Araf Suresi 172-173. Ayetler. (BEN SİZİN RABBİNİZ DEĞİL MİYİM)
Kur’an canlı, cansız ve hayvanların Allah ı tesbih ettiğini söyler. Tabi akıllı, şuurlu yaratılan biz insanlarında Allah ı tesbih etmesi uyarısını yapar. Hayvanların, bitkilerin ve yaratılmış güneş, ay gibi cansız varlıkların Allah ı tesbih etmesinin anlamı, yaratılış gayelerinin, görevlerini gerektiği ölçüde hiç şaşmadan, yerine getirmeleri anlamındadır. Akıllı ve şuurlu yaratılmış varlık olarak, biz insanların Allah ı tesbih etmesi de, aslında diğer canlıların tesbihinden çok farklı değildir.
Allah bizleri imtihan etmek için yarattığını söyler. Yaratırken bizlerin fıtratına yerleştirdiği, yaratıcıyı fark etme genlerini harekete geçirerek, onun çizdiği yoldan gitmemizi ister bizlerden. İşte biz yaratılmış şuurlu insanların, Allah ı tesbih etmesi, onu yücelterek, onun istediği yoldan gitmesi de, bizlerin Rabbimizi tesbih etmemizdir. Allah imtihan edeceği kullarına, adeta yardım edercesine, yaratırken fıtratına, yani doğuştan yaratıcıyı fark etme özelliğini vermiştir.
Rum 30: Hakka yönelen bir kimse olarak yüzünü dine çevir. ALLAH’IN İNSANLARI ÜZERİNDE YARATTIĞI FITRATA SIMSIKI TUTUN. Allah’ın yaratmasında hiçbir değiştirme yoktur. İşte bu dosdoğru dindir. Fakat insanların çoğu bilmezler. (Diyanet meali)
Demek ki Allah bizleri yaratırken, işimizi kolaylaştırıyor. Yaradılış özelliklerinin dışına çıkarak, yoldan sapma diyor. İşimizi daha da kolaylaştırarak bilgileri detaylandırıyor, yol gösterici kitaplar gönderiyor. Binlerce yıl öncesi insanları araştırdığınızda, hepsinin bir şeylere inanma ihtiyaçlarının olduğunu görürüz. Bu konu ile bağlantılı ve günümüzde farklı anlamlar verilen, iki çok önemli ayet üzerinde, sizleri düşünmeye davet etmek istiyorum. Önce ayetleri yazalım.
Araf 172: Hani kıyamet gününde, “BİZ BUNDAN HABERSİZDİK” DEMEYESİNİZ DİYE, RABBİN, ÂDEMOĞULLARI’NDAN, ONLARIN BELLERİNDEN ZÜRRİYETLERİNİ ÇIKARDI, ONLARI KENDİLERİNE ŞAHİT TUTTU ve dedi ki: “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” Onlar da, “Evet, buna şahit olduk” dediler.
173: Ya da “Daha önce atalarımız şirke batmıştı. Biz de onların ardından gelen bir soyuz. Gerçeği çiğneyenler yüzünden bizi helâk mi edeceksin?” demeyesiniz. (Bayraktar Bayraklı meali)
Bu ayetler örnek gösterilerek, bizlerin ruhlar yaratılmadan önce, Allah a verilen bir söz olduğundan bahsedilir. Dikkat ederseniz bu verilen sözün, bahsettikleri gibi olmadığı, tam tersine bu dünyada iman edenlerin verdiği söz olduğu çok açık anlaşılıyor. Eğer fıtratımıza yerleştirilmiş bir inançtan bahsedersek, bunu kabul ederim, çünkü fıtratımıza yerleştirilenin, düşünmeden, araştırmadan tersini yapmakta, bizlerin sözümüzde durmadığımız anlamını taşır. Tıpkı tebliğler ulaştığı halde, iman etmeyen, fıtratına inatla, iman etmemekte ısrar edenlerin yaptıkları gibi.
Yukarıdaki iki ayet, çok daha farklı şeyler anlatıyor bizlere. Kur’an da ruhlar yaratılmadan, Allah ın kullarından söz aldığı bahsedilmez. Bu iki ayette geçen,BEN SİZİN RABBİNİZ DEĞİLMİYİM sözünün, ruhlar âleminde, Allah ın bizlerden söz aldığı ve bizlerinde, EVET BUNA ŞAHİT OLDUK dedikleri anlatılır. Tabi bunları anlatanlara bazı kişilerin, bizlerin bunlardan haberimiz yok, sorumluda olamayız, şeklinde cevap vermeleri de kaçınılmazdır. Gelin bu iki ayet üzerinde düşünelim.
Araf 172. ayetin ilk cümlelerinde, kıyamet gününde hesap sorgusu yapılırken, olabilecek olaylara örnekler veriliyor. Önce şunu hatırlatmak isterim, Allah bu dünyada, aklı başında kuluna, açıkça tebliğ etmediği hiçbir şeyden hesap sormaz. Allah biz uyarıcı göndermediğimiz, tebliğimiz ulaşmayan kullarımıza azap edici değiliz der. Çünkü bu düşünce imtihan olmanın özüne ters düşer. Ayetin devamında bu söylediklerimi Yaradan doğrularcasına, biz bu gerçeklerden habersizdik demeyesiniz diye, bakın neler yaptık diyor.
