- 1077 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Uçurum 7.bölüm (Büyü) 7/10
Selim ne sebeple olursa olsun kendine söz verdi ve ne olursa olsun Gülçin’in telefonlarına asla bakmayacaktı. Öte yandan Gülçin hiç pes etmeden sürekli aradığı yetmezmiş gibi bir yandan da mesaj üstüne mesaj yolluyordu. Bir gün baktı ki Gülçin bu girişim başarısız olunca direk selimin çalıştığı yere gidip onunla yüz yüze konuşma yolunu seçti. Aradan bir gün daha geçince ertesi sabah Gülçin direk selimin yanına gidip hazır müşteri bastırmadan müsait bir zamanda lokantanın dışarıdaki masasına geçip konuşmak için selimi çağırtır. Selim kurtuluş olmadığını görünce gönülsüz bir şekilde hiç olmazsa ona söyleyeceklerimi söyleyip tamamen başımdan savarım diye düşündü. Gülçin bir bir anlatmaya başladı. Bütün olanlar için selimden özür diledi. Maksadının kötü olmadığını sadece yanlış anlaşıldığını yeniledi. Yoksa selimin mutluluğu onu çok bahtiyar ederdi. Gülçin İstersen benimle konuşma hatta yüzüme bile bakma, ama sakın seni ferdadan ayırmaya çalıştığımı sanma diye yeniledi. Farkında olmadan seni üzdüysem senden çok özür dilerim. Beni affet diye defalarca sayıkladı. Selim çok konuşmadan ona dönüp peki öyle olsun dedi ama bende adımlarımı ona göre atacağım. Artık eskisi gibi sana inanmayacağım hepsi bu kadarsa işime dönebilir miyim dedi. Bu çok kısa bir konuşma olmuştu. Belli ki selimdeki kırgınlık hala devem ediyordu. Fazla üstüne gitmeyeyim diye düşündü ve selime dönüp hiç olmazsa arada bir seni aradığımda telefonlarıma bak bunu da benden esirgeme eski günlerin hatırına deyip oradan çıktı.
Ertesi gün Gülçin sorup soruşturup Ferdanın hangi mahkemede avukatlık yaptığını öğrenip direk oraya gitti. Duruşma bitip bir şeyler içmek için kantine gidip oturan ferda bir süre sonra elinde bir kahveyle masasına gelip oturan Gülçin’i karşısında görünce şaşırdı kaldı.
Daha ferdaya söz bırakmadan Gülçin senden çok özür dilerim. Maksadım sizi ayırmak değildi. Sizin mutluğunuz beni de sevindirir dese de ferda buna pek aldırış etmedi. Kolay kolay kanacak gibi değildi. Gülçin kendimi nasıl affettirebilirim. Ben size düşman değil dost olmak isterim beni kötü yâd etmenizi istemem. İnanın ki bende çok zor şeyler yaşadım bundan ötürü yaptığım yanlışlar var yok demiyorum sizde beni affetme büyüklüğünü gösterin. Bu sözler üzerine Ferda biraz olsun yumuşamış ama her zaman gibi tetikte idi. Ona ne diye güvensin ki sonuçta ona nişanda ve ondan sonra telefonda onları ayırmak için söylediği sözler yenir yutulur şeyler değildi.
İçinden onu eğer terslersem başka kötülüklere yol açabilir yine bizimle uğraşabilir korkusuyla ona karşı daha olumlu ve mütevazı davranmaya başladı. Yeter ki bizimle uğraşmasın çünkü sağı solu belli olmayan her ve zeki biri idi. Onu yok saymak olur şey değildi. Çünkü o her türlü çirkefi yapacak yaradılıştaydı. Onunla konuşularak bir yere varılamazdı. Nede olsa selimin eski nişanlısıydı. Onu kaybetmemek için elinden geleni ardına koymayacaktı. Ferda eski kötü anları bir tarafa bırakıp yeni bir sayfa açalım. Hem kötülükten ne çıkar ki şu zamana kadar kim kötülük yaptı da yanına kar kaldı ki deyip bir yandan Gülçin’e yeşil ışık yakıp bir yandan da ona önceki yaptığı hataları hatırlatıp aynısını tekrar etmemesi için politik bir konuşma yaptı. Gülçin akıllı biri olabilir ama Ferdada ondan aşağı kalır değildi. Bugüne bugün davalarda kariyeri yükselişte olan yıldızı parlayan bir avukattı. Konuşmak onun işinin bir parçasıydı.
