- 1262 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Uçurum 8.Bölüm (Aldatma - Büyük sır) 8/10
Kara haber tez duyulur misali akrabaları Necati’yi arayıp amcasının ölüm haberini verdiler. Selim haberi duyunca başın sağ olsun benim yapacağım bir şey var mı diye sordu. Necati Yaşar ustadan bir haftalık izin alıp selimle görüştü. Helallik aldı gitti. Selim böylelikle evde yalnız kalmıştı ama onun için sorun değildi. Gündüz zaten iş güç akşam eve gelince yatıp uyuyacaktı. Meğerse o arada Gülçin selimi takip ediyormuş elinde bavullarla Necati’yi görünce uzun bir yolculuğa çıktığını anladı. Akşam yeni olmuştu Gülçin zili çaldı. Selim kim bu münasebetsiz derken kapıyı açıp Gülçin’i karşısında görmesi bir oldu. Gülçin davet edilmeden içeriye girdi ve koltuğa oturdu. Selim sen ne hakla ne yüzle ne cüretle buraya gelip bir de utanmadan içeri giriyorsun diyecek içi dopdolu ama hiç birini ona söyleyemiyor. Ona karşı sanki hiç kızgınlığı yokmuş gibi bir şeyler söylemek istese sesi çıkmıyor. Sanki maça gitmiş bağırmışta sesi kesilmiş gibiydi anlamsız bir haleti ruhiye si vardı. Selimde geçmiş karşısındaki koltuğa oturmuş neler olduğuna anlamaya çalışıyordu. Derken Gülçin bir den bire karşısında soyunmaya başladı. Selim sadece izliyordu ayağa da kalkamıyordu. Takati kesilmiş gibiydi. Sanki bir kâbusun içinde gibiydi. Ne konuşabiliyor ne de ona karşı koyabiliyordu. Olan bitene bir türlü anlam veremiyordu. Oturduğu yerde dururken sağ omzunun ağrıdığını hissetti. Dönüp omuzuna baktığında bir iğnenin olduğunu gördü. O esnada Gülçin çoktan soyunmuş karşısında durup ona gülümsüyordu. Omuzundaki iğneyi tutup çıkartmak istedi. O an narkozu yemiş bir hasta gibi önce kulaklarından bir çağlayan sesi gibi su sesleri gelmeye başladı ardından da tatlı bir rüyaya daldı.
Sabah Ferda işe gitmek için hazırlanırken telefona mesaj geldiğini görür. Mesaj selimden gelmişti. Acilen eve gel çok önemli diye ferdada hazırlanıp doğruca eve geldi. Zile basacaktı ki kapının açık olduğunu fark etti. Ayakkabılarını çıkartıp içeri daldı. Ferda içeri geldi ve baktı girişte yok hemen yatak odasına doğru yöneldi ve ne görsün bir yatağın içinde selim ve Gülçin çırılçıplak üstlerinde bir örtü var. Gülçin ferdaya umursamaz bir şekilde gülücükler atıyordu. O esnada neler olduğunun farkında olmayan selim gözlerini yeni yeni açıyordu. İlk önce Gülçin’i yanında görünce şok yaşadı. Aman Allah’ım bu gerçek olamaz Lütfen bu bir kâbus olsun uyanayım diyordu. Gülçin ise çok nankörsün selim dün gece öyle söylemiyordun ama şimdi birden değiştin diye selimi alaya alıyordu. Selim ferdayı fark edince ferdaya dönüp inanmayacaksın ama nasıl olduğunu hiç bilmiyorum bu kadın bana büyümü yaptı bir şey mi yaptı hiçbir şey hatırlamıyorum.
Ferda şaşırmış bir halde Allah belanızı versin diye bağırıp oradan hızlıca çıktı. Gülçin’in keyfine diyecek yoktu kahkahalar atıyordu. Selim üstünü başını giyinip ne gülüyorsun be ne yaptın sen deyip tokatı vurunca Gülçin olduğu yerde bayılıp kaldı. Selim yüzüne kolonya, su ne sürdüyse fayda etmedi işin ciddiyetini anlayıp acaba bir şey oldu mu diye onu da giydirip kucakladı ve komşusundan yardım isteyip hastanenin yolunu tuttular. Komşusu ne olduğunu sorsa da selim uzun hikâye sonra anlatırım dedi. Neyse ki hastaneye geldiler sonra Gülçin’in telefonunu çantasından alıp ailesine haber verdi. Ailesi hastaneye gelince tabi olayı olduğu gibi anlatamadı. Sadece izinsiz eve geldiğini o da ona tokat vurduğunu ve bayıldığını anlattı.
Hastanede beklerken selim ferdayı aradı bu sefer ferda telefonunu açtı ve evet dedi bu sefer ne diyeceksin bakalım Yoksa montaj mı diyeceksin ya da film mi çeviriyordunuz. Feda oldukça kızgındı. Selimde ona hatırladıklarını anlattı. Ferdada ona sakın bana tekrar hafızam gitti eskiyi hatırlamıyorum deme eğer öyle olursa bende eski nişanlın olmuş olacağım deyip artık işi deliliğe vermeye başladı.
