- 859 Okunma
- 12 Yorum
- 0 Beğeni
İNCİL AĞACI
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
HASTANE ÖNÜNDE İNCİL AĞACI
12/07/2008 - 22:44
Özel sektörde turizm işiyle uğraşan bir arkadaşımızın başından geçenler.Olay yeni devlet hastanesi önünde olmuştur.
Güzel giyimli bir adam ve yanında bir bayan.Gayet güzel Türkçe lisanı ve samimi tavırlar.Biraz sohbet biraz muhabbet derken daha sonra görüşmek üzere ayrılırlar. Adres ve telefon alınır vedalaşılır.Arkadaşımız turizm işiyle alakadar olduğu için kaynaşma gibi bir sorunu yoktur.
İlerleyen günlerde bir araya gelirler ve aynı ortamı sık sık paylaşmaya başlarlar. Saygı had safhadadır ilişkilerinde.Paranın önemli olmadığı bir ortam vardır.Aradan geçen günlerde arkadaşımız bu çiftin ateist olduğuna karar verir.Ve muhabbetler din ve inanç gibi konulara gelir.Bizimki anlar ki bunlar hrıstiyan.Ama sadece din olarak bunu seçmekle kalmamışlar.Misyonerler vesselam.
Aralarındaki uzun sohbetler dinler savaşına döner.Artık iki tarafta kendi dininin özelliklerini anlatmaktan ve dinsel empoze etme gayretinden usanır.Anlarlar ki herkes dininden memnun.Ama bizim arkadaş samimiyetle anlatırken karşı taraf dolar teklif eder.Üzerinde piramit resmi olan dolar.(Piramit i daha sonra anlatacağız kısmet olursa)
Anlattığına göre Nevşehir de hiç umulmadık simalar ve bazı iş adamları bu oluşumlara destek veriyor.Binlerce incil dağıtılmış ve dağıtılmayı bekliyor.Bilhassa turistik ilçelerimizde faaliyetler çok yoğunlaşmış durumda.Şu an bu çift Nevşehir i terk etmiş.Ama ya diğerleri…
Bundan 2 yıl kadar önce ticaret yaptığım sıralarda benzer bir olayla karşılaşmıştım.Araştırma merakım olduğu için çok daha ilginç bilgilere ulaştım o günlerde.Elimize öyle isimler gelmişti ki inanmakta güçlük çekmiştik.Dinine bağlı birkaç ağabeyimizle çalışmalar yapmıştık o günlerde.Bizim paramız kısıtlıydı ve yardım talep ettiğimiz yerler açıkçası olumlu değillerdi gerek maddi gerekse manevi açıdan.
Binlerce cd ve kitap temin edip ( peygamberimiz s.a.v ın hayatını anlatan ve kuran öğretmeyi amaçlayan cd ler v.s ) belirlediğimiz adreslere samimi dindar kardeşlerimiz sayesinde ulaştırdık.Bizimki bir karşı ataktı ve düşmanın silahıyla silahlanmak gerekiyordu.Bu süreçte maddi ve manevi desteklerini esirgemeyen samimi insanlar da oldu elbet. Daha sonraki günlerde belki bir faydası dokunur diye adreslerini tespit ettiğimiz onlarca misyonerin evine de İngilizce kuran göndermiştik.Gerçi adamlar Türkçe biliyordu ama bilmeyenlerde olabilir ekiplerinde diyerek böyle bir adım atmıştık.
Sadece bunlar yetmez diyerek tespit ettiğimiz 2 sayfalık misyoner adreslerini Nevşehir deki istihbarat birimlerine yollamıştık bir ağabeyimiz kanalıyla.
Ama buraya turist olarak geldikleri için ellerinden gelen yoktu yasal kurumların.Zaten mevcut yasalar da ekmeklerine yağ sürüyordu bu kişilerin.
O zaman ne yapmalıydık ve nasıl bir strateji belirlemeliydik bu davetsiz misafirlere.Malatya da meydana gelen düzmece misyoner katliamı gibi olayları tasvip etmiyorduk ve dinimiz de bunu emretmiyordu zaten.O zaman bu iş aile kurumuna düşüyordu.İlk terbiye edici mevcut kurum aileydi ve aileler çok ihmalkardı açıkçası.