Gülçin Ferdanın ile tokalaşıp yeni bir anlaşma yapmışçasına onu yemeğe ya da çaya davet etti. Ferda da aynısı ile ona mukabele etti. Akşam olunca ferda yaşadıklarını selime anlattı. Selimde aynı şekilde ona anlattı ve aralarında şu sonuç çıktı. Hatasını kabul etti ve suçunu anladı erdemli bir davranış yaptı. İnsan için en zor olan şeyi yaptı. Hatasını kabul edip onların ayağına kadar gitmişti. Küçümsenecek bir davranış değil bilakis çok narin bir davranıştı tabi ona karşı her zaman tetikte olacaklardı bununda bilincindeydiler. Durduk yerde ne diye apaçık düşman kazanalım diye düşünüp yemek ya da çay davetini konuştular. Ne yapalım çok ısrar etti illa beraber gelin dedi gitmesek olmaz.
Aradan birkaç gün daha geçmişti ki Gülçin ferdayı arayıp eğer müsaitseniz sizi yemeğe bekleriz diye teklif etti. Ferda yemeğe gelemeyiz ama çaya geliriz deyip selimi haberdar etti. Öte yanda konuşulanları Gülçin’in annesi kimi davet ettin diye sordu o da selim ile nişanlısını dedi. Annesi şaşırmıştı bir durup baktıktan sonra bu akşam mı gelecekler diyebildi.
Akşam olup selim ve ferda söz verdikleri gibi gelmişlerdi. Gülçin’in annesi ve babası oldukça şaşkındı. İkramlar gelip muhabbet ediliyordu. Gülçin sanki arada hiçbir şey yaşanmamış gibi sanki eski ve çok samimi dostlar gibi konudan konuya atlıyor şakalaşıyor kahkahalar atıyordu. Gülçin ve selim oldukça şaşkındı. Müsaade istediler nezaket gereği ferda sizde müsait olduğunuz bir zaman buyurun yemeğe ya da çaya bekleriz demek zorunda kaldı. Gülçin hay hay en kısa zamanda arayı soğutmadan diye cevap verdi. Veda edip giderken ferdanın kafasında bir sürü sorular vardı. Böyle davranmasındaki amaç acaba gerçekten pişmanlık hissinden dolayımı yoksa selimi tekrar kazanmak için mi böyle davranıyordu. Bu düşünceler selimde de aynı şekilde cereyan ediyordu. O da ferda gibi düşünüyordu. Misafirler gidince Gülçin’in Babası eşine dönüp git konuş bakalım şu kızın ağzını ara ne yapmaya çalışıyor olacak şey değil bu. Annesi Gülçin’in odasına gidip kızım müsait misin konuşabilir miyiz sözüne buyur anne gel müsaidim diye yanıt verdi. Annesi ona dönüp kızım ne yapmaya çalışıyorsun ne bu halin dese de ağzından bir bakla alamadı.
Bu arada Gülçin hastaneden çıkışında her gün bir yere uğruyordu ve normal eve gelişinden 2 saat kadar geç geliyordu. Mazeret olarak ta Psikoloğa gittiğini söylüyordu. Babası onun için endişelendiğinden sürekli her gün yine oraya mı gittin diye soruyordu. O da evet baba başka nereye gideceğim diye yeniliyordu. Biraz düşününce ve yaptığı hareketlerin yerinde ve sağlıklı olmasından dolayı babası bu seansların bir faydası var ki kızımız kısa süre içinde böyle bir gelişme kat etti ve nihayetinde eski nişanlısıyla aralarında geçen ilişkilerin normale dönmesi onu hem rahatlatıyor bir taraftan da tedirgin ediyordu. Onlara karşı böyle davranmasına ne gerek vardı diye düşünüyordu.