Selim evet dedi haklısın sana ne desem boş gözünle her şeyi gördün şimdi sen gördüklerine mi inanacaksın yoksa bana mı inanacaksın. Zaten bir kez olsun bana inansaydın bunları yaşamayacaktık. Sitem dolu sözler selimin ağzından çıkıyordu. Ferda yıllarını davalara vermiş bir avukat olarak suçlu olan insanın psikolojisini çok iyi biliyordu. Selimin konuşmasında kendinden emin olması ve suçsuz olduğu ses tonundan belliydi. Belli ki Gülçin ona kumpas kurmuştu. Ama bir türlü bunları kabullenemiyordu. Çok zor bir durumdu çünkü ona yaklaşmaması hususunda çok baskı yapmıştı birde aynı yatakta olmaları nasıl izah edilir ki. Eğer Gülçin’in ailesi bu meseleyi öğrenirse ya bu işi temizlemelerini isteyecekler tabi buda evlilikle mümkün olabilirdi. Ya da onları namus için öldürecekti. Yukarı tükürsen bıyık, aşağı tükürsen sakal her iki durumda da ferda selimi kaybedecekti. Ferda bu sefer selimi arayıp Gülçin’in ailesinin bu olaydan haberi olup olmadığını sordu o da teferruatlı anlatmadığını söyledi. İşin bir başka yönü de ya Gülçin gözlerini açamazsa bu seferde selim katil olacaktı. Nu da ayrı bir olasılıktı ama korkulan olmamıştı. Bir müddet sonra Gülçin kendine gelmişti. Başında ailesi ve selimi görünce çok şükür yanımdasınız dedi. Ardından selime dönüp aşkım sende burada mısın dedi. Selim Gülçin’in şokta olduğunu sandı.
Ferda akşama doğru hastaneye geldi. Gülçin’in ailesinden durumunu öğrenip onunla konuşmak istediğini söyleyip izin aldı. Selimde oradaydı onunda içeri girmesini istedi. Ferda ve selim beraber içeri girdiler. Gülçin selimi görünce tekrar aşkım hoş geldin dedi. Selim dayanamayıp kes şunu Gülçin sen ne söylediğinin farkında mısın dedi. Gülçin tabi ki dedi beni sevmeseydin düşünmeseydin burada olur muydun hiç sözlerine artık daha fazla katlanamayan ferda lütfen sus ve beni dinle dedi. Bu sefer söz sırası ferdadaydı ve Gülçin’e parmağıyla işaret ederek bugüne kadar yapmış olduğun bütün rezillikler bir yana sen artık bardağı taşıran son olayı da yaptın senin niyetin nedir neden bizimle uğraşıyorsun. Neden anlamıyorsun biz nişanlandık evleneceğiz deyince Gülçin nişanlanmakla mesele halloldu mu sandın ona bakarsan bende onunla nişanlanmıştım dedi. O zaman sen ne diye aramıza girdin dedi. Bu sözler üzerine ferda bu meseleleri daha önce konuştuk işte selim burada onu senin elinden aldığım felan yok ona büyü de yapmadım senin gibi eğer onu senin elinden aldığımı düşünüyorsan ona sorabilirsin işte yüzü neden kabullenmek istemiyorsun neden geçmişe takılıp kaldın anlamıyorum. Sana yalvarıyorum ne olur bizi rahat bırak bu sözlerden sonra sıra Gülçin’e gelmişti ve kendinden emin ifadelerle kızım sen geç kaldın ben onu koynuma aldım öyle ya da böyle ben 1-0 öne geçtim artık ipler bende. Her türlü rezilliğe hazırım kaybedecek bir şeyim yok dedi. Bunun üzerine selim söze girerek yanılıyorsun Gülçin dedi sen çok şeyler kaybettin farkında değilsin dedi. Sen ilk karşıma çıktığında böyle değildin o zaman sen benim en iyi arkadaşlarımdandın ama gözünü öyle bir hırs bürümüş ki oldun. Bedenime sahip olmakla bana sahip olduğunu mu zannediyorsun şu nu bil ki içimde sana karşı hiçbir şey yok ve benim tek sevdiğim kişi ferdadır ve öyle olacak dedi. Ferda bu sefer söz aldı ve Gülçin’e dönerek bu konunun aramızda kalması gerektiğini ailene bu konuyu açmaman gerektiğini dile getirdi. Gülçin ise farklı düşünüyordu. Neden bunu saklayayım ki elimde böyle bir koz varken diye düşünüyordu. Gülçin hastaneden taburcu olmuştu olmasına ama ser verip sır vermiyordu ailesine henüz bu konuyla ilgili bir bilgi vermedi ama bunu her an koz olarak kullanabilirdi. Ferda selime Gülçin le aranızda neler geçti hatırlıyor musun dese de selim hiç hatırlamadığını yeniliyordu. Selim bunların hepsi bir oyun böyle bir delilik yapacağını sanmam dedi.
Selim ve ferda ara vermeden evlilik olayını nihayete erdirmek istiyorlardı. Çünkü Gülçin sonuna kadar onlarla mücadele edecekti. Selim düğün için yer ararken ferda ona ille de düğün şart değil nikâh yapsak ta olur dese de selimi bir türlü ikna edemedi. Selim tanıdık vasıtasıyla güzel bir düğün salonu bulmuştu hem de uygun fiyata yalnız tek sorun en erken 3 ay sonra yer vardı. Hafta içi olmaz diye düşündü. Selimin akrabalarının çoğu İstanbul ve bursa tarafındaydı. Ferdayla bu meseleyi konuşup 3 ay sonrasına düğün için kararlaştırdılar. Bu esnada bir sürpriz olmasın diye bazen ferda bazen selim Gülçin’i arayıp ne olur bir delilik yapma diye uyarıyordu. O da onlarla her fırsatta dalgasını geçiyordu. Aradıklarında ne kadarda iyi dostlarım varmış benim 2 günde bir beni arıyorlar deyip onlarla dalga geçiyordu. Selim ve ferda eli kol bağlı ondan gelebilecek bir sürprizi engellemeye çalışıyorlardı.