Ülkemizde din değiştirip hrıstiyan olan gençlerin çok yüksek bir oranı ataları hrıstiyan olan gençlerdi evet ve bu sevindiriciydi.Ama dinini değiştiren bir gencimizin bile vebalinde hepimizin ve ailesinin payı vardı.
Kapadokya bölgesi hrısiyanlar açısından son derece önemli bir bölge.Buraya akın akın gelen yabancıların çoğunun aklı ve yüreği burada kalarak dönüyor ülkelerine.Bizler misyonerlerin ayak oyunlarıyla bu vatanı yedirecek değiliz elbette.Ama kültürümüze dilimize ve dinimize sahip çıkmadan ve sadece oturduğumuz yerden dem vurarak mücadele edemeyiz değil mi ? Herkesin elini taşın altına koyması ve fedakarlık yapması gerekiyor.Çocuklarımıza sahip olmamız gerekiyor.Bakın insan tabiatı boşluk kabul etmez ve bizim boş bıraktığımız o körpe beyinlere birileri mutlaka bir şeyler doldurur.Ve kendine sahip olmayana olamayana ve vatanına sahip olmayana olamayana bir başka insan ve bir başka devlet sahip olur.Bu bir doğa kanunudur.Elbette kanun koyucuların en büyüğünün de bir hesabı vardır ama yarın o kanun koyucunun karşısına gülümseyerek çıkmalıyız değil mi? Bu açıdan çok çalışmalı ve bizlerde dinimizi tanıtmalıyız.Ama en güzel ve en etkili örnek biçimi yaşayarak örnek olmaktır.Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz demiş atalarımız.Şu an için islamı düzgün anlatan ve yaşayan insanlar çok az kaldı ve dışlanmaktan kendilerini ve dinimizi ifade etme şansı bulamıyorlar.Kendi öz yurdumuzda boynumuza yapıştırılan ve maalesef halk tarafından tam manasıyla anlaşılamayan psikolojik harekatların içindeyiz.Evet bir gün hepimiz medyada dönen tezgahları anlayacağız.Bir gün içimizdeki ihanet taifelerini deşifre edeceğiz.Ve bir gün bu oyunlar boşa çıkacak ve o misyoner uşakları Gazi nin dediği gibi geldikleri gibi gidecekler.
Evet Atatürk ün başka bir konu hakkında söylediklerini biz de burada bu konu hakkında söylemek istiyoruz.
GELDİKLERİ GİBİ GİDECEKLER !
YORUMLAR
Yazımızı okuyan ve yorumlayan kalpleri vatan sevgisi dolu tüm yüreklere 29 harfin anlatmakta aciz kalacağı kadar teşekkürler.Kısmet olursa vatan millet konularında bir yerlere dokunarak daha detaylı ve acıtıcı yazılarla burda olacağız.Selamlar. Daha detaylı bilgi almak isteyen google de adımızı soy adımızı yazarak ta ulaşabilir.Selamlar. Tunar ÇALIŞKAN
tunar2019 tarafından 8/18/2008 8:39:12 PM zamanında düzenlenmiştir.
Teşekkür ederim bu konuyu burada yazmanız çok güzel....
Ama ben de turizm bölgesinde yaşayan biri olarak izliyorum ki,bunlar gidecek gibi görünmüyorlar.En güzel vadileri,yerleri,evleri bunlar alıyorlar...Kendi dillerini ,dinlerini,her şeylerini,vatandaşlarını buraya taşıyorlar...
İçimi kanatan şu sözlerini duydum arkadaşlardan.Derlermiş ki;Atalarımızn kan döküp alamadığı toprakları,biz paramızla alıyoruz.Bunu gururla söylerlermiş...Ve açılan her iş yerinde sadece ülkelerinden getirdikleri insanları çalıştırırlar.
Ya dökülen onca kan...verdiğimiz onca şehidimiz bir avuç toprağımızı düşmanan evermmemek için değil mi idi?Babasız atasız eşsiz oğulsuz kalan onca insan ne için savaştı...Ne içindi onca savaş????
2004 senesinde ise,ingilizler öüldeniz belediye başkanından çocukları için park istiyorlar,başkan hay hay efendim diyor bunun için çalışalım elbette ki,ama şartları varmış bu ingilizlerin başkandan bir de....Tamam park için yardımcı olacağız ama o parka asla TÜRK ÇOCUKLARI GİREMEYECEK!!!Başkan afallıyor olamaz bu,orada diyor durun biraz....Bu olay sadece bir tanesi....Geldikleri gibi gidecek görünmüyorlar...En azından muğla ilinde gördüklerim bu...Sistematik ve yasalara uygun şekilde,kitabına uygun gelmekteler,yerleşmekteler,Türklerle evlenip hıristiyan evlatlar yetiştirmekteler...