Günlerden bir gün ferda Gülçin’i arayıp müsaitseniz buyurun akşam yemeğe gelin diye telefonla arayıp onu davet etti. Gülçin ailesinin gelemeyeceğini kendinin yalnız geleceğini söyleyip akşama geldi çıktı. Elinde 2 adet tablo vardı birini selime birini Ferdaya hediye etmişti. Onların çok değerli olduğunu ve onları eve asmalarını istedi. Onlarda bu nazik davranış karşısında teşekkür edip hediyeyi kabul ettiler. Ferdanın ailesi o akşam bir yakınlarının hasta ziyaretini gitmişlerdi. Yemekler yenilirken bir taraftan da muhabbet devam ediyordu bir ara Gülçin Lavabo müsaitse kullanmak için izin isteyip kalktı. Ferda ona Lavabonun yerini gösterdi ve sonra gelip masaya oturdu. Gülçin baya bir sonra gelip tekrar kaldıkları yerden devam ettiler ve çok geç olmadan Gülçin müsaade isteyip oradan ayrıldı. Selim ve ferda ne kız ama deyip konuşuyorlardı. İyi ki düşman bilmedi bizi aksine bize çok samimi davranıyor deyip tatlı bir anla günü tamamladılar. Ferdanın ailesi biraz geç gelmişti selimde mecburen onları beklemek zorunda kalmıştı. Kız başına ferdayı bırakıp gitmek olmazdı. Ahmet Bey, Neriman Hanım ve şükrü gelince selim yola koyuldu.
Aradan bir iki gün daha geçmişti ve gece ferda çığlıkla uyandı. Ahmet Bey koşarak ferdanın odasına gitti ve ne olduğunu sordu. Ferda terler içindeydi bir kâbus görmüş ve çok korkmuştu. Anne ve babası onu sakinleştirip tekrar yatırdı. Sabaha kadar rüya içinde rüya derken sabah saatin zili çalmadan ürpererek uyandı. Hazırlanıp kahvaltısını yaptıktan sonra işbaşı yaptı. Tüm gün yorgun ve bitkin görünüyordu öyle ki onun bu halleri avukat arkadaşlarının gözünden kaçmıyordu. Sürekli iyi misin deyip halini soruyorlardı.
Aynı akşam selimde sabahlara kadar rüya içinde rüyalar ve kâbuslar gördü. Gördüğü rüyayı izlediği korku filminin etkisine bağladı. Ferda Akşam olunca tekrar aynı korku filmi gibi değişik rüyalar görüyordu 2 gün 3 gün bu böyle devam etti. Aynı şey selim içinde geçerliydi. O da bazı geceler uyanıyor bazen uyumaya çalışıyor bazense uyku kaçıyordu.
Ertesi gün ferda selimi arayıp halini ona anlattı. Çok garipti çünkü aynı zamanlarda aynı şeyleri o da yaşıyordu. Ferda duruşması erken bittiği bir gün soluğu selimin yanında aldı. Ve uzun uzadıya bunu konuştular. Ferda gece olunca uyumak istemediğini ne zaman uyusa o korkunç rüyaları gördüğünü anlatıyordu. Ferda yine bir gece Yine tekrar o rüyaları görüp uyanıyor kalkıp odasından çıkıp mutfağa gidiyordu. Salonda asılı olan tablodaki suret sanki yerinden çıkıp ona doğru geliyormuş gibi hissediyordu. Mutfağa gidip bir su içti birden bire kapı açıldı. Ferda birden bire korktu ama korkusu yersizdi babası onun çığlığını duyunca gelmiş bakmış odasında yok ışığı görünce mutfağa gitti. Ferda babasına gördüğü rüyaları anlattı ertesi sabah annesi de ona bir doktora ya da bir hocaya gidelim diye ferdaya söylendi. Selim ve Ferda kararlaştırıp bir gün gidip bir psikiyatristle görüştüler ve durumlarını anlattılar onlara 1 haftalık seanslar düzenledi ve bir hafta boyunca eksiksiz seanslara gittiler ama elde ve avuçta hiçbir şey yoktu. Ne bu kâbus dolu korkulu rüyalar bitmişti