Allah yarattığı kullarının, belirli yaşa geldiğinde, yani gerçekleri fark etmeye başladığında ki biz buna buluğ çağı diyoruz, bakın onların BELLERİNDEN ZÜRRİYETLERİNİ ÇIKARDI VE ONLARI KENDİLERİNE ŞAHİT TUTTU DİYOR ayette. Önce bu kısmı doğru anlamaya çalışalım ki, devamında söylenenlerin nerede söylendiği de doğru anlaşılsın. Bellerinden zürriyetlerini çıkarmak ne demek, önce onu düşünelim. Bildiğiniz gibi zürriyet belirli yaşa gelmiş kız ya da erkeklerin üreyebilme(döl), çocuk sahibi olabilme özelliklerinin ortaya çıkmasıdır. İşte bu yaşa gelen bir insan, yaşamın ve fıtratın gerçeklerini fark edebilecek duruma gelmiş, zürriyetini ortaya çıkarmıştır. Hani hep söyleriz, (buluğ çağı) bu yaşa geldiğinde artık, Allah a kulluk görevimize de başlamalıyız deriz.
Yaradan bu yaşa gelmiş, fark edebilme, düşünme duygularının ortaya çıkmasıyla, araştırmaları neticesinde gördüğü gerçeklerin sonunda, iman etmiş bir Müslüman ı, ALLAH KENDİSİNİ, BİZZAT KENDİSİNE ŞAHİT YAPARAK, bu dünyada bizlerden bir söz almıştı. Allah BEN SİZİN RABBİNİZ DEĞİLMİYİM dediğinde ne demiştik, iman ettiğimizi söyleyen bizler? EVET, BUNA ŞAHİT OLDUK, SEN BİZİM RABBİMİZSİN, demedik mi? Bu imanımızı, bizler Allah ın kitabı Kur’an ile diğer toplumlarda yine Allah ın gönderdiği kitaplar doğrultusunda tasdik ederek, Yaradan ın yüceliğini ve tek ilah olduğunu, hesap gününün geleceğini bizler, bu dünyada özgür irademizle, aklımızla bizzat imtihanımız gereği araştırarak kabul ettik. YOKSA FARKINDA OLMADIĞIMIZ BİR SÖZDEN, ALLAH BİZLERE ASLA HESAP SORMAZ, BUNU UNUTMAYALIM.
Devamında ki ayette, yine mahşer günü hiç kimse bahane bulmasın diye, bir başka uyarıda da buluyor Allah ve bakın ne diyor. Atalarımız şirke batmıştı, bizlerde onların takipçileriydik, onların yüzünden bizleri de mi cezalandıracaksınız demeyesiniz diye, sizlere zürriyetinizi verdikten, ortaya çıkardıktan sonra, tüm gerçekleri görebilmeniz için, her türlü imkânı sağladım, uyarıları yaptım ki, hesabın görüleceği o çetin günde, HİÇBİR BAHANENİZ OLMASIN diyor Allah ayetinde.
Aslında Allah ın ayetlerini, batıl ve hurafelerle anlamaya çalışmadığımızda, şükürler olsun tüm gerçekler ortaya çıkıyor. Bizlerin yaptığı büyük yanlış, Allah ın ayetlerini bizzat Kur’an ın açıklamalarından öğrenmek yerine, rivayet ve sanı bilgiler ışığında anlamaya çalışmamız, bizleri yanılgıya sürüklüyor.
Değerli din kardeşlerim, konuyu özetlemek gerekirse, Allah yarattığı kullarını imtihan ederken, bizlere öyle kolaylıklar sağlamış ki, doğruyu bulmak çok kolay. Yeter ki fıtrata ters bir davranış içinde olmayalım. Allah bizleri yaratırken, iman etme kolaylığını da bizlere vermiş ve bizlerden istediği, kendisine bağlılığımızı sunmak ve kulluk görevimizi yapmaktır. Elbette bizler fıtratımıza yerleştirilen bu gerçeğe dönmekle, Allah a karşı sorumluluklarımızı da yerine getirmiş, sözümüzü de tutmuş oluruz.
KUR’AN BİZLERİN, ASIL İMTİHAN VE SORUMLULUKLARIMIZIN BAŞLADIĞI NOKTANIN, FITRATIMIZ GEREĞİ VERİLENLERLE BAŞLAMADIĞINI, ASIL SORUMLULUKLARIN, BU DÜNYADA ERGENLİĞE, AKLI KULLANMA YAŞINA GELDİĞİMİZDE BAŞLADIĞINI ANLATIYOR VE DİYOR Kİ, SİZLER VERDİĞİNİZ SÖZÜ TUTUN VE SÖZÜNÜZÜN GEREĞİNİ YERİNE GETİRİN. Burada dikkat etmemiz gereken bir konu var. Verilen tüm sözler ve söz verenler, hepsi bu dünyada Allah a iman ettiğini söyleyenler.