Kandırmasın kimse kendini...GELDİKLERİ GİBİ GİTMİYORLAR.
O kadar uzun bir konu ki bunlar anlatmakla bitmeyecek...Biz yazmakla anlatmakla aşamayız,kovamayız...Kanun var yabancılara satışlar için...Kanun ne derse o olur!!!
Dost yüreklere de selam olsun
boylesine onemli bi konuyu gundeme getirdiginiz icin siziandan kutluyorum..
bu konu ile ilgili bir suru neticesi kotu biten olayları yasadık dediginiz gibi,malatya olayı,rahip santro olayı bir kac ilimizde daha gerceklesen olayları da hep birlikte izledik..
elbette sonu boyle biten cozumler istemiyoruz....cunku bunlar Ulkemizin imajını da zedeliyor..
bu konuya DEVLET koklu bir cozum bulması gerekiyor,eeger devlet ilgisiz kaldıgı surecede kotu olayları yasmaya maalesef devam ederiz.....tekrar kuıtluyorum sizi....
Geç farkettiğim bir yazı.
Yakın , çok yakın tarihimizin neden olduğu çürümenin nedenlerini de bir anlamda çıkarabiliriz yazıdan.
Ülkemizde misyonerlik faaliyetleri çok uzun yıllardır sürmekte idi zaten.Ancak yeterli zemini bulmakta sıkıntı çekiyordu misyonerler.
Son yıllardaki misyonerlik faaliyetlerinin artmasının, müslümanları rahatsız edecek boyutlara ulaşmasını, hatta misyonerlik yaptığı söylenenlere yönelik şiddet olaylarını vs. Ülke gündeminde yaşanan başka gerçeklerle çakıştığını çok net görebilmekteyiz.
Bahsettiğim çakışma, kasıtlı ve sistemli bir İslam düşmanlığı elbette.
Türkün üzerindeki İslam gömleğini çıkartmaya azmetmiş çevreler de bu dönemde palazlandılar.Gün geçmiyor ki gazetelerde tvlerde, suçlu insanların dini kimlikleri ön plana çıkartılıyor, ahlaki zaaf gösteren kişilerden bazılarına "başörtülü falan şöyle yaptı" denilirken diğerlerine "başıaçık" denilmediğini, müslüman ülkelerdeki olumsuzlukların abartılarak, çarpıtılarak gündeme getirilmelerini, bizi alakadar etmeyen hususların dahi, İslamı karalamak maksadı ile medya gündeminde yer işgal ettiğini hatırlayınız..İran, humeyni, malezya, fas akp si vs. gibi konuları ve gündemde yeralış şeklini düşününüz.
Diğer yandan Türklerin asıl dininin Şamanizim olduğunu söyleyen, İslamın zorla kabul ettirildiğini söyleyen ulusalcı çevrelerin(Cumhuriyet yazarı Doğu Silahçıoğlu paşa) varlığını ve etkisini, Halkın dini inançlarının ve yaşayış şeklinin sürekli aşağılanır şekilde gündemde yer işgal etmesini aklınızın bir kenarına yerleştiriniz.
Bu düşüncelerin sistemli, hatta bazen çetevari oluşumlarla nasıl beslendiğini, etkili olduğunu, sukiastlerin cinayetlerin, bombalamaların nasıl -aslında öyle olmadığı halde- İslami inancı yüksek kesimlere yamanmaya çalışıldığını, suikastler arkasından hemen İslam aleyhtarı gösterilerle halkın İslama bakışının zayıflatılmaya çalışılmasını ve bu organizasyondaki güçlerin sonralarda ortaya çıkan çetsel ilişkilerini de bu düşüncelerinize ekleyin..
Şİmdi kendinize bir daha sorun, son zamanlarda Misyonerlik faaliyetleri niçin bu denli artı acaba?