Nede bu huzursuzluk. Bu sefer çareyi başka yerlerde aramaya koyuldular çünkü bu yöntem olmamıştı. Uykusuz geceler bitmiyordu ikisi de gece olmasını istemiyordu. Necati selimin bu hallerini görünce bunun psikolojik olmadığını anladı. Çünkü aynı ayda hem selimde hem de ferdada aynı sorunlar vardı. Belli ki işin içinde ya nazar var ya da büyü başka ne olabilirdi ki. Necati selim ve ferda düşüncelerini anlattı anlarda onu destekler ifadeler kullandılar. Ertesi gün sorup soruşturdular ve onların bu sorununu çözse çözse üç harflilerle münasebette olan bir hoca çözer diye. Tabi onlarda sonuçta bu işin ticaretini yapıyorlardı onlara ne derece güvenilirdi. İşin bir de bu yönü vardı. Ahmet Bey olaya müdahil olup bizim bir akrabamızda buna benzer sorun yaşadıklarını ve bolu da bir hocaya gittiklerini ve o akrabalarına yapılan büyüyü bozduğunu ve ondan sonra normale döndüğünü söyledi. Ve hemen o akrabasını arayıp o hocanın yaşayıp yaşamadığını sordu. Yaşadığını öğrenince adresini alıp ertesi sabah kızı ferda ve müstakbel damadı selimi yanına alıp bolunun yolunu tuttu. 2-3 saatlik bir yoldan sonra adresin bulunduğu yere gittiler ve şevki hocanın huzuruna çıktılar. Ferda ve selim başlarından geçen hadiseleri ona sırayla anlattılar. Biraz dinledikten sonra şevki hoca düşmanları olup olmadığını sordu. Onlarda bildikleri kadar olmadığını söylediler. Peki, siz evli misiniz sorusuna hayır nişanlıyız yakında evleneceğiz diye cevap verdiler. Bunun üzerine evliliklerini istemeyen birinin olup olmadığını sordu. Aynı anda ikisi de Gülçin’den bahsettiler ilk önce onlara düşman gibi davrandığını sonra onlara tam tersi çok samimi davrandıklarını anlattı. Şevki hoca her şeyi tam anlamıyla öğrenmek istedi ve aralarında geçen olayları sordu ve selim en baştan tek tek anlattı. Şevki hoca tamam dedi öğrenmek istediğimi öğrendim. Büyük ihtimalle size bir büyü yapıldı dedi. Çünkü emareler bunu gösterip destekliyor. Size bu büyüyü yapan kişide Gülçin dediğiniz kız deyince birden şok oldular. Nasıl olur o pişman olmuştu öyle şey yapmaz dedilerse de bir yandan düşününce başka kim olabilir ki deyip şevki hocaya hak verdiler. Bu sefer şevki hoca yapılan büyünün çeşidini öğrenmeye çalışıyordu. Ona göre bir hazırlık yapacaktı. Şevki hoca siz ona gittiniz mi ya da o size geldi mi diye sorular sordu. Son zamanlarda aranızda ne gibi yakınlaşmalar olduysa onu bana anlatın o size bir hediye getirdi mi? Getirdiyse bu hediye nedir diye sorular sordu. Ferda tek tek anlattı ve bir hediyeden bahsetti aynı tablo hediyesi selime de gelmişti. Onun neye benzediğini anlattılar. Şevki hoca onlara dönüp derhal eve gidin o tablonun arkasına bakın ya da resmin içinde saklı bir kağıt ve benzeri bir not ya da işaretler olup olmadığına bakın ve evin gizli yerlerine bakıp size ait olmayan yabancı bir nesne var mı, yok mu diye kontrol edip beni arayın deyip onlara cep numarasını verdi. Şevki hocanın yanından çıkıp tam gaz evin yolunu tuttular eve gelip tek tek kıyısını bucağını araştırdılar. Selimin halini gören Necati şaşkındı. Hayrola Hazinemi arıyorsun ne bu hal dedikten sonra selim durumu