Selim iyi kötü demeden ferdayla karar kılıp ailesine yakın bir ev kiraladılar. Sonra beyaz eşyasıdır. Çeyizidir evi dizmeye başladılar. Bu esnada Necati de hayırlı bir kısmet bulmuş kısa zamanda nişanlanmıştı. Necati selime istersen 2 düğünü bir arada yapalım teklifinde de bulundu. Ama elinde olmayan nedenlerden ötürü bu istekleri olmadı.
Bir sürprizle daha haşır neşir olmak istemeyen selim ve ferda işi sıkı tutuyordu. Ufak ayrıntılara takılmayıp işleri en kısa yoldan nihayete erdiriyordu. Düğün günü yaklaşmıştı. Davetiyeler yazılıyordu. Ferda selime dönüp Gülçin’i davet edecek miyiz diye sordu. Selim yok artık daha neler bunu gerçekten mi soruyorsun yoksa beni mi deniyorsun Allah aşkına, Ferda hayır dedi göremediğin bir nokta var öyle ya da böyle düğün tarihimizi öğrenecektir eğer onu davet etmezsek düğüne gelip tatsızlık çıkarabilir diye korkuyorum dedi. Selimde ferdaya dönerek sen bilirsin dedi sana bırakıyorum.
Uzun süreli bekleyiş nihayete kavuşmuştu. Sonunda beklenen büyük gün gelip çatmıştı. Her şey unutulmuş düğün telaşı herkesi sarmıştı. Selimin sağdıcı Necati bir an olsun yanından ayrılmıyordu. İlk önce berbere gittiler güzelce bir damat tıraşı yaptırdıktan sonra düğün kıyafetlerini giydiler. Öte yanda ferda da kuaförde makyajla meşguldü 3-4 saatlik bir süre sonra makyaj birmiş sıra gelinliği giymeye gelmişti. Gelinliği de giyip birkaç prova yaptıktan sonra doğruca düğün salonuna gitti. Kuliste selimle buluştu ve uzun uzadıya hayranlıkla birbirlerine bakakaldılar. Ne muhteşem bir andı birbirlerine methiyeler düzüyorlardı.
Mutluluktan uçmak bu olsa gerek ayakları yere basmıyordu. O gün onlarındı o gün onlar özeldi. En azından onlar için bu böyleydi. Nihayet diyorlardı mutlu sona yaklaştık diye sevinçten gülümsüyorlardı. Davetliler bir bir geliyordu. Gelin ve damat adayı fazla zaman kaybetmeden gelen davetlileri hoş beş etmekle meşguldü. Orkestra gelmiş akort ayarları yapıp en nihayetinde başlangıç müziğiyle düğün açılışını yapmaya başladılar o sırada düğün salonunun sunucusu da gelen davetlilere kısaca düğün programından bahsediyordu.
İlk önce maytaplar patlayacaktı sonra nikâh kıyılacaktı. Damat ile gelin ayak basma oyununda hünerlerini gösterecekti. Evlilik cüzdanı geline verilecekti. Sonrasında damat gelinin duvağını açıp onu alından öpecekti. Derken pasta kesilip birbirlerine ikram edeceklerdi. Şerbetler içilecekti ve hemen akabinde romantik bir müzik eşliğinde dans edilecekti. Derken takı merasimi, yemek ikramı Düğünlerde olan standart uygulamaları bizzat yakinen tadacaklardı. Görkemli bir Şenlik içinde maytaplar bir yandan patlıyor bir yandan müzik son oktavında yüksek seslerle kulaklarda çınlıyor davetliler pür dikkat gelinle damadın sahneye gelmesini bekliyordu.
Gelin ve damat salona doğru ilerlerken tüm davetliler ayağa kalkıp alkışlamaya başladılar ve direk nikâh masasına doğru yol alıp oturdular. Sunucu mikrofonu alıp ilk önce bir sessizlik istedi ve nikâhı kıymak için nikâh memurunu ve şahitleri davet etti. Selim ve Ferdanın heyecanı gözlerinden anlaşılıyordu. Selimin kalbi heyecandan hızlı hızlı atıyordu. Ferdanın kalbi de bir kuş gibi uçtu uçacaktı.
Nikâh memuru ilk önce klasik konuşmasını yapmaya başladı. Kısaca evlenmek için bize başvuran damat ve gelin adayının evlenmesinde her hangi bir engel olmadığı görülmüş ve bize müracaat etmişlerdir bende belediyenin bana verdiği yetki üzerine bu mutlu günde bu hayırlı işe tanıklık yapmak için görevli bulunuyorum gibi sözler söyledi. Sonrasında gelinin adını soyadını sordu ferda cevap verdi. Sıra Selime geldi damadın adını soyadını sordu o da cevap verdi. Nikâh memuru bu sefer Nikâh merasimine başladı. İlk önce ferdaya dönüp Ahmet Yıldız kızı ferda Yıldız hiçbir etki ve baskı altında kalmadan İrfan Demir Oğlu, Selim Demiri kocalığa kabul ediyor musun diye sordu.
Ferda heyecanlandı tir tir titremeye başladı. Biraz toparlandıktan sonra meraklı gözler eşliğinde sesi birazda çatallaşarak evet dedi. Nikâh memuru bu sefer Selime dönerek sen İrfan Demir oğlu Selim Demir hiç bir baskı altında kalmadan Ahmet Yıldız Kızı Ferda Yıldızı Karın olarak kabul ediyor musun diye sordu. Selim heyecanını atmış daha soğukkanlı görünüyordu ve kendinden emin bir ses tonu ile evet diyeceği esnada, evet itiraz var diye bir ses yükseldi. Davetliler bunu ilk önce bir şaka sandılar gözler birden sesin geldiği yöne çevrildi. Gülçin’den bir başkası değildi bu, Ferda ve selim göz göze geldiler sanki birbirlerine bakarak işte mutluluğumuzu bozmak için yine geldi der gibiydiler.