Bizler Allah a söz veriyoruz ama yalnız Allah ı tek Rab, yani İlah edinmekle iş bitmiyor. Verdiğimiz söz bununla sınırlı değil. Allah a verdiğimiz söz, gönderdiği Kur’an ın tamamına iman ederek, asla batıla sapmadan, hakka batıl karıştırmadan, yalnız Allah ı veli edinip başka veliler edinmeden, Kur’an ın sınırlarını aşmadan, İslam ı Kur’an ın ipine sarılarak, arı-duru yaşamakta Allah a verdiğimiz sözler arasındadır. Peki, bu sözlerimizde duruyor muyuz? Bunun yorumunu sizlere bırakıyorum. Sonucunu huzuru mahşerde, hep birlikte göreceğiz.
Dilerim mahşer günü, hesabın görüleceği O çetin gün, verdiğimiz sözleri tutabilen, Allah ın azınlık HALİS kullarından oluruz.
Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK
hakyolkuran.com/
halukgta.blogcu.com/
kuranyolu.blogcu.com/
YORUMLAR
Cemal bey
yazdıklarınıza bakıyorum ki malesef sizi en başta davet ettiğim önyargılarınızıdan sıyrılarak okuyamamışsınız , ego ve sablantılarınızda boğuluyorsunuz..aslında size cevap yazmayı pek düşünmedim çünkü araştırmaya kapalı, yenilikçi olmayan eski çukur çağların tarih çöplüğünde kalmış inadi küfür çabası içerisindesiniz. Fayda vermeyen ağız dalaşına giren ve ego tatmininden başka bir şey olmayan bu tarz yazışmaların gittikçe seviyesi düşecek bir tartışmaya gireceğinden ben girmeyeceğim. Bu cevabım size son cevap niteliğindedir. Size hakikatı bulmanız için duacıyım. Eğer kendinize zulmetmek istemiyorsanız tarihten gelen islam düşmanlarının pompaladığı ve günümüzde islami fobi diye tabir edilen bu küresel tütsüden ve büyüden kurtulun.Ben Allah'a iman edenlerdenim ve tabiki doğal olarak Allah'ın ayetlerinden bahsedeceğim, kalkıp ta Yunan tanrıçalarından bahsedecek değilim.
Bir güce inandığınızdan bahsediyorsunuz bu güç alemleri yaratan yegane hüküm ve hikmet sahibi , tek kudret sahibi Allah'ın gücüdür. Bir düşünüm bu güç sizin hayal ettiğiniz çok tanrılı bir güç olsaydı kendi aralarında kaç kez kavga ve kıyamet kopacaktı.Güç dengeleri kendi gücünü hakim kılmak için kendi kuvvetlerinin hakimliği için hamleler ve planlar yaparak dünyayı yok etmez miydi?
Ahirete gidip gelen var mı diye soruyorsunuz; İman ediyor ve tasdik ediyorum ki var.
Eğer senin dediğin gibi yoksa eğer ben bir şey kaybetmeyeceğim, toprak olup gideceğim. Ya benim dediğim gibi Ahiret varsa senin halin ne olacak?
Anne karnında iki bebeği düşün; biri diyor ki bizim bu dünyamızdan başka dışarıda bir dünya var ve biz vaktimiz gelince o dünyaya göç edeceğiz diyor, diğeri ise hayır efendim bizim bir tek dünyamız var o da burası , hem sen nereden çıkarıyorsun bunları o dünyaya gidip de dönen mi var? diyor. Senin sorunun bu örnekten ne farkı var?
Kur'an'ı ve peygamberler tarihini okuyan bir insan samimi ise ve gerçeği teslim etme yiğitliğini ortaya koyarsa oradaki kesin ve net duruşları görür, ucu açık genelleme demenin ancak bir iftira olduğunu bilir.
Bunun dışında diğer iddianız ancak tarih bilmeyen bir insanın söyleyebileceği bir söz olabilir. Saadet asrı nedir bir araştırın, Ömer bin Abdülaziz dönemini bir araştırın, atalarım Osmanlı dönemindeki duraklama ve yıkılma dönemi öncesini bir araştırın. Araştırırken batılı insanların " kardinal külahı görmektense Osmanlı sarığını görmeyi tercih ederiz" seslerini duyabilirsin. O dönemde Dünya huzurla tanışmıştı. ne zaman ki müslümanlar inançlarına uzaklaştı ve zayıfladı işte o zaman islam düşmanlarına gün doğdu ve başta müslümanların olmak üzere dünyanın huzurunu bozdular. Ürettikleri silahları hep zayıf müslümanları bir birine düşürerek hem sattılar hem denediler.İslam barış dinidir, savaş dini değildir, İslam öldürmez, islam yaşatır.Günümüzde müslümanız diye insanları kesen İslam düşmanlarının ajanlarını müslüman olarak görmeyin lütfen. Zaman müslümanların inancını hakkıyle hayatlarına taşıma zamanı olmalıdır. Dünyaya ve müslümanlara huzur ancak böyle gelir. Size çağrım: Lütfen ön yargılarınızdan, şeytan vesvesesinden kurtulun , aklınızı ve gönlünüzü bizleri ve her şeyi yoktan var eden yegane hüküm ve hikmet sahibi yegane kudret sahibi alemlerin Rabbi olan Allah'a açın, O'na iman edin ve günümüz müslümanlarına da örnek olacak şekilde inancını hayata taşıyan bir mümin olun ve kurtulun.