ona anlattı ve bu sefer ikisi evin dört bir tarafına baktılar sadece Gülçin’in getirdiği tablo vardı Daha önce evde olmayan. Selim Ferdayı arayıp durumu sordu ferdada Tablo var dedi bir de banyoda klozetin içinde muska gibi bir şey olduğunu söyledi. Şevki hocayı arayıp durumu anlattılar, hoca da onlara tekrar gelmelerini söyledi. Ahmet Bey eşliğinde tekrar ertesi gün yola koyulup şevki hocanın yanında soluğu aldılar. Şevki hoca tablolara bakıp arkasından yırttı ve içlerinden bir büyü yapıldığını aleni gördü. Onlara gösterdi sonra Ferdanın Tuvalette bulduğu kâğıdı açtılar ve onda içinde saç ve aynı büyüyü buldular. Şevki hoca aynı kişinin aynı büyüyü size yaptığını söyledi. Daha geç davransaydınız cinlilerle yüzleşecek ve onlar aklınızı kaçırana dek sizinle uğraşacaktı. Selim ve ferda şoktaydı. Gülçin’in böyle birden bire değişmesinin altında yatan gerekçe demek buymuş. Şevki hoca bu büyüyü bozacağını korkmamaları gerektiğini söyledi. Bu esnada ferdanın aklına Gülçinlere çaya gittiklerinde gördükleri aynı tablo geldi ve birden hocam aynı tablo ondada var dedi. Bunun üzerine şevki hoca işte bu işimizi daha da kolaylaştıracak dedi çünkü büyük ihtimalle anahtar büyü o tablonun arkasındadır. Ne yapıp edin o büyünün yazılı olduğu kâğıdı bulun bende size sahte bir büyü yazacağım o kâğıdın yerine onu koyarsınız dedi. Tekrardan oradan çıkıp yola koyuldular. Zaman kaybetmeden direk Gülçin’in evine gittiler.
Kapıyı Gülçin’in annesi açtı. Ferda ve selimi görünce şaşırdı. Buyurun içeri girin dedi. Gülçin’in hastanede olduğunu akşama doğru geleceğini söyledi. Eğer önemli bir mesele varsa onu arayabileceğini söyledi. Ferda gerek yok dedi. Meraklı gözlerle ne için geldiklerini anlamaya çalışıyor ve pür dikkat onlara bakıyordu. Ferda efendim buraya gelmemizdeki nedeni size açıklayacağız fakat öncesinde bize bir ikramınız olursa ondan sonra başlarız anlatmaya dedi. O da tabi ki kusura bakmayın birden sizi karşımda görünce şaşırdım size bir şey içermişiniz diye sormayı unuttum kusura bakmayın dedi. Ferda estağfurullah efendim asıl siz kusura bakmayın böyle habersiz çıkageldik dedi. Ne içersiniz diye sordular onlarda fark etmez dediler çayda olur kahvede olur dediler. Bunun üzerine mutfağa giden annesinin yokluğundan istifade hemen köşede asılı olan tablonun arkasına bakmak için harekete geçtiler. Zaten ferdanın maksadı da kadını oradan uzaklaştırıp gerçekten tabloda büyü olup olmadığını öğrenmekti. Tabloyu indirip arkasında büyünün olduğunu gördüler onu alıp yerine şevki hocanın yazmış olduğu sahte büyüyü koydular.
Tam tabloyu asacaklardı ki Gülçin’in annesi içeri onları o halini görünce şaşırdı. Ferda hemen hazır cevaplı lığını kullanıp efendim tablonun aynısından Gülçin bize hediye getirmişti. Tablonun sahibinin ismini merak ettik onun için arkasına baktık diye geçiştirdi. Annesi de valla ben anlamam tablodan önceden böyle bir merakı yoktu nerden aklına geldiyse her yere bu tablolardan astı. Bu söz üzerine ferda her yere derken bu tablodan başka yer dedemi var diye sordu evet dedi odasında da var dedi. Ferda peki efendim başka var mı yok dedi.
