- 524 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Denemeler
İçinde bulunduğumuz dünya,insanlar ve olaylar..Her şeyi anlama,anlamlandırma,ya da anlatma çabamız.Aslında ne kadar anlasak ta tam olarak anlayamayacağımız,anlamlandıramayacağımız ve anlatamayacağımız aşikar.Bu sadece bir çaba.Ve belki de anlamımız sadece bu çaba.Yolculuğumuz dışarıya mı ,içeriye mi olmalı diye düşünürken insanın dış dünyayı algılamasının ilk koşulunun kendisini anlamaktan kendi iç yolculuğunu tamamlamaktan geçtiğini öğrendim.Çoğu insanın kendini bile tanımadan öldüğünü düşünüyorum.Yaşamın bir keşif olduğunu düşünüyorum.Düşünsenize nasıl bir insanım sorusunun cevabını bilmeyen mutsuz ve huzursuz insanlarla dolu dünya.Kendi içinde var olmayan,varlığını tamamlayamamış bir insan değil bir başkasına kendine ne verebilir.Dünyanın belki de en zor işlerinden biri yüzleşmek ne dersiniz öyle değil mi?Kendini anlamamış bir insan ne anlata bilir ya da bu insan anlatılandan ne anlayabilir.İşte iletişimin kaosu.Bakış açısı dediğimiz aslında herkesin doğrusu olmuş.Öyle ki oluşturulmuş adeta.Kim ne derse inanarak sorgulamadan öğrene gelmişiz.Velev ki kendimizi anladık.Bu seferde anlatamamanın mutsuzluğu çörekleniyor kalplere.Ne çok duymuşuzdur,beni anlamadı,anlamıyor.....sözlerini.Ben karşımızdakine bir şeyler anlatmanın imkansızlığına inananlardanım.Çünkü anlattıklarımız karşımızdakinin anlayabileceği kadar.Ya da anlamak istediği kadar.O yüzden anlatma sevdasından geçen insan anladıklarına gülümseyerek izlemeye başlıyor insanları.Ve anlaşılmadığı dünyada yalnızlaşıyor.Siz insanlarla anlaşa biliyor musunuz gerçekten.Beni anladığını düşünüyorumun altında yatan gerçeklik çoğu kere bireysel çıkarcılığın ta kendisi değil mi?Mesele hoşça olmak ,hoşça tutmak.İnsanın bocalayışınıda normal görüyorum.Dinsel öğretiler hiçleşmeyi öngörürken,dünyevi yaşayış ve mantık ego diyor.Sonra bu dünyanın insanı olmayışınızın mutsuzluğunda ahiret hesaplarında kazanacağının ümidiyle teselli olma arayışı seçiliyor.Yok mu bunun bir ortası.Kime göre neye göre...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.