Faruk Başoğlu tarafından 7/13/2016 9:39:31 PM zamanında düzenlenmiştir.
Cemal Zöngür
Benim bilgi ve düşünceme göre Allah inancı ile Din inancı farklıdır. Dinler Kendisini peygamber ilan eden lider kişiler tarafından hazırlanmış ilk siyasal, ekonomik ve sosyal sözleşmelerdir.
Hararet sacda değil nardadır
Keramet Tac'da değil baştadır
Her ne ararsan kendinde ara
Mekke'de, Kudüs'de Hacda değildir. Esen kalın.
Cemal Zöngür bey;
öncelikle sizden ricam; aşağıdaki yazıları ön yargılardan uzak, nefsi ve şeytanın verebileceği vesveselerden de uzak bir şekilde "Allah'ım bana doğruyu ve yanlışı ayırt edecek aklı ve gönlü ver" diye dua ederek vicdanınızın sesine kulak vererek okumanızdır.
Okuduğunuz ayetlerde kasdedilen ; Allah'ın kullarına karşı kendini bildirme ve bahanelere karşı da yolları kapatmaktır.Siz kalkıp şimdi bir hırsızlık yapsanız ve sizi cezalandırmaya gelen adli makamlara : " ben kanunlarda hırsızlığın suç olduğunu bilmiyordum" demeniz ne kadar geçerli olur? Bir ülkenin vatandaşı olmak size otomatik olarak o vatandaşı olduğunuz ülkenin yasalarına göre hareket etmenizi mecbur kılar.Yasalar da çıkmadan önce ilan edilir, bahane veren olmasın diye de düşünülmez. Oysa Allah kullarını hesap günü gelmeden uyarıyor ve Peygamber göndermediği topluluğu da cezalandırmayacağını söylüyor.(..... Biz peygamber göndermedikçe kimseye azabetmeyiz. isra -15)
Diğer yandan sadece bitki ve hayvanlar değil canlı cansız her şey Allah'ı tesbih etmektedir.
"Göklerde ve yerde bulunan her şey Allah'ı tesbih etmiştir. O, Aziz'dir, Hakîm'dir." (Hadîd - 1)
Yedi gök, arz ve bunların içinde bulunanlar, O'nu tesbih ederler. O'nu övgü ile tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur, ama siz onların tesbihlerini anlamazsınız. O, Halîm'dir, çok bağışlayandır." (İsrâ -44).
Bunları Rabbim olan Allah söylüyor ve diyor ki: " ama siz onların tesbihlerini anlamazsınız." öyleyse nasıl anlaşılır demenin gereği var mı? çünkü "anlamazsınız" diyor. Bize bu tesbihleri anlamakla ilgili bir yetenek ve bilgi düzeyi kodlamamış yaratan. Şimdi kalkıp ta çamaşır yıkama programı yüklenmiş bir çamaşır makinesi baksa konuşsa ve dese ki; Televizyon diye bir şey yoktur, olsaydı ben anlardım demesi Televizyonun olmadığına mı bir işarettir, yoksa çamaşır makinesinin Televizyonu anlamadığının bir ifadesidir? Ayrıca her şeyi yoktan var eden Allah:"Bir şey(in olmasını) istediği zaman, O'nun buyruğu sadece, o şeye: “Ol” demektir ve o şey hemen oluverir. (Yasin - 82) hal böyle iken her şeyi yaratan Allah yarattıklarına kendini tesbih etme vazifesini de onlara kodladığında onların zikir yapması niye zor olsun ki? Hem biz insan neslinden o alanda yeteneği olanlar robot yapıp ona program yüklemiyor mu, ve program yüklenmiş robot veya bilgisayar yüklenmiş olan programın dışına çıkabiliyor mu? Aynen programı takip ediyorsa Allah için yarattıklarına kendini tesbih ettirmek hiç mi hiç zor olmaz. Zikirleri anlayıp anlamama olayına gelince; Allah anlamazsınız diyorsa anlamayız, yoktur ötesi.Bize yüklenen hard disk kapasitesi içerisinde öyle bir program yüklenmemiş ama bu öyle bir olayın olmadığı anlamına gelmez. Biz ancak Allah'a iman ederiz ve muhakkak Allah doğruyu söyler.
Gelelim sorularınıza;
1- Adem kaç bin yıl önce var olmuştur?
1- Adem (a.s.) yaratılan ilk insandır ve insanlığın atasıdır, sen ben ve bütün insanlar Adem (a.s.)ın çocuklarıyız.Zamanına gelince; şu kadar zaman önce ya da sonra var olmuştur demek var olmanın hakikatını değiştirmez ki. Bir içilen acı kahvenin kırk yıl hatırı vardı da bu gün itibariyle 13 Temmuz 1976 tarihinde içilen kahveler saat 24.00 itibariyle hatır süreleri dolmuştur ilgililerin dikkatine mi diyeceğiz.
2- Tüm dünya insanları Poloteist dinlere inanırken, Allah o zaman Kuranı-ı Kerimi neden göndermedi?
