- 1008 Okunma
- 3 Yorum
- 1 Beğeni
Ayrılığın Kalıntıları
Bilir misiniz? Zordur şair olmak. Her şey iki dudağınız, iki parmağınız arasında; hüzünler de sevinçler de sizden sorulur. Üstelik aşık olduğunuz birini kaybetmişseniz daha çok zordur işiniz! "Sevinç" kavramını çıkarmalısınız bir kere hayatınızdan. Sevinmezsiniz, sevinemezsiniz ki! Sevinç gözyaşlarına boğulayım derken, hüzün sularına konu olursunuz. Haberinizin olmasını bırakın, fark etmezsiniz dahi. Başaramazsınız çünkü. Her defasında hüzünlere mağlup olmaya mahkumsunuzdur.
Yeniden sevdiğiniz her şahsa, yeni yeni sevgiler katmaya çalışırsınız. Mutluluğunuzun bir anında, birden ona aşık olduğunuzu dile getirirsiniz. Ve büyük bir yalancı olmaya hak kazanmış olursunuz. Zira, her gecenin ıssız saatlerinde haala ölmüş sandığınız bir aşka özlem duyup, onu hatırlıyorsanız, onu unutmayı başaramamışsınız anlamına gelir. Daha çok sevmek, daha çok mutlu olmak için sürekli yeni yaralar almaya başlarsınız. Ve aldığınız her yaranın kabuğu sertleştikçe, yaranızın kabuğu soyulmaya ihtiyaç duyacaktır. Çünkü şairin dediği gibi "Bazı yaralar sardıkça kanar". Siz yaranızı hiç saramayacaksınız bile. Sardıkça daha çok kanatacağınızı bildiğiniz için sarmaktan vazgeçeceksiniz. Dolayısıyla hüzünlerden çıkmak isterken, mutluluğu es geçeceksiniz.
Her yeni güne daha güzel başlamak için dualar edeceksiniz. Kimi zaman dualarınızda, dualarınıza icabet edilsin diye yalvarıp ağlayacaksınız. Belki de artık dua etmekten usanıp vazgeçeceksiniz ama dua etmekten başka çarenizin olmadığının da farkında olacaksınız. Yazacaksiniz. Her anınızı durmadan yazacaksınız. O’nu unutulabilmek için bir sürü yalan, yanlış yere yazılar yazacaksınız. Yaşamadığınız saçma sapan olayları defterinize konu edeceksiniz. Bütün haleti ruhiyeniz aşka mağlup olmuş bir insanı anlatırken, yazdıklarınız mutluluktan bahsedecektir. Tıpkı ateş ve su gibi alakasız konular...
Bütün hobilerinizin yerini fobiler alacaktır. Çünkü sizi, tanıdığınız her yeni birinde kaybetme korkusu saracaktır. Severken bile ayrı seveceksiniz. Çok sevmeyeceksiniz mesela. Öyle bir deme geleceksiniz ki sevmekten korkacaksınız. "’Ya bu da ölürse" diye vehimler saracak beyninizi.
Ağlayacaksınız. Her gece bir çocuk gibi durmadan hıçkıra hıçkıra ağlayacaksınız. Gözyaşlarınızı silip, burnunuzu çekmekten hasta da olacaksınız ama aglamaktan vazgeçmeyeceksiniz. Vazgeçmek istediğiniz an, bir de kolay kolay vazgeçtiniz bahanesiyle ağlayacaksınız.
Ve en acı durum. Bekleyeceksiniz. Malesef gelmeyeceğini bile bile bekleyeceksiniz. Gözleriniz yollarda kalacak. Karanlığın, sessizliğin hakim olduğu odanızın tam karşısındaki odada saatlerce hatta aylarca bekleyeceksiniz. Ama nafile. Ne gelen olacak ne giden...
Velhasıl kısacası: sevdiğinize, aşık olduğunuza bin pişman olacaksınız. Ve karşınıza, aşk niyetiyle çıkan hiçkimseye fırsat veremeyeceksiniz. Çünkü yaşadığınız dramın bir ikincisini yaşamaya ne takatiniz olacak ne de niyetiniz...