Ortam birden gerildi davetliler bu da kim oluyor der gibi sorular sormaya başladılar. Selim hiddetli bir ses tonuyla Gülçin’e dönerek yine yaptın yapacağını beni bir kez olsun bile şaşırtmadın hep mutluluğuma mani olmaya çalıştın. Şimdi ne hakla buraya gelmiş evliliğimize itiraz ediyorsun. Bu sözler üzerine Gülçin selime dönerek asıl sen ne hakla bir kadını hamile bırakıp ta başka bir kadınla evlenme cüretini gösteriyorsun asıl hesap vermesi gereken sensin dedi. Nikâh memuru şaşkın bir ifadeyle selime dönüp bu kadın ne diyor söyledikleri doğrumu bana cevap ver. Hayır, hepsi düzmece demek bize mani olmak için bu sefer böyle bir yönteme başvurdun demek bu kadar alçalabildin.
Senin kadınlık gururun onurun yok mu?. Hiç mi Allahtan korkmazsın sen, sen nasıl bir mahlûksun bu sözler üzerine Gülçin çocuğunu taşıyan bir anneye böyle sözler söylemeye hakkın yok. Eğer ortada evlilik dışı bir hadise olmuşsa bunu tek başıma yapmadım. Tek suçlu ben değilim sende bu işin bir parçasısın unutma deyince selim bu sefer ne malum çocuğun benden olduğu deyince salonda bir kargaşa ve uğultu oluştu herkes şok olmuş neler neler duyuyorlardı.
Gülçin kızarak sen beni ne sandın ben hayat kadını değilim sözlerine dikkat et. Benim elime senden başka bir el değmedi asıl sen aşağılık sözler söyleyip bana iftira atamazsın. Gülçin çantasından çıkarttığı gebelik raporunu havaya kaldırıp merak eden varsa baksın işte rapor burada. Eğer şüphesi varsa buyursun DNA testi yaptırsın her şey ortaya çıksın diye söyledi. Bu esnada Gülçin ile laf dalaşı yapan selim Ferdanın halini geç te olsa fark etti. Ferda bitmiş tükenmiş bir şekilde Nikâh masasına kapaklanmış için için ağlıyordu. Birden bire fenalaşıp önce doğruldu sonra bayılıp yere düştü. Meraklı kalabalık üstüne hücum etti kalabalıktan birisi durun dedi ben hekimim onun başından çekilin hava almasını sağlayın ben müdahale edeceğim diye kalabalığı savuşturdu. Bileklerine masaj yaptı. Nabzını Kontrol etti. Kolonya ve su ile onu kendine getirmeyi başardı. Gülçin’in bu sözleri Ahmet Beyi oldukça kızdırmıştı ve bir anda selimi karşına alarak sana yazıklar olsun seni adam sanmıştım bizi âleme rezil ettin sözleri selimi beyninden vurmuşa çevirmişti. Onu orda dövseydi daha iyiydi ona bu kadar koymazdı.
Neriman Hanım selimi iteleyip defol git kızımın başından hala burada mı duruyorsun deyince çaresiz oradan yavaş adımlarla uzaklaştı. Gülçin peşinden gitti. Selim bırak peşimi diyerek onu azarladı. Necati selimin ardından takip edip kolundan tuttu ve gel eve gidelim seninle konuşacaklarım var dedi.
Eve geldiklerinde selim hala hüzünlü ve şoktaydı. Necati fazla sabredemeden söyle selim Gülçin’in söyledikleri doğrumu cevap ver dedi. Selim doğruda olabilir bizi ayırmak için de olabilir dedi. Necati nasıl yani hiçbir şey anlamadım bana tane tane anlat dedi.
Selim Necati’ye dönüp senin amcan ölüp sen cenazeye gittiğin gün Gülçin eve geldi kapıyı çaldı bende açtım bir şey demeden içeri girdi. Ben ona engel olamadım sanki o an bana büyü yapılmış gibiydi. O karşımda soyundu ben ise ona karşı koyamadım bir anda nasıl oldu bilmiyorum sağ omuzuma baktım küçük bir iğne vardı. Acısından onu çıkartmaya çalışırken birden bire beni uyuttu. Sonrasında gözümü açtığımda Gülçin ile ben çırılçıplak aynı yataktaydık ama ileri gittik mi ilmiyorum. Ben ona hiç dokunmadım bile ama o bu halimden faydalanmış olabilir onun ne çirkef olduğunu zaten biliyorsun. Bizi ayırmak için ne yollara başvurduğunu da, Hülasa uyandığımda bir de ferdayı gördüm ağlamaklı bir halle bize bakıyordu. Ben daha kendime gelmemiştim uyuşmuş gibiydim. Bize bağırarak Allah belanızı versin deyip gitti. Sonrasında olup biten her şeyi ona anlattım. Biraz zaman sonra o da bana hak verdi. Çünkü Gülçin’in ne kadar tehlikeli olduğunu biliyordu. Bizde baktık ki bu artık her şeyi yapmaya başladı her şeye bir son verip tez elden evlenip işi nihayete erdirelim desek te sonunda yapacağını yaptı.
Necati bu sefer söz aldı ve peki bu sefer Ferda seni affedebilecek mi? Selim sanmıyorum dostum eğer Gülçin’in söylediği şeyler doğruysa imkânsız artık.