2- Tüm dünya insanları hiç bir zaman Poloteist dediğin Türkçe karşılığı ile çok tanrılı dinlere tüm dünya insanları olarak aynı dönemde ve hep birlikte inanmamışlardır. Allah ilk peygamber olan Adem Peygamberden son Peygamber olan Hz. Muhammed (sav) e kadar bu ikisinin arasında birçok Peygamber göndermiştir.Gönderdiği bu Peygamberlere Kur'an gibi büyük kitap göndermekle beraber bazılarına da sayfalar şeklinde göndermiştir. Bazı Peygamberler ise kendinden önceki Peygambere inen hükümlerle vazifelerini yerine getirmiştir.Dolayısıyle insanlık bozulup yolunu sapıttıkça Allah tarafından Peygamberler ve Allah sözleri olan Kitap ve sayfalarla her dönemde doğru yola davet edilmiştir. Uyan kendi lehine uymuş, uymayan kendi aleyhine uymamıştır. Günümüzde olduğu ve bundan sonra da olacağı gibi... (Kim doğru yola gelirse ancak kendi lehine yola gelmiş ve kim de saparsa ancak kendi aleyhine sapmıştır. Kimse kimsenin günahını çekmez. Biz peygamber göndermedikçe kimseye azabetmeyiz. isra -15)
3- Monoteist Dinler neden çok sonraları ortaya çıktı?
3- Tek Allah inancı ya da sizin ifadenizle Monoteist- Tek tanrı inancı ilk yaratılan insan olan Adem (a.s) ile başlamış ve kıyamete kadar da devam edecektir.
4- Kral Tanrılar insanları köle olarak kullanırken, Allah o sıralarda neden bu zulmü görmedi?
4- Tanrının kralı olmaz, Kraldan da Tanrı olmaz.Allah'tan da hiç bir şey gizli kalmaz O her şeyi işiten, bilen ve görendir. Zalimler ve zalimlerin zulmü her devirde olmuş ve Allah'ın gönderdiği peygamberler insanları kula kul olmaya değil Allah'a kul olmaya hep çağırmışlar, insan onurunu ve insanlığı hep yüceltmeye çalışmışlardır. Zulme ve zalime hep karşı durmuşlar, " ne yapalım, şartlar, konjöktür, zamane böyle" dememişler hep hak ve adalet için mücadele etmişler, pek çoğu bunun bedelini hayatıyla ödemiştir.Lütfen peygamberler tarihi ile biraz ilgileniniz.Ayrıca kişinin Allah'a iman etmemesi de kendine kendi eliyle yaptığı bir zulümdür, kişinin kendine yaptığı zulüm varsa da buna son vermelidir.
5- Allah Kuranı Arapça mı gönderdi?
5- Allah Kur'anı arapça olarak gönderdi. O devirde azgınlıklarda ileri gitmiş arap topluluğuna ingilizce indirseydi ne olurdu acaba? Her şeyin en iyisini elbette Allah bilir.O çağlarda başka topluluklarda vardı elbette ama etrafı aydınlatmak için karanlığın en koyu yerine ışık yak ki karanlığın hükmü kırılsın, aydınlık etrafa yayılsın.
6-1500 yıldır Kuran okunup öğrenilmesine rağmen, Müslüman ülkeler neden huzur ve barışa bir türlü kavuşamadı?
6- Burada şunu kabul edelim, okumak, öğrenmek yaşamak anlamına gelmez. Günümüz müslümanlarının temel zaafiyeti yaşantılarında Kur'an'ın olmayışıdır.Tarihe dönüpte baktığımızda müslümanlar ne zaman Kur'an'a sarılmışlar o zaman yükselmişlerdir ve ne zaman Kur'an'an uzaklaşmışlarsa o zaman da perişan olmuşlardır. Bu günlerde yaşadığımız tablonun özeti de budur. Doğumdan ölüme kadar hayatımızda yaşamaya dair ne varsa; ekonomiden eğlenceye, üzüntüden sevince, düğünlerimizden cenaze merasimlerimize varana kadar tüm hayatımıza Kur'an'a göre yön vermedikçe huzur ve barış uzak durur.Kısaca kendimiz Allah'a iman ettiğimiz gibi yaşantımızın da iman etmesi esastır.
"Andolsun, size öyle bir kitap indirdik ki sizin bütün şeref ve şanınız ondadır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız?"Enbiya- 10
Cemal Zöngür
şimdi sorularıma geleyim.
1-Ademin tarihini verememişsiniz. neden?
2- Hep Ayetlerle dolduruyorsunuz içeriği. zaten tartışma konusu Ayetlerdir. Kuran da bahsedildiği gibi, Allah'ın öyle emrettiğini nasıl kanıtlayacaksınız?
3-Kuran-ı ve Peygamberler tarihini ben de okudum. İstisna bir kaç Ayet dışında hepsi ucu açık genellemelerle dolu, insanı cehennemle korkutan (Fobi) ibarelerden başka bir anlamı bulunmamaktadır. Ve cehenneme bu güne kadar kim gitti ve geri geldi? Hesap gününde bu güne kadar kimin hesap verdiği kanıtlandı?
4-Hz Musa'dan önce, Hz.İbrahim başta olmak üzere diğer hiçbir peygamberlerin ne dini ne de Kitapları yoktur? Niçin?
