ilk öptüğün göçmen kız gibi değilim. İçine inebildiğin uçurumunum senin. Unutmak için tekrar, tekrar anımsadığın kendi suretinim. Gecelerin yıldızlarını çalıp avuçlarına, armağan gibi sunduğun yaralı sevgin bende. Saklıyorumdur belki eski bir malikâne olan gönlümün en kuytu odasında düşünsene; ne derin seviyorum seni.
Bu sahte Shakspeare oyunu yaptığın;
“Bahanemi kabul görüp eder bana hep dikkat. ’
Güzelliğini benden almasıdır buna delili!
Yineler o her eskidiğinde dört yanını,
Soğuğu duyunca görürsün o ılık kanını.”
Desen de tanırım seni. Seversin bilirim. Ben senin Juliet ‘in olamayacak kadar eski sevgilinim. Korkunu okuyabiliyorum satırlarında hani ürkekliğini gizlemişsin kelimelerin arkasına. Tuhaf değil mi ne çok yüzün var senin.
Bir yağmur bulutunun içinden geçen gökkuşağı gibi rengârenk açılımları var sözlerinin. Boyuyorsun bilindik aşk yalanlarıyla kulağıma fısıldadığın cümleleri. Yalan hangisi, gerçek hangisi ayırt etmek bana kolay.
Acıyorum tanıyamayacak olanlara ama yardım etmeyeceğim artık hiçbir sevdalına. Seni sevmenin zorluğunu deneyerek öğrenmeliler ve benim nasıl seni büyüttüğümü, emdirerek kendi kanımdan, bir yarasa yetiştirdiğimi anlayacaklar. Kana kanayan bir ömürle terk ettiğimi seni. Zorda olsa belki onlarda başaracaklar beni sevmeyi. Kadın olmak birazda öteki olmaktan geçer çünkü. İnkâr eder tüm kadınların bu gerçeği bilirim ama seni bana sordukları günlerinde yeri gelecek beklerim. Çıkaramadığın bir kadın olmak bu demek hayatında. Bu rolü yükledin sen bana hayatta.
Ne çok yüzünü biliyorum değil mi senin. Hayatta tanıdığım en iyi yönetmen… Aşk-dram filmlerinin en iyilerini çekebilen. Senarist, oyuncu… Ah ne çok yüzün var senin… Bir bana dönük suretin ne garip… Ne garip bir ben dokunabiliyorum aynaların bile yalan gösterdiği resmine… Gerçeği bir tek ben görebiliyorum. Korkmakta haklısın benden… Seni aşka âşık eden kadına ne kadar da benziyorum…
Çekip gidişine anlam yüklerken, sorgusuz severken, ruhsuz sevişirken ölü bedenlerle can veren nefesini hissedebiliyorum. Oysa ne tuhaf affetmemem gerekirken yalanlarını bir yalanda ben ekliyorum bu düzmeceye…
Seni aşka âşık kılan kadınım diyebilmekle… Yalandan kim ölmüş… Sen nefes alıyorsan eğer, benim ömrüm de elbet uzar… Uzar… Uzar…
17 Ağustos 2008 ( kayıp bir şehrin anısına)
NeNa