Necat tekrar söz alıp Gülçin bence doğruyu söylüyordur. O her şeyi göze almış ve senden faydalanmış demek ve sonuçta bu kaçınılmaz son geldi. Başka birinden hamile olacağını sanmam çünkü gözü senden başkasını görmüyordu. Hem zaten seni bir şekilde tufaya getirip yatağa atmış neden başkasıyla bu işi yapıp senin üstüne atsın ki o kadar aptal mı? Er geç ortaya çıkar öyle olsa. Selim haklısın dostum galiba bu çocuk benden kabul etmesi zor ama acı gerçek bu, artık bununla yüzleşmeliyim. Ama ben Gülçin’in burnundan bunu fitil fitil getirmesini bilirim.
Bu sırada Ferda evine gelmiş Gelinliğini çıkartıp çöpe atmış kapısını dış dünyaya kapatmıştı. Ertesi güne kadar Anne ve babası onu görmek isteseler bile o odasından dışarı hiç çıkmıyordu. Annesi koltuğu kapıya çekmiş arada bir kulağını kapıya dayayıp onun ağlamaklı sesini duyuyordu. Bir müddet sonra ses tamamen kesilmişti. Neriman hanımın içine kurt düşmüştü. Kapıya vurup kızım ses ver nasılsın iyi misin? diye söylese de içeriden bir yanıt gelmeyince Ahmet Bey bu sefer devreye girdi ve kapıya vur gücüyle vurup bağırsa da ses gelmeyince iyice telaşlandılar. Ahmet Bey geri çekilip var gücüyle kapıya omuz atıp kırmak istese de buna muvaffak olamadı. Hemen koşup baltayı aldığı gibi kapıyı parçalayıp geç e olsa içeri girdiler. Ferda sessiz bir şekilde yatağa uzanmıştı bir anda sol kolundan aşağıya kanlar akıyordu. Neriman Hanım avazı çıkıp bağırdı. Ahmet Bey sen ne yaptın kızım deyip onu kucakladığı gibi hastaneye yetiştirdi.
Acile girdiler ve onun halini gören doktor hemen ona müdahale yapmak için ameliyathaneye aldılar. Şimdi ise sabırsız bir bekleyiş hâkimdi operasyon başlamıştı. Neriman Hanım feryat figan Allah’ım ne olur benim canımı al ona ver diye serzenişte bulundu. Hastane ekibi müdahale edip Neriman hanıma sakinleştirici iğne yaptılar.
Ahmet Bey yıkılmış bir halde idi. Bu esnada Selim bütün cesaretini toplayıp Ferdayla konuşmak üzere yola koyuldu. Tam evlerinin önüne geldiklerinde komşusu selime ferdanın acilen hastaneye kaldırıldığını söyleyince zaman kaybetmeden doğruca hastanenin yolunu tuttu. Acile gelip hastanın durumunu öğrendi. Ferdanın intihara teşebbüs ettiğini ve ameliyatta olduğunu biliyordu artık. Onun içinde gergin bir bekleyiş başlamıştı ameliyat haneye yakın bir yerde köşeden bakıp Ahmet Bey ve Neriman Hanımı görünce cesaret edip gidemedi gizlice onları izliyordu. Derken aklına Necati geldi onu aradı ve hastaneye gelmesini istedi. Necati kısa bir süre sonra Hastane ye geldi. Selim ona olanları anlattı ve ameliyat biter bitmez durumunu öğrenmesini istedi. Necati direk beklemekte olan Neriman Hanım ve Ahmet Beyin yanına gelerek geçmiş olsun dileklerinde bulundu. O esnada doktor ameliyattan çıkınca meraklı gözlerle ona bakakaldılar. Doktor hemen söze başladı. Sakin olun korkulacak bir şey yok hastayı kurtardık. Allahtan zamanında müdahale ettiniz de fazla kan kaybı olmadan onu kurtardık. Bu sevinçli haber karşısında bu sefer sevinçten ağlamaya başladılar. Selim uzaktan onların halini gördüğünde bir anlam veremiyordu. Neden ağladıklarını çözememişti. Acaba kötü de düşünmek istemiyordu. Necati uzaktan her şey yolunda anlamına gelen hareketi yapınca korkulacak bir şey olmadığını anlayıp içi ferahladı.
Onun bu hareketini Ahmet Bey sezmiş ve kime var orada yoksa selim mi? Diye sorunca Necati sessiz kaldı. Tamam, gelsin dedi. Necati de selime işaret ederek gel diye onu çağırdı. Selim yavaş ve temkinli adımlarla onlara yaklaştı. Her an tetikteydi. Ahmet Bey onu görünce dua et de şu an kızım yaşıyor eğer o ölseydi büyük konuşmayayım ama seni öldürürdüm hem de gözünün yaşına bakmadan. Ben seni ihtar etmemiş miydim?