Ferda tekrar efendim müsaadeniz olursa ona da bakabilir miyiz dedi. O da neden olmasın dedi ve onları odasına götürdü. Ferda kaş göz işaretiyle selimi uyardı maksadı onu oyalarken o da resmin arkasına bakacaktı. Selim olayı anladı ve Gülçin’in annesini odanın farklı bir bölgesindeki resmi göstererek efendim bu resimde Gülçin kaç yaşındaydı. Kaçıncı sınıfa gidiyordu gibi oyalayıcı sözler kullandı. Bu esnada fırsatını bulan ferda tabloyu alıp arkasından başka bir kâğıt daha bulur ve onu da alır. Biraz odaya göz gezdirdikten sonra tekrar salona dönüp kahvelerini içerler, havadan sudan bahsedip müsaade isterler.
Gülçin’in annesi yanlış anlamazsanız size sormak istediğim bir sorum olacak dedi. Ferda tabi efendim sorun dedi. Buraya gelmenizdeki amaç ne idi kızım hakkında benim bilmediğim kötü şeyler mi var. Eğer bir şeyler biliyorsanız lütfen söyleyin o iyimi diye telaşlı bir hali vardı. Ferda ona dönüp her şeyin yolunda olduğunu söyledi. Telaşlanması için hiçbir sebep olmadığından bahsetti. Müsaade edip oradan çıkar çıkmaz ferda babasını arayıp tekrar araçla beraber eve bile uğramadan yine şevki hocanın bulunduğu bolu da ki köyün yolunu tuttular. Hiç zaman kaybetmek istemiyorlardı başlarındaki bu beladan bir an evvel kurtulmak istiyorlardı akşam olmuştu ve bolu ya varmışlardı. Şevki hocanın huzuruna çıkıp buldukları büyü yazlı olan kâğıtları verdiler.
Bu esnada Gülçin de eve yeni gelmişti. Annesi neler olduğunu sordu. Gülçin de neden bahsettiğini sordu Annesinin bir şeyler bildiğinden şüphelendi. Anne bildiğin bir şey mi var dedi. Annesi asıl senin sakladığın bir şeyler mi var kızım dedi. Gülçin nedenini sorunca Ferda ile selimin gündüz eve geldiklerinden bahsetti. Oldukça şaşıran Gülçin ne söylediklerini sordu. Annesi hiçbir şey sormadıklarını kahve içip gittiklerini söyledi. Gülçin şaşırmıştı çünkü nedensiz bir misafirlikti bu. Başka dedi başka ne yaptılar diye sorunca annesi bu sefer senin şu aldığın tablolarla çok ilgilendiler. Ya dedi ne yaptılar tabloya deyince bir şey yok tabloyu yapan ressamın ismini öğrenmek için arkasına baktılar dedi. Bu söz sonrasında Gülçin tablonun arkasına niye baksınlar ki ressamın ismi zaten resmin altında yazıyor dedi. Gülçin hemen salondaki tabloyu alıp arkasında büyünün olduğu kâğıda baktı. Evet, orada bir kâğıt vardı.
Annesi ne olduğunu sordu o da annesine bir şey yok dedi. Başka yere baktılar mı dedi. Evet dedi senin odandaki tabloya da baktılar deyince hemen koşup arkasında büyünün yazılı olduğu kâğıdı bulamayınca anne dedi sen odamda temizlik yaptın mı yok dedi kızım ne diye yapayım sen zaten kendin temizliyorsun ya dedi. Annesi ortada bir şeyler dönüyor ama bana anlatmıyorsunuz dedi. Gülçin ferda ile selimin işi anladıklarından kuşkulandı. Tekrar salondaki resmin arkasındaki büyünün olduğu kâğıda baktı ve aynı kâğıt olmadığını fak etti. İşte şimdi hiç şüphesi kalmadı evet dedi onlara yaptığım büyüden haberleri var dedi. Kâğıdı alıp hemen telefona sarıldı karşısındaki kişiye hocam müsaitseniz yanınıza gelmem gerekiyor dedi. Karşısındaki ses ona bir şeyler söyledi. Oda annesine dönüp anne acilen psikoloğa gitmem gerekiyor deyip izin istedi. Annesi bu saatte ne psikoloğu deyip onu evde tutmaya çalışsa da o dinlemedi. Tam evden çıkıyordu ki babasıyla kapıda karşılaştı. Kızım nereye bu saatte deyince acelem var baba dedi anneme anlattım beni merek etmeyin hemen geleceğim dedi. Babası bu saatte seni bir yere bırakmam dese de hayatında ilk defa babasının sözünü dinlemeyip gitti.
