Türkçe Konuş ki...
TÜRKÇE KONUŞ Kİ...
Mart/2016 ayı içinde maalesef cinsel istismar ile ülke gündemini günlerce işgal eden, Kayseri Mustafa Eminoğlu Anadolu lisesindeki utanç verici olay ne yazıktır ki iki gencecik yavrunun yaşamının hitama ermesi ile gündeme gelmişti. Kaderin cilvesine bakınız ki yazıma böylesine bahtsız bir girişle başladım. Ancak yazımın konusu hayırla iştigaldir, bilesiniz…
Şubat/2008 ‘de karalayıp köşeye attığım bir yazıyı dikkatlerinize sunuyorum. Şöyle ki:
Adı geçen okul çarşıya gidip geldiğim yol üzerindedir. Çarşıya her gidiş ve dönüşlerde lisenin giriş kapısının tam karşısında bulunan duvardaki yazıyı okur, bir daha okurdum. Sizlerle paylaşmak istediğim yazı; dört köşesinden duvara çivilenen kırmızı branda üzerine beyaz harflerle işlenmiş. Kısaca şöyle idi:
TÜRKÇE DÜŞÜN,
TÜRKÇE KONUŞ,
TÜRKÇE SEV Kİ,
UMUDUN TÜRKÇE OLSUN!
Bu ifadeyi yıllarca okulun duvarında yaşatan okul idarecilerine şükranlarımı sunuyorum. Şu günlerde bize diş bileyen, adına YEDİ DÜVEL dediğimiz şer kuvvetler vatanımızı parçalamak için ikinci bir Çanakkale provası yapıyorlar. Bu arada genç dimağlarımızı ilim ve irfan kültüründen yoksun bırakmak için de doludizgin (!), ne idiğü belirsiz iletişim araçlarıyla kültürümüzü, yaşam biçimimizi sistematik bir şekilde yozlaştırmakta ve kirli emellerine ulaşmak için SON HAMLEYİ beklemektedirler.
Türkçeyi sevenlerin bu tehlikeyi sezişlerini onlara tokat gibi cevap olan;
TÜRKÇE DÜŞÜN,
TÜRKÇE KONUŞ,
TÜRKÇE SEV Kİ,
UMUDUN TÜRKÇE OLSUN!
İfadeleri çivili olduğu yerde üç yıl öncesine dek okuyanlarına hep ilham kaynağı olmuştur.
Evet. Ne yazıktır ki bu yazıyı 3 yıl evvel yerinden söktüler.
HEYHAT! BRANDANIN DUVARDAKİ KİRLİ İZİYLE, BİR DE BENDEKİ HÜZNÜ KALDI!
Güzel Türkçemizin uzun sürecek hâkimiyetini II. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün 59. Hükümette Dış İşleri Bakanı olduğu dönemdeki Lüksemburg Kongre Merkezinde yapılan konuşması uzun sürecek hâkimiyetin adeta ilanı gibiydi. Abdullah Gül AB dönem başkanı, İngiltere Dış İşleri Bakanı Jack Straw’a hitaben:
“Kulaklığını tak Sayın Jack, artık Türkçeye alışmalısınız. İleride Türkçede AB(!) dillerinden biri olacak.”
Şeklindeki esprisi aslında bir gerçeği hatırlatması bakımından anlamlıydı. Tüm ülke liderlerinin Türk dilini bilmelerinin önemine dikkat çekiyordu. Özet olarak:
Londra’ya, Washington’a, Brüksel’e veya (şu anda çatırdayan, bizim bacaklarına yapıştığımız) herhangi bir AB ülkesinin başkentine gittiğimizde EFENDİSİ İLE KONUŞAN MÜSTEMLEKE MEMURU GİBİ, İngilizce, Fransızca, Almanca vs. dillerde hitap etmeyerek resmi basın toplantılarını “Türkçe” ile yapacak bizi yöneteceklere şimdiden selam olsun…
Kadir Acı
Kayseri
09.07.16
YORUMLAR
Affınıza(!) sığınarak Türk İslam Devşirmeciliği mantığını biraz açar mısınız? "Her köşe başında boş laflar ederek övünmekle Türkçeyi kimse tanımaz". Diyorsunuz. Bu yazıdaki ifadeler içten, gönülden gelen dilek ve temenniler olduğunu hatırlatırım. Bu yazının şiir tadında yazılmış olduğunu söyleyenlere ne demeli? Bir İçi boş övünme de sizden geldi. "Ben Öz be öz Türkmen'im" buna ne demeli?
Cemal Zöngür
KADİR ACI
Cemal Zöngür
Mustafa Kemal Atatürk Cumhuriyeti kurduktan sonra, devletin resmi dilini Türkçe yapması benim için çok önemlidir, ancak yeterli değildir. Nedeni ise Türkçe Dilbilgisi'nin (Gramatik) dışında Arap İslam mantığı olduğu gibi devam etmiştir. Hele Selçuklular ve Osmanlı benim nazarımda hiçbir zaman Türkleri ve Türkmenleri temsil etmemiştir. Çünkü resmi İmparatorluk dilleri Farsça ve Arap idi. Ve tüm sosyal ilişkilerin de Arap geleneklerine göre yürütüldüğünden, bunların Türk olduklarını ifade etmek gerçek Türklüğe ve Türk kültürüne hakaret sayılmaktadır. Selamlar
Merhaba Kadir Bey, makalenizi okudum ve üzülerek belirtmeliyim ki, çok basit ve Türk İslam Devşirmeciliği mantığında yazılmış bir konudur. Duvara ya da başka yerlere reklam edilecek şekilde asılan yazılarla, ne Türkçe konuşur insanlar, ne de başkaları Türkçeyi öğrenir.
Türkçenin daha fazla ve daha iyi konuşulması, uluslararası dillerin içerisine girmesi için, tek mantıklı ve bilimsel yöntem, önce Türkiye kendi içerisinde gerçek barışı sağlamalı. ve gerçek demokrasiye geçemekle olur. sürekli birilerini dışlayıp, sen benden değilsin demekle mümkün değildir.
ikincisi; Türkçe, Arap İslam din ve Arapça kelimelerin istilasından kurtulmalıdır. Üçüncüsü, bilimsel temelde teknik ve ekonomik olarak Montajcı değil, yerli sanayi üretimi ile ancak Türkçe itibar kazanır. Öyle kendi kendine her köşe başında boş laflar ederek övünmekle Türkçeyi kimse tanımaz. Kendisine Türküm deyip gerçek Türk kültürüne sahip çıkmak isteyenler, içi boş yalan övünmelerden kendisini kurtarıp, Türkçe kelime ve Türklerin öz kültürel yapılarına sahip çıkarak olur. Arap İslam geleneğine sarılmak ne Türklüktür, ne de Türk kültürüdür. Herkesin kendi özüne dönmesi gerekir. Selamlar