O benim can parem diye onun kılına zarar gelirse kendini ölmüş bil diye selimi tehdit ediyordu. Tabi Ahmet Bey yumuşak huylu edepli birisiydi asla öyle gaddar ve acımasız değildi. Söylediği sözler tamamen kızının içinde bulunduğu bu kaos ortamından dolayı böyle acı sözler söylüyordu. Yoksa ömründe karıncayı bile incitmekten imtina ederdi. Ahmet Bey tekrar doktora dönüp onun yanına gide bilir miyiz diye izin istedi. Doktor bir yarım saat sonra tek tek 10 dakikadan fazla olmamak şartıyla gidebilirsiniz diye izin verdi. Yarım saat geçince Neriman Hanım gidip ferdasını kucakladı öptü kokladı. Rabbim sana şükürler olsun kızımı bana bağışladın diye dua etti. Ferdaya dönüp kızım neden böyle bir şey yaptın sen ölseydin biz bu acıyla yaşayabilecek miyiz sandın. Ferda bunalıma girdiğini yaşananları kaldıramadığını sağlıklı düşünemediğini ve bir çıkış yolu bulamadığı için böyle bir deliliğe başvurduğunu söyledi. Annesi ondan bir daha böyle bir intihara kalkışmaması için ondan yemin istedi. Sonrasında babası gelip onu öpüp kokladı. Avukat Ayhan olayı duymuştu Ahmet Beyi aramıştı Ahmet Beyde ondan Şükrü’yü okuldan alabilir misin diye ricada bulunmuştu. O da Şükrü’yü okuldan alıp hastaneye götürdü. Hastaneye gelene kadar şükrü ne olduğunu bilmiyordu. Sadece ona ablasının hastalandığı için orada olduğunu söyledi onu telaşlandırmamak için.
Hastaneye gelen Avukat Ayhan Selimi görünce utanmaz arlanmaz sen ne hakla buraya geliyorsun dedi. Avukat Ayhan da düğünde davetliler arasındaydı ve her şeyi biliyordu. Selime dönüp ferda seni seçtiği için seninle evlendi. Sen onu hak etmiyorsun onu ben hak ediyorum dedi. Selim ona karşı sus pus olmuş başını öne eğmişti. Neriman Hanım ferdanın yanından çıkınca Avukat Ayhan onunla görüşebilir miyim diye ricada bulundu. Ferda onu kabul etti ve girdi. Bir müddet sonra Necati girip geçmiş olsun dileklerini ona iletti. Necati kızmazsan eğer sana bir şey söyleyeceğim dedi. Ferda tabi dedi söyle deyince Necati Selimi hatırlatarak o saatlerdir seni merak edip bekliyor o da gelip seni görebilir mi? Deyince Ferda doğrulup Necati sen iyi birisin senin kalbini kırmak istemem geldiğin için çok teşekkür ederim. Ama bana bir daha selimden bahsetme lütfen onun yüzünü görmek istemiyorum, sesini duymak istemiyorum dedi ve bu söz üzerine Necati Peki deyip dışarı çıktı. Onun yolunu gözleyen selim ona bakarak anlamaya çalıştı Necati kafasını sallayıp seni görmek istemiyor, istersen burada karışıklık çıkmadan buradan gidelim dedi. Sanki olacaklar içine doğmuş gibiydi. Selim ne karışıklığı der demez Avukat Ayhan devreye girecek ve selime bağırarak sağır mısın sen duymadın mı? Seni istemiyor artık. Onun hayatından çık git amacın ne onu öldürmek mi onu da başarıyordun nerdeyse artık sana onun dünyasında yer yok defol git deyip üzerine yürüdü. Necati araya girip selimi dışarı çıkaracaktı ki selim birden Avukatın üzerine çullandı onu itip kafasıyla ona var gücüyle vurunca Avukat yere serildi. Ayağa kalktı tekrar selim ona peş peşe yumruklarla müdahale edince tekrar yere yığıldı.
Avukat Ayhan darmadağın olmuştu. Yüzü gözü şişmiş kanlar akıyordu. Necati güç bela onu tutup oradan uzaklaştırdı.
Ferda ertesi gün ailesi ve Avukat Ayhan la birlikte evine gitti. Halini soran Ferdaya da boş ver dedi. Sen nasılsın onu söyle deyince, bu sefer ferda sağ ol teşekkür ederim ben gayet iyiyim senin işin gücün vardır. Bu söz üzerine Avukat iş güç senden önemli değil ya deyip tekrar Ferdanın gözüne giriyordu.
Aradan birkaç gün daha geçince ferda tekrar iş başı yaptı ve bir gün öğle yemeğinde Avukat Ayhan la birlikte kafeteryada iken ferda ona dönüp doğru söyle Ayhan bu yüzündeki morlukların sebebi selim ile kavga ettiğin için mi deyince o da mecburen evet dedi. Ayhan bu sefer yaranı deşmek istemem ama sana yanlış seçim yaptığını söylemiştim ama sen hep kulak arkası yaptın o adam sana göre değil neden anlamak istemiyorsun. Davul bile dengi dengine değil mi? Ama zararın neresinden dönersen kardır diye bir atasözü var bundan sonra doğru seçimler yapmalısın bu söz üzerine ferda ona dönerek ya demek öyle benim için doğru olan seçenek neymiş söyle de bilelim dedi.
Avukat Ayhan işte çözüm tam karşında duruyorken sen illa çözümü uzaklarda arıyorsun biliyorum şu an acın taze sana baskı yapmayacağım ve seni bekleyeceğim. Sana karşı olan hislerimi zaten biliyorsun Hazır olduğunda bana açılabilirsin. Seni bekliyor olacağım dedi.