Maksatlı karalamalar dolayısıyla inanç boşluğuna düşmüş, zihinlerinde tereddüd hasıl olmuş, zayıf inançlı kitlelerin potansiyeli mi acaba misyonerleri cezbetmiştir, yoksa,
Böyle kitleler oluşturulması ve arkasından misyonerler eliyle
toplumun yapısını ve dini kimliğini tırtıklamayı hedefleyen bir mühendislik çalışması mı yapılmıştır.?
Herkes dünya görüşüne göre buna bir cevap bulacaktır elbette...
Yazınız bana bütün bunları düşündürdü..
Tebrik ve saygıyla...
erolbasci tarafından 8/18/2008 12:01:14 PM zamanında düzenlenmiştir.
Evet bir gün hepimiz medyada dönen tezgahları anlayacağız.Bir gün içimizdeki ihanet taifelerini deşifre edeceğiz.Ve bir gün bu oyunlar boşa çıkacak ve o misyoner uşakları Gazi nin dediği gibi geldikleri gibi gidecekler.
Evet Atatürk ün başka bir konu hakkında söylediklerini biz de burada bu konu hakkında söylemek istiyoruz.
GELDİKLERİ GİBİ GİDECEKLER !
Teşekkürler ediyorum. Güzel bir konu işlemişsiniz.
Saygılarımla.
Yasakları ve yasaklamaları ne kadar seven bir toplumuz.
Eğer ülkemizde demokrasi gelişecekse,öncelikle samimi dindarların,"misyonerlik" hakkındaki düşüncelerinin evrilmesi gerekir.Yani bunu "yayma hakkı" olduğunu kabul etmeleri..
Siz başkalarının "faaliyet" alanını kısıtlarsanız,birileri de sizin başka başka "gerekçelerle" kısıtlar.
Özgürlük mü? Evet ama herkese...
Osmanlı'nın bile 1844'te çözdüğü "mürted" konusuna bu denli yasak istemek bir anlam ifade etmez bence.
Yasakları savunanlar da başkalarının yasaklarına muhatap olurlar.
İşte bu "niyet "okumalarla başı bağlı olanların öğrenim hakkı elinden alınıyor ve bu gidişle de devam edecek gibi.
Bu yazı bence çok ciddiyetle ele alnıması gereken,düşündürücü ve yasaktan "medet umucu"dur.
Yasaklara yasak diyorum ben de.
Evet değerli kardeşim, çok önemli bir konuya değinmişsiniz... Bu konuda elbette ki yapabileceğimiz çok şey var... Dnimizin güzelliklerini yaşantımıza ve ilişkilerimize bezeyerek örnek bir tavır sergilemek; dilimize, milli ve manavi değerlerimize yılmadan sahip çıkmak; anlatmak, bilgilendirmek...
Fakat en öncelikli olarak bu yoldaki engelleri tesbit etmek gerekiyor galiba... Bu yolda şu an en büyük engel ve misyonerlerin ekmeğine yağ süren husus; Din ile siyasetin birbirine malzeme haline getirilmiş olması ve halkımızın körü körüne bir siyaset taraftarlığına hazır olmasıdır... Bunu sadece siyasi düşüncelerle söylemiyorum. Halkta algıladığım
anlamsız bir zaaftan dolayı söylüyorum. İlginç bir olay yaşamıştım bir kaç yıl önce... Tam tarih hatırlamıyorum, önemli de değil. Önemli olan meselenin algılanış şekli...
Bir yerde oturmuş çay içip gazetelere bakıyordum. Arada televizyondaki haberlere de bakıyordum... Televizyon haberlerde ''Bina ve apartmanlarda ibadethane açılmasına izin veren kanunun kabul edildiğini'' söyledi. Ben şaşırmış, böyle bir saçmalığın bu millete zarar vereceğini söylemiştim şaşkınlıkla, biraz da yüksek sesle... Televizyonun hemen yanında oturan ve her zaman camide karşılaştığım iki kişi hemen benim tepkime itiraz ettiler. Hem de nasıl bir itiraz... Hergün camide görüştüğümüz insanlar, ''siz zaten islam düşmanısınız; İslam için yapılan her şey zorunuza gidiyor'' diye tepki gösterdiler... Beraber ibadet ettiğimiz insanlar sırf siyasi taassup yüzünden beni din düşmanı ilan etmişlerdi... Daha sonra anlatmaya çalıştım ama benim gibi bir kafirin sözü ne kadar etkili olabilirdi ki... Anlatamadım tabi ki... Anlayabilecek kapasite ve karakterde olsalar; azıcık bile bir ışık olsa ne yapar eder anlatırdım ki; Müslüman olana bütün dünya ibadethane. Camilerimiz de şükür yeterli. Ve apartmanında ibadet yapmak isteyen müslüman için evinden daha güzel bir ibadethane olmaz... Dolayısıyla müslümanların böyle bir kanuna ihtiyaçları yoktur ve bu kanun müslümanın işine yaramaz. Bu kanun verilmiş sözleri yerine getirmek adına sadece gayrımüslimlerin, daha doğrusu Türkiyede planlı faaliyet gösterecek misyoner gurupların işini kolaylaştırmaktan başka bir işe yaramaz... Kısacası halkımızdaki bu cehalet, siyasetcilerimizdeki bu bilinçsizlik, bu yoldaki çalışma ve gayretlerin önünde en büyük engeldir... Galiba öncelikle müslümanları biliçlendirmek gerekiyor...