Annesi Gülçin’in babasına dönüp bey bugün tuhaf şeyler oluyor şu kızı gizli bir takip etsene bir şeyler gizliyor dedi. Babası bir taksiye atlayıp giden Gülçin’i takip için kendi arabasını kullanmayıp o da bir taksiye atlayıp onu takip etme yöntemini kullandı. Aradan 20 dakika geçmişti ki Gülçin bir caminin önünde durup taksiden inişini gördü. O da orada inip onu takibe devam etti. Camini hemen yanında iki katlı müstakil bir eve girdiğini gördü. Babası etraftakilere orasının kime ait olduğunu sordu onlarda cinci hasanın evi olduğunu söylediler. Babası şok yaşadı o an çünkü daha şimdiye kadar onun psikoloğa gittiğini zannediyorlardı. Meğerse mesele farklıymış işin gerçek yüzünü öğrenmek için takibe devam etti. Tam o esnada kapıyı gelmişti ki arkasından bir el ona dokundu ve o an birden irkildi. Geri dönüp baktı genç bir delikanlı amca dedi kapıyı itekle açılır dedi. Üst kata çık dedi hoca oradaki odasındadır. O da çaresiz içeri girdi ve alt katta 2-3 kişinin beklediğini gördü. Yukarı çıkacaktı ki hey amca dur bizde burada sıra bekliyoruz dediler. Bunun üzerine ben içeri giren kızın babasıyım dedi onun üzerine peki amca kusura bakma dediler. Yukarı çıktığında ortada kimsecikler yoktu. Kapalı bir odanın kapısının önüne gelince kulağını dayayıp dinledi. Çokta geç kalmamıştı. Hoca soruyordu ne oldu diye Gülçin de hocam büyüyü yaptığım kişiler eve gelip büyünün yazılı olduğu kâğıtları almışlar dedi. Bunun üzerine üzülme kızım ben sana yeni büyü yazacağım hem de daha etkilisini bunu başka bir yere saklayacaksın dedi.
Babası Gülçin’in birine büyü yaptığını anlamıştı ama kime yaptığını bilmiyordu henüz hiç kendini belli etmeden dışarı çıktı. Ardından doğruca eve gidip eşine sordu ne oldu bugün diye eşi de bir bir olanları anlattı. Bunu üzerine Gülçin’in babası eşine dönerek hanım kızımız psikoloğa gidiyorum derken yalan söylüyordu o cinci bir hoca ya gidip Selim ve Nişanlısına büyü yapıyor dedi. Annesi şok olmuştu nasıl böyle bir şey yapar diye çok kızmıştı. Gerçekleri böylelikle öğrenmiş odular. Gülçin eve geldi ve enteresandır hiç kimse ona hesap sormadı.
Babasının bir planı vardı. Gülçin Banyoya gidip elini yüzünü yıkarken Gülçin’in telefonundan selimin numarasını bulup bir yere not etti. Birlikte yemek yedikten sonra Gülçin çok yorgun olduğunu söyleyip yattı. Babası hemen akabinde selimi arayıp tek tek olanlardan bahsetti. Selimde haberleri olduğunu ve onlarında bu büyüyü bozmak için birinin yanında olduğunu söylüyordu. Babası nafile dedi. Gülçin sizin haberiniz olduğunu öğrendi ve bende onu takip ettim size yeni bir büyü yaptırdı. Hemen buraya gelin ve bu işi bitirelim dedi. Telefonu kapatır kapatmaz olayı şevki hocaya anlattı. O da hemen gidelim dedi. Bu sefer benim de gelmem gerek dedi ve yola koyuldular sabaha doğru çıka geldiler.