Öte yanda Gülçin’in içinde bulunduğu durum mahallede herkesin dilinde sakız olmuştu ama bu durumdan anne ve babasının haberi yoktu. Duyulduğundan beri mahallede artık huzur kalmamıştı. Gülçin’in babası Rauf Bey bir gün işini bitirmiş kahveye gidip bir soluk alayım bir çay içeyim deyip kahveye girer ve selamını verir. Hiç kimse oralı olmaz her halde beni duymadılar diye ya da çok dalgınlar diye düşünüp bir masaya oturdu. Ama ne içesin diye soran kahveci yok kendisi bir çay alabilir miyim diye seslendi. Kahveci çay falan yok dedi. Şaşkın bir halde burası kıraathane değil mi? Nasıl çay olmaz. Çay var olmasına var ama senin gibi şeref yoksunu olanlara yok git çayını başka yerde iç benim sana verecek çayım yok deyince delilenip ayağa kalktı. Hiddetli bir şekilde bana bakın diye haykırdı. Bana karşı bu tavrınız nedir ben kendimi bildim bileli onur ve şerefimle yaşadım kimse bana hakaret edemez sen kahveci ya benden özür dile ya da başına geleceklerden dolayı ben suçlu değilim diye tehdit etti. Kahveci seni bilmem ama kızın namussuzluğunu dünya âlem biliyor yoksa senin haberin yok mu? Bu sözler karşısında daha da hiddetlenen Rauf Bey sen kim oluyorsun da benim kızımdan bahsediyorsun ne olmuş kızıma ağzınızdaki baklayı çıkartın adamsanız. Kahveci senin kız şu selim midir nedir ondan hamile yoksa haberin yok mu?
Bu söz üzerine olduğu yerden fırlayıp eve doğru yol aldı. Burnundan soluyordu. Yanlışlıkla birisi ona hesap sorsa oracıkta onun hakkından gelecek kıvama ulaşmıştı. Karısı kapıyı açar açmaz Rauf Bey içeri daldı ve doğruca sandığın yanına gidip onu açtı ve içerisinden bir kumaşa sarılı olan tabancasını alıp beline taktı. Onun bu hiddetli halini gören eşi korkudan ağzını açıp bir şeyler söyleyemiyordu. Cesaretini toplayıp bey ne oldu nereye gidiyorsun dese de geldiği hızla gelsin geriye doğru fırlayıp evden çıktı. Soluğu hastanede aldı girişteki danışmaya Gülçin’i sordu. Danışmadaki kız da onu acil servise yönlendirdi. Acil servise inip tekrar orada Gülçin’i sordu. En nihayetinde Gülin’i görüp ona doğru yol aldı. Gülçin o esnada hastanın tansiyonunu ölçüyordu. Birden bire karşısında babasını görünce çok şaşırdı. Rauf Bey Gülçin’in kolundan tutarak bana bak söylenenler doğru mu? Cevap ver dediğinde Gülçin onu tasdik edip başını salladı. Belinden çıkarttığı silahı Gülçin’e uzatarak sen namusumu beş paralık ettin kaltak, insanlar benimle dalga geçer oldu. Onun bu halini gören hastanenin güvenlik personeli onu sakinleştirmeye çalışsa da başarılı olamadı. Ortada bir silah vardı. Tehlikeli bir durum vardı ortada kimse ona müdahale etmeye cesaret edemiyordu. Ama eninde sonunda müdahale edilmeliydi. Hastane kalabalıktı ve bir ateşleme sonucu bir hayata mal olabilirdi. Onun boş bir anını bulan güvenlik görevlisi onun elini hızlıca tutup yukarı doğru kaldırdı. O esnada parmağı tetikte olan Rauf Beyin tabancasından bir kurşun tavana vurup sekti. Bir an bir sessizlik yaşandı herkes sus pus oldu. Kurşun nereye gitti diye sağa sola bakındılar. Birden bire Rauf Beyin çaprazında duran bir bayan personel elini başının üzerine getirdi ve oracıkta yere yığıldı. Gülçin şok olmuştu konuşamıyordu. Güvenlik personeli 4 kişiyle Rauf Beye müdahale edip onu etkisiz hale getirdiler ve elinden tabancayı aldılar. Ama kaçınılmaz bir sondu ve kurşun maalesef suçu günahı olmayan hasta kabul bölümünde yeni işe başlayan bir personelin ölümüne neden oldu. Polis arandı ve kısa sürede oraya gelip Rauf Beyin ellerine kelepçeleri takıp direk karakola gönderdiler.
Rauf Bey götürülürken Gülçin’e dönüp namusunu temizle diye bağırıyordu. Eğer sen temizlemezsen ben hem seni hem de selimi kendi ellerimle öldüreceğim diye giderayak tehdit etti. Akşam saatlerinde Rauf Beyin Hanımı, Gülçin ve olaya tanık olanlar oradaydı. Olay direk kaydedilip mahkemeye sevk edildi. O zamana kadar Rauf Bey tutuklu olarak yargılanacaktı.
Gülçin Babasını hiç böyle hiddetli görmemişti o halinden çok etkilenmişti. Bir çare bulup bu işi temizlemeliydi. Zaten Gülçin’in istediği de bu değil miydi? Selimle evlenmek artık rüya değil zorunluluk haline gelmişti.
Gündüz selimin çalıştığı lokantaya gelip seninle konuşmamız lazım dışarı gel konuşalım dedi. Selim sen ne yaptığını sanıyorsun benim seninle işim olmaz deyip onu başından savmaya çalışıyordu. Gülçin kararlı bir şekilde ne o benden mi korkuyorsun sana bir şe yaparım diye mi korkuyorsun gel söyleyeceklerim çok önemli hayat memat meselesi anladın mı diye sözlerine ekledi. Selim çaresiz Necati bela geldi yine bakalım ne yumurtlayacak sen kasaya bir göz kulak oluver deyip dışarı çıktı. Selim Gülçin’e burada konuşmamız hoş olmaz biraz ileride park var orada konuşalım deyip oraya gittiler.