5-İslam dini var olduğu günden bu zamana kadar, İslam toplumu hiçbir zaman huzura kavuşmamıştır, üstelik savaşların büyük bir çoğunluğunun sebebi de İslam dır Nede? Selamlar.
Faruk Başoğlu
yazdıklarınıza bakıyorum ki malesef sizi en başta davet ettiğim önyargılarınızıdan sıyrılarak okuyamamışsınız , ego ve sablantılarınızda boğuluyorsunuz..aslında size cevap yazmayı pek düşünmedim çünkü araştırmaya kapalı, yenilikçi olmayan eski çukur çağların tarih çöplüğünde kalmış inadi küfür çabası içerisindesiniz. Fayda vermeyen ağız dalaşına giren ve ego tatmininden başka bir şey olmayan bu tarz yazışmaların gittikçe seviyesi düşecek bir tartışmaya gireceğinden ben girmeyeceğim. Bu cevabım size son cevap niteliğindedir. Size hakikatı bulmanız için duacıyım. Eğer kendinize zulmetmek istemiyorsanız tarihten gelen islam düşmanlarının pompaladığı ve günümüzde islami fobi diye tabir edilen bu küresel tütsüden ve büyüden kurtulun.Ben Allah'a iman edenlerdenim ve tabiki doğal olarak Allah'ın ayetlerinden bahsedeceğim, kalkıp ta Yunan tanrıçalarından bahsedecek değilim.
Bir güce inandığınızdan bahsediyorsunuz bu güç alemleri yaratan yegane hüküm ve hikmet sahibi , tek kudret sahibi Allah'ın gücüdür. Bir düşünüm bu güç sizin hayal ettiğiniz çok tanrılı bir güç olsaydı kendi aralarında kaç kez kavga ve kıyamet kopacaktı.Güç dengeleri kendi gücünü hakim kılmak için kendi kuvvetlerinin hakimliği için hamleler ve planlar yaparak dünyayı yok etmez miydi?
Ahirete gidip gelen var mı diye soruyorsunuz; İman ediyor ve tasdik ediyorum ki var.
Eğer senin dediğin gibi yoksa eğer ben bir şey kaybetmeyeceğim, toprak olup gideceğim. Ya benim dediğim gibi Ahiret varsa senin halin ne olacak?
Anne karnında iki bebeği düşün; biri diyor ki bizim bu dünyamızdan başka dışarıda bir dünya var ve biz vaktimiz gelince o dünyaya göç edeceğiz diyor, diğeri ise hayır efendim bizim bir tek dünyamız var o da burası , hem sen nereden çıkarıyorsun bunları o dünyaya gidip de dönen mi var? diyor. Senin sorunun bu örnekten ne farkı var?
Kur'an'ı ve peygamberler tarihini okuyan bir insan samimi ise ve gerçeği teslim etme yiğitliğini ortaya koyarsa oradaki kesin ve net duruşları görür, ucu açık genelleme demenin ancak bir iftira olduğunu bilir.
Bunun dışında diğer iddianız ancak tarih bilmeyen bir insanın söyleyebileceği bir söz olabilir. Saadet asrı nedir bir araştırın, Ömer bin Abdülaziz dönemini bir araştırın, atalarım Osmanlı dönemindeki duraklama ve yıkılma dönemi öncesini bir araştırın. Araştırırken batılı insanların " kardinal külahı görmektense Osmanlı sarığını görmeyi tercih ederiz" seslerini duyabilirsin. O dönemde Dünya huzurla tanışmıştı. ne zaman ki müslümanlar inançlarına uzaklaştı ve zayıfladı işte o zaman islam düşmanlarına gün doğdu ve başta müslümanların olmak üzere dünyanın huzurunu bozdular. Ürettikleri silahları hep zayıf müslümanları bir birine düşürerek hem sattılar hem denediler.İslam barış dinidir, savaş dini değildir, İslam öldürmez, islam yaşatır.Günümüzde müslümanız diye insanları kesen İslam düşmanlarının ajanlarını müslüman olarak görmeyin lütfen. Zaman müslümanların inancını hakkıyle hayatlarına taşıma zamanı olmalıdır. Dünyaya ve müslümanlara huzur ancak böyle gelir. Size çağrım: Lütfen ön yargılarınızdan, şeytan vesvesesinden kurtulun , aklınızı ve gönlünüzü bizleri ve her şeyi yoktan var eden yegane hüküm ve hikmet sahibi yegane kudret sahibi alemlerin Rabbi olan Allah'a açın, O'na iman edin ve günümüz müslümanlarına da örnek olacak şekilde inancını hayata taşıyan bir mümin olun ve kurtulun.
Merhaba Haluk Bey, Bahsetmiş olduğunuz Süre Ayetlerini daha öncelerden de defalarca okudum ve her paragrafından satırına kadar insanları korkutma ifadelerinden başka bir şey bulunmamaktadır. İkincisi de, hayvanlar ve bitkilerin de Allahı tespih ettiğini yazması, siz bir insan olarak buna nasıl anlam veriyorsunuz? Ve diğer sorularım ise şöyledir.
1- Adem kaç bin yıl önce var olmuştur?
2- Tüm dünya insanları Poloteist dinlere inanırken, Allah o zaman Kuranı-ı Kerimi neden göndermedi?