Gülçin’in annesi sabaha kadar ağlamıştı gözleri ağlamaktan kurumuştu. Babası ise onları bekliyordu. Kapı çalar çalmaz Babası kapıyı açıp buyur etti. Önce babası gidip Gülçin’i uyandırdı. Gülçin afallamıştı uykulu bir halde babasına dönüp baba beni bu saatte niye uyandırdın daha işe gitme saati gelmedi dedi. Babası hiddetli bir şekilde hemen kalk şu yaptığın pisliği temizleyelim dedi. Uyanınca solona geldiğinde selim, ferda ve yanlarında bir adamı görünce şok geçidi. Sizin burada ne işiniz var diyebildi. Şevki hoca ona dönüp Allah seni ıslah etsin sen ne yaptın öyle deyip bir süre ona nasihatler ettikten sonra doğruca Büyüyü yaptırdığı cinci hocanın yanına gittiler. Selim var gücüyle kapıyı vuruyordu. Cinci hasanın eşi kapıyı açar açmaz içeri doluştular. Selim nerede hasan efendi diye sordu. Hasan yatağından çıkıp onları görünce ne istiyorsunuz diye söyleyince şevki hoca asıl sen utanmaz arlanmaz adam asıl sen bu insanlardan ne istiyorsun deyip durumu anlattı. Cinci Hasan Gülçin’i fark edince olayı anladı.
Selim hasan efendi dedi eğer bu büyüyü bozmazsan seni kendi ellerimle polise götürürüm ve yaptığın her şeyi orada anlatırım bir sürü tanığım var hiçbir şeyi inkâr edemezsin.
Neye uğradığını şaşıran cinci hasan büyüyü bozmak için işe koyuldu sonra Gülçin’e verdiği büyüleri istedi. Şevki hocada her adımını takip etti ona dönerek bende bu işleri biliyorum ama senin gibi insanları büyülemiyorum yapılan büyüleri çözüyorum ömrüm hep senin gibilerle uğraşmakla geçti gözüm üstünde bir yanlışını görürsem o zaman görüşürüz dedi. Çaresiz o da büyüyü bozdu ve oradan gittiler.
Gülçin’in babası isterseniz Gülçin’i polise şikâyet edebilirisiniz dedi bu sizin hakkınız. Selim hayır dedi bu yaşadığı rezillik ona yeter Allah’ın dan bulsun deyip işi tatlıya bağladılar.
Gülçin sinirinden tir tir titriyordu. Hiç uslanacağa da benzemiyordu. Fırsatını bulup daha etkili bir yolla emeline kavuşmalıydı.
Eve geldiklerinde Gülçin’in babası burnundan soluyordu. Yalnızca babası değil annesi de çok kızgındı. Onu karşılarına alıp uzun uzadıya ikaz ettiler. Aklını başına almasını istediler. En yakın zamanda hayırlı bir kısmet çıkarsa değerlendireceklerini de sözlerine eklediler. Gülçin ise ölürüm de selimden başkasıyla evlenmem diye karşılık veriyordu. Babası iyice celallenmiş gözleri dönüyordu bağırmalı bir ses ile onlar yakında evlenecek neden artık selimi unutmuyorsun. Bu dünyada tek insan o mu var gibi sözlerle onu ikna etmeye çalışsalar da nafile. Babası Gülçin’i uyarıp en ufak bir hatanı görürsem eğer hastanedeki işine son verdiririm ve evlenene kadar dışarı çıkmana da müsaade etmem bilesin diyerek tehdit yağdırmaya başladı. İşin vahametini geçte olsa anlayan Gülçin biraz olsun onun suyuna gitmeye başladı. Tamam, baba olur baba sen nasıl istersen canını sıkma gibi sözcükler kullanmaya başladı. Bir ara sus pus olan Gülçin ayakta iken birden yere yığıldı. Hemen müdahale edip ona kolon yağ tuttular biraz zaman geçince kendine gelmeye başladı. Her halde öfke krizi yaşadı diye düşündüler.
Devamı var...