Parka geldiklerinde selim Gülçin’e dönüp ellerini sallayarak hadi ne söyleyeceksen söyle işim gücüm var benim seninle uğraşamam dedi. Gülçin söze başladı. Biliyorum bana çok kızgınsın benden nefret ediyorsun da kendince beni suçluyorsundur ama ortada bir sorun var ve bu sorunu tek başıma yüklenemiyorum bu yalnızca benim yüküm değil aynı zamanda senin anlasana o senin de çocuğun
Selim evet dedi benim haberim olmadan beni uyutup cinse istismar sonucunda benden zorla elde ettiğin çocuk deyiverdi. Bu sefer Gülçin ağlamaklı bir ses tonuyla evet belki öyle oldu ama bu sonucu değiştirmiyor ne yani ona sadece ben mi bakacağım ya sen, sen bana yardım etmeyecek misin diye ekledi. Selim bu sefer tamam dedi. Şöyle yapalım tüm masrafları neyse bana söyle yarısını ben karşılayayım yapabileceğim bu diye ekledi. Gülçin bu sefer daha şiddetli bir ağlamakla beni anlamıyorsun selim ben senden buraya dilenmeye gelmedim. Ben buraya çocuğuna baba olmanı istedim. Çocuğumun babasız büyümesine izin verecek kadar kalpsiz olamazsın herhalde deyince selim anladım sen bu çocuk bahanesiyle benimle evlenmeye çalışıyorsun çok zekice bir plan seni kutlarım. Gülçin salya sümük ağlarken belki başta öyleydi ama çok pişmanım o andaki hırsım bana pahalıya mal oldu. Bende her kadın gibi evlenip çocuk sahibi olmak isterdim. Beni severek benimle yaşamanı isterdim. Zorunluluktan dolayı değil ve sen sanıyor musun ki bu hal benim hoşuma gidiyor. Keşke sana tekrar rastlamasaydım keşke seni öldü bilseydim.
Hatalarımın farkındayım eğer düzeltme şansım olsaydı hiç düşünmeden en başa dönmek isterdim ama ne yazık ki iş işten geçti. Selim bu sefer anladığım kadarıyla seninle evlenmemi istiyorsun yanılıyor muyum sözü üzerine evet maalesef öyle deyince selim peki benim bu işte ne kazancım olacak sen kendi kendine benim haberim olmadan ilişkiye girip benden bir çocuk peydahlıyorsun ve şimdi gelip seninle evlenmemi çocuğuna baba olmamı istiyorsun.
Gülçin aynen öyle senin anladığın eğer buysa ama peydahlamak sözcüğü ne kadar çirkin böyle alçaltıcı sözleri bana kullanmak hoşuna mı gidiyor. Kadın olarak benim hiç gururum yok mu sanıyorsun selim bu sefer var mı sence?
Gülçin evet var, bana hayat kadını gibi muamele etme hakkına sahip değilsin o benim olduğu kadar senin de çocuğun hoşuna gitsin ya da gitmesin
Selim peki diyelim ki ben bunları kabul etmedim ve seninle evlenmeye yanaşmadım ne olacak o zaman kendini düşürdüğün duruma bir bak
Gülçin ne olacağını merak mı ediyorsun o zaman dinle ben sana söyleyeyim. Babam şu an hapiste yargılanmak için mahkemeyi bekliyor. Babam neden hapiste biliyor musun? Beni namusu için öldürecekti yanlışlıkla başkasını öldürdüğü için hapiste. Oradan çıktığında ne mi olacak onu da söyleyeyim ilk işi beni sonra gelip seni öldürmek olacak seçim senin ben sana şantaj falan da yapmıyorum gerçekleri söylüyorum.
Selim gülerek Gülçin bu kaçıncı oldu. Beni yine kandırmaya çalışıyorsun. Sen ne zaman uslanacaksın benim hayatımı mahvettiğin yetmemiş gibi o kızın ferdanın hayatını da mahvettin o kız intihar etti ölümden son anda döndü. Bunlardan haberin var mı? Sen sadece kendini düşünen şımarık ve ukala birisisin. Artık bıktım beni bunlarla korkutamazsın ben zaten şu an yaşayan ölü gibiyim ölmek benim için bir kurtuluştur. Ferda olmadıktan sonra yaşamışım ölmüşüm ne anlamı var.
Gülçin ferda için gerçekten üzüldüm o kızın hiçbir suçu yoktu. Gerçekten de seni sevmiş demek ki canına bile kastettiyse seni gerçekten sevmiş ona saygı duyuyorum. Ama gel gelelim bu tarafa sana soruyorum doğacak olan çocuğa babasız ve ağza bile alınmayan kötü sözler söyleseler hoşuna mı gider. Ve şuna emin ol ki bu olay hem seni hem beni aştı. Herkesin bu olaydan haberi var. Şu anki aklım olsaydı. Bu çocuğu doğurmaz hemen aldırırdım. Ama çok geç ve sonuç olarak bunu temizlemek işi sana düşüyor.
Selim evet Gülçin bir noktada haklısın öyle ya da böyle o çocuğun babası benim o zaman tek bir sonuç kalıyor. O da istemesem de seninle formalite icabı evlenmek olacak. Tebrik ederim Gülçin azmettin ve sonunda zaferi kazandın arkanda bir sürü kırılan kalpler bırakarak ve hiçbir zaman sahip olamayacağın ruhum ve bedenime sadece kâğıt parçasından ibaret olacak bir evlilikle taçlandıracaksın. Mutlu musun peki şimdi emeline kavuştun kendini kutlayabilirsin
Gülçin beklenmedik bir çıkış yaparak hayır dedi bu şekilde bir evliliğe razı değilim ben böyle hayal etmemiştim
Selim gülerek ya ne hayal ediyordun söyler misin? Sen hayatı pembe dizimi sanıyordun.
Bu sözler ona çok dokunmuştu.
Devamı var.....