3- Monoteist Dinler neden çok sonraları ortaya çıktı?
4- Kral Tanrılar insanları köle olarak kullanırken, Allah o sıralarda neden bu zulmü görmedi?
5- Allah Kuranı Arapça mı gönderdi?
6-1500 yıldır Kuran okunup öğrenilmesine rağmen, Müslüman ülkeler neden huzur ve barışa bir türlü kavuşamadı? Sorularımı cevaplarsanız sevinirim.Selamlar
Faruk Başoğlu
öncelikle sizden ricam; aşağıdaki yazıları ön yargılardan uzak, nefsi ve şeytanın verebileceği vesveselerden de uzak bir şekilde "Allah'ım bana doğruyu ve yanlışı ayırt edecek aklı ve gönlü ver" diye dua ederek vicdanınızın sesine kulak vererek okumanızdır.
Okuduğunuz ayetlerde kasdedilen ; Allah'ın kullarına karşı kendini bildirme ve bahanelere karşı da yolları kapatmaktır.Siz kalkıp şimdi bir hırsızlık yapsanız ve sizi cezalandırmaya gelen adli makamlara : " ben kanunlarda hırsızlığın suç olduğunu bilmiyordum" demeniz ne kadar geçerli olur? Bir ülkenin vatandaşı olmak size otomatik olarak o vatandaşı olduğunuz ülkenin yasalarına göre hareket etmenizi mecbur kılar.Yasalar da çıkmadan önce ilan edilir, bahane veren olmasın diye de düşünülmez. Oysa Allah kullarını hesap günü gelmeden uyarıyor ve Peygamber göndermediği topluluğu da cezalandırmayacağını söylüyor.(..... Biz peygamber göndermedikçe kimseye azabetmeyiz. isra -15)
Diğer yandan sadece bitki ve hayvanlar değil canlı cansız her şey Allah'ı tesbih etmektedir.
"Göklerde ve yerde bulunan her şey Allah'ı tesbih etmiştir. O, Aziz'dir, Hakîm'dir." (Hadîd - 1)
Yedi gök, arz ve bunların içinde bulunanlar, O'nu tesbih ederler. O'nu övgü ile tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur, ama siz onların tesbihlerini anlamazsınız. O, Halîm'dir, çok bağışlayandır." (İsrâ -44).
Bunları Rabbim olan Allah söylüyor ve diyor ki: " ama siz onların tesbihlerini anlamazsınız." öyleyse nasıl anlaşılır demenin gereği var mı? çünkü "anlamazsınız" diyor. Bize bu tesbihleri anlamakla ilgili bir yetenek ve bilgi düzeyi kodlamamış yaratan. Şimdi kalkıp ta çamaşır yıkama programı yüklenmiş bir çamaşır makinesi baksa konuşsa ve dese ki; Televizyon diye bir şey yoktur, olsaydı ben anlardım demesi Televizyonun olmadığına mı bir işarettir, yoksa çamaşır makinesinin Televizyonu anlamadığının bir ifadesidir? Ayrıca her şeyi yoktan var eden Allah:"Bir şey(in olmasını) istediği zaman, O'nun buyruğu sadece, o şeye: “Ol” demektir ve o şey hemen oluverir. (Yasin - 82) hal böyle iken her şeyi yaratan Allah yarattıklarına kendini tesbih etme vazifesini de onlara kodladığında onların zikir yapması niye zor olsun ki? Hem biz insan neslinden o alanda yeteneği olanlar robot yapıp ona program yüklemiyor mu, ve program yüklenmiş robot veya bilgisayar yüklenmiş olan programın dışına çıkabiliyor mu? Aynen programı takip ediyorsa Allah için yarattıklarına kendini tesbih ettirmek hiç mi hiç zor olmaz. Zikirleri anlayıp anlamama olayına gelince; Allah anlamazsınız diyorsa anlamayız, yoktur ötesi.Bize yüklenen hard disk kapasitesi içerisinde öyle bir program yüklenmemiş ama bu öyle bir olayın olmadığı anlamına gelmez. Biz ancak Allah'a iman ederiz ve muhakkak Allah doğruyu söyler.
Gelelim sorularınıza;
1- Adem kaç bin yıl önce var olmuştur?
1- Adem (a.s.) yaratılan ilk insandır ve insanlığın atasıdır, sen ben ve bütün insanlar Adem (a.s.)ın çocuklarıyız.Zamanına gelince; şu kadar zaman önce ya da sonra var olmuştur demek var olmanın hakikatını değiştirmez ki. Bir içilen acı kahvenin kırk yıl hatırı vardı da bu gün itibariyle 13 Temmuz 1976 tarihinde içilen kahveler saat 24.00 itibariyle hatır süreleri dolmuştur ilgililerin dikkatine mi diyeceğiz.
2- Tüm dünya insanları Poloteist dinlere inanırken, Allah o zaman Kuranı-ı Kerimi neden göndermedi?