Neyse, çok uzattım... Allah bu millet için gayret sarfeden herkesten razı olsun...
Çok önemli yazınızı ve duyarlı yüreğinizi kutluyorum... Selam ve muhabbetlerimle
Çok çok önemli bir konuya değinmişsiniz... Eli kolu bağlıymış gibi, çaresizmişiz gibi oturuyoruz. Ben ne yapabilirim ki? sorusunu da rahatça yöneltebiliyoruz.
-Ben ne yapabilirim?
- Her şeyi....
Tevfik Fikret: "Oğlum Batıda ne varsa al gel der". Oğlu Haluk, ne varsa alır gelir, hatta Batının dinini bile.
Mehmet Akif Ersoy: "Oğlum, Batıda ne yararlıysa onu al gel der." Oğlu, ilim alır, bilim alır. Gelir ülkesine çalışır...
Ama biz duralım, boş oturalım... Gelsinler ülkemize, sesimizi çıkarmayalım. Peki nereye kadar?
Dilimize, dinimize, değerlerimize, toprağımıza, ilkelerimize sahip çıkalım... Ben ne yaparım yerine ben her şeyi yaparım, ben varım diyelim...
Ve ben diyorum ki Ülkem adına BEN VARIM... Ve onlar GELDİKLERİ GİBİ GİDECEKLER !
Yürekten kutluyorum sizi.... Tebrikler....
sairakay tarafından 8/17/2008 9:31:01 PM zamanında düzenlenmiştir.
Teşekkürler böyle bi konuya değindiğiniz için.
Hoşgörü yerini misyonerliğe bırakmış durumda.Hani hep anlatılan Osmanlı dönemi saadet ortamı var ya, işte ona muhtacız şimdi.
Yapmamız gerekenin, dinimizi tanımak olduğunu düşünüyorum. Çünkü şu an "İslam, Müslüman,din" vs. kelimelerini dahi kullanmakta çekingenlik gösteren insanlar görmekteyiz.
Dinimiz yalnızca kimlikteki hanemizde kalmasın,onu yaşayalım ki hayatımız güzelliklerle dolsun.
Her yerde dini arka plana atmak isteyen, istismar eden insanlar olabilir.Oysa yaratıcıya olan ihtiyaç her insanın doğasında vardır.
Dini insanlara tanıtmak ayrıdır, misyonerlik ayrıdır.
Farklı inanışlarımız varsa, bunları empoze etmeye çalışarak değil, kendi yaşamımızla göstererek, kişilerin tercihlerine bırakarak anlatmalıyız diye düşünüyorum.
Ki şu an Türkiye'de yoga, meditasyon, büyü vs. konuları hayatın olmazsa olmazı gibi gösterilmekte, damardan yavaş yavaş verilmekte.
Dinimizi kimi din mensuplarının yaptığı gibi gizlilikle değil tüm açıklığıyla anlatabilmeyiz.
"sinemeya gidiyorum, kendime bi yoga programı hazırladım,okulda süper parti verdik" vs. gibi hayatın her alanıyla ilgili cümleleri çekinmeden, rahatlıkla nasıl kuruyorsak "Müslümümanım, namazımı kılıyorum, camiden geliyorum, Kuran öğrenmek için kursa yazıldım" gibi cümleleri de rahatlıkla kurabilmeliyiz.
çünkü din hayattan soyutlanamaz.