SESSIZ SEVDAM
Puslu bir istanbul sabahında;
Bir elimde kurumak üzere olan Simit, diğerinde soğumaya yüz tutmuş çayımla sessizliğin
Sesini dinliyordum. Önümde didişen teyze ile amca suratıma hafif bir tebessüm kondurdu.
Yıllanmış kalplerdeki bu kızgınlığın saman alevi gibi olduğu ta uzaktan anlaşılıyordu. Keşke
!dedim içimden.yüreğim sevmelere ne kadarda hasretmiş.kalktım;üzerime dökülen kırıntıları
Silkiyordum ki, o çıktı karşıma. Soğuk havada bindiği bisiklete takıldı gözlerim. Ayaklandım
Saatlerdir oturduğum yerden. Ne kadar tuhaftı koca alanda sadece onu süzüyordu gözlerim.
Hemen yanı başımdaki kayalıklara oturdu, eline aldığı çakmakla yaktı güzelim ciğerlerini.
Yanakları kerme tutmuş küçük bir çocuğun yanına geldiğini farketti. Cebinden üç beş kuruş ne
Varsa eline tutuşturdu. Kalbimin teklediğini hissediyordum. Ansızın esti ve yanına gittim.
-merhaba, adım Hasret.
Hafiften kıstı bakışlarını, elleriyle bir şeyler anlatmaya çalışıyordu. Kulağında kulaklık olduğunu
Düşündüm önce, sonrasında fark ettim sessizliğini. Konuşamıyordu. Ne duyuyor nede ses veriyordu.
Elleri dili, suratı cümleleri olmuştu sanki.
Denizin o buram buram kokusu bile halt etmişti yar in kokusunun yanında. Bal petekleri
Kıskanıyordu gözlerinin rengini. Sanki en sıcak mevsimlerden, en güzel çiçeklerden bal alıp
Petek yapmışlardı gözlerine kraliçe arılar. Yalandan ısıtan güneşin ışığına meydan okuyordu adeta.
Elimi ayağımı nereye koyacağımı bilememiş şaşkınlığımla savaşırken tuttu çenemden ve başımı kendine döndürdü. Gözlerim boncuk boncuk olmuştu adeta akmamaya direniyordu yaşları.
Onunla konuşmaya çalışırken garip bir şekilde ona ılık ılık akıyordum. Bu şekilde sesli dünyamda
Sessiz yıllar geçirmiştim. Onunla sinemaya yada konserlere gidememek acıtıyordu canımı. Düşünsenize telefonum hiç çalmıyordu. Avazım çıktığı kadar bağırıp didişeceğim bir yoldaşım yoktu. Bunca olmaz karşında olanlar daha güzeldi. Mesela yalanı yoktu. Gıybeti, kötü sözü yoktu. Sesini duymuyordu kimseler. Her şekilde özeldi.
Birgün bir bahar akşamı balkonumuzda oturmuş çay içerken, boşalan tabaklara kurabiye bırakmak
İçin kalktım. Yerdeki ıslaķlığı fark etmemiştim. Ayaklarım kayıp düştüğümde acılar içinde bağırdığımı
Hatırlıyorum. Ama kadir imin doğuştan mühürlü kulakları beni duymuyordu bile. Başımı kapının kenarına o kadar sert çarpmıştım ki...
Avucuma bulaşan kanım, allak bullak olan zihnim ve müthiş bir acıyla bayılmışım oracıkta.
Kadir, gelmeyince merak etmiş yanıma geldiğinde ise her şey için vakit bir hayli geçmişti.ambulansı
Aramış ama konuşamamıştı. Konu komşuya derdini anlatana kadar da 40 dakika kadar bir zaman
Geçmişti. Velhasıl gitmiştim bir şekilde. Beyin kanaması geçiriyordum. Zaman kaybının ve çarpmanın
Şiddetiyle acımasız sonun kurbanı olmuştum. Boyundan aşağım felç olmuş, ayaklarım ve kadirimle konuşan ellerim bize veda etmişti. Kadir geç kalmışlığın acısıyla aylar geçirdi. Eskiden sessizdi yuvamız ama ayak sesleriyle şenleniyorduk. Ocağımızdan her akşam bir çeşit yemeğin kokusu geliyordu. Ve biz gülüyorduk, sessiz bile olsa...
Onunla artık gözlerimle konuşuyordum. Aramızdaki ilahi bağ o kadar kuvvetliydi ki sessizce nelerden
Dem vuruyorduk. Benim için açtığı televizyonda , saçma sapan şeylere kızıp birbiriyle didişenleri görmek üzüyordu beni. Biz elsiz, ayaksız, dilsiz yuvamızda her şeye rağmen mutluyduk.
Bir zamanlar herkes gibi gülüp oynayan ben şimdilerde sürünüyordum. Acılar içinde geçen yıllar nede çok şey katmıştı bize. Herkes umudunu kesmişken benden kadir hep inandı. Onun emekleri sayesinde
Onun vefası ve sevgisiyle her geçen gün beraat ettiriyordum mahkum uzuvlarımı. Yıllarıma mal olmuştu belki ama başarmıştım. Seneler yollar çizmişti suratıma. Eskisi gibi bastığım yer inlemiyordu ama eskisi gibi seviyor ve seviliyordum.
Velhasıl anladım ki;
Ömürde, sağlıkta incecik pamuk ipliğine bağlı. Hayat beni zorlu bir sınava tabii tutmuştu en deli çağımda. O gün kadir deki sessizliğe kibir yapıp tanımasaydım belki bugün bu kadar sevilmeyecektim.
Ayaklarım beni sahte aşklara , ellerim beni belki haram a götürecekti. Belki bugün tekrar sağlıkla ayakta duruşumu yıllar önceki sessizliğe açtığım kalbime borçluyum. Tek eksiğim vardı ona bir evlat verememiştim. Ben yaşlanan ellerim , bükülen belimle yine ona harika yemekler yapıyor ve bu sessiz sevdama hakkımı , ömrümü ve gönlümü helal ediyordum. Sahip olduklarımızın mutluluğunu ait olduklarımızla yaşayabilmek umuduyla...
YORUMLAR
Bundan önceki öykünüzü de okumuştum. Evvela, öykücülüğe emek veren kaleminizi kutlarım. Geçen defa ki öykünüzü beğenmeme karşın yazım kurallarına ihtimam göstermediğinizi görünce yorum yazmamıştım. Bu defa da beğendim öykünüzü, mamafih aynı özensizliği sürdürmüşsünüz. İstirham ediyorum, öyküye emek vermekten asla vaz geçmeyin, sadece yazım kurallarına daha çok özenle. Hoş görünüzle....Saygılar