2- Tüm dünya insanları hiç bir zaman Poloteist dediğin Türkçe karşılığı ile çok tanrılı dinlere tüm dünya insanları olarak aynı dönemde ve hep birlikte inanmamışlardır. Allah ilk peygamber olan Adem Peygamberden son Peygamber olan Hz. Muhammed (sav) e kadar bu ikisinin arasında birçok Peygamber göndermiştir.Gönderdiği bu Peygamberlere Kur'an gibi büyük kitap göndermekle beraber bazılarına da sayfalar şeklinde göndermiştir. Bazı Peygamberler ise kendinden önceki Peygambere inen hükümlerle vazifelerini yerine getirmiştir.Dolayısıyle insanlık bozulup yolunu sapıttıkça Allah tarafından Peygamberler ve Allah sözleri olan Kitap ve sayfalarla her dönemde doğru yola davet edilmiştir. Uyan kendi lehine uymuş, uymayan kendi aleyhine uymamıştır. Günümüzde olduğu ve bundan sonra da olacağı gibi... (Kim doğru yola gelirse ancak kendi lehine yola gelmiş ve kim de saparsa ancak kendi aleyhine sapmıştır. Kimse kimsenin günahını çekmez. Biz peygamber göndermedikçe kimseye azabetmeyiz. isra -15)
3- Monoteist Dinler neden çok sonraları ortaya çıktı?
3- Tek Allah inancı ya da sizin ifadenizle Monoteist- Tek tanrı inancı ilk yaratılan insan olan Adem (a.s) ile başlamış ve kıyamete kadar da devam edecektir.
4- Kral Tanrılar insanları köle olarak kullanırken, Allah o sıralarda neden bu zulmü görmedi?
4- Tanrının kralı olmaz, Kraldan da Tanrı olmaz.Allah'tan da hiç bir şey gizli kalmaz O her şeyi işiten, bilen ve görendir. Zalimler ve zalimlerin zulmü her devirde olmuş ve Allah'ın gönderdiği peygamberler insanları kula kul olmaya değil Allah'a kul olmaya hep çağırmışlar, insan onurunu ve insanlığı hep yüceltmeye çalışmışlardır. Zulme ve zalime hep karşı durmuşlar, " ne yapalım, şartlar, konjöktür, zamane böyle" dememişler hep hak ve adalet için mücadele etmişler, pek çoğu bunun bedelini hayatıyla ödemiştir.Lütfen peygamberler tarihi ile biraz ilgileniniz.Ayrıca kişinin Allah'a iman etmemesi de kendine kendi eliyle yaptığı bir zulümdür, kişinin kendine yaptığı zulüm varsa da buna son vermelidir.
5- Allah Kuranı Arapça mı gönderdi?
5- Allah Kur'anı arapça olarak gönderdi. O devirde azgınlıklarda ileri gitmiş arap topluluğuna ingilizce indirseydi ne olurdu acaba? Her şeyin en iyisini elbette Allah bilir.O çağlarda başka topluluklarda vardı elbette ama etrafı aydınlatmak için karanlığın en koyu yerine ışık yak ki karanlığın hükmü kırılsın, aydınlık etrafa yayılsın.
6-1500 yıldır Kuran okunup öğrenilmesine rağmen, Müslüman ülkeler neden huzur ve barışa bir türlü kavuşamadı?
6- Burada şunu kabul edelim, okumak, öğrenmek yaşamak anlamına gelmez. Günümüz müslümanlarının temel zaafiyeti yaşantılarında Kur'an'ın olmayışıdır.Tarihe dönüpte baktığımızda müslümanlar ne zaman Kur'an'a sarılmışlar o zaman yükselmişlerdir ve ne zaman Kur'an'an uzaklaşmışlarsa o zaman da perişan olmuşlardır. Bu günlerde yaşadığımız tablonun özeti de budur. Doğumdan ölüme kadar hayatımızda yaşamaya dair ne varsa; ekonomiden eğlenceye, üzüntüden sevince, düğünlerimizden cenaze merasimlerimize varana kadar tüm hayatımıza Kur'an'a göre yön vermedikçe huzur ve barış uzak durur.Kısaca kendimiz Allah'a iman ettiğimiz gibi yaşantımızın da iman etmesi esastır.
"Andolsun, size öyle bir kitap indirdik ki sizin bütün şeref ve şanınız ondadır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız?"Enbiya- 10
ernail
Kuran lafiz ve manalari her okuyanın aklına hitap eder herkesin alacağı pay farklıdır..kovanın denizden nasibi o denizin miktarını göstermez ..
Tesbih etmekten murat şudur bi yönüyle bakın daglar Allah ın kudretini söylüyor kayalardan fışkıran pınarlar merhametini bir gül güzellik sahibi olduğunu bir hücre ilim ve hikmet sahibi olduğunu...her neye baksanız Yaratıcı dan birsey söyler onu işaret eder..eser müessir e götürür..bir resim ressamın sanatını söyler..bir kitap yazarın bilgisini sunar..bunlar gibi örnekler eşya adedincedir..
Anlamazsiniz ifadesine gelince her varlık lisani haliyle Allah ı tesbih ederken O'nu anlatırken siz anlamazsiniz inat eder anlamak istemezsiniz manasindadir..
Krallar zulmederken Allah nerdeydi??helak olmuş kavimlere sorun ..gezip dolaşın yeryüzünü kalıntılarına sorun..
Kızıldenizde belli vakte kadar tutup dışarı attığı firavunun cesedinden sorun..